Arama


GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
28 Temmuz 2006       Mesaj #16
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Zehirlenen Hastayı Nasıl Tanıyabiliriz?

Çocuklarda görülen zehirlenmelerde, çoğunlukla çok özel belirtiler görülmez. Çok açık bir nedene bağlanamayan ani şuur kayıplarında, ilaç zehirlenmelerinden mutlaka şüphelenilmelidir. Acilde çalışan hekimler de çocuk zehirlenmeleri konusunda uyanık olmak zorundalar. Alışılmadık klinik durumlarla karşılaştıklarında zehirlenmeleri ön planda düşünmeleri gerekir.
Şuuru açık yetişkin hastaların intihar amaçlı ilaç zehirlenmelerinde, hastayı yargılayıcı ve kırıcı biçimde davranmak, bilgi almayı güçleştireceğinden, doğru bir davranış olmayacaktır. Yaklaşımlar, bilgi alıcı ve sorunları çözmeye yönelik olmalıdır. Binlerce zehir içerisinden hastanın, hangisiyle zehirlendiğini ancak iyi bir iletişimle anlayabiliriz.

Bazı zehirlenmelerin kendine has özellikleri vardır. Tansiyon düşürücü ilaçlara bağlı zehirlenmelerde tansiyon düşüklüğü ve kalp atım sayısının azalması beklenen bulgular olmakla beraber, kalp ritm düzenleyicisi ilaçlara bağlı zehirlenmelerde ise kalp ritminde bozulma görülebilir. Bazı ilaçların yan etkilerinin bariz hale gelmesi zehirlenme bulgusu olabilir. Morfin, eroin ve dolantin gibi narkotik analjeziklere bağlı zehirlenmelerde tansiyon düşüklüğü, kalp atım sayısının azalması, vücut ısısının düşmesi ve solunumun yavaşlaması yan etki barizleşmesinin örneğidir. Kafein, kokain ve amfetamin gibi uyarıcı ilaçlara bağlı zehirlenmelerde tansiyon yükselmesi, kalp atım sayısının artması, terlemenin artması, göz bebeklerinin irileşmesi ve vücut ısısının artması beklenir. Antiallerjik ilaçlara bağlı zehirlenmelerde kalp hızının artması, vücut ısısının artması ve göz bebeklerinin irileşmesi beklenen bulgulardır. Organofosfat kökenli tarım ilaçlarına bağlı zehirlenmelerde hastalarda epilepsi, salya artışı ve sarmısak kokusu beklenir. Karbonmonoksit gazının solunmasıyla gelişen zehirlenmelerde derinin pembemsi kırmızı renkte olması, bazen deride sulu lezyonların görülmesi ve vücut ısısının düşmesi tipik özelliklerdir. Gıda zehirlemelerinde karın ağrısı, bulantı, kusma, ishal, ateş ve tansiyon düşüklüğü olması beklenir. Zehirli mantarların içerdiği toksinlere bağlı olarak göz bebeklerinde küçülme, kalp hızının azalması, göz yaşı ve salya artışı görülür.




Zehirlenen Hastalara Nasıl Yaklaşmalı?
Zehir veya toksin, en kısa şekliyle 16. yüzyılda yaşayan Paracelsus’un ‘Her madde zehirdir. Zehir olmayan madde yoktur; zehirle ilacı ayıran dozdur’ ifadesiyle tanımlanabilir. Bu bağlamda kullandığımız ilaçlar da dahil olmak üzere, yaşadığımız ortamda bulunan bütün kimyasal maddeler, zehir özelliği taşıması açısından potansiyel bir tehlike oluştururlar. Zehirleri, ilaçlar ve vücuda yabancı kimyasal maddeler (diğer adıyla Zenobiyotikler) olarak iki ana grupta ele alabiliriz. Toplumumuzdaki bir grup insanın, her ilacı zehir gibi görmelerinin yanlış bir kanı olduğunu hemen vurgulamak yerinde olur. Kanımca, hekim tarafından kullanım gerekçesi ve dozu iyi belirlenmiş bir ilaç zehir değildir.
Ayrıca çevre kirlenmesi sonucu çeşitli kimyasal maddelerin, insan da dahil birçok canlıya geçerek birikmesiyle yavaş gelişen çevresel kaynaklı zehirlenmeler de vardır. Günümüz endüstrisinde kullanılan 80.000’ den fazla kimyasal maddenin 500’den fazlasının insan vücuduna geçebildiğinin gösterilmesi, insan kaynaklı çevre kirlenmesinden ne kadar etkilendiğimizi göstermesi bakımından çok anlamlıdır. Şunu unutmamalıyız ki, zenobiyotik adını verdiğimiz vücuda yabancı kimyasal maddelerin giderek artan kontrolsüz kullanımı, sadece insanları değil, çevremizdeki hayvan ve bitkileri de olumsuz yönde etkileyerek ekolojik dengeyi bozmuştur. Bu yönüyle insan ‘Yaşadığı ortama en çok zarar veren canlı’ olarak değerlendirilebilir.
Acil servis hekimleri olarak bizleri daha çok ilaçların aynı anda birden fazla dozunun alınmasıyla, ilk 24 saat içerisinde gelişen akut ilaç zehirlenmeleri ve ilaç dışı diğer kimyasal maddelerin yanlışlıkla veya intihar amaçlı içilmesine bağlı zehirlenmeler ilgilendirir. Acil servislere başvuran hastaların yaklaşık yüzde 5’ini oluşturan akut zehirlenmeler çoğunluğunun kendi kendini zehirleme (self poisoning) şeklinde, ev ortamında, 5 yaşın altındaki çocuklarda, ilaç veya kimyasal maddenin yanlışlıkla ağızdan alınmasıyla meydana gelir. Çocukluk çağının intihar amaçlı zehirlenmeleri ise sıklıkla 13 -17 yaşları arasında görülür. Yetişkin çağdaki ilaç zehirlenmeleri 25 yaş altı bayanlarda daha yaygındır. Yüksek dozda ilaç alınmasıyla gerçekleşen zehirlenmelerin en az yarısında, birden fazla ilaç alınması (multidrog poisoning) söz konusudur. Kendi kendini zehirleyen hastaların çoğunluğu, daha önce de benzer girişimler yapmıştır.
5 yaşından küçük çocukların akut zehirlenmelere en elverişli grubu oluşturması; bu yaş grubunun meraklı, her şeyi yapmaya ve tatmaya eğilimli olmaları ve sonuçları değerlendirme yeteneklerinin yetersiz oluşuyla açıklanabilir. Gelişmiş ülkelerde, çocukların kolayca açamayacağı türde kapak dizaynına sahip ilaç kutularının kullanımının yaygınlaşması sonucu, 5 yaş altı çocuklarda görülen ilaç zehirlenmeleri anlamlı bir biçimde azalmıştır. Ülkemizde ise ‘Zor açılan kapaklı ilaç kutusu’ kullanımı henüz yaygın olmadığından, 5 yaş altındaki çocuklar halen risk altındadır. Ayrıca sosyoekonomik sorunların ağırlık kazandığı toplumumuzda, gençler arasında uyuşturucu ve uyarıcı ilaç kullanımına bağlı zehirlenmeler de giderek artar. Özellikle 13 - 17 yaş arasındaki gençler, bu açıdan daha çok risk altındadır.
Özellikle 0 - 1 yaş grubu bebekler, erişkinlere göre farklı bir metabolizmaya sahip olduğundan, ilaç zehirlenmeleri açısından özel bir öneme sahiptirler; Karaciğerde ilaçların etkisiz hale getirilmesini sağlayan özel enzim düzeyleriyle kana geçen ilaçları bağlayarak etkisiz hale getiren özel kan proteini düzeylerinin yetişkinlere göre daha az olması ve ilk 5 ayda böbreklerden ilaç atılım hızının yetişkinlere göre daha yavaş olması, bu yaş grubunun hassasiyetleridir. Süt çocuklarına ilaç yazarken ideal dozu ayarlamada hekimlere, önerilen dozlara uymada ise ebeveynlere büyük sorumluluklar düşer.
Hafıza sorunu olan demanslı hastalar, -kullandığı ilaçlar daha bilinçli birisi tarafından verilmiyorsa-ilaç aldığını çoğunlukla unutup, defalarca aynı ilacı birden fazla dozda alarak zehirlenebilirler.
Ev ortamında karşılaşılan zehirlenmeler sadece ilaçlar ve temizlik maddeleriyle sınırlı değildir. Kömür sobalarının halen yaygın olarak kullanıldığı bölgelerde, iyi yanmayan sobadan sızan karbonmonoksit gazının yoğun bir şekilde solunmasıyla meydana gelen gaz zehirlenmeleri ve LPG ile çalışan şofbenlerin banyo içerisinde bulunduğu evlerde şofbenin, bacanın geri tepmesine bağlı olarak sönmesi sonucu havadan ağır LPG gazının solunum yollarını kaplamasıyla, boğulma tipi zehirlenmeleri de sıklıkla görülür. LPG’li sistemlere göre çok daha güvenli olan doğalgaz sistemlerindeki sızıntılara bağlı boğulma tipi gaz zehirlenmelerine daha az sıklıkla rastlanılır.
Bahçe, piknik gibi doğa ortamlarında ise yılan ve akrep sokmalarıyla mantarların yenilmesine bağlı zehirlenmeler ağırlık kazanır.
LPG, doğalgaz ve karbonmonoksit zehirlenmeleriyle yılan, akrep ve böcek ısırıklarına bağlı zehirlenmeler, diğer zehirlenmelerden birçok yönüyle farklı olduğundan ayrı başlıklar altında ele alınacaktır.
Özellikle kurallarına uygun olmayan biçimde hazırlanmış ev konservelerinde, nadiren hazır konservelerde ve soğukta korunmamış balık, ciğer gibi hayvansal ürünlerde mikrobik bulaşma veya diğer adıyla kontaminasyon olasılığı yüksektir. Gıda zehirlenmelerinde, aynı yemeği yiyenlerde benzer belirtiler görülür.