Arama


ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
7 Mart 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Anlatım (İfade) ve Anlatım Biçimleri
MsXLabs.org


Anlatım (İfade)
Nedir?
Bir dilin kendi zevk ve kurallarına uygun bir şekilde yazılıp söylenmesine anlatım
adı verilir. Hem gelişigüzel, hem de edebî nesirde anlatım güzelliği ve doğruluğu şarttır. Lise ve ortaokullardaki kompozisyon çalışmalarının amacı öğrencilere, doğru bir anlatım gücü sağlamaktır. Anlatım, üslûptan apayrı bir kavram değildir. Ana dili, daha şahsî ve üstün bir zevkle kullanmayı başaran anlatıma üslûp denir.


Anlatım Yolları (Anlatım Biçimleri)

Nesirde ve nazımda dört türlü anlatım yolu görülür:
  1. Tasvir
  2. Tahkiye
  3. Hitap
  4. Söyleşme
Bu tarzlar, aşağıda, örnekler verilerek incelenecektir. Fakat hemen söyleyelim ki, bu anlatım yollarını, Edebî Türler ile karıştırmamak ve bağımsız yazı çeşitleri sanmamak gerekir. Aynı eserin hatta aynı yazının örgüsü içinde, yazar bunların hepsini kullanabilir ve anlatım tarzını değiştirebilir. Bir tasvirden tahkiyeye, oradan hitaba geçmek ve yine tasvire dönmek çok yazıda görülen husustur. Bütün bir eserde tek anlatım yolu tutulmasına pek az rastlanır.

1. Tasvir (Description)
İç ve dış âlemdeki her nesnenin yazı, çizgi, ses, madde veya söz vasıtasıyla tanıtılması (resmedilmesi) demektir. Çizgi ve renk kullanarak tasvir resimde; ses ve âhenkle tasvir musikîde; taş ve madenle tasvir heykelde ve mimarlıkta görülür. Konumuz olan edebî tasvir ise yazı ve söz vasıtasıyla yapılır.
Tasvir, bütün edebî türlerde görülen bir anlatım çeşididir. Canlı ve cansız olan her şeyi ve türlü ruh hallerini tanıtmak için tasvire başvurulur.
Tasvir yapılırken, beş duyu organından, yani görme, işitme, koklama, dokunma, tatma organlarından faydalanılır. Bu beş organla elde edilen duyumlar (ihsas) hepsine birden müşahede (gözlem) adı verilir, demek ki tasvir bir nesne üzerinde yapılan gözlemlerin, sıraya konularak tespit edilmesi ve yazıyla anlatılması demektir.
Müşahedeleri sıraya koymak bir hünerdir. Her anlatımda olduğu gibi tasvirde de az kelime ile çok şey söylenmelidir. Dış âlemi tanıtmak için göz alıcı noktalar bulunmalı, gereksiz ayrıntılardan kaçınılmalıdır. Tasvir objesinin sırf kendine mahsus olan ve başkalarına benzemeyen özellikleri bulunmalı, ayırıcı vasıflarını belli etmelidir. Meselâ bir bahçe veya hayvan tasvirinde o bahçe veya hayvanı, milyonlarca benzerinden ayıran tarafların belirtilmesi gerektir. “Pullu bir balıktı” “Gövdesi tüylü bir kediydi” veya “Yeşil ağaçlar bulunan bir bahçeydi” gibi tasvirler bir değer taşımaktan uzaktır. Balığın pulunda kedinin tüyünde, bahçenin ağaçlarında bir özellik varsa ancak sözü edilebilir.
Tasvir yapılırken parçadan bütüne ya da bütünden parçaya doğru gidilebilir. Bir evin bütün görünüşünü anlattıktan sonra özellik taşıyan ve meramımıza uygun olan bir odası üstünde durmak, bütünden parçaya doğru bir tasvirimizdir. Bir hayvanın çok dikkati çeken gözlerinden başlayarak bütün vücudunu tanıtmaya çalışmak, parçadan bütüne doğru bir tasvir yapmaktır.
Tasvir, bir edebiyat türü değildir. Yani sırf tasvir için tasvir yapmak gerekmez. Tasvir, yazıda bir şeyi tanıtmak içindir, ya bir konu anlatılacak ya bir fikir söylenecek yahut bir tip çizilecektir. Bunun için tasvir, konu, fikir veya tipe yaradığı kadar olmalı, fazlalık bulunmamalıdır.
Klâsik, romantik, realist ve çağdaş yazarların tasvire verdikleri anlam ve değer birbirinden ayrılır. O konular gelince, bu husus da incelenecektir.

1.1. Tasvir Çeşitleri
Buraya kadar tasvirin genel kavramı üzerinden duruldu. Aynı temel vasıfları taşımakla birlikte, yazı hizmetleri değişik olan tasvir çeşitleri vardır ki her biri özel adlarla anılmaktadır. Bunlar aşağıda örnekleri ile inceleyeceğimiz Panorama, Tahlil, Portre ve Dekor'dur.

1.1.1. Panorama
Yunanca Pan (tüm) ve Orama (görüş) sözlerinden yapılmıştır. Bir büyük manzaranın yücelerden görünüşü anlamına gelir. Edebiyatta panorama, bir şehrin, bir ormanın, bir geniş çevrenin umumî görünüşünü tasvir etmektir.

1.1.2. Portre
Aslında resim terimi olan Fransızca bir sözdür. Bir kişiye veya başka tek bir varlığa tıpatıp benzeyen resimlere Portre adı verilir. Edebiyatta, bir şahsın dış görünüşünü (çehre, kıyafet, boy, baş, vücut ve yüz hareketleri) tanıtan yazılara portre denmektedir.

1.1.3. Tahlil (Çözümleme – Analyse)
Tahlil bir nesnenin (obje) yüzeyinde kalmayıp iç yüzüne, derinliğine ulaşmak çabasıdır. Sözgelişi bir kişinin huy ve özelliklerini, olayın bir yazıcı, tahlil yapıyor demektir.

1.1.4. Dekor
Daha çok tiyatro terimi olan Fransızca bir sözdür. Bilindiği gibi, oyun temsillerinden çevre, yazı ve söz ile değil, çizgi, desen yahut nesneler koymak suretiyle göz önüne serilir. Bu, kişilerin yaşadığı yerin bir çeşit temsili demektir. Oyun yazarları, sahnenin nasıl bir çevre içinde geçeceğini ve ne türlü eşya (aksesuar) ile donatılacağını her perdenin başında kısaca belli ederler. İşte canlı olarak göz önüne serilen bu tasvir çeşidine Dekor denir.


Tasvir örneği

HARZ DAĞLARI
Gönlüm neşe dolu, dağlara tırmanmaya başladım. Çok geçmeden, çamları göklere kadar yükselten bir orman ülkesine girdim; bu çamlar içimi her bakımdan saygı ile dolduruyordu.
...Sincaplar çam dallarına tırmanıyor, aşağıda da çok parlak tüylü geyikler dolaşıyordu. Böyle sevimli bir hayvanı görürüm de akıllı uslu insanların onu nasıl öldürebileceğini bir türlü anlayamam.
Güneşin altın ışıkları çam ağaçlarının sık, koyu yeşilli yaprakları arasından tatlı ve neşeli süzülüyordu. Ağaç kökleri tabiî merdiven basamakları gibiydi. Her tarafta kapalı yosun sedirleri vardı. Taşlar kadifeden minderler gibi, bir kadem yüksekliğinde en güzel yosunlarla örtülmüştü. Tatlı bir serinlik. Rüyada duyulur gibi bir pınar şırıltısı... Yer yer, suyun, taşların altından gümüş parlaklığıyla nasıl sızladığı, çıplak ağaç köklerini, kayaları nasıl yıkadığı görünüyordu. İnsan tabiatta olup bitenleri şöyle bir eğilip kulak verse, nebatların esrarlı oluş hikâyesini, dağlardaki kalbin sessiz atışını işitir.
Su, bazı yerlerde, taşların arasından, köklerin dibinden daha kuvvetle fışkırıyor, ufak çağlayanlar yapıyor. Oralarda oturmak ne hoş. Dört taraftan harikulade güzel sesler geliyor; kuşlar, kavuşma isteğiyle zaman zaman şarkılar söylüyorlar. Ağaçlar, bin bir kızın dileğinden fısıldaşıyor. Garip dağ çiçekleri, bin bir kızın gözüyle bize bakıyor, biçim biçim acaip yapraklarını bize doğru uzatıyolar.
...Brocken oteline giriş bende tuhaf masallarda duyulanlara benzer bir his uyandırdı. Çamların kayalıkların arasında, insan tek başına, uzun bir dağ yolculuğu yaptıktan sonra, kendini birden bire, bulutlar içinde bir evde buluveriyor. Şehirler, dağlar, ormanlar, hepsi ayağınızın altında ve şimdi, yükseklerde, garip şekilde bir araya toplanmış, çeşit çeşit yabancılardan meydana gelmiş bir insan topluluğuna rastlarsınız. Böyle yerlerde âdet olduğu üzere, kalabalık sizi, beklenen bir dostuymuşsunuz gibi yarı merak, yarı lâkaytlıkla karşılar...
(H. Heine. Seyahat tabloları, Cilt:1, Türkçesi: P. N. Boratav)

Açıklama
Harz Dağları, Almanya’da Hanovre ile Brunswcik arasında uzanan bir dağ silsilesi. Madenleri ile meşhur ve birçok efsanelerin yatağıdır. H. Heine; Seyahat Tabloları’nda, bu masal ve efsanelerin ilhamlarına büyük yer ayırmıştır.
Henri Heine (1797 – 1856), Romantik çığıra bağlı meşhur Alman şairidir. Istıraplı ve alaycı şiirleriyle tanınmıştır.

2. Tahkiye (Narration)

Çok başvurulan anlatım yollarından biri de tahkiyedir. Arapça olan bu kelime: “bir olayı anlatmak, anlatış düzeni” demektir. Kısaca, bir olayın hikâye edilişine tahkiye denir.
Tasvir gibi tahkiye de bir edebiyat türü olmayıp her türde kullanılabilen bir anlatım tarzıdır. Üslûp güzelliğinin önemli bir unsuru da tahkiyede gösterilen ustalıktır. Olayları bir sıraya koymak, anlatılan bir vakayı ötekine karıştırmamak, esas ve ayrıntıları iyice belirtmek, ilk okunuşta anlaşılır olmak iyi bir tahkiyenin vasıflarıdır.
Tahkiye üç şekilde olabilir:
  1. Yazar, olayı kendi başından geçmiş gibi anlatır.
  2. Olay üçüncü şahısların başından geçmiş gibi anlatılır.
  3. Yazar, olayı başka bir kimseden işitmiş gibi anlatır, nakleder.
Her üç halde de anlatılan vaka gerçek veya tasarlanmış olabilir.

3. Hitap (Oration)
Çok başvurulan anlatım yollarından biri de hitaptır. Arapça olan bu söz, tek kişinin karşısındaki birine veya bir kabalığa karşı konuşması, anlamına gelir.
Öbür anlatım yolları gibi hitap da roman, oyun, hikâye, makale, fıkra... gibi her edebiyat türünde görülebilir. Nutuk, konferans, masal vb. sözlü verimlerde sırf hitaba dayanan edebiyat türleridir. Fakat nutuk, konferans gibi türlerle bir anlatım yolu olan hitap kavramlarını karıştırmamak gerekir.
Bu anlamda hitap denince ille de bir kişinin uzun uzadıysa söylediği sözler anlaşılmamalıdır. Bilgi veren kitaplar, gazete haberleri, mektuplar vb. de aslında bir kişinin bir veya daha çok kimseye seslenişleri olduğuna göre buralarda hitap anlatım tarzı kullanılıyor demektir. Hitap nesirler gibi manzum eserlerde de önemli yer tutar.
Tiyatro türünde hitabın özel bir adı vardır. Bir kişinin kendi kendine ya da seyircilere karşı uzun uzun söylenmesine Tirat adı verilir.

4. Söyleşme (Muhavere- Dialogue)
Her türlü eserde çok başvurulan anlatım yollarından biri de söyleşmedir. Yazılı ve sözlü bir eserde iki veya daha çok kişinin karşılıklı konuşmaları demektir. Kişiler bu konuşma arasında tahkiyeler, tasvirler ve hitaplar da yapabilirler.
Söyleşme anlatım yolu, ötekilerden bilhassa biçim bakımından ayırt edilir. Söyleşmeyi belirtmek için sözü, satır başına geldikçe bir (--) işaretiyle, satır ortalarına düşerse “ ” arasında göstermek gerekir.
Kişileri söyleştirirken başarı sağlamak hayli zordur. Bunun için halkın konuşurken kullandığı kelime ve deyimleri dikkatle incelemek ve yerli yerine koymak gerekir.
Herkesçe bilinmeyen uydurma veya çok az rastlanan kitâbî sözleri, cıvıl cıvıl hareketli olması gereken bu anlatıma katarsak yapmacık, soğuk üslûptan kurtulamayız.
Sait Faik, hikâyelerini yazarken kendisine en zor gelen şeyin “kişileri konuşturmak” olduğunu söylemektedir.
Söyleşme, hikâye, roman, fıkra, deneme ve bütün edebî türlerde görülebilir. Bazı manzumelerde, fabllerde, manzum hikâyelerde de yer alır. Ancak seyirlik (tiyatro) eserler ve diyaloglar sırf söyleşme üstüne kurulmuştur. Yalnız söyleşmeden ibaret hikâyeler, fıkra ve sohbetler de olabilir.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!