Arama


GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
24 Temmuz 2006       Mesaj #16
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Hipertansiyon Ne Gibi Belirtilere ve Yan Etkilere Yol Açabilir?
Atardamar sistemi içinde kan basıncının yükselmesi sinsi seyredebilir ve hasta kan basıncı yüksekliğini tesadüfen fark eder. Öte yandan, hipertansiyon bazı hastalarda yakınmalara yol açar. Bunlardan en sık karşılaşılanı özellikle sabahları olan ve enseden öne doğru gelen baş ağrısıdır. Bunun dışında, yüzde hissedilen sıcaklık basmaları ve kızarmalar, eskiye oranla yol yürürken, merdiven çıkarken zorlanma ve nefes darlığı, bazen çok sık idrara çıkma ve gece uykudan kalkıp idrara gitme, bacaklarda şişlik bu belirtilerden bazılarıdır.
Kan basıncının aşırı yükseldiği durumlarda hasta çift görme, dilde pelekleşme, yüzde veya vücutta karıncalanma ve kuvvetsizlik, nefes darlığı ve göğüs ağrısı hissedebilir. Kan basıncı yüksek seyrederse zamanla damar sistemine hasar verir. Hasar gören damarların beslediği organlarda da önemli problemler ortaya çıkar. Hipertansiyonun etkilediği organlar ve neden oldukları hastalıkların önemlileri şunlardır:
· Kalp ve dolaşım sistenini etkileyerek kalp krizi ve kalp yetmezliğine neden olur.
· Beyin damarlarını etkileyerek kanama, tıkanıklık ve dolayısıyla felçlere neden olur.
· Böbrekleri etkileyerek böbrek yetersizliğine neden olur ve böbrekleri hasta olanlarda yetersizliğin gelişimini hızlandırır.
· Göz damarlarını etkileyerek körlüğe neden olur.
· Görüldüğü gibi bu yan etkiler ölüme veya kalıcı organ bozukluklarına yol açabilir.





Kan Basıncını Kimler, Nasıl ve Ne Zaman Ölçtürmelidir?
Kan basıncı yüksekliklerinin erken tanısı ve zamanında tedavisi için sağlıklı insanlar yılda en az bir kez tansiyonlarını ölçtürmelidir. Ölçüm, ayarı yapılmış bir tansiyon aleti ile ve ölçme tekniğini bilen bir kişi tarafından yapılmalıdır. Hekimlerin ofisine veya sağlık kurumlarına gittikleri zaman hissettikleri gerginlik nedeniyle hastaların kan basınçları normalden fazla yükselmekte ve buna “beyaz gömlek hipertansiyonu” adı verilmektedir. Bu nedenle bir tansiyon hastası, eğer yapabiliyorsa, kendi kan basıncını ev ortamında ölçmeyi ve kaydetmeyi öğrenmelidir.
Hipertansiyon tanısı ile tedavi görmekte olan hastalar, tansiyonlarını tercihen sabah yataktan kalktıktan sonra ölçmeli veya ölçtürmeli ve bunları daha sonra kendilerini tedavi eden hekimlere göstermek için kaydetmelidirler.
Atardamar sistemi içindeki kanın akışını hızlandırmak ve organlara ulaşan kan miktarını arttırmak için vücudumuz bazı durumlarda kan basıncını yükseltir. Gün içinde birçok kez vücudumuzda bu tür “doğal” kan basıncı yükseklikleri olur. Ölçümler bu dönemlere denk gelirse, kişilere yanlışlıkla “hipertansiyon” tanısı konabilir ve gereksiz yere ilaç tedavisine başlanabilir. Bu nedenle aşağıdaki durumlarda kan basıncını ölçtürmekten kaçınmak gerekir.
1) Belirli bir iş yapmak için çaba harcadıktan sonra (tercihen 20 dakikalık bir istirahatten sonra kan basıncı ölçülmelidir)
2) Yemekten sonra
3) Sigara içtikten sonra
4) Alkol aldıktan sonra
5) İnsanın aşırı heyecanlı, üzgün veya sinirli olduğu anlarda
6) Nezle ve grip ilaçlarını kullanırken






Yüksek Tansiyondan Korunma Yolları
Sabah kalktığınızda ense kökünüzde ağrı, baş dönmesi, çarpıntı ve çabuk yorulma hissediyorsanız, zaman geçirmeden bir hekime başvurun. Fazla kilolarınızdan kurtulup, tuzu azaltın, sigarayı bırakın.
Kanın damarlarda yaptığı basıncın artmasıyla ortaya çıkan yüksek tansiyon en ciddi halk sağlığı sorunlarından biri olarak nitelendiriliyor.
Birçok kişinin yüksek tansiyon hastası olduklarını bilmediği belirten uzmanlar, bu durumu hastalığın sinsi bir seyir izlemesinden kaynaklandığını belirtiyorlar. İstatistiklere göre dünyada 750 milyonu aşkın insan yüksek tansiyon hastası. Türkiye’de de her 5 kişiden birisinin yüksek tansiyonla ilgili sorunu bulunuyor.
50 yaşına kadar erkeklerde daha fazla görülen yüksek tansiyon 50 yaşından sonra kadınlarda daha fazla görülmeye başlanıyor. Bu menopoza bağlı olarak östrojen hormonunun azalmasına bağlanıyor.

Acıbadem Hastanesi Nefroloji ve Hipertansiyon Uzmanı Dr. Davit Çukran, küçük tansiyonun (diastolik basıncın) 90 mililitre civanın, büyük tansiyonun ise (sistolik basıncın) 140 mililitre civanın üzerinde olmasını yüksek tansiyon olarak değerlendirdiklerini söylüyor. Hastaların önemli bir bölümünün hiçbir yakınması olmadığına dikkat çeken Dr. Davit Çukran, şöyle konuşuyor:
“Yakınması olmayan hastaların tanısı ancak yapılan muayene ile konulabiliyor. Bunların dışında baş ağrısı hipertansiyonun en önde gelen belirtilerinden biridir. Hipertansiyona bağlı baş ağrısı ense bölgesinde özellikle sabah uyanıldığında hissedilir. Baş dönmesi, çarpıntı ve çabuk yorulma da diğer önemli belirtilerdir.”

Kimler Risk Grubundadır?
Yüksek tansiyon hastalığındaki en önemli etkenlerin başında kalıtım geliyor. Dr. Davit Çukran, yüksek tansiyonu olan hastalar üzerinde yapılan araştırmalarda yüzde 60’ının ailesindeki bireylerde de tansiyon problemiolduğunun saptandığını belirtiyor. Kalıtımın yanı sıra yaşın ilerlemesi ve şişmanlık da önemli risk faktörleri arasında yer alıyor. Şişman kişilerin yüzde 40’ında yüksek tansiyon görülüyor. Dr. Davit Çukran şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Vücut yağının fazla olması çocukluk yaşından itibaren kan basıncının düzeyinin yükselmesine neden olur. Bu arada stres faktörünü de unutmamamız gerekiyor. Aşırı sıkıntılı bir yaşam biçimi yüksek tansiyonun ortaya çıkışını kolaylaştırıyor. Sigara alışkanlığı ise yüksek tansiyonun damarlara vereceği zararı artırıyor. Hareketsiz bir yaşam biçimi de yüksek tansiyonun ortaya çıkışını tetikleyen faktörler arasında.”

Fazla tuz alımıyla yüksek tansiyon arasındaki ilişki Fazla tuz tüketilmesi beslenme alışkanlıkları arasında en hatalılarından biri. Kan basıncı yüksek olan kişiler çok tuzlu yemek yediklerinde tansiyonları daha da yükselebiliyor. Yapılan bütün çalışmalar besinlerle alınan fazla tuzun kan basıncını artırdığını gösteriyor. Dr. Davit Çukran, bu konuyu örneklerle açıklıyor:
“Yüksek tansiyon oluşumunda etkin olan çevresel faktörler arasında aşırı tuz alımı büyük önem taşır. Yapılan çalışmalarda başlangıçta günlük 10 gram civarında olan tuz tüketiminin yarı yarıya azaltılmasıyla kan basıncının ortalama 6-8 mililitre civa azaldığını gösteriyor. Günlük tuz tüketiminin yüksek tansiyon söz konusuysa 2 gramı aşmaması gerekiyor”

Tansiyonun kontrol altında tutulması için yiyeceklere ilave tuz konulmaması, işlem görmüş konserve, cips, kuruyemiş gibi gıdalardan kaçınılması öneriliyor.
Böbreklerin Fonksiyonları Tansiyonu Nasıl Etkiliyor?
Böbrekler vücudun tuz atılımında en önemli görevi sürdürdüklerinden tansiyonun kontrolünde ciddi rol oynuyorlar. Yüksek tansiyonun yüzde 90’ı yapısal olarak kabul ediliyor. Kalan yüzde 10’u ise sekonder veya sebebi bir hastalığa bağlı tansiyon hastalıklarını tanımlıyor. Bu gruptaki yüksek tansiyon çoğunlukla böbreklerdeki ya da böbrek damarlarındaki bir probleme bağlı oluyor. Nedeni bulunduğunda yapılan etkin tedaviyle bu grubtaki hastaların başarıyla tedavi edildiğini belirten Dr. Davit Çukran şöyle devam ediyor:
“Bu durumda özel tedavi uyguluyoruz. Amacımız böbreklerde kalıcı bir bozukluk oluşmasını engellemek. Bu grubun tedavisini nefroloji uzmanları yapıyor. Başta idrar söktürücüler olmak üzere değişik ilaçlar kullanılıyor. Tedavinin ömür boyu olduğunu unutmamak gerekiyor. Tansiyonun damarlar üzerinde yaratacağı olumsuz etkiyi en aza indirmeyi hedefliyoruz. Kontrol altında tutulmazsa, damarlardaki aşınmaya bağlı olarak beyinde kanama, kalp kası hastalıkları, kalp krizi, dolaşım bozuklukluğu ve böbrek yetmezliği görülebiliyor.”

Koruyucu Önlemler Nelerdir?
·
Tuz tüketimini kısıtlayın.
· Muz, kayısı patates gibi potasyum içeren gıdaların tüketilmesi tansiyonun kontrol altında tutulmasını kolaylaştırıyor.
· Sigara içiyorsanız muhakkak bırakın.
· Hekim kontrolünde hafif egzersizler tansiyonun düşürülmesine yardımcı oluyor.
· Fazla kilolarınızı bir uzman kontrolünde verin.