Hassas Dengede Kuşlar ve Böcekler
Hacı DURAN

İçinde yaşadığımız dünya, Güneş Sistemi'nde yer alan dokuz gezegenden canlı hayatına uygun olan yegâne gezegendir. Milyonlarca farklı canlı türü, gezegenimizde yaşamakta olup yaratılışlarında kendilerine yüklenmiş programlar çerçevesinde, birbirlerine ihtiyaç duymaktadırlar. Tabiatta, çoğunun farkında bile olmadığımız ahenkli bir denge ve yardımlaşma söz konusudur. Toprak, ağaçlar, omurgalılar, omurgasızlar vb... Aslında atomlardan Güneş'e kadar, canlı ve cansız herşey birbiriyle çok girift, âhenkli, sırlı ve mükemmel bir münasebet içindedir. Hepimiz etrafımızda çok sayıda kuş ve böcek türlerine rastlamışızdır. Bu hayvanların hassas denge içerisindeki görevlerini hiç düşündük mü?
Ekosistemde; kuşlar ve böcekleri, asıl hayat ortamları olan ormanlarla birlikte ele almak konunun anlaşılmasında daha faydalı olacaktır. Hassas dengede önemli rol üstlenen ormanların (yeşil bitki örtüsü), faydaları kereste temini ve yakacak odunla sınırlı kalmayıp, 6.000 civarındadır. Bugün kullandığımız yakıtların milyonlarca yıl önceki ormanlardan oluştuğunu hepimiz bilmekteyiz. Erozyonu önleme, su kalitesini iyileştirme, barajların ömrünü uzatma, ormanların faydalarından sadece birkaçıdır Orman ekosisteminde, mevcut ağaçlardan başka alçak boylu bitkilere ait türler, yaban hayvanları, kuşlar, toprak içinde yaşayan ve toprağın havalanmasına, iyileşmesine katkıda bulunan çok sayıda organizma da mevcuttur.
Mevcut ekosistemde kuşların da çok önemli görevleri vardır. Ormanlar; kuşlar için yuva görevini üstlenirken, kuşlar da ormanlara bazı faydalar sağlamaktadırlar. Meselâ ağaçkakanların ağaç gövdelerini gelişigüzel gagaladıklarını düşünebilirsiniz. Tam tersine ağaçların gövdesindeki zararlı böcekleri temizlemektedirler. Gövde içerisinde bulunan ve ağaçların iletim demetlerini tahrip eden birkaç milimetre büyüklüğündeki bu böcekler, rahatlıkla dev cüsseli ağaçları bile öldürebilmektedirler. Baştankaralar, daha çok böcek zararı olan alanlarda yoğunlaşmakta, böcekleri toplayarak yemektedirler. Guguk kuşu, ağaçların yapraklarını yemek suretiyle zararlı olan kese tırtıllarından yüzlercesini bir günde yiyebilmektedir. Kese tırtıllarından olup, aynı zamanda yurdumuzda da yaşayan çam ağaçlarına zarar veren, bunun yanı sıra insanlarda alerji oluşturan bu türü çoğumuz görmüşüzdür. Alerji, tırtıllardaki kılların insan vücuduna dokunması ile oluşmaktadır. Üreme enerjisi fazla olan bu türün dişisi yılda bir nesil vermektedir. Yumurtalar, dış tesirlerden zarar görmemesi için iki iğne yaprak birleştirilerek helozonik şekilde bırakılmakta ve kelebeğin vücudunun sonundaki pullarla kiremit şeklinde örtülmektedir. Bu türün dişisinin koyduğu yumurta miktarı 270 ve cinsiyet faktörü 0,5'dir. Yani bırakılan yumurtaların yarısından erkek, yarısından ise dişi fertler yaratılmaktadır. Birinci nesilde 270 olan fert sayısı ikinci nesilde 36.450, üçüncü ve sonraki nesillerde kolaylıkla milyarlara ulaşabilmektedir. Üreme enerjisi yüksek olan bu türün populasyonu vaktiyle İstanbul Adalarda (Büyük Ada) o kadar artmış ki, tırtıllar evlere, çatılara, pencerelere, telefon direklerine ve yollara besin bulmak maksadıyla dağılmışlardır Tırtıllar, Adalarda tek ulaşım vasıtası olarak kullanılan faytonları çeken atların kayarak düşmelerine sebep olmuşlardır. Söz konusu tırtıllar, yılda yaklaşık 7-8 ay ağaçların iğne yapraklarıyla beslenmekte ve son dönemlerinde başka bir canlıya besin olmaktadırlar. Tırtılı besin olarak tüketen ve kilometrelerce uzaklardan gelen guguk kuşu (Cuculus canorus L.), günlük yaklaşık 80-100 civarında tırtıl yiyebilmektedir. Böylece oluşabilecek milyarlarca tırtıl imha edilmektedir. Yine kuşlardan bir adet mavi karabaş (Parus coeruleııs L.), günde binden fazla böcek yumurtası ile beslenmektedir. Hepimizin bildiği sığırcık, bülbül, çoban aldatan, tavuk ve benzerleri böcek yiyen kuşlardan sadece bazılarıdır. Ayrıca, ardıç ve porsuk ağacı tohumları, çimlenebilmeleri için kuşların midesinden geçmeye ihtiyaç duymaktadırlar. Leylekler, bataklıklardaki yılanları yemekte, yılanlar ise besin olarak fareleri kullanmaktadırlar. Besin zinciri bu şekilde devam etmektedir.
Ekosistemdeki hassas dengede parazit ve yırtıcı türler de sınırlayıcı faktör olarak önemli rol oynamaktadır. Ekosistemde her canlı, ömrünü tamamlayarak yerini yeni nesle bırakırken, çeşitli faktörlerin tesiriyle hassas denge korunmaktadır. Dengenin korunmadığı düşünüldüğünde kısa sürede olumsuz durumlar ortaya çıkar. En basitinden yaz aylarında bizleri rahatsız eden sivrisineklerin tamamı yaşamış olsaydı, yeryüzü santimetrelerce kalınlıkta sinekle kaplanmış olurdu.
Yukarıda kısmen bahsedildiği gibi, potansiyel üreme enerjisi bakımından düşünüldüğünde, böcek topluluklarının azalmasında, ekolojik denge içerisindeki kuşların rolü küçümsenemeyecek derecededir.
Gelişmiş ülkelerde böceklere karşı kullanılan kimyevî mücadeleden vazgeçilerek, biyolojik mücadeleye ağırlık verilmektedir. Ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde ise, kimyevî mücadele tek çözüm yolu olarak görülmektedir. Oysa kimyevî ilâçlara karşı böcekler, kısa sürede bağışıklık sistemlerinde uygun stratejiler geliştirerek korunmaktadırlar.
Yanlış uygulamalar sonucu küresel ısınma, balıkların toplu ölümleri, asit yağmurları ve sayıları artan çeşitli hastalıklar ve benzerleri hassas dengeyi kendi ellerimizle bozduğumuzun bir göstergesi olsa gerek. Denge bozulduğunda zincirleme olarak diğerleri de durumdan olumsuz etkilenmektedir.
Bahsedilenler sadece görebildiklerimizin birkaçı... Aslında dünyamızda her varlığın ayrı bir görevi olduğu, bir yardımlaşmanın süregeldiği çok açıktır. Her yönüyle mükemmel yaratılmış olan dünya, herkesin sorumluluğu ölçüsünde görevlerini yerine getirmesi ve çevreyi koruması ile daha mutlu ve daha güzel olacaktır.