Arama


şimşek - avatarı
şimşek
Ziyaretçi
12 Aralık 2009       Mesaj #10
şimşek - avatarı
Ziyaretçi
TUNÇ ÜNVER (1953)



Üstün yetenekli çocukların yurtdışında öğrenimi için çıkarılmış olan 6660 sayılı yasadan yararlanan ünver, müziğe beş yaşında başlamış, Ankara Devlet Konservatuvarı’nda keman ve teori dersleri alarak 1965’te devlet bursuyla Fransa’ya gönderilmiştir. Paris Ulusal Konservatuvarı’nda Marcel Debot, Gabriel Bouillon, Zino Francescatti ve Arthur Grumiaux ile keman, Henry Challan ile armoni, Jacgues Fevrier ile oda müziği çalışan sanatçımız, konservatuvarı bitirdikten sonra Cziffra Vakfı’nın “Üstün Yorumcu” ödülünü almıştır. Yurtdışında Genevieve Joy-Dutilleux ve Jacques Fevrier gibi ünlü piyanistler eşliğinde resitaller veren Ünver, Paganini’nin 1. Keman Konçertosu’nun Türkiye’de ilk seslendirmesini gerçekleştirmiştir. Fransa’nın önde gelen müzik merkezlerinde ve Danimarka, Almanya, Avusturya, Romanya ve Kıbrıs’ta sanatını dinleten Ünver’in Fransa’da ORTF radyosu ve televizyonunda verdiği konserler övgüyle karşılanmıştır. Yine Fransa’da yorumladığı konçertolar üzerine Le Figaro ve Midi Libre gibi basın organlarında yayınlanan yazılarda övülen Ünver, Gstaad Festivali’nde Yehudi Menuhin için özel bir resital sunmuş, 1977’de Bükreş’te yapılan “Avrupalı Müzikçiler Festivali”nde sanatını dinletmiştir.
“Devlet Sanatçısı” unvanıyla onurlandırılan sanatçımız, orkestra eşliğindeki birçok yapıtın Türkiye’deki ilk seslendirmesini gerçekleştirmiştir: Paganini’nin Keman Konçertosu No:1; Max Bruch’un İskoç Fantezisi; Samuel Barber’ın Öp. 14 Keman Konçertosu; Viextemps’un Op. 13 Keman Konçertosu. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın solistidir.
ünlü piyanistlerle sahne paylaşan sanatçı Cumhuriyetimizin 75. yılı nedeniyle sekizinci kez Japonya’da olmak üzere Vietnam, Filipinler, Tayland ve Hırvatistan’daki konserleriyle ülkemizin adını başarıyla duyurmuştur. 1987’de “Devlet Sanatçısı” ünvanına layık görülen sanatçı, 1988’de de Boğaziçi Üniversitesi “Fahri Doktorluk” payesi aldı. Gülsin Onay, halen “Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası” solist sanatçısıdır.


ERMAN VERDA



1944'te İstanbul' da doğdu. Devlet Sanatçısı piyanistimiz. Müzik öğrenimine İstanbul Bele diye Konservatuvarında başladı. Rana Erksan ve Ferdi Statzer'in öğrencisi oldu. Kısa zamanda üstün yeteneğini belli etti ve olağanüstü yetenekli çocuklar için çıkartılmış olan 6660 sayılı yasa gereğince 1957 yılında Paris'e gönderildi. Paris Konservatuvarında piyano öğrenimini sürdürdü, Lucet te Descaves'in öğrencisi oldu. Okulu birincilikle bitirdi. Kariyerini geliştirmek amacıyla ayrıca ünlü piyanist ve pedagog Lazare Levy ile çalıştı.
Noel Gallon'dan armoni ve kontrpuan dersleri aldı. Paris'de bulunduğu süre içinde başarılı konserler verdi. Yurda döndükten sonra Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşliğinde birçok piyano konçertosunu seslendirdi, bazılarının Türkiye'de ilk seslendirilişini gerçekleştirdi. 1963 Kasım ayında Marguerite Long-Jaques Thibaud Uluslararası Piyano Konkuru'nda Paris kenti ödülünü kazandı. 1965' de Kanada Uluslararası Piyano Ya rışması'nda ikincilik kazandı. 1971' den sonra, dünyanın önemli müzik merkezlerine konuk sanatçı olarak davet edildi ve konserler verdi. Rudolf Serkin tarafından Malboro Festivaline çağrıldı. Müzik merkezlerindeki ünlü orkestralar eşliğinde konçertolar çal dı. Belgrad, Paris, Montreal ve Bükreş' de başarılar kazandı.
Devlet Sanatçısı Verda Erman, aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın solist sanatçısıdır. Orkestra'nın Avrupa turnelerine birçok kez katılmış ve verdiği konserler dış basında övgüyle karşılanmıştır.

İdil BİRET (Devlet Sanatçısı)



İlk piyano derslerini Fenmen'den aldı. TBMM'nin çıkardığı özel kanunla yedi yaşında Fransa'ya gönderildi. Nadia Boulanger'nin gözetiminde Paris Konservatuvarı'nın yüksek piyano, eşlikçilik ve oda müziği bölümlerini birincilikle bitirdi. Beş kıtayı kapsayan sayısız konserlerinde Boston Senfoni, Leningrad Filarmoni, Leipzig Gevvandhaus, Dresden Staats Kapelle, Sidney Senfoni, Tokyo Filarmoni, Paris Senfoni gibi orkestralarla Boult, Kempe, Keilberth, Sargent, Monteux, Leinsdorf, Scherchen, Rozhdestvensky, Mackerras gibi ünlü şeflerin yönetiminde çalmıştır. Montreal, Royan, Atina, Persepolis, Berlin, Ruhr dahil olmak üzere birçok uluslararası festivale katıldı. Gene "Uluslararası 1. İstanbul Festivalinde Yehudi Menuhin ile Beethoven'in sonatlarını, 1986 "Montpellier Festivali"nde Beethoven Senfonileri'nin Liszt tarafından yapılan piyano uyarlamalarının tamamını dünyada i|k kez dört konserde seslendirdi. Kraliçe Elisabeth (Belçika), Van Cliburn (ABD), Busoni (İtalya), Liszt (Almanya) gibi birçok uluslararası piyano yarışmasında jüri üyeliği yapan İdil Biret'in aldığı ödüller arasında "Lili-Boulanger" (Boston), "Harriet Cohen/Dinu Lipatti" (Londra), Polonya hükümetinin "kültür liyakât" ve Fransız hükümetinin "Chevalier de I'Ordre National de Merite" nişanları da bulunmaktadır. Biret 73 yılından beri Devlet Santçısıdır. Bugüne kadar seslendirdiği plakların sayısı 45 adet CD ile birlikte 60'ı aşmaktadır. Bunlar arasında plak tarihinde ilk kez komple proje halinde seslendirilen Beethoven/Liszt Senfonilerinin tamamı, Chopin'in bütün piyano eserleri, Brahms'ın bütün solo piyano eserleri ve konçertoları, Rachmaninof'un bütün piyano eserleri yer almaktadır. Bunlar pek çok eleştirmenin hayranlığı ile karşılanmış ve sanatçının "çağımızın en önde gelen piyano ustalarından biri" olarak nitelenmesine yol açmıştır. 95'te Chopin'in bütün eserleri dizisi Varşova'da yapılan "Chopin Plakları Büyük Ödülü" yarışmasında jüri özel ödülünü almıştır. Aynı yıl kaydettiği Fransız besteci Boulez'in üç sonatını içeren CD Paris'te yılın "Altın Diyapozon" ödülünü almış ve Le Monde gazetesi tarafından 95 yılının en iyi plakları arasına seçilmiştir. 97 yılında, 100. Ölüm Yıl Dönümü nedeniyle Brahms'ın tüm solo piyano eserlerini 5 konserlik bir dizide seslendirmiştir.


HÜSEYİN SERMET “DEVLET SANATÇISI, PİYANO”



1955 yılında İstanbul’da doğan Hüseyin Sermet müzik çalışmalarına yedi yaşında başlamıştır. 1965 yılında Ankara Devlet Konservatuarı’na giren sanatçı ünlü Türk müzikçileri ve bestecileri Ferhunde Erkin, Ulvi Cemal Erkin ve Ahmed Adnan Saygun ile çalıştı. Türk hükümetinin verdiği parasal destekle Hüseyin Sermet 1968 yılında Fransa’ya “Conservatoire Superieur de Musique de Paris”e gönderildi. Sermet, Olivier Messiaen ile kompozisyon çalıştı ve “Ecole Normale Superieure de Musigue” de Thierry ve Brunhoff’un derslerini izledi. Aynı zamanda Paris’de Nadia Boulanger ile de çalıştı. Sanatçı 1974 yılında Münih uluslararası oda müziği yarışmasını kazandı ve Lili Boulanger ödülünü aldı. 1975 yılında Maurice Ravel uluslararası yarışmasında üçüncülüğü elde etti ve bu bağlamda SACEM’in özel ödülünü aldı. Aynı yıl Paloma O’Shea uluslararası yarışmasında Lili Boulanger ödülü verildi. 1981 yılında İspanya’da Jaen ve Milano’da Ettore Pozzoli uluslararası yarışmalarında birincilik ödüllerini kazandı. 1983 yılında Brüksel Reine yarışmasında finalist oldu. İtalya’da Francesco Paolo Neglia yarışmasını aldı. 1985 yılında Zürih’de Geza Anda yarışması ödülünü elde etti. 1988 yılında İstanbul Boğaziçi Üniversitesi tarafından onursal doktor ilan edildi ve 1991 yılında devlet sanatçısı oldu. Hüseyin Sermet Milano, Venedik, Bolonya, Lizbon, Barselona, Valensiya, Zürih, Londra, Brüksel, Amsterdam, Paris (Champs-Elysee Tiyatrosu, Gaveau, Pleyel ve diğerleri) gibi hemen hemen bütün büyük Avrupa kentlerinde ve Meksika, ABD ve Japonya’da sahneye çıkmıştır.




Flüt öğrenimine Saki Şarıl ile başlayan sanatçı 1979 yılında üstün başarı ile konservatuvardan mezun oldu. Aynı yıl Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının üyesi oldu. Öğrenimine Viyana’da ve İtalyan hükümetinin davetlisi olarak Roma’da S. Cecilia Akademisinde devam etti. Prof. Werner Tripp, Prof. Ançillotti, Prof. Vinçenzoni, Prof. Balboni, James Galway gibi ünlü ustalarla solistlik kariyer çalışmaları yaptı. A.D. Konservatuvarında y.doçent olarak 5 sene flüt öğretmenliği yaptı. İtalya’da çeşitli konserler veren sanatçı 1981 yılında Veletri Primavera Musicale’ye katılarak yorumculuk ödülü aldı. 1985 yılında Viyana’da Doblinger Uluslararası Flüt yarışmasında 3. olan sanatçı 1986 yılında aynı yarışmada dünya birincisi oldu. Beethoven’in evinde ödül alarak konser verdi. Avusturya televizyonu “ORF” sanatçıya programlarında çeşitli defalar yer verdi. ABD’nde konser turneleri yapan sanatçı Washington D.C.W.G.M.S. radyosunda Yunus Emre’yi tanıtan bir program yaptı. Dünya’nın en meşhur konser salonu olarak bilinen “CARNEGIE HALL (WEILL HALL)”de özellikle Türk eserlerinin çok beğenildiği bir konser verdi ve çok başarılı bir eleştiriler aldı. New York’ta “LINCOLN CENTER” da verdiği başarılı resitale Amerikan basını geniş yer verdi. İsrail’deki faaliyetleri sırasında ünlü şef Zubin Mehta sanatçıyı dünya müzik otoritelerine ve basına takdim etti. D. Ashkenazy ile Northern Sinfonia orkestrası eşliğinde bir CD dolduran sanatçının CD’leri dünya katologlarına girerek dünya çapında dağıtılmaktadır.
Şefika Kutluer, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nın Flüt solistidir.


EMEÇ MEHVEŞ



1963’de doğdu. Piyanoya Rana Erksan ile başladı. İlk konserini beş yaşında verdi. 1968’de İstanbul Belediye Konservatuvarına girdi. Ferdi Statzer’in öğrencisi oldu, 1978’de Konservatuvarı bitirdi. Salzburg’daki Mozarteum Yüksek Müzik Okulu’nun sınavlarını kazandı, Peter Lang’ın öğrencisi oldu. 12. İstanbul Festivaline solist olarak katıldı. 1983’de Avusturya’da Bösendorfer piyano ödülünü kazanan Emeç, Ayşegül Sarıca ile piyano ve G. Winberger ile kompozisyon çalıştı.

YEŞİM GÖKALP



1966 yılında İzmir’de doğdu. 8 yaşında iken Ankara Devlet Konservatuvarı “Piyano Bölümüne” girerek Prof. Ayşe Savaşır’ın öğrencisi oldu. Sınıf atlayarak 1982-1983 öğretim yılında konservatuvarın yüksek devresinden pekiyi derece ile mezun oldu.
Aynı yıl “Devlet Bursu” kazanarak F. Almanya’da ihtisas öğrenimini yapma hakkı elde etti. Prof. Dr. B. EBERT’le çalıştı. Köln ve Detmold Yüksek Müzik Akademileri’ ndeki öğrenimini Prof. G. LUDVIG ve W. KASSEBAUM’la tamamlayarak 1990 yılında “Sanatta Olgunluk” diploması aldı. Amadeus Kuartet ile oda müziği çalışmaları yaptı.
İlk konserini 16 yaşında İzmir Devlet Senfoni Orkestrası eşliğinde veren sanatçı, yurtiçi konserlerinin yanı sıra Almanya, Fransa ve Rusya Federasyonu’nun çeşitli kentlerinde de konser ve resitaller verdi. Bunun yanı sıra Prof. Hikmet Şimşek, Rengim Gökmen, Ender Sakpınar, Erol Erdinç, Borislav Ivanov, Marek Pıjarowski, Tadeus Strugala, Jose Conta, Robert Janssens gibi yabancı ve Türk şefler ile konserler verdi. Köln Senfoni Orkestrası ve KVB Orkestrası ile yapılan konserleri Belçika televizyonundan ve WDR tarafından yayınlandı. St. Petersburg Senfoni Orkestrası eşliğinde CD kaydı yaptı. GÖKALP halen İzmir Devlet Senfoni Orkestrası Solist sanatçısıdır ve çalışmalarına son olarak Almanya’da Renate Kreitchmar Fischer ile devam etmiştir.

TUNCAY YILMAZ ‘KEMAN’



20. yüzyılın önemli müzisyen ve pedagoglarından biri olan Andre Getrler ekolünün en genç solist kemancılarından birisi olarak tanınan Tuncay Yılmaz, İzmir’de doğdu. Küçük yaşta keman çalışmalarına başladı ve solist olarak ilk konserini henüz öğrenci iken, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşliğinde P. Hindemith’in Keman Konçertosu’nun Türkiye’deki ilk yorumunu gerçekleştirerek verdi. Ankara Devlet Konservatuvarı’ndan mezun olduktan sonra Alman Devlet Bursu’nu (DAAD) kazanan Yılmaz, Freiburg ve Saarland’da solistlik sınıflarına kabul edilerek 7 yıl süreyle öğrenim gördü ve Almanya’da en yüksek derece sayılan ‘Solist’ ünvanı taşıyan diplomayı aldı. Avrupa’daki öğrenim yıllarında Almanya-Louis Spohr Keman Yarışması’nda ‘En İyi Schumann Yorumcusu’ ödülünü, Dünya Mozart Yılı’nda Mozart’ın 5. Keman Konçertosu yorumundan dolayı Saarland Üniversitesi tarafından verilen ‘Mozart Onur Ödülü’nü kazandı. İsviçre Tibor Varga Yarışması ve Berlin-Mendelssohn Yarışması’nda finalist oldu. Bu başarıların ardından, Türkiye, Avrupa ve ABD’de önemli orkestralar eşliğinde çaldı. Bunlardan bazıları, Stuttgart Oda Orkestrası, Moskova Viva Oda Orkestrası, Saarland Radyo Senfoni, BBC Concert Orhestra, West Virginia Symphony, İstanbul ve İzmir Devlet Senfoni Orkestrasıdır. Londra, Berlin, Frankfurt, Zürih, Köln, Barselona, Boston, Chicago, İstanbul, Ankara, Abu Dhabi, Monte Carlo, ve New York (Carnegie Hall) gibi önemli merkezlerde vermiş olduğu başarılı konser ve resitaller ile dikkat çeken sanatçı, bir çok uluslararası radyo ve TV kayıtları gerçekleştirdi. Eğitimi süresince Nicolai, Eralp, Marschner ve Epstein ile çalışan Yılmaz, Ashkenazy ve Perlman tarafından verilen ‘Yorum Kursları’na da kabul edildi.
Uluslararası çalışmalarını ve başarılı kariyerini ülkemizde sürdüren Tuncay Yılmaz, 1996 yılından beri T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı İzmir Devlet Senfoni Orkestrası keman solist sanatçısıdır. Cumhuriyetin 75. Yılı kutlamaları çerçevesinde ülkemizi Monte Carlo’da, ünlü Salle Garnier’de temsil etmiş ve dünyanın en prestijli gazetelerinden biri olan Nice Matin Yılmaz için ‘Olağanüstü bir solist kemancı, kemanın prensi…. ‘deyimini kullanarak söz etmiştir. Sanatçının repertuarında Bartok, Beethoven, Brahms, Berg, Mendelssohn ve Bruch gibi önemli kençertolar ve bir çok keman /piyano sonatları bulunmaktadır.
Tuncay Yılmaz’ın ilk uluslararası CD’si New York’da kaydedildi ve 2001 yılında Universal Müzik etiketiyle piyasaya sürüldü. CD, Elgar ve Franck sonatlarını içermektedir.

ERDEN BİLGEN




Selim Bilgen ve Ankara Devlet Operası 1. trompetçisi Cemal Cimcoz ile başlayan Erden Bilgen,1964 yılından itibaren İzmir Devlet Konservatuvarı’nda Hermann Neuling ve Hans Nicolai ile beş yıl,1969/71 yılları arasında da Ankara Devlet Konservatuvarı’nda Jean Claude Bayeaux ile iki yıl çalışarak mezun oldu.

1971/78 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda yedi yıl trompetçi olarak çalıştı. Bu dönemde,birçok tv ve radyo proğramında, müziğin bütün türlerinde (Klasik Türk ve Batı,Türk Halk,Pop,Caz) bestelenmiş olan eserleri seslendirdi.

1978 yılında Düsseldorfer Musikhochschule'de Prof.R.Lodenkemper ile trompet üzerine master çalışması yaptı, ayni okulda Prof.W.Trommer'in orkestra şefliği derslerine katıldı.1979/80 yıllarında Essen Filarmoni (Essener Philarmoniker) Orkestrası’nda 1.trompetçi, 1981/89 yılları arasında Freiburg Müzik Okulu ve Pedagoji Akademisinde trompet,Stuttgart Müzik Akademisi’nde solfej dersi verdi..Alman çağdaş müzik grubu "Avance" ile çağdaş bestelerin ilk seslendirilişini gerçekleştirdi..Yurt dışında yapılan “Enstruman Seminerlerinde, "üfleme tekniği" ve "eserlerin yorumu” üzerine yapılan etüdlerde, tüm bakır enstrumanlara başkanlık etti.

1985 yılında Freiburg caz okulunun kurucu üyesi olarak görev aldı ve ayni okulda trompet dersi verdi.

1991 yılında sanatçıya Kültür Bakanlığı tarafından Solist Sanatçı (Devlet Solisti) ünvanı verilmiştir.

Almanya,Avusturya,İsviçre,İtalya,İngiltere,İspanya ,Portekiz,Belçika,Fransa,Monako,İsveç,DanimarkaYun anistan,ÇekCumhuriyeti,Romanya,Litvanya,Macaristan ,Fas,Tunus,Katar,Umman,Mısır,Amerika,Kanada,Meksik a,Avustralya,Yeni Zelanda Hawaii’de birçok festival ve konsere solist olarak katıldı.

Erden Bilgen,Türk Makamları’ndan oluşan kendi besteleri ile yurt dışında festivallere katılmış, çeşitli orkestralar ile birlikte hem şef hemde solist olarak konserler vermiştir.Türk ve yabancı bestecilerin kendisine ithaf edilen eserlerinin ilk çalınışlarını orkestralar eşliğinde gerçekleştirmiş ,Cd kayıtlarını yapmıştır.

”Dialog” isimli, hicaz ve nikriz makamında yapmış olduğu kendi bestesini,Berlin Radyo Senfoni Orkestrası eşliğinde Almanya’da solist olarak seslendirmiştir. Bu eser ve Ensemble De Cologne eşliğinde seslendirdiği barok trompet konçertoları, “Erden Bilgen Plays Music for Trumpet” Cd'sinde yer almaktadır.Ayrıca, Yeni Zelandalı besteci Gary Daverna’nın kendisine ithaf ettiği “Gallipoli” Gelibolu Rapsodisi adlı eserinin Moravian Filarmoni Orkestrası eşliğindeki yapılan CD kaydında, Erden Bilgen trompet solisti olarak yer almıştır.

Erden Bilgen İzmir Devlet Senfoni Orkestrası Solist Sanatçısı’dır.


sanatçısı görevini sürdürmektedir.

GÜLGÜN AKAGÜN SARISÖZEN




Viyolonsele; Ankara Devlet Konservatuvarı’nda Nusret KAYAR’ın öğrencisi olarak başladı, viyolonsel yüksek bölümünden 1978 yılında pekiyi derece ile mezun oldu. Aynı yıl Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve TRT Ankara oda Orkestrası’na girdi. Bir süre Ankara Devlet Konservatuvarı’nda öğretmenlik yaptı.
1980 yılında başladığı solistlik faaliyetlerini aralıksız olarak sürdürerek, çeşitli orkestralar eşliğinde yerli ve yabancı şeflerle birlikte birçok konser ve resital verdi, olumlu kritikler aldı.
1982 yılında İstanbul’da düzenlenen viyolonsel yarışmasında ikincilik ödülünü kazandı.
1985 yılında kurdukları “Anadolu Yaylı Sazlar Dörtlüsü” ile birlikte yurt içinde ve yurtdışındaki belli başlı sanat merkezlerinde birçok konser yaptı.
Solistlik çalışmaları ile birlikte CSO’ndaki Viyolonsel Grup Şef Yardımcılığı görevini onsekiz yıl sürdürdü. 1996 yılında Kültür Bakanlığı tarafından Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası’na solist sanatçı olarak atandı.
Halen ÇDSO’daki solistlik görevi ile birlikte, Anadolu Dörtlüsü ile oda müziği çalışmalarını sürdürmekte, Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’nde öğretmenlik yapmaktadır.

BURÇİN BÜKE “PİYANO”



1966’da İzmir’de doğdu. İlk Piyano derslerini müzisyen olan babasından aldı. Halk önünde ilk konserini on yaşındayken verdi. 1977’de açılan “Harika Çocuk” sınavını kazanıp Prof. Mithat Fenmen ile piyano. Prof. İlhan Baran ile de teori ve Kompozisyon çalışmalarını sürdürdü. 1979 yılında Sofya Müzik Festivali’nde Türkiye’yi temsil etti. 1982’de Ankara Devlet Konservatuvarı’nın Yüksek Bölümü’nü bitirdikten sonra açılan devlet bursuyla Almanya’nın Hannover kentinde Müzik Akademisi’nde okumaya hak kazandı. Burada sırasıyla Prof. Ebert, Göctzke, Szidon, Plagge ile çalıştı. 1984-1989 yıllarında solist ve oda müziği sanatçısı olarak Hannover Yeni Müzik Festivallerine katıldı. 1992 yılında Hannover Müzik Akademisi’nin solistlik sınavını başarıyla bitirdi. Londra’da Prof. Benjamin Kaplan ve İtalya’da da Prof. Marvulli ile özel olarak çalıştı. Uluslararası Lanciano Piyano Yarışması’nda birincilik aldı. Ayrıca Craydon ve Bilbao yarışmalarında ödüller kazandı. 1993 yılında Berlin’de kurulan Color of Music Oda Orkestrası’nın solist ve kurucularındandır. Sanatçı Kuzey Almanya Radyo Oda Orkestrası, Langenhagen Festival Orkestrası, Lanciano Festival Orkestrası, Hannover BigBand Orkestrası ile turneler yapmıştır. Almanya’da Braunschweig, Bremen, Osnabrück festivallerinde başarılı konserler verdi ve çok olumlu kriterler aldı. Almanya dışında Fransa, İngiltere, İtalya, Yunanistan, Bulgaristan, Avusturya, İsrail, Hollanda, Mısır, İsviçre’de de konserler verdi. 1996 yılında Londra’da Steinway Sons sanatçısı oldu. 1994-1998 yılları arasında Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası’nın, 1998’den itibaren İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nın solist sanatçısı oldu.

Tevfik KOLAYLI “NEY”



24 Mart 1879′da Bodrum’da doğan Neyzen Tevfik’in asıl adı Tevfik Kolaylı’dır. Babasının memleketi Bafra’nın Kolay nahiyesi olduğu için soyadı kanunuyla “Kolaylı” soyadını almış. Babası Rüştiye Mektebi muallimi Hasan Fehmi Bey, Annesi Emine Hanım’dır. Kendine özgü yergileri ve yaşam biçimiyle adını duyuran Neyzen Tevfik, babasının görevli bulunduğu Urla kasabasında, usta bir neyzen olan Berber Kâzım’la tanıştı ve ondan ney dersleri almaya başladı. Aynı günlerde de, ilk sar’a nöbetini geçirdi.

Bu arada okulu bırakan Neyzan Tevfik’i babası yatılı olarak “İzmir İdadisi”ne yazdırdı. Ancak sar’a nöbetlerinin yeniden başlaması üzerine okulu tamamen bıraktı. Ney’e duyduğu derin sevgiyle İzmir Mevlevihanesi’ne girdi. Neyzen Tevfik, burada Tokadizade Şekip, Tevfik Nevzat, Ruhi Baba, ve Şair Eşref gibi pek çok ünlü isimle ile tanıştı ve onlardan Türkçe’nin yanı sıra Arapça ve Farsça dersleri aldı. Şair Eşref, yalnızca dostu ve hocası olarak kalmayarak ona hicvin kapılarını da açtı. İlk şiiri bu günlerde, 13 Mart 1898′de “Muktebes” dergisinde yayımlandı.

1898 yılında, babası medrese öğrenimi için Neyzen’i İstanbul’a gönderdi ve Fethiye Medresesi’ne yerleştirdi. Ama Neyzen Tevfik, zamanını daha çok Galata ve Yenikapı Mevlevihanelerinde geçirdi. Bu arada Mehmet Akif Ersoy’la tanıştı ve Mehmet Akif, dönemin seçkin müzisyen ve edebiyatçıları ile tanışmasını sağladı. 1901 yılında, medrese giyimi olan cüppe ve şalvar yerine Akif’in verdiği setre pantolonu giymesi, akşamları medrese dışında kalması ileri-geri konuşmalara yol açınca, Fethiye Medresesi’nden ayrıldı. Önce Fatih’teki Şekerci Hanı’na, sonra da Çukurçeşme’deki Ali Bey Hanı’na yerleşti. Bu arada babasını tanıyan ve daha sonra Şeyhülislam da olan Musa Kazım Efendi onu kendi derslerine kabul etti.

Onun sayesinde Neyzen Tevfik, Ahmet Mithat Efendi, Muallim Naci, Şair Şeyh Vasfi gibi edebiyatçılarla tanıştı. Mehmet Akif’le dostluğu süren Neyzen, Mehmet Akif’e ney öğretti; Mehmet Akif de Neyzen’e Arapça, Farsça ve Fransızca öğretti. Dost çevresi içinde artık İbnülemin Mahmut Kemal, Tevfik Fikret, Uşakizade Halit Ziya, Ahmet Rasim, Tanburi Cemil, Hacı Arif Bey, Yunus Nadi de vardı.

1900 yılında, gramofon ticaretini ilk yapanlardan Gülistan Plâk Mağazası sahibi Hâfız Âşir Bey’le bir plâk doldurma girişimi oldu. Neyzen aşırı içkili olduğu için güçlükle doldurulan plâklar yine de basılıp piyasaya verildi. 1949′da yayımlanan Azâb-ı Mukaddes’e yazdığı önsözde belirttiğine göre, “yüze yakın plâk” doldurmuştur.

Öte yandan istibdata karşı olan gençlerle Sirkecideki İstasyon Gazinosu ve Güneş Kıraathanesi’nde bir araya gelir; yurt sorunlarına ilişkin ve istibdat karşıtı konuşmalar yaparlardı. Güneş Kıraathanesi’ne gelip gidenlerden Ziya Şakir, bir gün, sözü Eşref’ten açıp Jön Türk hareketinin önderlerinden Ahmet Rıza’ya getirerek Neyzen Tevfik’i konuşturdu ve tüm düşüncelerini öğrendi, ardından da ihbar etti. Gözaltına alınan Neyzen, sıkıntı dolu bir sorgulamadan geçirildi. Bu arada, daha önce tam otuz beş kez jurnal edilmiş olduğunu öğrendi. On beş gün sonra da serbest bırakıldı.

Serbest kaldıktan sonra kendisini Beyoğlu meyhanelerine attı. Bu esnada Sütlüce Bektaşi Tekkesi’ne devam ederek Şeyh Mümin Baba’dan nasip aldı. Siyasi baskının artmasından sonra yurt dışına gitmeye karar verdi ve 1902 yılında Mısır’a gitti.

Neyzen Tevfik’in Mısır’da geçen yıllarına ilişkin olarak gerçekle gerçek olmayanı birbirinden ayırmak neredeyse imkansız. Ama geçimini neyi ile sağladığını ve hicvetmeye devam ettiği biliniyor. Mısır’da bir arkadaşı ile Neyzenler Kahvehanesi açıp işletti. Özbekiye Saz Bahçesi’nde çalarken plâk da doldurdu. Jön Türklerle ilişkili, bir dost toplantısında sarhoşlukla tabancasını ateşlediği ve duruşmada yargıca “haksızlık yapıyorsunuz” dediği için altı ay hapse mahkûm edildi. Ancak yaptığı itiraz kabul edildiği için bir buçuk ay yattıktan sonra özgürlüğüne kavuştu. Bu arada Feride adlı Lübnanlı bir kadınla iki ay birlikte yaşadı.

II. Abdülhamit için yazdığı “Abdülhamid’in Ağzından Bir Nutk-ı Hümâyun” adlı hicvini İstanbul Kıraathanesi’nde okuyunca tutuklanmak istendi fakat çevrenin işe karışması ile kurtuldu. “Türk Aydınlarının Mısır Hidivi Hakkındaki Düşünceleridir” başlığı ile gazetelerde yayımlanan yazı nedeniyle hakkında tutuklama kararı verildi. Kurtulmak için de “Kaygusuz Sultan” adlı bektaşi tekkesine sığındı.

II. Meşrutiyet’in ilânıyla Mısır’dan ayrıldı ve İzmir’e döndü. Daha sonra da İstanbul’a geçti. Çemberlitaş’ta bir han odasına yerleşen Neyzen Tevfik, seyretmek için gittiği ve Ferah Tiyatrosu’nda sergilenen “Sabah-ı Hürriyet” adlı oyunun İttihat ve Terakki’ce yasaklanması üzerine yaptığı konuşma yüzünden tutuklandı. Ardından kısa bir süre sonra da serbest bırakıldı.
Neyzen Tevfik 1910 yılında “sarıklı bir zâtın kızı olan Cemile hanımla”, kardeşinin ve babasının karşı çıkmasına karşın, annesinin ısrarı ile evlendi ve bir kızı oldu. Ancak yürümeyen evliliği, kızı Leman henüz üç aylıkken kayınbabasının eşini alıp götürmesiyle son buldu.

I. Dünya Savaşı yıllarında, Askeri Müze’nin kurucusu Muhtar Paşa’nın emrinde ve Mehterbaşı olarak askerlik yaptı. Düzenle başı hoş olmayan Neyzen Tevfik, herhangi bir meseleden dolayı Muhtar Paşa ile kavga etti ve askerden çıkarıldı. Daha sonra, dönemin Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın yalısında Mehter takımının verdiği konseri izleyen Almanya’nın Romanya’daki Kuvvet komutanının ilgisini çekti. Bazı kaynaklarda da onun çağrılısı olarak Romanya’ya gittiği yazılır. Romanya’da piyano eşliğinde konser verdi.

1919 yılında, ilk kitabı “Hiç”i yayınlandı.

1923 yılında Ankara’ya gitti ve kardeşi Şefik Kolaylı’nın yanında 4-5 ay kaldı. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı ve Mustafa Kemal’i yücelten şiirler yazdı bu sırada. 1924 yılında, arkadaşı Hasan Sâit Çelebi’nin de yardımları ile yazdıklarını “Azâb-ı Mukaddes” adı altında forma forma yayımlamaya kalkıştı ancak girişim başarılı olmadı ve iki formadan sonra noktalandı.

1926 yılında Atatürk’le tanışan Neyzen Tevfik, 1927 yılında sa’ra nöbetleri ve alkol yüzünden artık sık sık gideceği Toptaşı Tımarhanesi ve Zeynep Kâmil Hastanesi’nde tedavi görmeye başladı. 1928 yılında, ski dostu Mehmet Akif’i görmek için tekrar Mısır’a gitti ve bir yıla yakın bir süre yanında kaldı.

1930′lu yıllarda, ekonomik destek olsun diye, Vali ve Belediye Reisi Muhiddin Üstündağ’ın girişimi ile Konservatuvar’da görevlendirildi. 1940′lı yıllarda doktoru olduğu kadar dostları da olan Mazhar Osman ve Rahmi Duman’ın aracılığı ve Valiliğin oluru ile Bakırköy Akıl Hastahanesi’nin 21 nolu koğuşu ona ayrıldı. İstediği zaman gelir, yatar, dinlenir ve çıkar giderdi. Rahmi Duman, Neyzen Tevfik’le ilgili şunları yazmış; “Onu yakinen tanımak mazhariyetine 1932′de erdim. O tarihte genç bir asistan olarak Bakırköy Akıl Hastahanesi’ndeki 18 numaralı serviste (ehline) açmış olduğu şiir ve felsefe kürsüsünün hevesli ve usanmak, yılmak bilmeyen bir talebesi olmuştum.”

9 Mart 1946′da, basın yararına düzenlenen bir konserde ney çaldı ve yaptığı taksimlerle izleyicileri büyüledi. 1949 yılında, dostlarından İhsan Ada, Neyzen Tevfik’in eserlerini, onun gözetimi altında, “Azâb-ı Mukaddes” adı ile kitaplaştırdı. 1951 yılında “Onu Affettim” adlı bir filmde önemli bir rolde gözüken Neyzen Tevfik, “Ağlayan Şarkı” adlı bir başka filmde ise, Suzan Yakar’la oynadı.

1952 yılında, arkadaşlarının ısrarı ile Şehir Komedi Tiyatrosu’nda jübilesini yaptı. 1930′larda İstanbul Belediye’sinin bağladığı yardım aylığını saymazsak Neyzen’in düzenli bir geliri hiç olmadı. Neyzen Tevfik’in söylenceleşen yaşamı 28 Ocak 1953′de son buldu. Cenaze namazı Beşiktaş’ta Sinan Paşa Camii’nde kılındı. Caminin avlusundan taşan kalabalık; ana caddeleri, kahveleri, yolun karşısında ki Barbaros Bulvarını doldurdu. Memurların, profesörlerin, ileri gelenlerin yanı sıra kılıklarına çeki düzen vermeye çalışmış sarhoşlar, sokak serserileri ve bin bir çeşit insan bir arada uğurladılar Neyzen’i bilinmeyene. Kim bilir belki de hiçlikten hepliğe…

Ne hayatı, ne dünyayı, ne de kendisini “hiç” kavramıyla ifade etmek değildi onun yaptığı. O, karşıtlıkların birbirini var ettiği algılayışımızda, var oluş derinliğinin sarhoşluğu içinde arayışını sürdürürken “Hiç” olanı fark etmişti. Para-pul, mal-mülk, şan-şöhret elinin tersiyle ittiği şeylerdendi. Adaletsizliğe, çıkarcılığa, kör inançlara, baskıya, otoriteye, din istismarına sert ve etkili bir üslupla hicivlerinde ve hayatında baş kaldırdı. Boynunda eski yazıyla “Hiç” yazardı.