***Kosmosta bir koğuş ( Şiirin Hikayesini Görmek İçin Tıklayın ) Şiirin Hikayesi
1. Üryan kalır hasenat ... Soru üzerine açıklaması.
Üzerlerindeki riya çarşafı düşünce,hayırlı iş yapıyor görünenlerin gerçek yüzü ortaya çıkar.
Mevlana'dan altta cevap
Ne elbiseler gördüm içinde insan yok,nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok...Hz Mevlana
2. Çoklukta yok olurken yokta var çizdi ressam ...Soru üzerine açıklaması.
Eşya, hayvan bitki her şey vardı, idrak edip anlayacak varlık yoktu ve Allah insan ve cinleri yarattı.
'Ben cinleri ve insanları yalnız beni tanıyıp kulluk etsinler diye yarattım '(Zariyat, 51/56)
3. izotop : Her radyoaktif maddenin, bir yarı ömrü ya da yarılanma süresi vardır.
Biyolojide en çok kullanılan izotop, karbon-14 izotopudur.
Bu izotopun yarıömrü 5730 yıldır.
Bu izotopla yaklaşık 50 bin yıl öncesinin kalıntılarının yaşını ölçebilmekteyiz.
Üstün aklın hükmünde abdal kuluna döndüm
Bize meçhul âlemde aşkı aşkına gömdüm
Evrende bir infîlâk sonra sonsuz ıssızlık
Kâinat kitabının içi korkunç yalnızlık
Yüzeydeki büyükler ücrada minik bir top
Mukayese etmeye yetmez mi bir izotop?
Yıldızlar baş ucumda aramda yok mesafe
Oğlum! Seyr-ü seferler sanki birer hurafe
Dünyan ise kozmosta bir tozdan koğuş gibi
Tek nefesin idraki yeniden doğuş gibi
Çoklukta yok olurken yokta var çizdi ressam
Şimdi cilbabı riya ruhu sorguya assam
Tende çalmaya başlar günahlardan serenat
Pişmanlık utancıyla üryan kalır hasenat
Hedef, arzu lâl olur biter tul- u emelin
Oğlum! Gerçek şahidin dünyadaki amelin
Dünyan ise kozmosta bir tozdan koğuş gibi
Tek nefesin idraki yeniden doğuş gibi
Bedenleri rehinde insanoğlu dölüsün
Arafatta sorguda, teneşirde ölüsün
Evrende samanyolu minicik bir pencere
Milyar üstü yıldızlar ’Eyvah!’ taki cendere
Ne Dünya ne de Güneş adı anılmaz mekan
Oğlum! Bundan ötesi cihanlar üstü cihan
Dünyan ise kozmosta bir tozdan koğuş gibi
Tek nefesin idraki yeniden doğuş gibi
Tefekküre vakit dar, sanma sakın vakit var
Galaksi eteğinde Dünya üç saat kadar
Kaç milyon insan öldü kaçı kaldı kürede
Güneş her gün doğuyor batıyor bu sürede
Bunca varlık seferber yürüyen an içinde
Oğlum! Gör ki zamanın zamanzaman içinde
Dünyan ise kozmosta bir tozdan koğuş gibi
Tek nefesin idraki yeniden doğuş gibi
Anlamak istiyorsan nasılı ve niçini
Önce anlamak gerek varlıktaki hiçini
Sesin bir iğne ucu renk dediğin iki renk
Başka âlemde varlık bize aykırı ahenk
Koku his ve duygular ancak kendine göre
Oğlum! Senin idrakin aklın dengine göre
Dünyan ise kozmosta bir tozdan koğuş gibi
Tek nefesin idraki yeniden doğuş gibi
Gök yere uzandıysa inkârdaki kahırdan
Arş titremeye başlar ansızın bir sahurdan
Vakit dolana kadar görüldü çok alamet
Kopar zaman dilimi o an başlar kıyamet
Zaman mekân izafi ölçüler izafidir
Oğlum! Cürmünü bilen ulema ve sâfidir
Dünyan ise kozmosta bir tozdan koğuş gibi
Tek nefesin idraki yeniden doğuş gibi
Üstün aklın hükmünde abdal kuluna döndüm
Bize meçhul âlemde aşkı aşkına gömdüm
Tarif edilmez dehşet; akıl, izan kaybolur
Öğrendim dediklerin medcezirde gayb olur
Sanma ki mesafeler vasıtayla aşılır
Oğlum! İlim marifet, görmeyene şaşılır
Dünyan ise kozmosta bir tozdan koğuş gibi
Tek nefesin idraki yeniden doğuş gibi
Müjgân Akyüz/MAJ
Tul-u Emel: Hiç ölmeyecek gibi dünyaya dalmak ve düşünmek.
*******************
***Öpme hiç toprağımı
Özürlere sığınma kader kesmiş bağımı
Hak vaki olduğunda öpme hiç toprağımı
İçimdeki darlığa bir ömür biçmeliydim
İşte böyle bir anda düşte var ettim seni
Gözlerinde ısınıp kendimden geçmeliydim
İşte böyle bir anda bana yâr ettim seni
Dirildiğin gün öldün yitti gitti esrarın
Zamanı geri almaz beyhudedir ısrarın
Gözyaşımdan oluşan mermerden tabut olsan
Yine de baş ucunda kalbim sana aldırmaz
Tek perdelik zulmünün seyrine bakıp dalsan
Mezardaki toprağım eziyeti kaldırmaz
Yalan kokan zemini hiç sevmedim bilirsin
Nefrete dönüştürüp hiç sövmedim bilirsin
Seni herkes bilirken bende sen artık tufan
Gün ve gecemi bırak serabımda da yoksun
Siyah giymiş rüyaya yastık olacak kafan
Beyaza boyadığın yalanın seni yaksın
Gönül yıkan hallerin bana duvak yoldurmaz
Yolda kalmış olsan da gittiğin bu yol durmaz
Umudun neşesini büyütmüştüm içimde
Münzevi yüreğime maşuk olup buyurdun
Kök salmanı istedim sökülmez bir biçimde
Ben sevgini beklerken ihanetle doyurdun
Özürlere sığınma kader kesmiş bağımı
Hak vaki olduğunda öpme hiç toprağımı
Müjgân Akyüz/MAJ
*******************
***Od, ayaz gelir İbrahim
Akıp giden günahların önüne çağlayan olsam
Masuma ağlayan olsam demir parmak arasında
Pişmanım diye bağıran yarayı dağlayan olsam
Yanan olsam ateşinin hû’ ya dönen çırasında
Öyle andayım ki şu an yüzüm mancınığa vurgun
Akla dumuru yaşatır küfre kapı aralayan
Ateşin karası bile kızaracak kadar kırgın
Hangi şerre hizmet eder çirkefini sıralayan?
Tacizcinin tecavüzü hâlâ az gelir İbrahim
Gam gönlümü kavururken od ayaz gelir İbrahim
Devrinin ker nemrutları şimdi bukağılar yapar
Gelip geçici dünyada övgü nefsini şişirir
Zihne sarhoşluk dolunca nifak tohumuna tapar
Nârda nuru istemeyen, arsız yüzünü pişirir
Haksızlığa mahkûmiyet binler kez gelir İbrahim
Gam gönlümü kavururken od ayaz gelir İbrahim
Emeğiyle kazananlar haksız sövgü alıyorsa
Biraz da îzanın varsa yerin yoktur bu dünyada
Bel altı sanat zirvede; oskar, övgü alıyorsa
Makamın ehil ellere karnı toktur bu dünyada
Böceklerin kulağına namus saz gelir İbrahim
Gam gönlümü kavururken od ayaz gelir İbrahim
’Yık!’ Dediğin nefs putuna cevaz veriyor mel’ unca
Canımdan can kanatmak mı övündüğün nezaretin?
Safderûn cemaat bulmuş vaaz veriyor mel’ unca
Ömür dediğin tek nefes, yarın nedir mazeretin?
Benden, zavallılar için çok niyaz gelir İbrahim
Gam gönlümü kavururken od ayaz gelir İbrahim
Dostun, dostunu satması şimdi en büyük sanattı
Yüzlerine taktıkları riyakâr maske kusturur
Günüm odama küserken yıldız gecemi kanattı
Işık diye umduklarım adil nefesi susturur
Gönülleri yıkan kışım yazdan tez gelir İbrahim
Gam gönlümü kavururken od ayaz gelir İbrahim
Akıp giden günahların önüne çağlayan olsam
Masuma ağlayan olsam demir parmak arasında
Pişmanım diye bağıran yarayı dağlayan olsam
Yanan olsam ateşinin hû’ ya dönen çırasında
Güle al olan hayatın rengi boz gelir İbrahim
Gam gönlümü kavururken od ayaz gelir İbrahim
Bana benden daha düşman harap nefsi bildiğimde
Ruhun kirli yanlarını dürebilsem ne olurdu?
Günahların defterini yerden gökten sildiğimde
Ruhundaki mürüvveti görebilsem ne olurdu?
İlim katılmış sofrada sözler ’Söz!’ gelir İbrahim
Gam gönlümü kavururken od ayaz gelir İbrahim
Hoşgörü ve sevgi ile gün geceyi dolaşınca
İlelebed kini atan payidar ruhlar sevinir
Nurdan nasip alamamış göz ışığa alışınca
Bütün mahlûkat huzurda eğilmek için devinir
O an iki cihanda dâr bembeyaz gelir İbrahim
Gam gönlümü kavururken od ayaz gelir İbrahim
Müjgân Akyüz/MAJ
Nakil : Nakleden, işittiğini anlatan
Dumur: Helâk. Körelmek.
Ker: Sağır, işitmez.Kudret, kuvvet.
Bukağı: Türk cambazının bir gösterisi (Ayağı ya da saçları ip üzerindeki makaraya bağlayıp kayma becerisi.)
Cevaz : Ruhsat, izin
Mürüvvet: İnsaniyet, mertlik,yiğitlik
Nezaret: Gözetme, gözetim
Dâr : Yer, mekân
Payidar: Saygın,sonsuza kadar yaşayacak olan
***Derinlerde nefret ve kibir var ’Şunu iyi bil ki, bu kibir, ululanma, kendini herkesten üstün görme hâli,öldürücü bir zehirdir.
Ahmaklar, bu zehirli şarabı içerek sarhoş olurlar.’
(c.4, 2746-2747) Mesnevi
Varlıkta her birimiz Eşref-i Mahlukattan
Bedenlere bakınca toprağın kiri yok mu
Gafletten uyanmayı bulamazsın lügattan
Melekler arasında nefretin piri(!) yok mu
Vücudun ihtiyacı taam ile kapanır
Pişmek isteyen ruhsa boşlukları affetmez
Hakka nefis katansa nefretlere abanır
İrade bozulunca akıl ile hükmetmez
Nefretsiz olmaz ki ruh cinayeti işlerken
Akıl fikir firarda insanlıktan çıkarır
Kibirli ağızlarla masumları dişlerken
Gözü dönmüş katiller şeref diye yakarır
’Nefsî’ denen bu nefret, ruhu kızıla boyar
Gerek kalmaz şeytana kendisi iblis kalır
Üstün olmak adına ihtiraslara uyar
Şah olurum sanırken oyununda mat olur
Koca okyanuslarda sevgisizlik ağır yük
Atılan her kulaçta bedel ağır ödenir
Helâk olurken bile nefret öylesi büyük
Eneden başka herkes yokta erisin denir
Sevgi yoksa kalplerde yağmalanır bu dünya
Sevgi yoksa kalplerde boğazlanır insanlık
Nefretle ölmüş ruhu hâlâ diri sanar ya
Muhkem söz karşısında aldanışlar bir anlık
Nedir bu söz, yasa ne? Neden bitti tevâzû
Habib’ in aşkı ile rüzgârı kim estirir
Kibirden yıkananı korumaz mı eûzü
Hile yapan şeytanın dilini de kestirir
Hak yolundan sapanlar başlar kendiyle harbe
Kıskançlık ateşiyle nefretten gelir kibir
Benlik habire yerken darbe üstüne darbe
Ham kalmış ruhu ile oldum sanır ekâbir
İşte ruhların piri(!) kil gibi mütevâzi
Bil ki sevgisiz günler ömre bir zül vesselam
Sevgi ve nefret için kurulunca terazi
Nefretleri ruhlardan söküp atsın Ya Mevlam
Müjgân Akyüz/MAJ
Nefretin piri: iblis
Ruhların piri: Mütevaziliği ile örnek insan Hz. Muhammed
Muhkem: Tefsir edilenlerden daha kuvvetli olan söz. İhtimalli olmayan söz.
Ekâbir: Devlet ricali. Rütbece büyük olanlar
Derinlerde nefret ve kibir var ’Şunu iyi bil ki, bu kibir, ululanma, kendini herkesten üstün görme hâli,öldürücü bir zehirdir.
Ahmaklar, bu zehirli şarabı içerek sarhoş olurlar.’
(c.4, 2746-2747) Mesnevi
Varlıkta her birimiz Eşref-i Mahlukattan
Bedenlere bakınca toprağın kiri yok mu
Gafletten uyanmayı bulamazsın lügattan
Melekler arasında nefretin piri(!) yok mu
Vücudun ihtiyacı taam ile kapanır
Pişmek isteyen ruhsa boşlukları affetmez
Hakka nefis katansa nefretlere abanır
İrade bozulunca akıl ile hükmetmez
Nefretsiz olmaz ki ruh cinayeti işlerken
Akıl fikir firarda insanlıktan çıkarır
Kibirli ağızlarla masumları dişlerken
Gözü dönmüş katiller şeref diye yakarır
’Nefsî’ denen bu nefret, ruhu kızıla boyar
Gerek kalmaz şeytana kendisi iblis kalır
Üstün olmak adına ihtiraslara uyar
Şah olurum sanırken oyununda mat olur
Koca okyanuslarda sevgisizlik ağır yük
Atılan her kulaçta bedel ağır ödenir
Helâk olurken bile nefret öylesi büyük
Eneden başka herkes yokta erisin denir
Sevgi yoksa kalplerde yağmalanır bu dünya
Sevgi yoksa kalplerde boğazlanır insanlık
Nefretle ölmüş ruhu hâlâ diri sanar ya
Muhkem söz karşısında aldanışlar bir anlık
Nedir bu söz, yasa ne? Neden bitti tevâzû
Habib’ in aşkı ile rüzgârı kim estirir
Kibirden yıkananı korumaz mı eûzü
Hile yapan şeytanın dilini de kestirir
Hak yolundan sapanlar başlar kendiyle harbe
Kıskançlık ateşiyle nefretten gelir kibir
Benlik habire yerken darbe üstüne darbe
Ham kalmış ruhu ile oldum sanır ekâbir
İşte ruhların piri(!) kil gibi mütevâzi
Bil ki sevgisiz günler ömre bir zül vesselam
Sevgi ve nefret için kurulunca terazi
Nefretleri ruhlardan söküp atsın Ya Mevlam
Müjgân Akyüz/MAJ
Nefretin piri: iblis
Ruhların piri: Mütevaziliği ile örnek insan Hz. Muhammed
Muhkem: Tefsir edilenlerden daha kuvvetli olan söz. İhtimalli olmayan söz.
Ekâbir: Devlet ricali. Rütbece büyük olanlar
Son düzenleyen şiirkolik; 20 Nisan 2010 17:08
Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi