BÜROKRASi ÇILDIRTTI!
Gülben Ergen’e bayılanlar da var, onu sahte bulanlar da. Hangi gruptan olursanız olun kabul etmelisiniz ki, çok yol kat etti. Onaylanmak, sevilmek, alkışlanmak bir elbise ona göre. Ama bu elbiseyle yatıp kalkmak ayarları bozuyor diyor
Assolistlikten sıyrılıp bulunduğunuz noktaya gelmeniz nasıl oldu?
Hiç assolist olmadım, olmak için de çabalamadım. Adımın neonların en tepesinde yazması hayallerini kurmadığım için büyük fayda gördüm.
‘Çocuklar Gülsün Diye’ projesi nasıl başladı?
Bilge Köyü’nde yaşananlardan çok etkilendiğim için Hürriyet’ten beni 50 bin liralık alışveriş yapıp oraya götürmelerini istedim. Yaptığımız yardımın çok geçici olduğunu fark ettim ve oraya bir şey dikme ihtiyacı hissettim. Feride Edige ve Elvan Oktar’la çalışmaya başladık. 20 yılda sahip olduğum bir ismim var, özelikle son beş yıldır koruma altına aldığım. Yanlış bir iş yapma şansım artık yok.
Bu tarz projeleri destekleyen de oluyor, şov yapıyorlar diyen de.
Yolumda yürümem için bunların hiçbirini dinlememem gerekiyor. Ne inancımı, ne hevesimi kırarım. Ben bir çatı oluşturdum ve bir gönüllüler ekibi oluşturdum. Bu kadar gönüllünün bir araya geldiği bir kampanyayı kimse yıkamaz ve bozamaz.
Bürokratik engellere takıldınız mı?
Yolları kapattılar, her şeye olmaz dediler, hiçbir şeye izin vermediler, üç günlük şeyi 15 günde yaptılar. Kağıtları havaya fırlatıp bu ülkede yardım etmemeliyim dedim. İsyan ettim. Sonra Nimet Çubukçu bizi cesaretlendiren bir törenle projemizi onayladı.
Para toplamak zor oluyor mu?
Annem deliler hiçbir şeyden korkmaz der. Ben böyle bir kampanya için para istemekten gurur duyarım. Korkmam, çekinmem. Zaten görmeden duyarsız kalana bir şey demiyorum. Suçlamam ama şaşırırım.
Siirt’teki çocuk olaylarıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Kahroluyorum, üzülüyorum, felaket diyorum ve okul öncesi eğitim diyorum bastıra bastıra. Ne ekersen onu biçersin işte.
Mazhar Alanson’un Twitter’de Siirt ile ilgili yazdıklarını nasıl karşıladınız?
Mizahın her rengi tüm hoşgörümle kabulüm ama içinde çocuk, bebek, tecavüz kelimeleri geçen hiçbir konuda mizahı ben de kaldıramam.
Gelen bütün e-postaları cevaplıyor musunuz?
Twitter ve Facebook’ta gelen mesajların yüzde 70’ini cevaplıyorum. Yüzünüzü görmedikleri için çok gerçek oluyor. Heyecan ya da iltifat zorunluluğu olmuyor, doğru eleştiriler yapıyorlar. İnsanların her şeyi çatır çatır söylemelerini seviyorum.
Ünlülerde sevilmek ve onaylanmak isteği hep var mıdır?
Bütün çaba daha çok sevilmek için. Onaylanmak, daha çok sevilmek, alkışlanmak bir elbise. Gece bununla yatılmıyor. Bununla yatarsam, bununla kalkarsam ayarlar bozuluyor. Bunu giydiğin zaman var, giymediğin zaman var. Çocuklarımla oynarken eşek oluyorum, tepeme çıkıyorlar, yuvarlanıyoruz. Şöhret, onaylanma isteği şıkır şıkır bir elbise. Bunu gerektiği yerlerde giyiyorum. Ama o elbisesiz de yaşadığım anlar çok fazla.
Son beş yılda ne değişti?
Daha bilinçli, daha dikkatli, daha seçici oldum. Artık kendimi daha iyi ifade edebiliyorum. Magazinin beni konumlandırdığı yerden sıyrılmak ama kaybetmemek ve üzerinde barındırmak kolay değil.
Enerji fazlanızdan etrafınızdakiler yorulmuyor mu?
Etrafımdakiler benim bu deli enerjimden, çalışkanlığımdan, üretkenliğimden iyi enerji almayı yeğlerlerse kucaklarım onları ama bu enerji fazla geliyorsa, yapılacak bir şey yok, ben böyleyim. Mesela Mustafa çok rahattır. Akşam eve geldiğinde karı koca sohbeti vardır ya, bizde çok komiktir. Ben hiç susmam, durmadan anlatırım. O iki cümleyle sakin sakin kendini özetler.
Tam bu sırada Gülben Ergen’in telefonu çalıyor. Arayan Mustafa Erdoğan. ‘Atlas’ın nesi bana benziyor?’ diye soruyor Gülben Ergen. Mustafa Erdoğan’ın cevabı: “Güleryüzü.” “Benim enerjim seni yoruyor mu?” diye devam ediyor Gülben Ergen. Mustafa Erdoğan’dan cevap: “Senin coşkun ve enerjin bana da geçiyor.” Ne kadar güzel, kocanızın hala böyle şeyler söylemesi diyorum. Gülben Ergen gülerek cevap veriyor: “Söylesin tabii canım.”
