Osmanlı'nın ilk kez borç aldığı 1854 yılından ödeme güçlüğü durumuna düştüğü 1870 (Düyun-u Umumi) yıllarına kadar olan dönemde, çeşitli İngiliz ve Avusturya şirketleri geleceğini parlak olarak gördükleri demiryolları inşaatlarına girişmişler. Kahire - İskenderiye, İzmir - Aydın, Beyrut, Halep, Bursa, Mudanya, Köstence-Çernavoda, İzmir - Kasaba demiryolları 1850-60 yılları arasında farklı İngiliz şirketlerince yapılıyor. Yabancılar bizden para falan istemeden (biraz da 1980'lerde Özal'ın yeniden icat ettiği "yap işlet devret" formülüne benzer şekilde) işe girişiyorlar. 1871-1883 Şark Rumeli hattı Avusturyalı Baron Hirsch ile bir Fransız şirketine, İzmir-Ankara hattı yapım işi 1888 tarihli fermanla Alfred Kautla’ya 99 yıl süreyle ve kilometre garantisi ile veriliyor. Düzenli ulaşım böylece 19. yüzyılın sonunda Osmanlı ülkesinin ana merkezleri arasında büyük ölçüde başlamış oluyor.
Ancak kısa bir süre sonra Birinci Dünya Savaşı çıkıyor. Bu şirketler savaş sırasında karşımızda kalan ülkelerin insanlarına ait olması dolayısıyla demiryolu hatlarının çoğuna el konulmuş. Kasım 1918'de İstanbul işgal ediliyor, Ekim 1923'de ise İstanbul düşman (İngiliz) işgalinden kurtarılıyor. Cumhuriyet hükumeti hızla eksik kalan demiryollarının inşasına başlamış. Kamulaştırmalara rağmen 1929'da yabancı şirketlerin imtiyazında kalmış olan yollar, Devlet Demiryolları Müdüriyeti Umumiyesi imtiyazındaki yollar kadar. (Yani yerli ve yabancı işletme yaklaşık eşit kilometre sayısına sahip). Cumhuriyetin "10'uncu yıl marşında" söylenen "yurdu demir ağlarla örme" hadisesi de aslında yabancılar tarafından başlatılan o çalışmaların aynı altyapıya göre sürdürülmesi hadisesidir. 1941 de yabancı işletme ancak % 8 kadar kalıyor, 1948 de ise tümü devletleştiriliyor. Tümünün devletleştirilmiş olduğu 1948 yılından hızlı tren hattına başlandığı 21nci yüzyıla kadar geçen yarım yüzyılda demir yollarımızda önemli herhangi bir gelişme olduğunu söyleyemeyiz.
Son düzenleyen Safi; 12 Mart 2016 19:56