Arama

İpek nasıl oluşur? - Tek Mesaj #2

_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
11 Aralık 2009       Mesaj #2
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

ipek nasıl oluşur

İPEK

Günümüzde de çok kıymetli bir dokuma maddesi olan ipeğin ilginç bir tarihçesi vardır.
İpekböceğinin anavatanı Çin'dir. Rivayete göre M.Ö. 2600 lerde hüküm süren Çin İmparatoru Hoang-Ti zamanında saray bahçesinde bir tırtılın dut yaprağı yediği ve sonra koza ördüğü dikkat çekmiştir. Bu durum üzerine imparator, bu kurdun hayatının incelenmesini emretmiş ve bu görevi eşi Kraliçe She-Ling-She'ye vermiştir. Kraliçe uzun zaman yaptığı tetkikler neticesinde bu kozadan ipek çekilebileceğini ve bunun da dokumacılıkta kullanılabileceğini tesbit etmiştir. Bu nedenle ipekçilik tarihinde She-Ling-She bir ipek ilâhesi olarak bilinmektedir.
Çin'de saygın bir uğraş olarak, yüzyıllar boyunca büyük bir gizlilik içinde yürütülen ipekböcekçiliği, ülkeye ün kazandırmış ve büyük bir gelir kapısı aralamıştır. Çin, bu değerli hazineyi kaybetmemek için yüzyılllar boyunca bir takım katı kurallar uygulamıştır. Öyle ki; bu sanatın ülke dışına çıkmasına göz yuman ya da yardım edenler bir dönem ölümle cezalandırılmıştır.Ancak M.S. 149 yılında Türkistan'da bulunan Hotan Eyaleti Hakanı'nın bir Çin prensesi ile evlenmesi, ipekçiliğin Çin sınırları dışına taşmasına sebep olmuştur. Çin'de bir asalet nişanesi olarak bilinen ipeğin, Hotan'da bulunmaması nedeniyle prensese önceki ihtişamını devam ettiremeyeceği söylenir. Buna üzülen prenses ülkesine gittiğinde saçlarının arasına ipek tohumlarını saklayarak Hotan'a geçirir. Böylece ipek, ilk defe Çin sınırları dışına çıkar.
M.S. 300 dolaylarında önce Japonya'da, daha sonra da Hindistan'da ipekböceği yetiştirilmeye başlanır.
Bu sanat zaman içinde Asya'yı boydan boya aşıp Anadolu üzerinden Avrupa'ya uzanan, en önemli kervan yoluna “İpekyolu” adını vermiştir.
İpeğin Anadolu'ya gelişi Bizans İmparatoru Justinien (527-565) le gerçekleşir. Bu dönemde Hint ve İranlı tüccarlar tarafından Batı'ya doğru yol alan ipek sayesinde Constantinopolis'te ileri düzeyde ipek dokumacılığı görülür. Bizanslılar'ın en güzel ipekleri burada dokunmaktadır. Ne var ki, bir zaman sonra , siyasî ve iktisadî sebeplerden dolayı kervanlarla Bizanslılar arasında çıkan bir anlaşmazlık neticesinde ipek artık Constantinopolis'e uğramaz olur. Bu sırada Justinien, ipeğin gerçek kimliğini araştırmak üzere iki rahibi, din kisvesi altında Çin'e gönderir. İranlı ve Aynarozlu bu iki rahip, Constantinopolis'e kamış bastonlarının içine sakladıkları ipekböceği tohumları ile döneceklerdir. Böylelikle ipekböcekçiliği, Asya'dan Avrupa'ya intikal eder. İpekböcekçiliğinin Batı'ya doğru yayılmasında Araplar'ın istilâ hareketleriyle Venedikliler ile Cenovalılar'ın bu alandaki ticarî faaliyetlerinin büyük rolü olmuştur.
İpeğin elde edilişi:
İpekböceği ( bombyx mori ), tırtılından ipek elde edilen kelebeklere verilen genel addır. İpekböceği dut yaprağıyla beslenir. İpekböceğinin erişkini tombul gövdeli ve soluk boz renklidir. Kanat açıklığı 4-5 cm. civarındadır.İki ya da üç günlük ömrü boyunca uçmaz ve beslenmez. Ama bu süre erkek ve dişişlerin üreyip yeni bir kuşak oluşturmasına yeter.
Her dişinin bıraktığı 300-500 dolayında yumurta bir sonraki yılın bahar aylarına kadar serin bir yerde bekletildikten sonra tek ya da çok katlı sekilere yayılır. Tohumlar küçük tülbentler içinde delikli mukavva kutulara konur. Her birinde 25 gram tohum bulunan bu kutulara “paket” adı verilir. Bir pakette ortalama 30.000 tohum bulunur.
Baharda beyaz dut ağaçlarında ilk yapraklar görünmeye başladığında tohumlar tahtadan kerevetlere serilir. 19 günlük kuluçka devresi sonunda yumurtalardan tırtıllar çıkar. Bu küçük kurtçukların herbirinin boyu 3 mm. kadardır. Tırtılların en iştahlı olduğu bu dönemde üzerlerine günde üç öğün ince kıyılmış dut yaprağı serpilir. Bu devre içinde tırtıllar her gün kendi ağırlıkları kadar yaprak yerler ve büyümeleri de yemeleri gibi hızlı olur. İpekböceği tırtılları o kadar çabuk büyür ki, büyüme süresi içinde dört defa deri değiştirmek zorunda kalır.Buna halk arasında “gömlek değiştirme” denir. Her deri değişiminden sonra daha da irileşen tırtılın rengi giderek açılır. Dördüncü deri değişiminden sonra boyu yaklaşık 8 cm.ye ulaşan tırtıl, en obur dönemini yaşayacak; ipek salgılamaya başladığı andan itibaren iştahı kesilecektir. Koza örebilecek olgunluğa erişen tırtıl kehribar sarısı renk almıştır.Günün birinde başını havaya kaldırıp ileri geri sallayarak kozasını yapmaya elverişli bir dal parçası aramaya başlar. Bu durum askı zamanının geldiğini gösterir. Bu sırada kerevetlere, sapı aşağı, dalcıkları yukarı gelecek şekilde meşe, katırtırnağı,funda dalları yerleştirilir. Bu dalların kuru olması gerekir. İpekböceği bunların üzerine tırmanır; kendini askıya alarak koza örmeye başlar; kendisi koza içinde kalır. Böcekler, yaklaşık bir hafta süresince, dalların üzeri bembeyaz olacak şekilde, kozalarını büyük bir çaba ve titizlikle örerler.
İpekböceğinin vücudundaki bir çift bezin salgıladığı zamk gibi yapışkan bir sıvı, hayvanın alt dudağındaki meme denilen çok küçük deliklerden iplik halinde dışarı çıkar; havayla temasında donar. İşte “ipek” budur.
Böcek önce kozasının dış kısmını yapar, daha sonra kendi vücudunun etrafını sarmaya koyulur. Sarma işi ilerledikçe hayvan küçülür, küçülür, sonunda kozanın içinde görünmez olur.
Kozanın dışındaki iplikler gevşek ve dolaşık, içindeki iplikler düzgündür. Oluşan kozaların küçük bir bölümü kelebeklerin çıkıp yumurta vermesi için bekletilir. Diğerlerinde ipekböceği kozayı delerek çıktığında ipeğe zarar vereceğinden “boğma” denen bir işlemle koza içinde öldürülür. Kozaları boğmak için, içinde su kaynamakta olan büyük bir kazana bir saçayak yerleştirilir.Bunun üzerine, içinde çekimi yapılacak kozaların bulunduğu kalbur oturtulur. Daha sonra kazanın ağzı iyice kapatılır. Böylelikle kozalar içindeki tırtılların (krizalitler) yaklaşık 80 derece buharda ölmesi sağlanmış olur. Bu işlemden sonra ipek ipliğinin liflerini yapıştıran ipek zamkının (serisin) yumuşatılması gerekir. Yumuşatma için kozalar, 70-80 derecede kaynayan suyun içine atılırlar. İplik çekmeye elverişsiz olan dıştaki ipek elendikten sonra içteki iplikler çıkrıklarla çekilerek çile haline getirilir.
İpekböceğinin topu topu iki ay süren kısacık ömründe bize bıraktığı tek bir kozadan yaklaşık 1000 metre uzunluğunda ipek teli elde edilmiş olacaktır.
20.000 ipekböceğinin iki aylık ömürleri süresince tüketecekleri 600 kilo dut yaprağı yaklaşık 40 ağaçtan elde edilecektir.
Ahmet KOÇAK