Arama


ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
28 Mart 2010       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Sesli Sinemanın Doğuşu
MsXLabs.org & Temel Britannica

1927'ye kadar filmler bütünüyle sessizdi. Konuşmalar filmin akışını kısa aralıklarla kesintiye uğratan yazılarla veriliyor, film piyano, keman ya da bir pikaptan çalınan müzik eşliğinde gösteriliyordu. Yaklaşık 6.000 kişi alan bazı büyük sinema salonlarında belli bir film için özel olarak bestelenmiş müzik parçasını çalan 40 kişilik büyük orkestralar bulunuyordu. Film seslendirme çalışmaları ise 1906'dan beri sürüyordu. İlk sesli film 1927'de çekilen, şarkıcı Al Jolson'un oynadığı Caz Şarkıcısı'dır (The Jazz Singer). Sesli sinemanın ortaya çıkışıyla birlikte izleyici sayısında büyük bir artış oldu. ABD'de sinema sanayisi kısa sürede sesli sinema teknolojisine geçti. Yapımcılar stüdyolarını elektronik ses kayıt aygıtlarıyla donattılar, sinema salonlarına büyük hoparlörler yerleştirildi. 1930'lardan başlayarak tüm filmler sesli olarak çekilmeye başlandı. Sanatçıların kendi sesini kullanması bazı zorluklar getirdi. Bazı oyuncular ezberlemekte güçlük çekiyor, ABD'li olmayan oyuncular İngilizceyi aksanla konuşuyor ya da sesle görüntü arasında uyum sağlanamadığı oluyordu. Bu nedenlerden ötürü sinemada bu dönemde ağırlıklı olarak tiyatro oyuncuları yer aldı.
Japonya'da filmlerdeki konuşmalar benşi adı verilen anlatıcılarca iletilirdi. Bazı anlatıcılar öylesine başarılıydı ki, adları oyuncularla birlikte yazılırdı. 1940'lara kadar sürdürülen anlatıcı geleneği Japonya'da sesli sinemaya geçişi geciktiren başlıca nedenlerden biri oldu.
Sesli sinemanın ilk yıllarında yönetmenlerin çoğu konuşmalara gereğinden çok ağırlık vererek, görüntüyü ikinci plana attılar. Oysa ses ve konuşmaların asıl işlevi görsel anlatımın etkisini artırmaktı. Ses öğesini görsel anlatımın tamamlayıcı ve güçlendirici bir parçası olarak kullanmayı başaran ilk yönetmen Fransız Rene Clair oldu. Clair'in Milyon (Le Million; 1931) adlı filmi bu uygulamanın en yetkin örneklerinden biriydi. Sesli sinema oyunculuk alanında önemli değişikliklere yol açtı. Sessiz sinemanın abartılı el kol hareketlerine dayanan üslubu tümüyle anlamını yitirdi. Sesin görüntüye uygunluğu, oyunculukta doğallık ve yalınlık önem kazandı. Sonuçta sesli sinema kendi yıldızlarını yarattı. Hollywood filmlerinde rol alan Clark Gable, James Cagney, daha önce Alman sinemasında adını duyuran Marlene Dietrich, çocuk oyuncu Shirley Temple ve sinema tarihinin efsane kadını İsveçli Greta Garbo gibi yıldızlar ün kazandı. Aynı dönemde çocukların severek okuduğu ve izlediği Miki Fare'nin (Mickey Mouse) yaratıcısı Walt Disney ilk sesli çizgi filmlerini gerçekleştirdi. Dönemin önde gelen yönetmenleri John Ford, Howard Hawks, Frank Capra, George Cukor ve Orson Welles özgün üsluplarıyla sinema sanatına önemli katkılarda bulundular.
1930'larda İngiltere'nin yetiştirdiği önemli yönetmenler Anthony Asquith ve gerilim filmlerinin babası sayılan Alfred Hitchcock'tu. 1933'te Alexander Korda ünlü aktör Charles Laughton'un oynadığı Kadınlar Celladı (The Private Life of Henry VIII) filmiyle tarihsel konulu film geleneğini başlattı.
Fransa'da sesli sinema Rene Clair, Jean Vigo ve Jean Renoir'ın filmleriyle doruğa ulaştı. Vigo, Hal ve Gidiş Sıfır (Zero de conduite; 1933) ve L'Atalante (1934) gibi şiirsel üslubu ağır basan filmler yaptı. Gerçekçiliği ve güçlü anlatımıyla dikkati çeken Jean Renoir'ın 1937'de tamamladığı Büyük Aldanış (la Gran-de ülusion) savaş karşıtı bir filmdi. Bundan başka Hayvanlaşan İnsan (La Bete humaine;
1938) ve Oyunun Kuralı (la Rigle du jeu; 1939) gibi önemli yapıtları da vardır. Almanya'da sinemacılar 1930'lann başlarında bazı güzel filmler çektiler. Ne var ki, Naziler'in yönetime gelmesi birçok sinemacının çalışma olanağını yok etti.
1930'lar aynı zamanda renkli sinemaya geçiş dönemi oldu. Üç temel renk kullanımına dayanan ve technicolor adıyla bilinen renklendirme yöntemi ilk kez Walt Disney'in Üç Küçük Domuz (The Three Little Pigs; 1933) adlı çizgi filminde kullanıldı. Disney'in ilk uzun metrajlı renkli filmi 1937'de tamamladığı Pamuk Prenses ve Yedi Cücelerdir (Snow White and the Seven Dwarfs).
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!