Besmele,
kainatı yaratan ve idare eden yüce varlığın adının ve en çok kullanılan doksan dokuz isim içinde başta söylenen Rahmân ve Rahîm sıfatlarının yer aldığı bir âyettir. Esirgeyen, bağışlayan, lütuf, merhamet ve ihsanını eksiltmeyen anlamındaki Rahmân ve Rahîm sıfatları İlâhî rahmet ve koruyuculuğun bütün âlemi kucakladığını ifade etmektedir.
Türkçede "besmele çekmek, bismillâh demek" deyimleri Bismil- lâhirrahmânirrahîm'i okumak demektir. "Euzü besmele" ise "kovulmuş şeytanın şerrinden Allâh'a sığınırım" anlamındaki "Eûzü billâhimineşşeytânirracîm" cümlesiyle besmelenin ortak adıdır (İA: 530). Nemi süresindeki besmele âyeti (27/30) nazil olduktan sonra son şeklini almış, Hz. Muhammed, hayatının sonuna kadar hep bu ibareyi kullanmış, besmelenin yazıldığı ilk satıra da başka hiçbir şeyin yazılmamasını emretmiştir.
İslâmiyet'te gerek dünya gerek ahiretle ilgili olsun her önemli ve meşru işe Besmele ile başlamak tavsiye edilmiştir. Hz. Peygam- ber'in (Acluni II. 174) "Besmeleyle başlamayan her iş bereketsiz ve güdüktür" hadisiyle onun bir çok iş münasebetiyle besmele çekmesi ve besmele çekmeyi ve yazmayı tavsiye etmesi besmelenin hem inanç, hem ibadet, hem de müslümanların günlük hayatlarında önemli bir yer tutmasına sebep olmuştur (Gözübüyük, 1977:31). Ayrıca her işe besmele ile başlamak, uluhiyyet ve ubu- diyyet arasında sevgiye dayalı bir münasebetin sembolü hâline gelmiştir. Çünkü besmele, hakikate ulaşmak için bir vesiledir.
Besmelenin başındaki "ba" edatı Arapça'da yapışma, sığınma,yardım isteme, bir şeyi araç ve sebep edinme anlamlarını vermektedir. Dolayısıyla besmele "Allâh'ın adına yapışarak O'ndan yardım dileyerek, O'na sığınarak, O'nu araç kılarak işe başlıyorum" demektir (Öztürk, 1996: 30). Bu bilinçle mümin, her işin başında besmeleyi okur. Besmele Allâh'ın insanlara en büyük ihsanıdır. Çünkü besmelede Allâh adıyla birlikte O'nun acımak, esirgemek, bağışlamak, korumak, merhamet etmek anlamlarına gelen Rahmân ve Rahîm sıfatları yer almaktadır. Ba, isim, Allâh, Rahmân ve Rahîm kelimelerinden oluşan besmeleyi Kuşeyri, Le- tâif adlı eserindeki "Besmele" tefsirinde her surenin başındaki besmeleyi -Tevbe suresinde niçin bulunmadığını da dikkate alarak- farklı mânâlara gelecek şekilde açıklamıştır. Kuşeyrî, besmele kelimesini hem yazım ve harf hem kavram hem de mânâları ile tefsir etmiştir (Akpınar, 2002: 53). Seyyid Muhammed Nûrü'l- Arabî de Fatiha Suresi Tefsirinde şöyle demektedir. Malum ola ki Besmele-i Şerîf'te üç isim vardır. Biri ism-i Celâl ki Allâh, ism-i zât. İkincisi ism-i kemâldir ki er-Rahmân, ismi sıfat. Üçüncü, ism-i Cemâl'dir ki er-Rahîm, ism-i ef'âl'dir. Bundan malûm oldu ki, besmele; ism-i zât ve sıfat ve ef'âl'dir. Yani tecelli-i ilâhî, zâtı, sıfatı ve ef'âliyle âlem, vücûda gelip mevcûd oldu. Zât, sıfat ve ef'âl olmayınca bir şey vücûda gelmez (Kumanlıoğlu, 1995: 130). Kur'an'da 113 kere tekrarlanan bu âyet (114 sûreden Beraat sûresi hariç), Allâh'ın merhamet ve bağışlamayı esas alan bir kudret olduğuna dikkat çekmektedir. Bu görüş Kur'an'da tanıtılan insan, evren ve hayat anlayışının merhamet, hoşgörü ve bağışlama üzerine oturduğunu da göstermektedir.
Ayrıca hem Fatiha sûresinin ilk âyeti olması, hem de "Bütün ilimler besmelenin 'bâ'sında dere olunmuştur." fikriyle Hz.Ali'den rivayet edilen "Eğer yazmak isteseydim besmelenin 'bâ'sı hakkında bir deve yükü kitap yazardım" sözüyle besmelenin ihtiva etti ği kutsal ve mühim mânâ, toplum hayatında önemli bir yer tutmasını sağlamıştır (Ramazanoğlu, 1984: 17).
MsXLabs.org & DİB