Arama

Tanzimat Edebiyatı - Tek Mesaj #15

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Şubat 2010       Mesaj #15
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Edebiyatın Sosyal ve Siyasi Hayatla ilişkisi

Edebiyat ile sosyal hayat arasında ciddi bir bağ vardır.Sosyal ve siyasi hayat edebiyatın adeta besin kaynağıdır.Edebiyatçılar yaşadıkları sosyal ve siyasi düzende ortaya çıkan aksaklıkları edebi bir hale getirmeleri toplumun nabzını tutup bunu en iyi şekilde yansıtmaları beklenen birşeydir.Dönemin siyasi koşullarından zorluklarından ya da aksaklıklarından beslenen edebiyatçı bunu kendi uslubuyla edebileştirerek bizlere sunar.

Edebiyat düşünce hayatının vazgeçilmezidir. Düşünün ki düşüncesini açıklayacak birisi edebiyatı kullanmasın. Bu mümkün değildir.

Edebi eserlerin konusu siyasi ve sosyal hayatı da kapsar. Yazarlar dönemin siyasi ve sosyal hayatını eserine konu edinebilir.

Demekki edebi eserler dönemin düşünce, sosyal ve siyasi hayatını yansıtır.insanların o dönemdeki yaşayışlarını, bulundukları durumu bizlere yansıtır.örneğin;kemal tahir in “esir şehrin insanları” adlı kitabı 1. dünya savaşında aydınların umutsuz koşullar altında,çıkplak elleriyle savaşı nasıl üstlendiklerini anlatan bir romandır.

işte bunun gibi geçmişi anlatan romanlar,belgeler, resimler,heykeller edebiyat ın sosyal düşünce,siyasi hayatla ilişkisi olduğunun kanıtıdır.Edebiyat; duygu, düşünce ve hayallerin sözlü ya da yazılı olarak, güzel ve etkili bir biçimde anlatılması sanatıdır. Edebiyatın temel aracı dildir. Dil ile birlikte gelişir, yayılır. Edebiyat, duygu, düşünce ve hayalleri insanlarda güzellik duygusu bırakacak biçimde dile getirir. Edebiyat; şiir, müzik, resim, heykel, sinema gibi bir güzel sanat dalıdır. Üstelik edebiyat; şiir, resim, heykel gibi güzel sanatlardan yararlanan, hatta bunları bünyesinde barındıran bir sanattır. Bu yönüyle edebiyat, daha kapsayıcıdır. Edebiyat, güzellikleri, insanların edindiği kazançları kuşaktan kuşağa aktarır. Bir toplum, kendi kültürel değerlerini, deneyimlerini, tarihini edebiyat sayesinde gelecek kuşaklara aktarır. Dolayısıyla geçmiş ve gelecek arasında bağlantı kurar. Edebiyatın amacı, doğayı, evreni, insanı anlatmaktır. Dolayısıyla edebiyat, yaşamdan beslenen bir sanat koludur, insanı ilgilendiren her şey edebiyatta kendine yer bulmuştur. Sanat kaygısıyla yazılan, okuyanda güzellik duygusu uyandıran hemen her edebî eser, yaşamdan beslenir, malzemesi yaşamdır.

ANLATIM YOLLARI (İFADE ŞEKİLLERİ)


CIMBIZLİ ŞİİR AÇIKLAMASI

Coşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinler (Şiir)
Destan Anlatıcıları ve Destan Dilinin Oluşumu
Destanı Olay Esasına Bağlı Diğer Metinlerle Karşılaştırma
Destanların Özellikleri
Dilin İnsan ve Toplum Hayatındaki Yeri ve Önemi
Dünya Destanları
Edebî Eser
Edebi Metin
Edebiyat
Edebiyat Tarihi
Edebiyat tarihi - genel tarih ilişkisi
Edebiyat tarihi - halk bilimi ilişkisi

A. Metin ve Zihniyet

Edebî metinler, hangi dönemde, nasıl bir ortamda yazılmışlarsa o dönemin ve ortamın etkilerini, dönemin zihniyetini yansıtırlar.

Zihniyet, bir döneme ait sosyal, siyasî, dinî, ekonomik, sanatsal ve kültürel hayatın duygu, anlayış ve zevk bütünüdür. Her metin, yazıldığı dönemin zihniyetini yansıtır.
Bir metinde, metnin yazıldığı dönemin özellikleri metne sindirilmiş bir şekilde yer alır. Bu özellikler metinle bütünleşir. Bir metni incelerken metinden dönemin zihniyetine ait ipuçları tespit edilir.

Edebiyat, resim, müzik, heykel… gibi değişik sanat dallarıyla ilgili olarak ortaya çıkan, belirli bir görüş ve anlayışı ifade eden sisteme “akım” denir.

Kimi zaman aynı akımın hem edebiyatı hem de başka sanat dallarını etkilediği olmuştur, öyleyse akımların etkisi belli bir sanat dalıyla sınırlı olmamaktadır.

Edebi akımların oluşmasında;
— Toplumsal yapıdaki gelişme ve değişmeler
— Siyasal yönetim özellikleri
— O dönemdeki felsefi anlayışlar
— Sanatçıların değişiklik istekleri

başlıca etkenlerdir. Bu etkenler özellikle 20. yüzyıla kadar ortaya çıkan edebiyat akımları üzerinde etkili olmuştur. 20. yüzyılda etkili olan edebiyat akımlarında daha çok “sanatçıların değişiklik istekleri” rol oynamıştır.

Her edebiyat akımı ya bir öncekine tepki olarak doğmuştur ya da önceki akımın uzantısı mahiyetindedir. Bu yönden düşünüldüğünde kimi akımlar arasında büyük farklılık, kimileri arasında da benzerlikler vardır. (Harfçilik)

Tüm Edebi Akımlar:
İdealizm
Kişiselcilik
Egzistansiyalizm (Varoluşçuluk)
Sürrealizm
Dadaizm
Fütürizm
Kübizm
Ekspresyonizm
Empresyonizm
Sembolizm
Parnasizm
Naturalizm
Realizm
Romantizm
Klasisizm
Hümanizm
Edebi akımlar

Türk Edebiyatında İlkler, Tanzimat Dönemindeki İlkler

* İlk çeviri roman: Les aventures de Télémaque, çeviri: Yusuf Kamil Paşa
* İlk roman: Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat, Şemseddin Sami
* Batılı tekniğe uygun ilk roman Aşk-ı Memnu, Halit Ziya Uşaklıgil
* İlk köy romanı: Karabibik, Nabizade Nazım
* İlk realist romancı: Recaizade Mahmut Ekrem
* İlk realist roman: Araba Sevdası, Recaizade Mahmut Ekrem
* İlk edebi roman: İntibah, Namık Kemal
* İlk psikolojik roman: Eylül,Mehmet Rauf
* İlk tarihi roman: Cezmi, Namık Kemal
* İlk kadın romancı: Fatma Aliye
* İlk tiyatro: Şinasi’nin Şair Evlenmesi’dir.
* İlk mizah gazetesi: Diyojen (Namık Kemal)
* Matbaada basılan ilk kitap: Vankulu Lügati
* Türkler’in kullandığı ilk alfabe: Göktürk Alfabesi
* İlk edebi topluluk Servet-i Fünun
* İlk divan sahibi sanatçımız Yunus Emre
* İlk mülakat (röportaj): Rüya,Ziya Paşa
* İlk makale: Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi, Şinasi
* İlk fıkra yazarı: Ahmet Rasim
* İlk kez noktalama işareti kullanilan eser: Tercüman-ı Ahval, Şinasi
* İlk siyasetname eseri: Kutadgu Bilig, Yusuf Has Hacip
* İlk şiir çevirisi: Tercüme-i Manzume, Şinasi
* İlk gazete: Takvim-i Vakayı, sahibi devlet (1831)
* İlk özel sanat, fikir, edebiyat gazetesi: Tercüman-ı Ahval, Şinasi, Agah Efendi (1860)
* İlk deneme: Ahmet Haşim, Nurullah Ataç, Sabahattin Fethi Naci, Asım Bezirci
* İlk gezi yazısı: Seyahatname, Evliya Çelebi
* İlk anı: Defter-i Amal, Ziya Paşa
* İlk oynanan tiyatro: Vatan yahut Silistre, Namık Kemal
* İlk edebiyat ders kitabı: Talim-i Edebiyat, R. Mahmut Ekrem
* İlk naturalist roman: Zehra, Nabizede Nazım
* İlk öykü: Letaif-i Rivayet, A. Mithat Efendi
* İlk hece ölçüsüyle yazılan şiir: (Tanzimat Ed. sonrası) Türkçe Şiirler, Mehmet Emin Yurdakul
* İlk gerçekçi öykü: Küçük Şeyler, Sami Paşazade Sezai
* İlk hamse sahibi: Ali Şir Nevai
* İlk tezkire: Mecalis ün Nefai, Ali Şir Nevai
* İlk sözlük: Divan-ı Lügat'it Türk, Kaşgarlı Mahmut
* İlk fabl örneği: Harname, Şeyhi (Hiciv - mesnevi)
* İlk doğa betimlemesi: Sahra, Abdülhak Hamit Tarhan
* İlk doğayı hareket içinde veren: Elhan-ı Şita (Kar nağmeleri), Cenap Şahabettin
* İlk eleştiri:Tahrib-i Harabat,Namık Kemal

Romanlarda Anlatıcı ve Bakış Açısı

Bilindiği gibi her anlatmaya dayalı eserin mutlaka bir anlatıcısı bulunmalıdır. Söz konusu anlatıcının, tahkiyeli eserde görülüşü rolü ve fonksiyonu geçmişten günümüze kadar oldukça farklılık arzeder. Muhtemelen devrin şartları gereği, eski tahkiyeli eserlerde anlatıcı, kendini Gizlemek yerine açıkça hissettirmek yolunu tutmuştur.

Tahkiyeli eser terminolojisinde "yazar-anlatıcı" adıyla anılan bu kişiler, gerekli gördüklerinde olayların akışını keserek çeşitli bilgiler verirler, yorumlar yaparlar.Üstelik bunu, yazarın asli görevi olarak kabul ederler.Günümüzde bu anlayış tamamen değişmiştir.Modern romanlarda anlatıcı, mümkün mertebe kendini gizlemeyi hedeflemiştir.işte bu bilgiler çerçevesinde.tahlil edilen tahkiyeli eserde, anlatıcının konumunu belirlemek gerekir.Tahkiyeli eserlerde karşımıza çıkabilecek anlatım şekilleri ve mahiyetleri hakkında kısaca şunları söyleyebiliriz:

a) 1. Tekil Şahıs Ağzından Anlatım: Daha çok otobiyografik nitelikli tahkiyeli eserlerde görülür.Bu ifade şeklinde anlatanla anlatılan aynı şahıs olduğu için, mesafeyi korumak oldukça zordur.Bundan dolayı da sıkça başvurulan bir anlatım şekli değildir.

b) 2. Çoğul Şahıs Ağzından Anlatım: Çok az başvurulan bir anlatım tarzıdır. Bu anlatımda 2.çoğul şahıs eki dikkati çeker. Almışsınız.vermişsiniz gibi.

c) 3.Tekil Şahıs Ağzından Anlatım Tahkiyeli eser unsurlarına hem içten, hem de dıştan yaklaşım imkanı sağladığı için sıklıkla başvurulan bir anlatım şeklidir. Bu anlatımda 3. tekil şahıs ekinin kullanılması esastır. Geldi, gitti gibi.

ç) Karışık Anlatım Yukarıdaki maddelerde açıklanan anlatım tarzlarından her üçünün veya ikisinin bir arada uygulanmasından oluşur.

Bakış Acısı: Kısaca ifade etmek gerekirse " bakış açısı" :" anlatılanın görüldüğü ve yansıtıldığı nokta" 'dır.Bir başka söyleyişiyle, tahkiyeli eserlerde anlatıcının olaylar,figürler, nesneler, fikirler, zaman ve mekan gibi anlattığı hemen her şey karşısındaki takındığı tavra bakış açısı denir. Bakış açısı şu şekillerde karşımıza çıkabilir:

a. Tarafsız (nötr), fikir belirtmeyen.

b. Sezdiren, tesbit ve teşhis eden.(Memleket Hikayeleri)c. Beğenen, takdir ve tasdik eden. (Tarihi ve dini romanlar)

c. Tenkit yönelten ve öz eleştiride bulunan. (Mai ve Siyah)

ç. Tehzil (alay) eden, küçümseyen. (EfruzBey) Bunlardan bazılarını bir arada görmek de mümkündür. (Üzümcü)
Son düzenleyen _Yağmur_; 10 Şubat 2012 12:54 Sebep: Sayfa düzeni