Arama


GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
28 Temmuz 2006       Mesaj #4
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi

Tropikal Ormanlarda Armoni


Tarık ÇELİK
Selim ÇALDIRANLI

Bugün bilinebildiği kadarıyla en çok canlı barındıran sahalar tropik ormanlardır. Bu ormanlarda birbirleriyle fevkalâde âhenkli bir münasebet içinde yaşayan bir canlılar meşheri vardır. Canlı nev'ileri bu ormanlarda öylesine zengindir ki, dünyanın başka hiç bir yerinde mümkün olmayacak şekilde bir saatte 50 ayrı kelebek nev'ini ve bir gün içinde tek bir kelebek nev'inin 50 ırkını görmek kabildir. Bir hektarlık arazide 300–500 çeşit bitki ve hayvan bulunur. Yapılan bir araştırmada Filipinler'de bir volkanın eteklerinde yetişen ağaç çeşitlerinin sayısının, bütün Amerika'da yetişenden fazla olduğu tesbit edilmiştir. Dünyanın en büyük kartalları tropik ormanlarda bulunur. Kudreti Sonsuz, "Kuddüs" sıfatının tecellisi olarak ormanların temizlik işleriyle vazifelendirdiği kartallara ve onlarla birlikte yaşayan akbabalara görevlerini gereğince yapabilmeleri için çok kuvvetli koku alma hissi, güçlü gaga ve pençeler vererek, tropik ormanlardaki temizlik işlerinin aksamadan yürümesini ve leşler sebebiyle etrafa salgın hastalıkların yayılmasını engellemiştir.

Tropik ormanlardaki uzun ağaçlar, kısa ve kalın köklerle toprağa tutunurlar. Toprak sathından başlayarak dallar öyle bir organizasyona tâbi tutulurlar, ağırlıkları âhenkli bir biçimde ağacın etrafına paylaştırılarak denge sağlanmış olur. Ağaçların en üst kısımlarındaki dallar da şemsiyevari bir organizasyona sahiptirler. Ormanlardaki bitki örtüsünün çok muhtelif olması, burada çok çeşitli hayvanların yaşamasına vesile olmuştur. Zira besin miktarı ve çeşidi bol olduğundan herkes kendi hayatına uygun bölgede varlığını devam ettirmektedir. Balta girmeyen bu ormanlarda yaşayan esrarengiz canlılardan bir arar böceği nev'i, toprağın bir metre altında 17 yıl bekler. Sonra yeryüzüne çıkar. Toprak altı yuvalarından yeryüzüne çıkışları, bir ordunun emir karşısındaki davranışlarını andırır. Hepsi gizli bir emir almışçasına aniden 300-400'lü gruplar halinde çevreye dağılırlar. Bu canlının erkeği karın kaslarını saniyede 600 defa titreştirerek dişisinin dikkatini çeker. Bu titreşim sayesinde dişi eşini bulmada hiç zorluk çekmez. Çiftleşmeden bir iki hafta sonra da erkek ve dişi ölür. Bunların en modern "havalandırma" tertibatlarını aşan yuvaları incelendiğinde, akıl sahibi herkes bunun kendi kendine ve tesadüfen olamayacağını, ancak ve ancak herşeyin ihtiyacını gören ve bilen bir Zat tarafından inşa ettirilebileceğini tasdik edecektir. Havalandırma Tertibatı ile donatılmış yuvalarında, ağaçların köklerinden özsuları emerek beslenirler.

Merhameti Sonsuz'un şaşmaz adaletinin mükemmel bir misali burada gerçekleşiyor. 17 yıl bekledikleri yeraltı yuvalarında hava ve besin ihtiyaçları mükemmel bir tertibatla karşılanan ve daha sonra çıktıkları yeryüzünde kalan iki haftalık ömür süreleri içinde nesillerini devam ettirebilmek için çiftleşmek zorunda olan bu küçük canlı nev'i, kendisine uzanan merhamet eli ve fıtratına bahşedilen kabiliyetleriyle eşini en kısa zamanda bularak neslini devam ettirmektedir. Üzerinde yaşadığımız büyük kâinat seyrangâhında en küçük bir canlı dahi istisna edilmeksizin uygulanan bu eşsiz adalet ve nizam karşısında akıllarıyla gerçeği göremeyen insanlara şaşmamak elde mi ?..

Sarmaşıkların Serencâmesi
Ağaçlara sarılan sarmaşıklar, öyle bir dayanışma içerisine girmiştir ki, ağaç kesildiğinde bile birbirlerinden ayrılmazlar. Bu şekildeki ağaçların bulunduğu bölgeden ağacın biri kesildiğinde en az 20 ağaç bundan zarar görür. Sarmaşıkların ağaçlarla sarmaş dolaş olduğu yerlerde bunlara nağme yakan papağanlar ormana ayrı bir âhenk katarlar. Sabahın erken saatlerinden akşama kadar kuşlar namına, bitkilere olan şiddetli alâka ve ihtiyaçlarını ilân ederek Yaratıcı'ya medh ve senalarını dile getirirler. Kanatları üzerindeki hârika kamuflaj tekniğiyle kendilerini zehirli canlılara benzeterek ürkütücü bir hâle giren muhtelif renklere sahip kelebekler, bu renk cümbüşü ile ormana ayrı bir güzellik katarlar. Akşam olunca da kurbağalar ve bazı kuş nev'ileri papağanlardan vazifeyi devralıp bu enfes teşekkür nağmelerini devam ettirirler. Kısacası tropik ormanlarda öylesine güzel bir denge kurulmuştur ki, büyük canlıların bıraktığı artıklar toprak solucanları, mantarlar bakteriler tarafından işlenerek tekrar kullanılabilir hale getirilir. Hasılı gıda zinciri, bu ormanlarda mükemmel bir şekilde cereyan eder.

Bu bölgelerde bütün bir sene boyunca toprak ve orman sıcaklığı 20 – 25 °C'dir. Çok uzun ağaçların üst kısımları, buharlaşmayı önlemek için mumla kaplı kalın yapraklarla örtülmüştür. Bu yüksek ağaçların altında kalan kısım fıtri bir sera şeklindedir. Yukarılarda birdenbire başlayan şiddetli rüzgar ve fırtınalar aşağılarda çok hafif bir esinti olarak duyulur. Yağmurların şiddeti azalır ve alt kısımlara çiseleyerek düşerler.

Güneş ışığı aşağı kısımlara çok az ulaşacağından Şefkat ve Rahmet eli, bazı bitkilerin, ışıktan azami derecede faydalanabilmeleri için yapraklarının alt kısmını kırmızı renk maddesiyle donatmıştır. Bu renk maddesi gelen ışığı tekrar yansıtır. Güneş ışığı yapraklar arasında adeta pinpon topu gibi dolaştırılarak kendisinden azami ölçüde faydalanılır. Ormanın zemini, çürümüş yapraklar ve kuru dallarla örtülüdür. Bunun altında da kırmızıya yakın renkte kumlu çamur şeklinde bir tabaka yer alır. Kırmızı rengi veren madde milyonlarca senedir biriken alüminyum dioksitdir. Orman toprağında bulunan bu bileşiğe "oksizol" denir. Toprağın mineral ihtiyacı, ormanda kurulan kapalı devre çalışan gıda devri daimiyle halledilmiştir. Zemine düşen yapraklar, topraktaki mikroorganizmalar tarafından ağaç ve bitki köklerinin emebileceği maddelere dönüştürülür. Toprağın sathındaki bu tabii gübreler ve zemindeki vitaminler yağmur vasıtasıyla bitki köklerine ulaştırılır. Ömrünü tamamlayan bir yaprağın düşmesinden evvel, bağlı bulunduğu ağaç, yaprağın bütün gıda maddelerini emer. Yaprakların sararıp solması da bu yüzdendir. Köklerle müşterek bir hayat süren mantarlar olmasaydı bu gıda devri daimi bir nizam içerisinde işleyemezdi. Çünkü köklerdeki mantarlara verilen vazife organik maddeleri inorganik şekle dönüştürerek tekrar kullanılabilir hale getirmektir. Ağaç da mantarlar için hayati önem taşıyan azot ve şekeri onlara verir. Mantarlar, ayrıca ifraz ettikleri hususi maddelerle ormana düşen yaprakların büyük bir kısmını gübre haline dönüştürürler. Bu dönüştürme hızı dünyanın diğer yerlerine nazaran 50 defa daha fazladır. Bakterilerin ve mantarların parçalayamadığı kalın dalları ve odunları da termitler işler. Ormana düşen dal parçalarının % 80'i termitler tarafından toz haline getirilir. Odun tozları da tek hücreli mikroorganizmalarca kimyevi bir ameliyeye tâbii tutulur.

Kâinatın insan eli değmemiş ender köşelerinden biri olan tropik ormanlarda birbirine girmiş bu hayati faâliyetlerin arzettiği görünüşteki karmaşıklık içinde öylesine âhenkli bir düzen kurulmuştur ki, anlatımı dahi bir şiir gibi akıp gitmektedir. Yüce Yaratıcı'nın sanatının mükemmelliğini gördüğümüz tropik ormanlarda, en küçük bir madde dahi israf edilmemekte, ömür süresini tamamlayan yaratıklar diğer vazifeliler tarafından çok kısa bir sürede yeniden işlenerek ormana yararlı bir hale getirilmektedir. Milyonlarca seneden beri devam eden bu âhenkli nizama, bu mükemmel iş bölümüne, bitki ve hayvan gibi farklı yaratılıştaki canlılar arasında dahi gerçekleştirilen bu yardımlaşma zincirine insanoğlu acaba ulaşabilecek mi?

Günümüz insanı bugün gömüldüğü beton yığınları arasından, uyum, anlayış ve yardımlaşmadan uzak cemiyetinin içinde böylesi güzel günlerin özlemini çekmektedir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 20 Şubat 2019 23:49