Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
17:05, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Perşembe, 25 Nisan 2024 - 17:05
Arama
MaviKaranlık Forum
Cenaze Nedir?
-
Tek Mesaj #6
asla_asla_deme
VIP
Never Say Never Agaın
1 Nisan 2010
Mesaj
#6
VIP
Never Say Never Agaın
Ölünün Yıkanması
Cenazenin yıkanması farz-ı kifayedir. Bu konuda ölen kişinin çocuk veya yetişkin olmasında bir farklılık söz konusu değildir. Yalnız savaşta şehit düşenlerin yıkanması mecburiyeti bulunmamaktadır.
Yanan veya suda boğulan kişilerin yıkandıkları takdirde vücutlarının parçalanması söz konusu ise yıkanmayıp, üzerlerine sadece su dökülür. Su kullanılamadığı takdirde uygun görülürse teyemmüm ettirilir.
Islam kültüründe, hangi cenazenin kim tarafından yıkanacağı konusunda da bir genel kabul oluşmuştur. Buna göre, erkek ölüyü erkek, kadın ölüyü de kadın yıkamalıdır. Genel ilke böyle olmasına rağmen, bunun istisnaları da olabilmektedir. Şöyle ki; bir kadın vefat eden kocasını yıkayabilir. Çünkü kadın iddet bekleyecektir. Söz konusu iddet müddeti, bitmedikçe evliliğin devam ettiğine hükmedilir. Ancak koca, ölmüş hanımını yıkayamaz. Çünkü erkekler için iddet bekleme gibi bir durum söz konusu değildir. Dolayısıyla hanımı vefat
eden bir erkeğin evlilik ve nikah bağı tamamen ortadan kalkmış olur. Ancak yıkayacak kimse bulunmadığı takdirde, koca hanımına teyemmüm verebilir. Yine erkekler arasında ölmüş bulunan bir kadının orada bir mahremi varsa, mahremi kendisine teyemmüm verdire- bilir. Vefat eden kadının mahremi bulunmaması durumunda, yabancı bir erkek eline bir bez alarak vücuduna bakmadan kadına teyemmüm ettirebilir.
Henüz bulûğ çağına yaklaşmamış küçük kız çocuğunu gerektiğinde erkek yıkayabilir. Aynı durumdaki erkek çocuğunu da bir kadın yıkayabilir. Cinsel organı kesilmiş veya yumurtaları alınmış erkek de erkek yıkayıcı tarafından yıkanır.
Erkek mi kadın mı olduğu anlaşılmayan ve bu bakımdan kendisine hünsâ-i müşkil denilen kimse ölünce yıkanmaz, sadece teyemmüm ettirilir. Kefenleme hususunda kadın statüsünde değerlendirilir ve kadın gibi kefenlenir.
Suda boğulmuş olan bir kimse, yıkamak niyetiyle üç defa suda hareket ettirilerek yıkanır. Yalnız su içinde kalmış olmasıyla yıkama farzı yerine gelmiş olmaz.
Düşük neticesinde ölü doğan çocuk, bir bez parçasına sarılarak defnedilir, yıkanması gerekmez.
Ölmüş bir Müslümanın başı ile beraber vücudunun çoğu bulunuyorsa yıkanır, kefenlenir ve namazı kılınır. Fakat başsız olarak yalnız vücudun yarısı bulunsa veya gövdesinin çoğu kaybolmuşsa yıkanmaz, kefenlenmez ve üzerine namaz kılınmaz. Bir beze sarılarak defnedilir.
Kefene sarıldıktan sonra ölüden çıkacak bir sıvı veya benzeri şeyler tekrar yıkamayı gerektirmez ve o haliyle defnedilir.
Cenazenin yıkanacağı yerin kapalı olması ve cenazeyi yıkayan ile yardımcılarından başkasının bulunmaması tavsiye edilmektedir. Cenazeyi en yakın akrabası veya onun görevlendireceği ehil bir kişinin yıkaması uygun görülmektedir. Ancak büyük ilçe ve şehirler ile köyden kente veya ülkeler arası göçlerin yaşandığı günümüzde cenaze genelde mahalli idarelerin oluşturduğu özel birimler tarafından yıkanarak defne hazır hâle getirilmektedir.
Cenazenin yıkanması, kefenlenip hazırlanması ve defnedilmesi hususunda mümkün olduğu kadar acele edilmesi müstehaptır. Cenazeyi yıkamak için önce teneşir denilen yüksekçe bir yere, ayakları kıbleye gelecek şekilde sırt üstü yatırılır. Teneşirin çevresi güzel kokulu bir şeyle üç, beş veya yedi defa tütsülenir. Göbeğinden diz altına kadar olan avret yeri
bir örtü ile örtülür ve daha önce çıkarılmamış- sa elbisesi çıkarılır. Cenaze yıkayan erkek veya kadın, farz olan yıkama görevini yerine getirmeye niyet etmeli ve besmele ile başlamalıdır. Yıkama bitinceye kadar da "Gufrâneke yâ rahmân" (Artık senin af ve mağfiretinle baş başa, sen onu bağışla ey Rahmân olan Allah'ım!) demelidir.
Yıkayıcı eline bir bez alarak örtünün altından ölünün avret yerlerini temizler. Sonra ab- dest aldırmaya başlar. Abdest aldırma işleminde, önce cenazenin yüzü yıkanır. Ağza ve burna su verilmez. Sadece dudakların içi ve dışı, burun delikleri, göbek çukuru parmakla veya parmağa sarılan bir bezle mümkün mertebe silinir. Daha sonra elleri, kolları yıkanır. Sahih olan görüşe göre başına da mesh edilir ve ayaklar geciktirilmeksizin bir an önce yıkanır. Böylece ölüye abdest aldırılma işlemi tamamlanmış olur. Namaz ile mükellef olmadan, küçük yaşta ölen çocuğa abdest aldırılmasına gerek yoktur.
Abdest aldırma işlemi tamamlandıktan sonra, cenazenin üzerine ılık su dökülür. Varsa hatmî denilen güzel kokulu bir ot ile yoksa sabun ile yıkanır. Sonra sol tarafına çevrilerek, sağ tarafı bir defa yıkanır. Böylece sağ ve sol
tarafları üçer defa yıkanır. Cenaze yıkanırken pamuk kullanılmamalıdır. Ölü yıkandıktan sonra bir bezle kurulanmalıdır. Yıkama esnasında gereksiz yere su israf edilmemelidir. Sonra ölü oturur duruma getirilerek karnına hafifçe bastırılır. Eğer ölüden bir şey çıkarsa yıkanıp giderilir, yeniden yıkanması ve abdest aldırılması gerekmez. Ölünün saçı ve sakalı taranmaz. Saçları ve tırnakları kesilmez. Sün- netsiz bir şekilde vefat etmişse, sünnet edilmez.
Ölünün temizlenmesinin farklı bir anlamı vardır. Yukarıda anlatıldığı gibi ölü belli usullerle yıkanıp abdest aldırılır. Bu işlem cenazenin sadece maddi kirlerden arındırılması anlamına gelmez. Aynı zamanda bu temizleme işlemi ile ölü, adeta yeni doğmuş gibi yıkanmış olur. Temizleme işlemi, bir yönüyle yeniden doğuşu sembolize etmektedir. Başka bir açıdan, fani yolculuk olan dünya hayatının ölü üzerinde bıraktığı manevi kirlerin temizlenmesini temsil etmektedir.
Ölünün Kefenlenmesi
Ölünün kefenlenmesi farz-ı kifayedir. Bulunamaması gibi bir zaruret olmadıkça, kefen için beyaz renkli kumaş tercih edilir. islam'da israfın hoş görülmemesi nedeniyle, kefenin çok pahalı kumaştan seçilmesi uygun değildir.
Bu nedenle kefen, cenazenin sosyal ve ekonomik durumuna göre uygun bir değerde olmalıdır.
Kefen; sünnet, kifâyet ve zarûret miktarlarında olmak üzere üçe ayrılır.
Sünnet miktarı kefen: Erkek için; izâr (vücudu tepeden tırnağa saran parça), kamîs (gömlek) ve lifafe (sargı)den ibarettir. Kadın için ise; izâr, başörtüsü, sargı ve göğüsleriyle karnını bağlamak için kullanılan bir bağ ve gömlek olmak üzere beş parçadan oluşmaktadır.
Kifayet miktarı kefen: Erkek için kefenin yetecek en az miktarı, izâr ve sargı olmak üzere iki parçadır. Çünkü erkeğin sağlığında giydiği asgari ölçüdeki elbise izar ve sargıya karşılık gelir. Tek parça elbise ile namaz kılmanın mekruh olduğuna kıyasla, tek parçalı kefenin de mekruh olduğuna hükmedilmiştir. Kadının kefeni ise iki elbise ile bir başörtüsüdür.
Zarûret miktarı kefen: Erkek ve kadın için zarûret halinde kefenin en az ölçüsü, bütün bedeni örtecek kadar olmasıdır. "Ancak zaruretler kendi miktarlarınca takdir olunur" kaidesi gereğince, özellikle kıtlık, savaş ve yaygın bulaşıcı hastalık gibi sebeplerle ortaya çıkan toplu ölümlerde, bütün bedeni örtecek miktarda kefen bulunamayabilir. Bu durumlarda söz konusu prensip dikkate alınarak, kefenin zaruret miktarı eldeki mevcut imkanlara göre belirlenebilir.
Erkekler İçin Kefenleme Şekli
Müslümanlar arasındaki yaygın uygulamaya göre kefenler, cenazeye sarılmadan önce birkaç defa güzel kokulu maddelerle tütsülenir. Önce lifâfe tabut içine veya hasır ya da kilim gibi bir şey üzerine en dışta olacak şekilde yayılır, onun üzerine izâr serilir, sonra da ölü, kefen gömleği giydirilmiş olarak izârın üstüne konur.
Ölü erkeklerin, izâr önce soluna, sonra da sağına getirilerek sarılır, sonra lifâfe de aynı şekilde sarılır. Açılması ihtimaline karşılık, kefen bir kuşak ile de bağlanabilir.
Kadınlar İçin Kefenleme Şekli
Aynı şekilde kefen güzel kokulu maddelerle tütsülenir. Önce lifâfe en alta yayılır, onun üzerine izâr serilir, sonra da ölü, kefen gömleği içinde izârın üstüne konur.
Ölü kadınların, saçları ikiye ayrılarak kefen gömleği üzerinden göğsü üzerine konulur ve üstüne, yüzünü de örtecek şekilde başörtüsü konur. Sonra üzerine izâr sarılır ve izârın üzerinden göğüs örtüsü bağlanır. Daha sonra lifâfe sarılır. Göğüs örtüsü lifâfeden sonra da bağlanabilir.
Kefen konusunda buluğ çağına yaklaşmış çocuklar, büyükler hükmündedir. Buluğ yaşına ulaşmamış çocukların kefenleri sadece izâr ve lifâfeden oluşmaktadır.
MsXLabs.org & DİB
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar...
.
Cevapla
Kapat
Saat: 17:05
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Yükleniyor...