Arama


mustakar - avatarı
mustakar
VIP VIP Üye
16 Mart 2010       Mesaj #5
mustakar - avatarı
VIP VIP Üye

Türkiye’nin Enerji Kaynakları


Petrol:


Türkiye’nin bilinen (kalan) üretilebilir petrol rezervleri 300 milyon varil (43 milyon ton) civarındadır[2]. Türkiye’nin petrol potansiyelinin, çevresindeki petrol zengini (Irak, İran, S. Arabistan) ülkelerle kıyaslanacak kadar fazla olmadığı gerçektir. Bunun jeolojik olduğu kadar, siyasi ve tarihi gerekçeleri de vardır. Buna karşın, ülkemizde bugüne kadar 1.3 milyar varil civarında üretilebilir petrol rezervi keşfedilmiş, bunun yaklaşık 900 milyon varili tüketilmiştir. Derin formasyonlarda ve özellikle denizlerimizde bugüne kadar yapılan aramalar çok yetersizdir. Türkiye’nin, bir “master plan” dahilinde, öncelikli alanlarını belirleyerek, yoğun bir arama hamlesine girişmesi gerekmektedir. Ancak bundan sonra, ülkemizin “gerçek” petrol ve gaz potansiyeli hakkında doğruya daha yakın görüşler ortaya çıkabilecektir. Bu yapılmadan, “ülkemizde petrol yoktur” savıyla yola çıkıp, tamamen ithalata bel bağlayan bir politika belirlemek yanlış olacaktır. Özellikle denizlerimizdeki petrol ve gaz potansiyelinin ortaya konulması, ekonomik ve stratejik açıdan yaşamsal değer taşımaktadır.

Ülkemizde yılda yaklaşık 30.6 milyon ton petrol (ürünü) tüketilmektedir (sivil tüketim). İthal edilen ham petrol miktarı 23.5 milyon ton (2005 yılı)[3], rafinerilerimizde işlenen ham petrol miktarı 25.5 milyon ton, yerli üretim ise 2.2 milyon tondur. Bir diğer ifadeyle, rafinerilerimizde işlenen ham petrolün sadece %8.6’sı yerli üretimle karşılanabilmektedir.

Doğal Gaz:


Ülkemizin kalan üretilebilir gaz rezervleri yaklaşık 8 milyar metreküptür. Türkiye’de 2006 yılı itibarıyla, 30.83 milyar metreküp gaz tüketilmiştir[4]. Bunun 19.65 milyar metreküpü (%64’ü) 2 ayrı boru hattıyla Rusya Federasyonu’ndan alınmıştır. İthalatın yapıldığı diğer ülkeler Cezayir (4.2 milyar metreküp), Nijerya (1.12 milyar metreküp) ve İran’dır (5.69 milyar metreküp). Cezayir ve Nijerya’dan yapılan ithalat, sıvılaştırılmış gaz (LNG) biçimindedir.

Tüketilen gazın 16.64 milyar metreküpü (%55’i), elektrik üretimi için kullanılmaktadır. Tamamı ithal edilen bir kaynak olan doğal gazın, bu kadar yüksek oranda elektrik üretiminde kullanılması, ithalatta Rusya’ya bağımlılığımız kadar önemli bir sorundur. 2006 yılı itibarıyla, konut sektöründe 7.26 milyar metreküp, sanayi sektöründe 6.44 milyar metreküp ve gübre sanayinde 0.16 milyar metreküp gaz tüketilmiştir. 2005 yılı ham petrol, petrol ürünü ve doğal gaz ithalat faturamız 20 milyar dolar civarındadır.

Petrol aramacılığında olduğu gibi, doğal gaz aramacılığında da, bir “master” plan dahilinde ve özerkleştirilecek ve dikey entegre yapıya dönecek bir TPAO öncülüğünde, yeni bir arama hamlesinin başlatılması gereklidir.

Kömür:


Ülkemizin ispatlanmış linyit rezervleri 8.1 milyar ton, taş kömürü rezervleri ise 1.1 milyar tondur.[5] Linyit kaynaklarımızın üçte ikisi henüz devreye alınamamıştır. Bunun temel nedenlerinden en önemlisi, Yİ ve YİD santrallerine verilen satın alma garantileri nedeniyle, hidroelektrik, doğal gaz ve kömürle çalışan santrallerin bile yeterince üretim yapamadığı bir ortamda, yeni yatırımların cazip ve mümkün olmaktan çıkmış olmasıdır.

Kömür sektöründeki bir diğer sorun, 1970’li yıllardan beri kömür aramacılığının neredeyse durmuş olmasıdır. Ülkemizin önde gelen birçok uzmanı, kömür potansiyelimizin çok daha fazla olduğunu öne sürmektedir. Temiz yakma teknolojileri kullanıldığı takdirde, verimi yükselen ve çevreye zarar riski en aza inebilen linyit santralleri, ülkemizin enerjide dışa bağımlılığını azaltacak en önemli kaynaklar arasındadır. Linyit ve taş kömürü aramacılığı, ülkemizin önünü açabilecek önemli bir gizil gücü olarak, mutlaka dikkate alınmalıdır.

Hidroelektrik:


Enerji Bakanlığı ve DSİ verilerine göre, ülkemizin teknik-ekonomik-kullanılabilir hidroelektrik potansiyeli, 125-130[6] milyar kilowattsaat/yıldır (125-130 Gigawattsaat/yıl). Bu potansiyelin kurulu güç cinsinden ifadesiyse, yaklaşık 34,729 MW/yıldır. Bunun üçte ikisi henüz (kömür bölümünde aktarılan nedenlerle) kullanılamamaktadır. Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi’nin yaptığı bir çalışmaya göreyse, havza bazında yapılan yeni değerlendirmeler ve özellikle küçük hidroelektrik santrallerin yaratacağı potansiyel dikkate alındığında, ülkemizin teknik-ekonomik-kullanılabilir hidroelektrik potansiyelinin 163-188 milyar kilowatt-saat olduğu değerlendirilmektedir. Bu değer (yüksek olanı) dikkate alındığında, kullanılmayan teknik-ekonomik ve kullanılabilir hidroelektrik potansiyelimizin dörtte üçünün devreye alınamadığı görülmektedir.

Ülkemizde bugüne kadar pompa depolamalı hidroelektrik santral inşa edilmemiştir.[7] Birçok ülkede başarıyla uygulanan bu tür santraller de inşa edilmelidir. Diğer yandan, kurulu kapasiteleri 50 MW’ın altında olmak üzere planlanan 400’e yakın termik santralin toplam kurulu güç kapasitesi 5000 MW’ın üzerindedir. Japonya’da, bu tür santraller 1980’den beri desteklenmekte, inşaat bedelinin %5’iyle %15’i arasında değişen bu devlet desteğiyle, elektrik kurulu güç profili çeşitlendirilmektedir. Ülkemizde de, bu tür santrallerin bir an öne inşası için gereken destek sağlanmalıdır. Böylece, temiz, yenilenebilir ve yerli bir kaynak olan hidroelektrik potansiyelimizin, ülkemizin enerji gereksinimi için gereğince kullanımı sağlanmış olacak, dışa bağımlılığımız azalacaktır.

Yenilenebilir kaynaklar:


Ülkemizin önemli yenilenebilir kaynakları; rüzgar, güneş ve jeotermaldir.
Güneş potansiyeli açısından coğrafi konumu nedeniyle şanslı ülkelerden sayılan ülkemizde Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nün güneşlenme süresi ve ısınım şiddeti ölçümleri üzerinde EİE tarafından yapılan çalışmaya göre, Türkiye’nin yıllık toplam güneşlenme süresi 2640 saat ve ortalama toplam ışınım şiddeti 1,311 kWsaat/metrekare-yıl olarak saptanmıştır. Enerji Bakanlığı verilerine göre, elektrik amaçlı kullanılabilecek güneş potansiyelimiz 8.8 milyon ton petrol eşdeğeri (mtpe), ısınma amaçlı kullanılabilecek potansiyelse 26.4 mtpe olarak verilmektedir. 2005 yılında yaklaşık 90 mtpe enerji tükettiğimiz dikkate alınırsa, özellikle ısınma amaçlı kullanım potansiyelinin boyutu daha iyi algılanabilir. Konutlarda tüketilen enerjinin %80’inin ısınmaya harcandığı düşünülürse, öncelikle büyük kentlerden başlanarak yeni yapılacak binalarda yönlendirme ve yalıtım gibi unsurlar dikkate alınarak, %30’lara varan ısı kazancı sağlayan mimari tasarımlar hayata geçirilmelidir[8].
Ülkemizin rüzgar potansiyeli konusunda farklı yaklaşımlar olmakla birlikte, bu kaynak açısından da şanslı ülkeler arasında sayılabiliriz. Enerji Bakanlığı web sayfasına göre, EİE'nin ölçüm istasyonlarından elde edilen ortalama rüzgar hızları, bu bölgelerin birçoğunun rüzgar enerjisi uygulamaları için elverişli olduğunu göstermektedir. Bu çalışmamızda sıklıkla anılan DEK-TMK çalışması, rüzgar santrallerinin öncelikle, potansiyelin yoğun olduğu Marmara, Ege, G.Doğu ve Doğu Akdeniz bölgelerinde gerçekleştirilmesini önermektedir.

Enerji Bakanlığı verilerine göre, elektrik üretimi amaçlı kullanılabilecek (görünür ve mümkün) toplam jeotermal potansiyelimiz 4,500 MW/yıl, termal amaçlı kullanılabilecek toplam potansiyelimiz ise 31,000 MW/yıldır. Yenilenebilir kaynaklarımız, tamamen atıl biçimde, devreye alınmayı beklemektedir. Jeotermal kaynaklarımızın öncelikle termal amaçlı kullanımının geliştirilmesi, 5 MW civarında (modüler diye tanımlanan) elektrik üretimi teknolojisinin geliştirilmesine paralel olarak elektrik üretiminde de devreye alınması önerilmektedir (DEK-TMK).
Biyogaz, biyoetanol ve biyodizel de, son yıllarda adlarından daha fazla bahsedilen yenilenebilir kaynaklardır. Ancak bu kaynakların kullanımı için, tarım ve sanayi politikasıyla birlikte, yarar ve zararları dengeli planlayan, vergi sistemini sağlıklı belirleyen bir “master plan” hazırlanması gerekli görülmektedir.

Enerji Verimliliği/Enerji Yoğunluğu: Ülkemizde, enerji tüketiminin en önemli sorunlarından birini, enerjinin OECD ortalamasına göre son derece verimsiz, bir diğer ifadeyle daha yoğun olarak (olumsuz anlamda) kullanılması oluşturmaktadır. Türkiye’nin 0.38 olarak verilen enerji yoğunluğu, OECD’nin gelişmiş ülkeleriyle karşılaştırıldığında, hayli yüksektir (yaklaşık 2.5 katı). Enerjide dışa bağımlılığımız yetmezmiş gibi, enerjiyi verimsiz kullanmamız, ülke ekonomisini 2 kez yıpratmaktadır. Bu noktada, enerji politikamızın, sanayi ve özellikle ulaştırma politikasıyla beraber planlanması gereği ortaya çıkmaktadır. Sadece arz güvenliğini değil, talep tarafı enerji planlamasını da gözeten, çok yönlü bir enerji politikasına gereksinim vardır.

ENERJİ KAYNAKLARI


Taşkömürü :


Ülkemizin en geniş taşkömürü havzası Batı Karadeniz Bölümü'ndedir. Buradaki taşkömürü havzaları I. Jeolojik zamanda oluşmuştur. Demir - Çelik endüstrisinde enerji kaynağı olarak kullanılan taşkömürü, aynı zamanda kimya endüstrisinin de hammaddesidir. Yıllık üretim 4-5 milyon ton dolayındadır. Üretim Türkiye'nin gereksinimini karşılayamaz.

Linyit :


Türkiye'de rezervi en zengin olan enerji kaynağıdır. Hemen her bölgemizde az çok linyit yatakları bulunmaktadır. Çoğunlukla yakacak olarak ve termik santrallerde değerlendirilir. En büyük linyit havzası Afşin-Elbistan'dadır. Yıllık net üretim 40 milyon tonu bulmaktadır. Üretim ve tüketim aynı hızla artmaktadır.

Petrol :


Dünya ekonomisinin en önemli enerji kaynaklarından birincisi durumundadır. Ancak Türkiye petrol rezervleri bakımından pek zengin değildir. Türkiye'nin önemli petrol yatakları Güneydoğu Anadolu'da bulunmaktadır. Türkiye'nin yıllık üretimi 2,5-3 milyon ton dolayındadır. Üretilen petrol ülke gereksinmesinin en fazla % 20'sini karşılayabilmektedir. Bu nedenle yurtdışından alınanlar arasında petrol ilk sırada yer alır.

Doğalgaz :


Trakya'da petrol arama amacıyla açılan kuyulardan çıkarılmaktadır. Doğalgaz alanlarından diğeri de Güneydoğu Anadolu'da Mardin-Çamurlu'dur. Üretim tüketimi karşılayamadığı için dışarıdan alınmaktadır.
Jeotermal Enerji : Yerkabuğunun içinde ve daha derinlerde potansiyel enerji birikimi vardır. Bu nedenle sıcak olan subuharı sondaj yolu ile yüzeye çıkarılır ve elektrik enerjisi üretiminde kullanılır. Türkiye'nin ilk jeotermal elektrik santrali Denizli-Saraköy'de kurulmuştur.

Su gücü :


Tükenmez ve yenilenebilir bir enerji kaynağıdır. Türkiye su gücü bakımından yaklaşık 400 milyar kwh'lık bir potansiyele sahiptir. Doğu Anadolu Bölgesi akarsularının yatak eğimleri fazla olduğundan, hidroelektrik potansiyeli en yüksek olan bölgemizdir. Türkiye elektrik üretiminin % 45'lik bölümü hidroelektrik santrallerden karşılanmaktadır. GAP tamamlandıktan sonra elektrik santrallerin üretiminde su gücünün payı artış gösterecektir. Güneş Enerjisi : Türkiye Güneş enerjisinden yararlanmak için gerekli iklim koşullarına sahiptir. Akdeniz ve Ege bölgeleri ile İç ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde Güneş enerjisi değerlendirilmektedir. Nükleer Enerji : Atom enerjisi adı da verilen bu enerjinin kaynakları uranyum ve toryumdur. Ancak bu kaynaklardan elektrik enerjisi üretiminde yararlanılmamaktadır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 27 Mayıs 2016 23:47