Arama


fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
20 Nisan 2010       Mesaj #6
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
ırların hazinesi olan BİSMİLLAH ile başlarım. Onun ile o hazineyi keşfederim. Ardından Mahlukatın en hayırlısı dalalet ve yanlışlıkların ortadan kaldırıcısı HZ. MUHAMMED’E (S.A.V) salat ve selam getiririm.

ÖLDÜKTEN SONRA YENİDEN DİRİLİŞ NASIL OLACAK? AHİRET NASIL GELECEK? Sorularının cevaplarını arayacağız bugün beraber inş.

Öncelikle bilindiği gibi “İnsanın öldükten sonra dirilişi iman esaslarından biridir.”

Akıl bu iman esaslarını anlamak için verilmiş bir nimettir.. İnsan AKLINI ve KALBİNİ TATMİN ETMEK İÇİN bazı örnekler isteyebilir.

Nitekim Kur’anı Kerim de (Bakara Süresi 258-260 ayetlerinde) bildirildiği üzere; Hz. İbrahim (A.S.) ÖLÜLERİN NASIL DİRİLECEĞİ hususunda Allah’tan bir delil ister.

Ve bu isteğin itirazdan gelmediğini yalnızca KALBİNİN TATMİNİ İÇİN olduğunu söyler.

Bu yönüyle biz de KALBİMİZİN TATMİNİ İÇİN bazı örnekler isteyebiliriz.

Mesela “TOPRAĞA GİRİP ÇÜRÜYEN BİR İNSAN YENİDEN NASIL DİRİLİR?” sorusu hepimizin aklına gelebilir..

İşte aklımıza yaklaştıracak cevaplardan biri:

Çekirdek toprak altına giriyor ve çürüyor. Ancak O ÇÜRÜME YENİ BİR HAYATIN BAŞLANGICI OLUYOR ONUN İÇİN..

İşte bu çekirdek misalinde olduğu gibi İNSANIN TOPRAĞA DÜŞÜP ÇÜRÜMESİ DE ONUN BİR BAŞKA ALEMDEKİ HAYATININ BAŞLANGICINA işarettir.

Neydi ölüm Hakiki manada? Daha önceki bir çok dersimizde bu açılımları yapmıştık beraber..
ÖLÜM: HAYAT VAZİFELERİNDEN BİR TERHİSTİR BİR PAYDOSTUR BİR MEKAN DEĞİŞTİRMEKTİR VARLIK MERTEBESİNİN DEĞİŞMESİDİR (Bedenli bir varlıktan bedensiz bir varlık boyutuna geçmektir; ÖZ aynı.. YANİ RUH ÖLMEZ..)
EBEDİ BİR HAYATA DAVETTİR SONSUZ BİR HAYATIN BAŞLANGICIDIR..
İşte ÖLÜMÜN TARİFİ BU..
Yeniden dirilme ile ilgili başka izahlar da mevcuttur. Mesela Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur:
“Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: “ÇÜRÜMÜŞ KEMİKLERİ KİM DİRİLTECEK?”

De ki: “ONLARI BİRİNCİ DEFA KİM YARATMIŞSA O DİRİLTECEK. O HER YARATILMIŞI HAKKIYLA BİLEDİR” (YASİN SURESİ 78-79 Ayetler)

İşte bu ayetler YOKTAN; HİÇTEN VAR EDEN BİR ZATIN İKİNCİ KEZ AYNISINI TEKRAR EDECEĞİNİN NE KADAR MANTIKLI ve AKLA UYGUN OLDUĞUNUN izahını yapıyor.

Zaten topraktan gelmiş olan ve yine toprağa dönen bir insanı onu DAHA ÖNCE TOPRAKTAN YARATAN Allah BİR DAHA niye yaratamasın ki!.. Öyle değil mi?

Diğer taraftan şöyle de düşünebiliriz:

Akşam evimizin odasında oturuyoruz.. Derken lambamız patlasa ve karanlıkta kalsak “BİR DAHA BU IŞIĞI KİM YAKACAK LAMBAMIZ BİR DAHA IŞIK VERMEZ”” diye ağlayan çocuğumuza:

“ÜZÜLME YAVRUM AMPULÜ YAKAN –ELEKTRİK- DİYE BİR VARLIK VAR. ŞİMDİ ONA ÇOK GÜZEL BİR AVİZE TAKACAĞIM” dese ve bir ampul yerine 20 ampulü bulunan bir avize taksak aynı elektriğe farklı ampuller takarak odayı anlatabiliriz.

Bunun gibi ELEKTRİĞİMİZ OLAN “RUHUMUZ” ZATEN ÖLMÜYOR

ÖLEN SADECE “AMPULÜMÜZ” OLAN CESEDİN PATLAYIP ÇÜRÜMESİDİR.

YOKTAN YARATAN ALLAH ZATEN SAĞLAM KALAN VE ÖNCEKİNİN AYNISI OLAN “RUHUMUZA” YENİ FAKAT DAHA MÜKEMMEL ve BİR ANDA ÇOK YERDE BULUNABİLEN BİR MÜKEMMEL CESEDİ TAKACAKTIR

Pekiyi… AHİRET NASIL GELECEK?..

Ahiret: “SON SONRA OLAN”“DÜNYADAN SONRAKİ EBEDİ ALEM” “DÜNYADAN SONRAKİ MENZİL” anlamlarına geliyor..

HAYAT YOLCULUĞUMUZDA baba sulbü ana rahmi çocukluk devrelerinden geçerek ergenliğe erdiğimizde önümüze iki ayrı yol açıldı: İNANMAK veya İNANMAMAK..

Bu akışın bir devamı olarak ÖLÜM KABİR MAHŞER ve MİZAN safhalarından sonra kendimizi İKİ SONSUZUN KAVŞAĞINDA BULACAĞIZ: “EBEDİ CENNET ve EBEDİ CEHENNEM..”

Zaman nehrinin sürükleyip götürdüğü bu âciz insan DÜNYADAN SONRA BİR BAŞKA ALEME GİTMEYECEĞİNİ NASIL İDDİA EDEBİLİR!?..

Âhirete inanmadıklarını söyleyenler ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLMEYE AKIL ERDİREMEYENLERDİR... Onların inanmadıkları aslında “DİRİLİŞ” hâdisesidir.

Yoksa AHİRETE İNANMAMAK; ZAMANIN AKIŞINA KARŞI DURMAK ve YARINA İNANMAMAK gibi bir saçmalık olur.

Her insan sekerat denilen “CAN ÇEKİŞME” ameliyesi ile dünyadan sıyrılır elbisesini soyunur. ÖLDÜĞÜ ANDA KENDİSİNİ BİR YENİ ALEMDE BULUR...

BÜYÜK BULUŞMA!...

“Ölüm uykunun kardeşidir” buyruluyor.
“Ölüm uykunun kardeşidir” buyruluyor.
“Bu gecenin sabahı ve şu kışın baharı ne kadar makûl (akla uygun) ve lâzım ve kat’i ise haşrin sabahı da berzahın baharı da o kat’iyettedir” (sözler )

O Ahiret hayatının bize kadar uzanan ışıltıları işaretleri bize daima el ediyorlar.

Ama önemli olan ORAYA VARMADAN ORASINI KABULLENMEK; İLK AĞARTILARINDA GÜNEŞİ SEYREDEBİLMEKTİR...

GÜNEŞ DOĞDUKTAN SONRA ARTIK ONU KABULLENMENİN BİR DEĞERİ Mİ KALIR?.. O ARTIK APAÇIK IŞIK PARMAKLARIYLA KENDİNİ GÖSTERMEKTEDİR ZATEN…

O güneşin BİR NURU da kendi ruh dünyamızda parıldar : EBEDİ YAŞAMAK ARZUSU!..

Hangimiz kabullenebiliriz YOKLUĞU? Bırakın yokluğu ölümü bir yakınlaştıramıyoruz kendimize..

Bediüzzaman bu ölümsüzlük arzusunun AHİRETİN VARLIĞINA AYRI BİR DELİL OLDUĞUNU şu harika vecizeyle ifade buyurur: “EĞER VERMEK İSTEMESEYDİ İSTEMEK VERMEZDİ.”

Evet bizi yaratan zât şu âlemi seyretmemizi istemeseydi ana rahminde bize GÖZ TAKAR MIYDI?.

Bu güzelim sesleri işittirmek dilemeseydi bize KULAK VERİR MİYDİ?

İşte AHİRETİN VARLIĞINA EN BÜYÜK BİR DELİL İNSANIN RUHUNA KONULAN BU “EBEDİ YAŞAMAK” ARZUSUDUR..

Bazı insanlar ise : “ALLAH’IN SANA VERDİĞİ ŞEYLERDE AHİRET YURDUNU GÖZET. DÜNYADAN DA NASİBİNİ UNUTMA” (kasas sûresi77) Âyet-i kerimesindeki İLAHİ EMRİN

İLK ŞIKKINI TAMAMEN İHMAL EDEREK BÜTÜN ENERJİLERİNİ “DÜNYA HAYATI” İÇİN HARCARLAR..

Dünya; “DENİ” “AŞAĞI” mânâsına geliyor.

Bütün ömrü boyunca AŞAĞI OLANI isteyen AŞAĞILIĞA (Dünyalığa) ALIŞAN alışan AŞAĞI İŞLER PEŞİNDE KOŞAN İNSAN ARTIK AHİRET YURDUNU GÖZETEMEZ OLUR..

YÜKSEK İDEALLER ULVÎ SIFATLAR GÜZEL AHLAKLAR ONUN RUHUNDA GİTGİDE SİLİNİR..

Bir de bunun zıddı var tabii..

İNSAN İMANDA TERAKKİ ETTİKÇE İMANI KUVVETLENDİKÇE RABBİNE KAVUŞMAYA DAHA FAZLA İŞTİYAK GÖSTERİR..

AHİRETE “BOL SERMAYE” GÖNDERDİKÇE ORAYA KAVUŞMAYI DAHA ÇOK İSTEMEYE BAŞLAR.

İstikbalini düşünen ve ileride kavuşacağı mevkileri dikkate alan çalışkan bir öğrencinin artık okulun bahçesine sınıfına kantinine sırasına rağbet etmemesi gibi onun kalbinde de dünya sevgisi gitgide azalır.

Çünkü ÖYLE veya BÖYLE ORAYA Gİ-Dİ-LE-CEK!...

BOZULMAMIŞ HİÇ BİR AKIL hayatın bu dünyada başlayıp yine bu dünyada biteceğine ihtimal veremez.

Bedenindeki milyarlarca hücrenin etrafındaki milyonlarca çeşit canlının ve nihayet semayı şenlendiren o sonsuz yıldızların SADECE ŞU KISACIK DÜNYA HAYATININ BAŞINI BEKLEDİKLERİNE HİÇBİR AKIL “EVET” DİYEMEZ!!!.

“ONLAR KENDİ KENDİLERİNE DÜŞÜNMEDİLER Mİ Kİ ALLAH GÖKLERİ ve YERİ ve ONLARIN ARASINDA BULUNANLARI ANCAK HAK OLARAK ve MUAYYEN BİR SÜRE İÇİN YARATTI. İNSANLARIN BİRÇOĞU RABLERİNE KAVUŞMAYI GERÇEKTEN İNKAR EDİCİDİRLER” (RUM SURESİ

Mi’ractan sonra şanlı peygamberimiz (a.s.m.) AHİRET ALEMİNİ ashabına şöyle anlatmıştı:

“NE GÖZLER GÖRMÜŞ NE KULAKLAR İŞİTMİŞ ve NE DE İNSANIN KALBİNE HATIRINA GELMİŞTİR.”

Cennet bundan daha iyi anlatılamaz. Çünkü bu tarif CENNETİ GÖRENİN TARİFİDİR...

Bediüzzaman’ın: “Bize gösterdiğin numunelerin gölgelerin asıllarını membalarını göster” duasını şöyle anlayamaz mıyız?

Dünya ancak SURETLER ve GÖLGELER ALEMİ..

İnsanın fotoğrafı kendisinden ne kadar geri ise cennetteki hâli de bu dünyadakinden o kadar ileri.

“AĞACI SÖZ DİNLEYEN” cennetin “İNSANI LAF ANLAMAYAN” bu dünyadan ne kadar ileri olduğu az çok hissediliyor.

Kaldı ki akıl da “BUNUN BÖYLE OLMASI LAZIM” diyor.

Bir sohbet ne kadar tatlı olursa olsun birkaç saat sürdü mü zihin yorulmaya dikkat dağılmaya başlıyor. Demek ki BU BEYİNLE CENNETE GİDİLMEZ. Bize dinledikçe hazzı artanyorulmak nedir bilmeyen usanmayı tanımayan bir BEYİN lâzım...

İnsan birkaç kilometre yürüdü mü birkaç saat dinlenme ihtiyacı duyuyor ve söyleniyor kendi kendine: Nasip olur da cennete gidersem bu ayaklarla gitmemeliyim. BANA O SONSUZ ALEMDE “YORULMAYAN AYAK” GEREK...

Otobüs taksi uçak bunlar bizi zamanla yarıştıran arzumuza aaa elden kavuşmamıza yardım eden vasıtalar.

Bu dünya âhirete nispeten GÖLGE makamında kalacağına göre oradaki SÜR’AT DE bunların hiçbiriyle kıyaslanacak gibi olmasa gerek.

Orada madde zamanın üstüne çıkacak. Gemi deryayı yutacak. Uzak yakın farkı kalkacak ortadan. İNSAN DİLEDİĞİ MAKAMDA ÂNINDA BULUNACAK. DAHA İLERİSİ; İNSAN BİR AN DA BİR ÇOK YERLERDE BULUNABİLECEK...

ORASI “ASILLAR ALEMİ”

Bu dünyada GÖRMEDEN olarak inandığımız iman hakikatlerini orada göreceğiz...

Şu anda peygamberlerle (a.s.) görüşmemiz ancak hayâlen olabiliyor; gölgeden ileri geçemiyor. Orada bütün muazzez zatlar ile bizzat görüşeceğiz. Mazhar olacağımız bu şerefler silsilesi “rü’yetullah” (ALLAHIMIZIN KUDSÎ GÜZELLİĞİNİ SEYRETMEK) ile en ileri seviyesine ulaşacak...

· Yürümenin ardında yorgunluğun saklandığı

· Tebessümlerin riyaya gösterişe büründüğü

· Yemenin doyma ile sınırlandığı
· Elemlerle sevinçlerin gece ile gündüz gibi birbirini durmadan kovaladığı;

BU SURETLER ALEMİNE ALDANMAYANLARİ ASIL’A KAVUŞACAKLAR. GERÇEK SAADETİ ORADA BULACAKLAR

“Allah’a karşı hüsn-ü zan (güzel zannetmek rahmetine sığınmak) ibadettir” hadis-i şerifinden güç alarak rabbimizin lütfuna güvenerek hep cennetten söz ettik.

CEHENNEM DE ASILLAR ALEMİNDEN BİR BAŞKA KÖŞE..

Elemin ıstırabın pişmanlığın hüznünAH’ın EYVAH’ın da “ASLI” orada orada.. Buradakiler onlara göre GÖLGE ve RESİM kabilinden. ONLARDAN O KADAR ZAYIF O KADAR GERİ…

ELBETTE BÖYLE BİR AZABA EBEDİYEN MAHKUM OLACAK BİR İNSAN DA BU DÜNYAKİNDEN FARKLI BİR YARATILIŞA SAHİP OLMALI.. NİTEKİM ÖYLE DE...

CEHENNEM ATEŞİNDEN YANIP KAVRULAN BİR ÂSİNİN BEDENİ ÂNINDA YENİDEN YERİNE GELECEK ve AZAP BÖYLECE “ARALIKSIZ” SÜRÜP GİDECEK..

Âhiret için “KUDRET ALEMİ” tabiri kullanılıyor. ORADA HERŞEY “ZAMANSIZ ÂNINDA” MEYDANA GELECEK. Ama kudretin bu zamansız tasarrufu da yine hikmet üzere yürüyecek. Cennet ve cehennem mizandan sonra.

O halde BU AHİRET ALEMİNDEKİ BÜTÜN İCRAATLAR ÖLÇÜLÜ ve MİZANLI OLACAK. MİZANDA ZERRE KADAR HAYIR DA ZERRE KADAR ŞER DE TARTILDIĞI GİBİ CENNETTEKİ HAZLEZZEET DE; CEHENNEMDEKİ AZAP DA ÇOK İNCE BİR ADALETLE TAKSİM EDİLECEK.

HERKES SEVABINCA LEZZET ve GÜNAHINCA ELEM ÇEKECEK...

Yavaş yavaş olan bir şey hızla da olur. Kademe kademe meydana gelen bir anda da vücut bulabilir. Kanunu koyan kaldırabilir veya değiştirebilir.

Hayâlimiz dünyanın öte ucuna BİR ANDA gidiyor ayaklarımız ise seyrini ADIM ADIM yürütüyor.

AHİRETTE AYAKLARIMIZA “HAYAL KANUNU” UYGUNLANSA BUNA KİM MANİ OLABİLİR Kİ?. NİTEKİM ÖYLE DE OLACAK..

Kaldı ki YAVAŞ GİTMEMİZ DE ALLAHIN KUDRETİYLE HIZLI GİTMEMİZ DE.. BİZİM İŞİN İÇİNDE NEYİMİZ VAR?..

Dersimizi güldürürken düşündüren bir HATIRDA ile noktalamak istiyoruz

“ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLME”

Necmi İlgen bey anlatıyor:

“Üniversiteli gençlerle sohbet ediyorduk.İçlerinden bir genç dedi ki; “BEN ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLMEYE İNANMIYORUM””

“Neden inanmıyorsun kardeşim?” dedim.

Dedi ki; “Ben öldükten sonra zaten toprağa gireceğim. Benim atomlarım nötron ve protonlarım elektron ve moleküllerim dağılıp toprağın nötron proton ve elektronlarına karışacak.
Ben artık toprakla bütünleşmiş olucam.. Zamanla benim atomlarımdan meydana gelen topraktan otlar çıkacak o otu bir inek yiyecek geçeçek. Ben inekleşecem. Koyun yiyecekkoyunlaşacam. Değişik şeyler olucam. TEKRAR BEN NASIL İNSAN OLUCAM?”

“Doğru Şinasi” dedim. “Söylediklerinin hepsi doğru Şinasiciğim.”

Ve devam ettim: “SEN KAÇ YAŞINDASIN?”

“Yirmi beş yaşındayım” dedi.

Dedim ki; “YİRMİ ALTI SENE EVVEL NERDEYDİN?”

Şinasi uyanık bir çocuktu hemen hesap yaptı; 9 ay anne karnında kaldığına göre üç aylık bir boşluk vardı:“YOKTUM” dedi.

“Vardın Şinasiciğim” dedim. “VARDIN DA VARLIĞINDAN HABERİN YOKTU.”

Merakla “NASIL YANİ?” dedi.

Dedim ki:“Sen bir Ispanaktın. Sen bir keçiydin bir koyundun.

Baban olacak adam ıspanak yemeğini yedi. Keçinin kızarmasını koyunun köftesini ineğin pirzolasını yedi. Babanın damarlarında sperm oldun. Sonra annene intikal ettin.

Annen hoşaf içti. Börek köfte yedi. KAYSERİ’den gelen pastırmayı ALMANYA’dan gelen çikolatayı SİMAV’dan gelen fasulyeyi yedi. Annenin karnında güzel bir ŞİNASİLEŞTİN...

HABERİN OLDU MU SİNAŞİLEŞİRKEN?”

“HAYIR OLMADI” dedi.

“Şinasiciğim senin atomların nötron ve protonların değişik yerlerdeydi. HEPSİ GELDİ BİR ARAYA ŞİNASİ OLDUN..

YİNE CENAB-I ALLAH DAĞITIR ONLARI; GÜNÜ GELDİĞİ ZAMAN YİNE TOPLAR GÜZEL BİR ŞİNASİ OLARAK YAPAR CENNETİNE KOYAR.” dedim.

“GERÇEKTEN DE” dedi Şinasi “BU YANITINIZ BANA KANIT VERDİ”

Şinasi bu konuşmadan sonra İMAN HAKİKATLERİNİ okumaya anlamaya ve hayatına yansıtmaya başladı Elhamdülillah.. ve gerçekten CENNETİN BİR YOLCUSU oldu..

"Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin." (Bakara Sûresi 2:32.)

"Duâları ise şu sözlerle sona erer: 'Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü şükür ve minnet Âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur." (Yûnus Sûresi 10:10.)

EY RABBİMİZ!.. BİZLERİ; NEFİS ve ŞEYTANIN ŞERRİNDEN ve KABİR AZABINDAN ve CEHENNEM ATEŞİNDEN MUHAFAZA EYLE ve CENNETÜ’L-FİRDEVSTE MES’UD KIL!.... AMİN AMİN AMİN

“Asra yemin olsun ki insanlar mutlaka ziyandadır.. Ancak; iman edip iyi işler yapanlar birbirlerine hep hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna..” (ASR SURESİ)