Arama

Psikolojik Testler - Tek Mesaj #23

asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
2 Şubat 2010       Mesaj #23
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
ZEKÂ VE ZEKÂ TESTLERİ


Sık sık kullanılmasına rağmen tanımı üzerinde bir anlaşma sağlanamamış olan zekâ, "problemleri çözmek, yeni şeyler öğ­renmek, iyi düşünebilme yeteneği geliştir­mek için genel zihinsel kapasite" ya da "ye­ni durumlara karşı uyum yeteneği" olarak tanımlanabilir.
Zekânın bilimsel olarak tanımlanmasın­da odaya çıkan güçlüklere rağmen herkesin varolduğunda hemfikir olduğu ve nesnel bir biçimde ölçülmeye çalışılan zihnin bir işlevidir. XIX. yüzyılın sonlarında İngilte­re'de Sir Francis Galton, Darvin'in biyolo­jik evrim teorisinin etkisiyle insandaki kalı­tımla geçen özellikleri, bu arada zihinsel yetenekleri ve kişisel karakteristikleri ölç­meye girişti. Galton böylece bugünkü an­lamda zekâyı ölçemese bile bireyler arasın­daki farklılıkları bilimsel olarak tespit etme girişimini başlatmış oluyordu.
Üstün' insanları diğerlerinden ayirdet-me girişimi Sir Galton'dan bu yana aralıksız sürdü. Gakon'un çağdaşı ve modern psiko­lojinin kurucusu olan Wundt'un insan işlev­lerinin laboratuvarda Ölçülebileceğini ka­nıtlamadaki öncü çabalarıyla Locke du­yumculuğunun "bütün bilgi duyumlardan gelir" önermesi birleşince zekâyı Ölçmeye çalışan psikologlar daha çok bireyler ara­sındaki duyusal-motor farklılıklara yönel­diler. Zekâ farklılıklarını görme keskinli­ğinden, acıya karşı duyarlılığa, hatta avuç içi çizgilerine kadar bir çok etkenle açıkla­maya çalıştılar. Ve nihayet 1900'lü yıllarda Fransız hükümeti psikolog Alfred Binet'e zihinsel özürlü çocukları diğerlerinden ayırma görevi verdi. Binet, bu somut sorun karşısında artık zekâyı bir çok bileşenden oluşan bir işlevler toplamı olarak almak ye­rine tek başına, ama karmaşık bir zihin işle­vi olarak ele almak zorunda kaldı. Bugün bir çok uygulama alanına sahip olan zekâ testlerinin İlk örneği, bu mantıkla hazırlan­dı. Her iki Dünya Savaşı sırasında orduya acilen zeki insanlar kazandırma şeklinde yeni bir somut sorun çıkınca zekâ testleri­nin uygulanması ve geliştirilmesi süreci be­lirgin bir ivme kazandı. Binet ölçeği bir çok revizyondan geçerek günümüze kadar uzandı. Zekâyı bir soyutlama yeteneği şek­linde düşünen ve bugün Stanford-Binet tes­ti diye bilinen bu testin en belirgin özelliği zekâyı yaşla değişen bir işlev olarak kabul etmesi, zekâ yaşı ve takvim yaşını birbirin­den ayırmasıdır. Buna göre bir kişinin zekâ bölümü (Intelligence Quotient=IQ) zekâ yaşının (ki testin saptadığı yaştır) takvim yaşına (bireyin gerçek yaşıdır) bölünerek yüzle çarpımından oluşur. Stanford-Binet
zekâ testinden sonra daha başka bir çok zekâ testi geliştirildi. Bunlardan en çok uy­gulanan Wechsler tarafından geliştirilen erişkin ve çocuklara uygulanan zekâ testle­ridir. Bu testlerin Stanford-Binet testinden en önemli farkları sözel ve performans zekâların ayrılmış olmasıdır.
Zekâ testleri geniş bir uygulama alanı bulmuş, mevcut eğitim, sağlık, askerlik ve iş yaşamı yapılanması içinde bir çok fayda­lar sağlamış olsa da, henüz zekânın niteliği ve kökenleri sorunu aydınlatılamamıştır. Ancak bütün bu süreç içinde kazanılan bilgi ve deneyimler zekâ hakkında daha ayrıntılı yaklaşımların ortaya çıkmasına neden ol­muştur. Artık zekânın Binet'in kabul ettiği gibi global bir işlev birimi olduğu düşünül­memekte, tam tersine bir çok işlevin (hafı­za, sözel akıl yürütme, matematik akıl yü­rütme, benzerlik ve farklılıkları hızlı algıla­ma, kelime bilgisi, vb.) karşılıklı iç-ilişkilerinin değişik görünümlerinin zekâyı oluş­turduğu sanılmaktadır. Böyle çok etkenli zekâ anlayışının sonucu olarak yukarıda sö­zünü ettiğimiz Wechsler gibi yeni testler geliştirilmekte, TJıorndike'in yaptığı gibi yeni zekâ tanımları yapılmaktadır. Thorndike zekânın mekanik, sosyal ve soyut ol­mak üzere Uç türü olduğunu savunmakta­dır. Mekanik zekâ, insanın el ve alet kullan­ma becerisini, sosyal zekâ insanları anlama ve kişilerarası ilişkiler kurma, soyut zekâ ise semboller ve kavramlarla düşünebilme yeteneğini temsil eder. Zekâ testlerinin ke­sin bir biçimde zeki olanla olmayanı birbi­rinden ayırabildiği şeklindeki eski katı an­layış da bu arada yumuşamıştır. Değerlen­dirmelerde kültürel farklılıklar, testin ge­rekli gördüğü koşullarda yetişmemiş olma, hesaba katılmaya başlanmıştır. Daha önemlisi zekâ testlerinde ölçülenin, insanın do­ğuştan getirdiği kapasite değil, bu kapasite­nin davranışa dönüşmüş bölümü olduğu ka­bul edilmiştir. Bütün bunların sonucu ola­rak artık zekâ testi kavramından vazgeçilmekte, onun yerine "genel yetenek ölçüm­leri" gibi daha iddiasız ifadeler kullanılma yoluna gidilmektedir. Sürecin böyle bir yö­nelime girmesinde kazanılan bilgi ve dene­yimler kadar ünlü düşünür Jean Piaget'nin görüşleri etkili olmuştur. Onun 'genetik epistemoloji adı verilen yaklaşımına göre, bütün insanlarda belli gelişim evrelerine karşılık gelen bir global yapı olarak aynı zekâ potansiyeli vardır. Ancak biyolojik uyum ile çevreye uyum arasındaki etkileşi­me; fiziksel, bilişsel ve duygusal kapasite-leriyle ilgili olarak organizmanın perfor­mansına göre zekâ farklılıklar gösterir. Bu yaklaşıma göre zekâ psikolojik testlerle öl­çülemez; ancak niteliksel bir yapı şeklinde analiz edilebilir.
Sir Galton'dan bu yana zekâ hakkında yapılan en ilgi çekici araştırma konuların­dan biri de, zekânın kalıtımla, çevre ile, ırk­la ve doğum düzeniyle bağlantılarının araş­tırılmasıdır. Araştırmaların doğru bir sonuç vermesi için gerekli olan ara belirleyenleri hesaba katma işlemi, bu araştırmaların hiç­birisi için yapılamadığından bilimsel olarak genellikle ciddiye alınmamaktadırlar. Kal­dı ki, zekânın böylesine değişik anlama gel­diği koşullarda, zekâ adına neyi ölçtükleri de belli değildir. Zekâ ile ırk arasındaki bağlantıları elde etmeye çalışan araştırma­lara ise bilimsel olduğu kadar politik eleşti­riler de yöneltilmektedir. Özellikle İngilte­re, Amerika ve İsrail'de yapılan zekâ yö­nünden bir takım etnik grupları, diğer bir ta­kım etnik gruplara üstünmüş gibi gösteren sözde araştırmaların lekesi psikoloji tari­hinden kolay silineceğe benzememekte­dir.
Bütün tartışmalara ve belirsizliklere rağ­men zekâ alanında çok çaba gösterilen, ne­denleri anlaşılmaya çalışılan, somut bir so­run olarak toplumun önünde duran bir konu da zihinsel özürlü çocukların durumudur. Şimdilik ancak çok az bir kısmının nedeni saptanabilen, onların da erken tanınan çok küçük bir bölümüne yardım edilebilen zi­hin özürlülüğü zekâ ile İlgili çalışmaların en önemli amacı haline gelmiştir.
Erol GÖKA
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....