Arama


_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
20 Mart 2010       Mesaj #2
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

ya bana acil buluş hikayeleri lazım..ÖRNEK: buruşuk gömleğin hikayesi gibi.. BU hikaye ütünün bulunuşunu anlatıyo mesela..Banada böyle ilginç hikayeler lazım..

Aslında bu konuda siz bir buluş söyleseniz biz o buluş üstünde gitsek?


BURUŞUK GÖMLEĞİN HİKÂYESİ
Türkiye ye seminer vermek üzere Almanya dan gelen danışman Avrupa Patent Vekili Mr. Karl Rackette Türk buluşçunun ilginç bir hikâyesini anlatır.
Bulusun kahramanı Almanya ya çalışmak için giden Yücel Yamaç isimli bir jeoloji mühendisidir. Uzun zaman is bulamaz. Hayat şartları ağırdır ve cebindeki para günden güne azalmaktadır. Parasının bittiği son günde bir is görüşmesine gidecektir. Is görüşmesinde karsısındaki insani etkilemek için kıyafetinin düzgün olması gerektiğini bilmektedir. Fakat kaldığı otel odasında ütü bulunmadığının ve gömleğinin temiz ama ütüsüz olduğunun farkına varır. Is görüşmesine az bir zaman kalmıştır ve çıkış yolları aramaktadır. Hemen hızlı bir çözüm üretmek zorunda olan Yücel, bir demir levha ile gömlegini ütülemeyi düsünür. Demir parçasi soguk oldugundan gömlegi ütüleme konusunda ise yaramamaktadır. Demiri isitmasi gerektigini düsünen Yücel, buldugu demir parçasina odada bulunan saç kurutma makinesini baglamayi, demiri onunla isitmayi düsünür ve öyle de yapar. Sonuç oldukça tatmin edicidir ve gömlek ütülenmistir. Is görüsmesine gider ve isin kendisi için tasidigi önemi ve durumunu anlatir. Konusma sirasinda “burusuk gömlek” hikâyesini’de firma yetkililerine aktarir. Firma Yücel’i ise alir ama yaptigi bulusla daha çok ilgilenir. Yücel’e bu yaptigi bulusa patent almayi, patenti de kendilerine satmasini önerir. Bulusu tescil ettiren (patent alan) firma nakit sikisikligi içinde oldugundan bir bankaya kredi için müracaat eder ve patenti teminat olarak göstermeyi teklif eder. Patent önemli bir deger oldugu için banka patenti teminat olarak kabul eder. Sonrasında firma borcunu ödeyemedigi için patent bankaya kalir. Banka bir süre sonra patenti satisa çikarir. Patenti büyük bir ütü ve küçük ev esyasi üreticisi bir sirket satin alir. Böylece demiri sicak hava ile isitma teknigi ütünün bulunmadigi, pratik bir çözüm bulmanin zorunlu oldugu her yerde kullanilmaya baslanmistir. Saç kurutma makinesinin yaninda esantiyon olarak bu ürünü veren firma satislarini dünya çapinda %50 artirmistir.
Yasanmis bu hikâye bulusun genellikle acil ve önemli bir ihtiyaçtan çiktigini, buluslarin basit ama etkili çözüm üretmek oldugunu açikça ortaya koyar. Buluslar zannedildigi gibi her zaman uzun ve pahali arastirmalar sonucu ortaya çikmaz. Acil bir ihtiyaç hisseden yaratici her insanin bulundugu yerde bulus yapma potansiyeli mevcuttur.
Birant Esinoglu
Bazi icatlarin ilginç hikayeleri

- Japon sirketi Sony'nin genel müdürü, golf oynarken müzik dinleyebilmesini saglayacak bir cihaz istemisti. Bunun üzerine firma teknisyenlerinden olusan bir ekip ilk kisisel kasetçalari gelistirdi:
Walkman!

- Ingiliz Percy Shaw basit bir icattan servet sahibi oldu. 1933'de sisli bir gecede neredeyse otomobiliyle bir uçurumdan asagi düsüyordu. Otomoblin farlarindan yayilan isigin, yolun kenarindaki bir kedinin gözünden yansimasi hayatini kurtardi. Bu olaydan esinlenen Shaw,
kedigözü adini verdigi bir yansitici icat etti. Kisa süre sonra birçok ülkenin yollarina bunlardan yerlestirildi.
- Ilk
dikis makinesini, 1830'da Barthelemy Thimonnier adli Fransiz terzi yapmistir. Bu makinede ayak pedaliyla döndürülen bir tekerlek, igneyi kaldirip indiriyordu. Bir terzi dakikada ortalama 30 dikis atarken, bu alet 200 dikis atabiliyordu. Ancak bir çok terzi bu makine yüzünden isini kaybedebilecegi endisesine kapildi. Öfkeli bir kalabalik bu aletlerin 80 tanesini tahrip etti.

- Ilk basarili
elektrikli süpürgeyi, Ingiliz mühendis Hubert Booth icat etmistir. Booth 1901'de British Vacuum Company adli bir sirket kurdu. Booth'un Puffing Billy adini verdigi makine yakitla çalisiyor ve evden eve, atlarin çektigi bir arabayla tasiniyordu. Üniforma giymis isçiler evdeki halilari temizlemek için makinenin hortumunu pencereden içeriye uzatiyorlardi!

- Joseph Bramah, karmasik bir kilit icat etti. Bunu açabilene de ödül vaat etti. Nihayet, 75 yil sonra, 1851'de dünyadaki en yeni teknolojilerin gösterildigi Londra'daki Büyük Sergi'de bir ziyaretçi kilidi açmayi basardi, ama bunun için tam 51 saat ugrasti.

- Daha önce bir sagirlar okulunu yöneten ABD'de yasayan Iskoç Alexander Graham Bell çalismalarina üniversitede devam etmistir. Bell ve Thomas Watson adli bir elektrik mühendisi bir mikrofon ve kulakliktan olusan ilk telefonu yaptilar. Tarihteki ilk
telefon konusmasini 10 Mart 1876'da Bell yapmistir. Pantolonuna yanlislikla asit dökmüs ve arkadasina "Bay Watson lütfen gelir misiniz?" demistir.

- Ataci, 1900'de Norveçli Johann Vaaler icat etti. Kagitlari sikica tutabilmek için, iç içe geçmis iki halka olusturan, metal bir telden ibaret orijinal tasarim, bugüne kadar hemen hiç degismemistir. Daha önceleri kagitlar igneleyerek bir arada tutuluyordu.

- 1816'da Fransiz doktor Rene Laennec Paris sokaklarinda dolasirken, oynayan iki çocuk gördü. Çocuklardan biri elindeki tahta sopanin bir ucuna kulagini dayamisti, öbürü ise tahtanin öteki ucuna igneyle vuruyordu. Vurus sesleri tahtanin içinden iletiliyordu. Daha sonra Laennec bir sayfa kagidi rulo yaparak iple bagladi. Bunu hastanin gögsüne dayadiginda kalp atislarini dinleyebiliyordu. Bu alete Yunanca gögüs anlamindaki stethos sözcügünden gelen steteskop adi verildi.

Kaynak: Tübitak yayinlari, "Mucitler"(14. basim), Struan Reid - Patricia Fara (Çeviri: Necmi Bugdayci), Ankara: Aralik 2002.
Edison, bir icad peşinde, yirmi saat çalıştığı günlerin birinde uykuya mağlup olur. Yardımcısına kendisini yarım saat sonra uyandırmasını tembih ederek çalıştığı sedire uzanır. Fakat yardımcısı yarım saat sonra öyle derin ve tatlı bir uyku içinde bulur ki Edison’u, uyandırmaya kıyamaz. Bir yarım saat daha bekler ve öyle uyandırır. Edison, uyanır uyanmaz ilk işi saati sormak olur. Durumu öğrenince de çok sevdiği asistanını şiddetle azarlar: “Sen ne hakla benim yarım saatimi yersin?”