Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Temmuz 2006       Mesaj #1198
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bir Chat Masalı
Çok hoş bir gençti. Benimle konuştuğunu bilmeden saatlerce chatte sohbet ederdik. Ben onu tanıyordum, her gün onun yanından geçtiğimde içimde büyük bir heyecan oluşuyordu. Her gün chatte konuşurken ona çok yakın olduğumu söylememek için zor tutardım kendimi. Onu yolda gördüğümde selam vermek isterdim, ona gülümsemek isterdim o bana gülümsediğinde. Ama ne o bana gülümserdi nede ben ona her gece konuştuğu kız olduğumu söylerdim.

1 yıl geçti. Giyinişi, konuşması, hareketleriyle herkesin beğenisini kazanıyordu. Ama onun baktığı kızlar, süslenmeyi bilen, güzel kızlar olmalıydı. Geri kalanıyla alakası yoktu. Chatte konuşurken beni de güzel bir kız diye biliyordu. Gerçeği bilseydi belki hiç muhabbetimiz olmazdı. Giderek daha da bağlandım ona. Bana hep beni görmek istediğini, benden hoşlandığı söyleyip duruyordu. Ona ben güzel değilim değişimde bunun artık bir önemi yok benim için derdi. Etrafımdakilerin verdiği cesaretle onunla buluşmaya gittim. Gittiğim anda yüzünde beliren ifade ölümüm olmuştu sanki.

Herkes bana çok güzelsin derken ben bir tek onun sözlerini umursamıştım. Beni gördüğü anda hiç konuşmadı, gülümsedi ve “sonra görüşürüz”… İçimde büyüttüğüm şey beni yiyip bitiriyordu. Bu kadar mıydı? Onun ilgisini çekebilmem için güzel giyinip, süslenmem mi gerekiyordu? Onunla yaptığımız konuşmalarda kendimi yalansız tanıtmıştım. İçimden geldiği gibi konuşmuştum. Benden bu konuşmalarım, düşüncelerim için hoşlandığını düşünmem hata mıydı?

Artık beni yolda her görüşünde yolunu değiştirmeye başladığını hissediyordum. Ne chatte denk geliyorduk artık, ne de yolda. Ona yazları her gece mutlaka bir kaça saat terasımızda yıldızları seyrettiğimi söylemiştim. Bir gece yine oradaydım. Ama bu sefer içimde büyük bir burukluk vardı. Kapının sesini duydum. Arkadaşlarımdan biri zannettim, benim orada kafa dinlediğimi onlar biliyorlardı ve sadece onlar beni bu zevkte yalnız bırakmıyorlardı. Ama yanlış bir tahminde bulunmuşum. Gelen oymuş. Yanıma oturmadan önce içimde büyük bir nefret vardı. Ama onun kokusunu içime çektiğim anda hata yaptığımı hissetim. Yine de nefretimi atamadım içimden. Bana üzgün olduğunu söyledi. Buluşmamızın ardından çok düşündüğünü ve bu hatasını telafi etmek istediğini söyledi. Ard arda özürler diledi.

Nefretin insanın gözünü kör ettiğini o zaman anladım. Ona “asıl ben özür dilerim, istediğin gibi güzel, bakımlı bir kız olamadığım için, mükemmel birisi olamadığım için üzgünüm” dedim. Bunları söylerken yüzüne bakıyordum, o tatlı ifadenin yerini buruk bir tebessüm kaplamıştı. Ne diyeceğimi bilmiyordum, gitmesini istedim. O gittikten sonra yıldızların bana küstüğü gibi bir hisse kapıldım. Artık az önceki gibi parıldamıyorlardı, onu elimin tersiyle nasıl hayatımın dışına çıkardığımı düşündüm bütün gece. Sonra gecenin bir yarısı bir onun hakkındaki düşüncelerimi değiştiren bir mail geldi, bu kadar içten olduğunu görmemiştim hiç.

“Bu zamana kadar hep yukarılardaydım. 4 4lük bir insanmışım gibi insanları en tepeden izledim. Huyu değil, güzelliği ve cazibesi hoşuma giden kızları kollarından tutup yanıma çektim. Şimdi senin beni ayaklarımdan tutup aşağı çekmene ihtiyacım var. Burada yalnızım sen oradayken. Her şey için üzgünüm. Beni anlayabilir misin?”

Bunların üzerinden 2 yıl geçti hala ilk günkü gibi seviyorum onu. Oda beni o maili attığı günkü gibi…