Arama

Osmanlı Şehzadeleri - Tek Mesaj #2

YesilBoncuk - avatarı
YesilBoncuk
Ziyaretçi
29 Nisan 2010       Mesaj #2
YesilBoncuk - avatarı
Ziyaretçi
Osmanlı'da Şehzadeler

Valide2BSultan2Bile2BC59Eehzade


Şehzade Farsça bir kelime olup hükümdar oğlu yani prens demektir. Şehzadelere bundan başka Emir,Paşa,Çelebi,Sultan gibi ünvanlarda verilmiştir.

Osmanlı Şehzadeleri denince bir hükümdarın yerine geçmesi muhtemel taht adayı anlaşılır ki bu uzunca bir süre hükümdarın oğullarından birisidir.Zira Osmanlılar daha Osman Gazi zamanında , onun amcası Dündar Beyi ekarte ederek aşiretin başına geçmesiyle kardeşlerin değil oğulların tahta çıkması ile ilgili bir tavır sergilemiş oldular.Böylece Türk devlet geleneğinde mevcut bulunan kardeşlerinde tahta çıkabilme hakkı tahtın taliplerinin sayısını azaltmak amacıyla olsa gerek ,görmezden gelindi.
1.Ahmed le birlikte bilindiği gibi tahta hanedanın en yaşlı üyesi geçer kaidesi (Ekber ve Erşed) getirilmiş ,böylece kardeşlere yeniden tahta çıkabilme hakkı tanınmıştır.Böylce tahtın babadan oğula geçmesi kaideside ortadan kaldırılmıştır.Bu durumun ,taht kavgalarını önlemek gibi olumlu etkisinesine rağmen ,’’Kafes Usulü’’ denilen şehzadelerin hapis hayatı yaşamaya başlamaları ve bunun olumsuz sonuçlarını ortaya çıkarmakla birlikte devletin yıkılışında çok önemli bir etken olduğu da açıktır.Sultan I.Ahmed 1603'te tahta çıktığında, çocuğu olmadığı için kardeşi Şehzade Mustafa'yı öldürtmedi. Oğulları olduktan sonra da devlet adamları, padişahın kardeşini öldürmesine izin vermediler. Bu tarihten sonra, yaklaşık iki yüz yıldır uygulanan şahzade infazları son buldu ve hanedanın bütün üyeleri Topkapı Sarayı'nda denetim altında yaşadılar.Böylece ne yazık ki ,daha önceki devirlerde sancaklarda görev alarak ,lala denilen görevlilerin rehberliğinde son derece iyi yetişip ,yönetim alanında da sancaklarda staj yapan,deneyim kazanan şehzadelerin yerini, tam tersine tecrübesiz ,daha zayıf eğitimli ve beceriksiz,üstelik uzun kafes hayatı nedeniyle asabi ,bunalımlı,psikolojisi bozuk, silik kişilikli şehzadeler ve dolayısıyla padişahlar almıştır.Kafes Usulü, tahta çıkmaya aday şehzadelerin devamlı göz önünde bulundurulması ve kontrol altında tutulması ihtiyacından doğmuştur.Kafesteki şehzadelerin evlenmeleri ve eşleriyle birlikte olmalarına karışılmaması ,değerli alim ve hocalardan ders almaları sağlanmasına rağmen odalarından dışarı çıkmaları,çocuk sahibi olmaları ve sakal bırakmaları yasaktı. Sakal, padişahlığın sembolü olarak görüldüğünden ancak tahta çıkan şehzade "irsal-i lihye" adı verilen bir törenle sakal bırakırdı.IV. Mehmed döneminde, 1653'te hanedanın diğer erkek üyeleri Topkapı Sarayı'nda, Harem'e bitişik olan "şimşirlik" denilen yerde yaşamlarını sürdürürlerdi.

Bina 12 odadan meydana geliyordu. Binada Şehzadelerin rahatı için her türlü kolaylık vardı. Ancak yüksek duvarlarla ve şimşir ağaçlarıyla çevriliydi. "Şehzadegân Dairesi" olarak yaptırılan bina adını çevresindeki ağaçlardan almıştı. Binanın çift taraflı demirlerle kilitlenen iki kapısı vardı. Kapıların hem önünde hem de arkasında zenci hadım ağalar gece günüdüz nöbet tutarlardı.

Şimşirlik binasını 1756'da gören Fransız tüccar Jean Claude Flachat, binanın sağlam bir kaleye benzediğini söyler.



Burada durup şehzadelerin eğitimi ve ’’ Sancağa Çıkma ‘’usülü hakkında biraz daha ayrıntılı bilgi vermek gerek…Sancağa gönderilme yaşı olarak 15 yaş gerektiği belirtilse de daha küçük yaşlarda sancaklara gönderilen şehzadeler bulunmaktadır.
Sancağa çıkma vaktine kadar şehzadelerin devrin en iyi hoca ve alimlerinden dersler almaları sağlanır ,kendileri çok iyi bir eğitime taabi tutulurlardı.Bundan başka iç oğlanları ile beraber son derece sıkı şekilde savaş ve dövüş sanatları ,binicilik,atış gibi fiziksel eğitimleri vardı.Saray içinde bu işleri düzenleyen Şehzade Okulu bulunmaktaydı. Şehzadeler, yabancı dil olarak Arapça ve Farsça'yı mutlaka öğrenirlerdi.
Şehzadelerin gönderildikleri sancaklar incelendiğinde bir gerçek göze çarpar.Şehzadeler hiçbir zaman rast gele yerlere atanmış değildirler.Atandıkları yerler özenle seçilmiş dönemlere göre değişken bölgelerdir.Biz sancak olarak Amasya ve Manisa yı biliriz. Bu bir çok Osmanlı padişahının buralarda sancak beyliği yaparak tahta çıkmasındadır.Ancak şehzadelerin gönderildikleri sancaklar bunlardan ibaret değildir ve bilindiği gibi çok sayıda şehzade vardır. Kânuni döneminde Şehzade Bayezid'in isyan etmesinden sonra, sancaklara sadece "veliaht şehzade" olan oğlu gönderildi. Veliaht şehzadeler sancak valiliği yaparken; diğer şehzadeler Topkapı Sarayı'nda denetim altında yaşarlardı. Veliaht şehzade tahta çıktıktan ve bir varisi olduktan sonra, devletin bekâsı için diğer şehzadelerin hayatlarına son verilirdi.
1.Selim’e kadar Amasya şehzade sancağı olarak önde gelirdi. 1.Bayezid, 1.Mehmed, 2.Murad, 2.Bayezid burada yetişmiştir.2.Murad dan sonra Manisa ön plana çıkmış ve ilk olarak 1. Bayezid’in şehzadeleri Ertuğrul ve Süleyman, sonra ise kural olarak 1.Süleyman,2.Selim,3.Murad ve 3.Mehmed buradan yetişmiştir. 2.Mehmed’in durumu ise daha farklıdır.O , hem Amasya da hem Manisa da sancakbeyliği yapmıştır.
Amasya yerine Manisa’nın ön plana çıkmasında ise İstanbul’a yakınlık uzaklık durumunun göz önünde bulundurulduğu açıktır.
Bundan başka Osmanlı ya şehzade yetiştiren başlıca sancaklar şunlardır. Antalya, Trabzon, Konya , Niğde ,Sinop, Teke,Tokat ,Karaman, Karasi ,Kastamonu ,Kefe,Balıkesir, Aydın, Akşehir ,Çankırı ,Çorum ,Hamideli ,Kocaeli ,Isparta.
Şehzadelere sancak olacak şehrin önemli kültür, ticaret ve bilim merkezi olan yerler olması gerekmekteydi.Şehzadeler istedikleri sancakta görev yapamazlardı.Gidecekleri sancaklar devrin ve devletin durumuna göre tespit ediliridi.
Kuruluş Devrinde özellikle uc bölgelere atamalar yapıldığı görülür.Bunun nedeni bu bölgelerin Türkleşmesini sağlamak ve otoriteyi sıkı tutmaktır.2.Murad dan sonra ise özellikle atamaların yeni ele geçen Anadolu Beyliklerinin eski beylik merkezlerine yapıldığı görülür.Bunda da yeni ele geçen bölgelerin halkı ile hanedanı kaynaştırmak ve otoriteyi sağlamak ve hanedana itaat duygusunu geliştirmek kaygısı sezilmektedir.
Saruhan sancağının ön plana çıkmasında ise Cüneyd Bey ve Torlak Kemal olaylarının yaşandığı bölge olmasının ortaya çıkardığı tereddüt rol oynamış olabilir.
Sancaklarda görev alan şehzadelerin yetkilerine baktığımızda 2 dönemle karşılaşırız.Selim den önce ve Selim den sonra…

Peki nedir Yavuz la ilgili ve sancak beyi şehzadelerin yetkilerini bu kadar etkileyen olay?Elbette Yavuz Sultan Selim’in babası Bayezid’i şehzade iken isyan ederek Yeniçerilerin desteği ile tahttan indirmesidir.Selim öncesinde, yetkileri daha geniş ve sadece yaptıkları işleri merkeze haber vermekten ibaret olan şehzadelerin yetkilerinin çoğu ellerinden alınmış ve Selim den sonra yapacakları her iş için merkezden izin alma zorunluluğu getirilmiştir.Böylece bu tecrübeden sonra Osmanlı Devleti şehzadelere bir nevi fren mekanizması takmıştır.Merkezden yazılan yazılarda, şehzade değil, lala muhatap alınırdı.
3. Mehmed döneminde şehzadelerin sancağa gönderilmeleri geleneği sona ermişti; ama veliaht şehzadeye sancak tevcih edilmeye de devam ediliyordu. Hanedanın en büyük şehzadesi kâğıt üzerinde de olsa bir sancak yöneticiliğine tayin edilirdi. Ancak sancağa şehzadenin yerine vekili olarak bir devlet adamı, "mütesellim" adıyla gönderilirdi.Sultan İbrahim'in oğlu Şehzade Mehmed'e, dört yaşındayken Manisa sancağı tevcih edilmiştir. IV. Mehmed'den itibaren kâğıt üzeri sancak tevcihi uygulaması da sona erer.
Sancağa çıkan şehzadelerin İstanbul dakine benzer divan’ları bulunur ve yanlarına merkezden görevlendirilen başta ‘’lala’’ olmak üzere görevli kişiler verilirdi. ( Maiyetlerinde yaklaşık 400-500 kişi bulunması olağan bir durumdu.) Lala’lık müessesesi Selçuklularda Atabeylik sisteminin bir devamıdır.Bir devlet adamının Lala olabilmesi için gün görmüş geçirmiş,dürüst,devlete çok uzun yıllar başarıyla hizmet etmiş ,bilgili bir kimse olması gerekmektedir ki bu bilgi ve tecrübelerini geleceğin padişahına aktarsın.Şu var ki Selçuklularda Atabeylerin yetkileri Lala lara oranla çok daha fazladır.Hatta emirlerinde asker bulundurma yetkileri vardır.Fakat Selçukluların son zamanlarında Atabeylerin devletten ayrılarak bağımsız hale gelmeleri nedeniyle Osmanlılar Lala ların yetkilerinde epey bi kısıtlama yapmışlardır. Şehzadelerin davranışlarından lalalar sorumlu tutulurdu. Lala aynı zamanda şehzadenin, padişah otoritesine karşı herhangi bir faaliyete girmesini engellemekle de yükümlüydü.