Arama


GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
28 Temmuz 2006       Mesaj #3
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi

Hava Kirliliği
Doç. Dr. Tuba ÖZADALI


Dünyanın birçok büyük şehirlerindeki kirliliği, bugünlerde hasmımızda büyük çapta yer almaktadır. Atmosferdeki kirletici ajanların birikimi ile, bu hâdise kendinden söz ettirmektedir. Hava kirleticilerinin veya hava kirliliğinin ekolojik ehemmiyeti ve tesiri henüz yeni yeni anlaşılmaya başlanmıştır. Hava kirliliği, malûm olduğu üzere insanlar ve hususiyle göz, boğaz ve bronşlar gibi organlara büyük nisbette tesir etmektedir. Aynı zamanda bu ajanların kanserojenik (kanser yapıcı) yapıda olduğu da bugün tesbit edilmiş bulunmaktadır. Bazı mikroorganizmalar havayı kirletici ajanların insan hücresi üzerinde meydana getirdiği düzensizliğin araştırılmasında indikatör olarak kullanılabilir.

Hava kirliliğini meydana getiren birçok sebebler vardır. Meselâ, orman yangınları, eksozdan çıkan dumanlar, fabrika bacaları vs. Bugün hava kirliliği neticesi meydana gelen hava zehirlenmesi bilhassa Ankara'da büyük bir mesele olmuştur. 1969 yılında Ankara'da yapılan bir araştırmaya göre şehrin üzerine çöken zehir bulutunda 70.000 ton karbonmonoksit, 50.000 ton kükürtoksit, 25.000 ton kurum, 15.000 ton azotoksit, 15.000 ton Hidrokarbon tesbit edilmişdi. Bu yoğun gaz birikimi astım, bronşit, nezle, zatüre, akciğer kanseri, akciğer veremi gibi solunum hastalıklarını meydana getirmekte, ayrıca müzmin, romatizma, damar sertliği, kalp hastalığı ve çeşitli sinirsel hastalıklara yol açmaktadır.

Hava kirletici ajanlar atmosfere, kimyevî ve mikrobiyolojik faaliyetler neticesinde girebilmektedirler. Hava kirliliğinin var olduğu şehir çevresinde havanın terkibi, fosil kaynaklı yakıtların kullanılması ile değiştirilebilir. Çoğu şehirlerimizde hava kirliliğinin birinci kaynağı otomobillerdir. Bu kaynak bütün hava kirleticilerinin % 60'ını teşkil etmektedir. Endüstrinin ve güç santrallerinden kaynaklanan kirleticilerin nisbeti % 30'a tekabül etmektedir. Hava kirliliğinin % 10'u ise, merkezî ısıtma ve çöplerin yakılmasından kaynaklanmaktadır.

Havayı kirleten ajanların en önemlileri CO2, CO, Kükürt ve Azot oksitleri, hidrokarbonlar ve partiküllerdir.

Tabloda otomobillerin, hidrokarbon ve azot oksitlerinin atmosfere yayılmasında mes'ûl durumda olduğu görülmektedir. Endüstri ve güç santralleri gibi kirletici ajan kaynaklan, kükürt oksitlerinin hemen hepsinden mes'ûldür. CO, benzinin otomobiller tarafından yakılması ile meydana gelir. Kısmî yoğunluğu 100 ppm.'e kadar ulaşabilir. CO ise yakıtların yakılmasından ve heterotrofik (başka canlılarla beslenebilen, kendi besinini kendisi yapamıyan) canlıların solunumundan istihsal edilmektedir. Yeşil bitkilerce de bu ajan kullanılmaktadır. Hava kirliliğinde mühim yeri olan endüstriyel kaynaklı hava kirleticilerinin nisbeti son 60 yılda 15 kat artmıştır. Buna mukabil bitki prodüktivitesi hiçbir zaman bu artışa paralel olarak yükselmemiştir. CO2'in atmosferde büyük nisbetlerde birikimi, ilim adamlarınca yeryüzünde "Sera tesiri"ne sebep olacağını düşündürmüştür. Buna göre, güneşin kısa dalga boylu ışınlarının atmosferdeki CO2 tabakasından geçmesi ile dünya ısısının yükseleceğini yine CO2 in, güneşin kırmızı ötesi ışınlarını absorbe edip tekrar yeryüzüne geri gönderileceğini ve böylelikle de dünya atmosferindeki CO2 miktarının yükselmesi ile, dünya ısısının yükseleceğini savunmuşlardır. Dünya atmosferindeki C02 miktarının her % 10 artışı için, atmosferik ısının 0,5 °C yükseleceğini de hesab etmişlerdir. Fakat az önce de yine ilim adamlarınca hesap edilen, son 60 yılda atmosferin kirletici ajanı olan CO2 in, 15 kat artmasına rağmen bugün dünyamızda bu artışa paralel olarak atmosferin sıcaklığında mühim değişmeler olmamıştır. Bunun muhtemel sebebi, atmosferdeki, insanların yaşamasına imkân vermeyecek kadar sıcaklık yükselmesine sebep olacak CO2 birikiminin okyanuslarca absorblanması neticesinde artışına mani olunmasıdır. Bu düzen ve denge herhalde dünyadaki bütün canlıların ihtiyacını ve okyanuslardaki hayat şartlarını bilen birisi tarafından ayarlanmaktadır.

Bazı kirletici ajanların mühim miktarı ya tabii mikrobiolojik faaliyetlerin bir neticesi olarak, veya insan faaliyetleri neticesi meydana gelmiş artıkların parçalanması esnasında ortaya çıkar. Mikrobiyolojik faaliyetler ile hava kirletilmesine sebep olan bu organizmalar, bazı hallerde yine kendi faaliyetleri neticesi ortadan kaldırabilirler. Şöyle ki, her yıl 3 ila 10 milyon ton arası CO2'in okyanuslarda üretildiği hesap edilmişse de, okyanuslardaki CO2'in esas kaynağının ne olduğu sorusu hâlâ zihinleri meşgul etmektedir. Ancak yine de bu CO2'in kaynağının okyanuslarda yaşayan bakteriler ve algler olabileceği tahmin edilmektedir. Bu kadar yüksek miktarlarda okyanuslarda üretilen CO2'in atmosferimizde yüksek yoğunluklarda bulunmayışı ise tesirli bir şekilde CO2'in bir takım yollardan kullanıldığına işaret etmektedir. Nitekim birçok mikroorganizma fotosentezde "C" kaynağı olarak CO2'i kullanmaktadır. Aynı şekilde toprak mikroflorası (toprakta yaşayan bakteriler ve algler), populasyon ve tabii yüklerin dengelenmesi için kâfi miktarda CO2'i kullanarak atmosferde CO2'i yok edici birer kurtarıcı olarak iş gördürülmektedir.

Yine son 50 yılda, endüstri ve teknikte olan ilerlemeler neticesinde, atmosferimizde CO2 miktarında korkunç derecede artışlar olmaktadır. Fakat bu artışlar insanlığın hayatını tehdit etmemektedir. Çünki bu eşsiz düzeni kuran Zât, bunda da kendisini göstermiş ve okyanusları CO2 tutucusu olarak vazifelendirmiştir. Atmosferde insanlık için zarar verebilecek seviyeye erişen CO2, deniz algleri (bir hücreli yeşil bitkiler) tarafından kullanılmak üzere okyanuslarda erir. Daha sonra bu karbonun büyük bir kısmı okyanus tabanında, dolomit, kalsiyum karbonat (kireç taşı) şeklinde biriktirilerek zararsız hale getirilir. Bu yönü ile okyanuslar atmosferin CO2 kirlenmesine karşı kuvvetli bir tamponlama tesirine sahip kılınmıştır.

Atmosferi kirletici ajanların artışı eğer bu şekilde tamponlanmasaydı ne olurdu, biraz da onun üzerinde duralım: 1952 yılında Londra'da atmosferi kirletici ajanların hayatı tehdit edici hudutların biraz üzerine çıkması ile 4000'den çok insanın hayatını kaybetmesine sebep olmuştur.

Birçok kirletici ajanlar da kanserojeniktir. Kirli havanın yoğun olduğu bölgelerde en çok görülen kanserojenik hidrokarbonlar 3,4 -benzipiren ve 1,2,5,6- dibenzenthracen'dir. Tablo 3. de dünyanın bazı büyük şehirlerindeki 3,4 benzipren kesafeti görülmektedir.

Tablo'da görüldüğü gibi 3,4 -Benzipiren'in Oslo ve Moskova'da düşük oluşu, otomobillerin az sayıda oluşundan kaynaklanmaktadır. Bronşitis -emfizeme kronik bir akciğer hastalığıdır ve hava kirletici ajanlar ile bu hastalığın daha da belirginleştiği görülmektedir. Normal akciğerlerdeki hava oksijeninin kana transferi milyonlarca küçük hücreler ve hava kesecikleri (alveol'ler) vasıtasıyla yapılmaktadır. Hastalıklı ciğerlerde ise bu alveoller iş yapamaz, böylece oksijen transfer edici çok az sayıda membran'lar (zar) tarafından bu işin yapılması da mümkün olamaz, aynı zamanda oksijen taşıyıcı bronşiollerin çapları o kadar daralır ki, oksijenin transferi daha da güçleşir ve netice ölüme kadar gider.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 20 Şubat 2019 23:49