Nihat Odabaşı Röportajından...
Gülben Ergen Hakkında Söyledikleri...
Gülben Ergen: Birbirimizi öldürmek istiyoruz sonra ağlayarak barışıyoruz
Beklenmedik bir şekilde gelişen bir dostluk bu. O kadar artık iç içe girdik ki nefret ve aşk ilişkisi gibi. Gerçekten birbirimizi öldürmek istiyoruz bazen, taban tabana zıtız. O çok dakik ben asla değilim, o çok planlı ben rüzgarla beraber yolumu buluyorum, o “Hadi olsun” diyen bir kadın ben “Her şey yerine gelince olsun” diyen bir adamım. Çok zor bir ilişki. Çok kavga ederiz, çok kırarız birbirimizi. Komik bir şekilde gözyaşları içinde tekrar barışıyoruz. Gülben Ergen’le nasıl bir dramatik yapıdır bu, ne kardeşiz ne sevgiliyiz... Niye göz yaşları içinde barışırız bilmem. Mustafa araya girer. Böyle bir durum var. Tanışmamış çok komik, ben patlamışım, Nihat Odabaşı olmuşum. O da benimle Erol Atar’dan gizli çekim yapıyor. Çekimde Erol Atar aradı, evdeyim falan demişti. Pera Palas’ta çekmiştik. Ben o kadar planlı fotoğraf sevmem. Gülben’e “Sağa bak” diyorsun, “Peki elim ne olacak” diyor. “Kıyafet değiştir” diyorum, makyaj tazeleniyor bir gidiyor üç saat gelmiyor. Her kıyafette iç çamaşırı değiştiriyor. İç çamaşırı uyumsuz olursa kadın mutsuz oluyor, onu çekmiyorum üstelik. Saçın arkasını ben öylesine tutturabilirim, görmediğim şey beni hiç ilgilendirmez. Gülben özenle toplamak ister. Portre bile çekeceksem “Altına topuklu ayakkabı giymezsem ben kendimi kadın hissetmem” der. Müthiş bir çelişki. Hiç sevmedik birbirimizi aslında. Büyük bir hayal kırıklığıyla ayrıldık. O bu mudur Nihat Odabaşı dedi, ben de Gülben Ergen’i boğmak istedim. Sonra bir çekim daha yaptık, “Ben senin şartlarına uyacağım” dedi. Çektik, enerjisi deldi geçti her şeyi. O gün bugündür başkasıyla hiç çekim yapmadı. Başkasıyla çekim yapmasını istiyorum aslında, yenilenmek için. İki defa ayarladım, olmadı. Bizim çekimimizi görmen lazım. Bir gece önceden sözleşiyoruz, kibar olacağız, foyalarımızı ortaya çıkarmayacağız. Başlıyoruz, bir süre sonra kıyamet kopuyor. Çocuklarla yaptığımız çekimlerde bilemedik ne yapacağımızı, çocuklar önemliydi. Onu unutmamak lazımdı. Duru, o duyguyu hiç bölmeyen bir şey olmalıydı. O çok kolay gibi gözüken resim için çok zorlandık. Yıllar içinde Gülben’in gülen bir kadın olduğunu bulduk.