tıkılmak
(nsz)
1 . Tıkma işi yapılmak:
"Bütün vücudu sanki ziftten bir kılıf içine tıkılmış gibi idi."- Y. K. Karaosmanoğlu.
2 . Dar, sıkıntılı bir yerde bulunmak, sıkışmak:
"Mecliste altmış kişi bir odaya tıkıldık."- Y. Z. Ortaç.
3 . Hapsedilmek:
"Bu bücürü yeni tıkıldığı karakolun birinden ben çıkarttım."- N. Hikmet.