Arama

August Strindberg - Tek Mesaj #1

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
31 Mart 2010       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Johan August STRINDBERG

Johan August Strindberg (d. 22 Ocak 1849 – 14 Mayıs 1912), İsveç'in yetiştirdiği en önemli yazarlardan biridir. Strindberg 1849'da Stockholm'de doğmuş ve 1912'de yine burada ölmüştür. İsveçli oyun yazarı, romancı ve şairdir.


Ad:  August_Strindberg_.jpg
Gösterim: 484
Boyut:  33.7 KB

Çocukları çok olan yoksul bir ailede yetişti, annesini erkence yitirdi, babasının evdeki genç hizmetçiyle evlenmesi üzerine yaşama iyice küstüyse de orta öğrenim sırasında derslerine duyduğu ilgiyle bir çeşit avuntu buldu. Tıp öğrenimine (Uppsala Üniversitesi) giriştiyse de bir yıl (1867) sonra bırakmak zorunda kaldı, dersler verdi, oyunculuk yaptı, gazeteciliği denedi, resme çalıştı, kimya araştırmalarına daldı. Yirmi yaşlarında yazarlık yeteneğinin bilincine vardı ve yazmaya başladı:
  • Fritankaren (Özgür Düşünür, oyun, 1869)
  • Hermione (oyun 1869)
Birkaç yıl sonra memur olacağı Krallık Kitaplığı’nda (1874–1882) kendini yetiştirmek, eksiklerini gidermek olanaklarına kavuştu. Üç evliliğinde de aradığı mutluluğu bulamadı ve bunu da kaleme aldı. (Kont Vrangel’den boşanan oyuncu Sirivon Essen, 1877; Avusturyalı gazeteci Frieda Uhl, 1893; İsveçli genç oyuncu Harriet Bosse, 1901). Son evliliğinden de boşanarak ayrılınca (1904) yaşamını yalnızlık içinde sürdürdü.
Arada yazdığı eserleri şöyledir:
  • Paris’te genç bir oyun yazarını anlatan Den Fredlöse (Suçlu mu?, oyun, 1871)
  • G’Hlets Hemlighet (G.’nin Gizi, 1880)
  • Roda Rum-met (Kızıl Oda, roman, 1879)
  • Gflas(Evliler, 1884–1886, roman)
  • İnferno (Cehennem, roman, 1897)
  • Legender (Masalcı, roman, 1898),
  • Anşte Avrinasson (Bir Hizmetçinin Oğlu, özyaşamöyküsel roman, 1909)
1883′te Paris’e yerleşen, iki yıl sonra yalnız olarak İsviçre’ye geçen (1885) Strindberg, mutsuz evliliğinin karabasana dönüşen anılarını Err Dâres Försvârstal (Bir Delinin Savunusu, Fransızca yazdığı ilk nüsha: Plaidoyer d’Un Fou) eserinde açıkladı (1887-1888). Balıkçıların yaşamını romanlaştırdı Hemsöborna (H.’nin insanları, 1887). Ardından ülkesindeki ilginç yaşam özelliklerini öyküleştirdi: Skarkari-ski (Takımadalarda Yaşam, 1888). Bütün bu anlatı ürünleri bir yana onun yeteneği, en çok tiyatro sahnesi için geçerliydi.
Bu dönemdeki oyunları:
  • İsveçli halk kahramanı, köylü eyleminin öncüsü Olaus Petri’yi konu alan tarihsel eseri Mâster Olaf (Olaf Usta, 18721881)
  • Herr Begts Hustru (Bay Bent’in Eşi, 1882)
  • Natüralizme kaçan bir töre komedyası olan Kamraterna (Arkadaşlar, 1886-1888)
  • Karşı cinslerin ölüm kalım savaşını örneklendiren Fadren (Baba, 1887)
  • Fröken Julie (Matmazel Julie,1888)
  • Parla (1888-1889)
  • Den Starkere (Güçlü, 1889)
  • Leka Med Elden (Ateşle Oynamak, 1893)
  • Tül Damascus (Üçlü, 1894-1904, Şam Yolu)
  • Folkungersage (Folkun Söylencesi, 1899)
  • Gustav Vasa (1899)
  • M. Erik (1899)
  • Modern bir ibret ya da gizem oyunu olan Pask (Paskalya, 1900)
  • Ett Dröspel (Düş Oyunu, 1901)
  • Dödsdansen (Cehennem Dansı, 1901)
  • Kronbruden (Gelin Tacı), 1901)
  • Svaneviî (Karbeyaz, 1901)
  • Kristina (1901)
  • 12. Kari (1902)
  • Ovader (Fırtına, 1907)
  • Dışavurumcu bir oyun olan Spöksonaten (Hayaletler Sonatı, 1907)
  • Stora Land-swagen (Uzun Yol, 1909)
Şiir derlemeleri
  • Dikler pa Vers och Prose (1883),
  • Sömngangamatter (1884),
  • Ordalek och Smakonst (1902-1905)
Yapıtlarında, eleştirel gerçekçilik, natüralizm, simgecilik ve dışavurumculuk gibi çeşitli sanat doğrultuları ile akımların özellikleri görülür. Dolayısıyla oyunları da çok çeşitli türleri ve yönelimleri içerir. Strindberg, batı tiyatrosunun Antik Yunan'dan modern zamanlara kadar adeta bir bileşimini oluşturduğu gibi; gerek içerik, gerekse çok yönlü biçimlilik açısından avangart tiyatrosunun da çıkış uğrağını oluşturur. Strindberg, başlıcalıkla yoz aristokrasiyi, burjuva yaşamının sakatlıklarını, insanların birbirlerini öznel ve nesnel olarak sömürmelerini, varlık bütünlüklerini hiçe indirgemelerini verir. Bunu yaparken de başta aile kurumu olmak üzere toplumsal kurumların ve insan ilişkilerinin çökmesini, sınıflar ve cinsiyetler arası bir "ölüm-kalım savaşı" olarak ortaya koyar. Strindberg, modern bireyin bu trajik açmazını aslında her şeyin, sonunda bir aldatmaca, yanılsama, yalan ve bir "ölüme götüren hastalık" olduğu gösterir. Strindberg'in bütün yazarlık deneyimleri ve serüveni kendi yaşam deneyimleri ile içiçe geçişli olduğu gibi, bütün acı ve sancılarıyla tek bir amaca doğru ilerler: Yaşamın gerçeğini bulabilmek.
İnsanın ve doğanın dış görünüşüyle yetinmeyip iç gerçekliğin dışa yansımasını dile getirmeyi amaçlayan Dışavurumculuk (ekspresyonizm) akımının tiyatrodaki en yetkin sözcüsü Strindberg sayılır. Toplum yaşamının sanıldığı kadar iyi ve güzel mutluluklar sağlamadığına inanmak da bu temele ayrı bir tutum katar. Bu köksüz ve inançsız ruh yapısı ister istemez tutunacak yeni bir dal arayacaktır. Zaman zaman mistisizme, bu yolda Budacılığa kadar uzanan yazar, düş gücünden de yardım bekler; 1925′te kazandığı Nobel Edebiyat Ödülü’nün bir parçasını Strindberg’in eserlerinin başka dillere çevrilmesi’ için ayıran Bernard Shaw’ın önerisiyle ölümünden sonra daha da çok usta sayılan yazar, verimli çabasının ödülünü, dünya çapında çağdaş tiyatronun öncüsü ve en önemli yazarı sayılmasıyla görmüş olur. Eserlerinin birçoğu, dünyanın çeşitli ülkelerinde yinelemelerle sinemaya aktarılmıştır.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!