Hicrani baba 1907 doğumlu olup 27.12.1969 tarihinde vefat etmiştir
Yunus Emre ve Pir Sultan´ın derlemelerinin ticari sunumlar hariç ilk kez ünlü bir halk aşığı ve yakın dönem ozanı için böyle görkemli bir kitap basıldığını belirterek başlamakta yarar var. Büyük boy, lüks mukavva kapaklı, 935 sayfalık birinci hamura basılmış enfes bir eser layık görülmüş Bayburtlu Hicraniye ki bundan sonra yaşayan tüm ozanları imrendirecek kusursuz bir kitap işçiliği....
Şirinsiz Ferhat, Leylasız Mecnun olarak tanımlanan Hicrani Baba, 1908- 1979 yılları arasında yaşamış ve aşıklık geleneğinin ihtişamlı günlerine tanıklık etmiş en son halk ozanlarındandır. Özellikle dini bilgisinin derinliği nedeniyle tasavvufi şiirleriyle büyük ün kazanmıştırç
Bayburt’un Çamlıkoz (Ahpunus) Köyü’nde doğmuştur. 1956 yılında Bayburt’a gelip Önce Veysel Mahallesi’ne, daha sonrada Tuzcuzade Mahallesi’ne yerlesmistir. Soyadı Tastan olan Hicrani , hayatının sonuna kadar yokluklar içinde mücadele etmiştir. Hicrani’nin şiirlerini okuduğumuzda onun güçlü bir şair olduğunu görürüz, özellikle tasavvuf konularını kapsayan şiirleri daha da başarılıdır. 1921 yılından itibaren şiir yazmaya başlayan Hicrani şiirlerinde bütün edebi sanatları denemiştir.
Eserde Hicrani´nin hayatı ve yaşadığı şartlardan sonra etkilendiği şairler, manevi mimarlar, çağdaşı olan şairler ile Hicrani´nin etkilediği şairler açıklanıyor.
Eseri derleyen ve ünlü Halk Aşığının dilden dilden dolaşan 750´yi aşkın şiir ve deyişinin yanı sıra 20´ye yakın atışmasını derleyip kayda geçirerek yayınlanmasına vesile olan Tacettin Kayaoğlu ve Mahmut Kırtan eserin önsözünde ´Bayburtlu Hicrani´ yirmi yıllık bir çalışmanın ürünüdür. Köy köy, kasaba kasaba dolaşılarak; mısra mısra, beyit beyit, kıta kıta derlenen bu kitapla, hemşehrileri ve sevenleri olarak Hicrânî’ye bir vefa borcu ödenilmeye çalışılmıştır´ diyerek kitabın ne büyük zahmet ve özveri ile hazırlandığına dikkat çekiyorlar.
Yazarlar bütün bu zahmetler sonrası ortaya çıkan gösterişli eserin eksiği olabileceğinden korkup, elinde Hicrani Baba´nın esere girmeyen şiir, koşma veya deyişi olanların kendileri ile irtibat kurmasını istiyor ve diyorlar ki ´Biliyor ve inanıyoruz ki; Hicrânî’nin bütün şiirleri değil bu kitaba, ciltlere sığmaz. Çünkü, Hicrânî bade içip aşka düştükten sonra hayatı boyunca irticalen hep şiir söylemiştir. Konuşurken de hep şiir konuşmuştur. Oğlu Veysel Taştan’ın; ´Babam bazen coştuğunda oturur hiç durmadan saatlerce şiir söylerdi´ ifadeleri, düşüncülerimizi doğrular niteliktedir.´...
Kitapta Hicrani´nin şiirleri önce mekanı, yer, ve varsa öyküsü belirtilerek veriliyor ve şiirde geçen ve artık pek kullanılmayan eski kelimeler de şiirin altında tek tek bugünkü Türkçe karşılıkları ile okuyucuya sunuluyor.
Şiirlerin sunuş planından üç örnek
Bir mektup yazalım garip sıladan
Yine geldi bahar, yazı sılanın
Gönül bahçesinin çâr bucağında
Yine hasret düştü, göze evlâdım.
Türk yavrusu olan sever vatanı
Ceddimiz bu yolda döktü al kanı
Ordu kahramanı vatan aslanı
Büyütüp besledim sizi evladım.
Kavrala kabzanı gözle yurdunu
Şereflendir sancağını ordunu
Tarihler yazmıştır İslâm dinini
Bozulmaz bu kalem yazı evlâdım
Savaşır devletler çıkıyor canlar
İlikten damardan sızılır kanlar
Bu gedâ Hicranı bir nâme yollar
Allah esirgesin sizi evladım.
Çâr: Dört.
Sıla: Memleketine gitme, akrabasına ulaşma.
Kavrala: ´Kavra´, ´sağlam tut´ manâsında (yöresel söyleyiş).
Birkaç sualim var hele yaz kâtip
Alimler cevabın verebülür mi?
On yedi nakkaşlı bir miftah gördüm
Açıp o makamı görebülür mi?
Bir bâb gördüm sekiz bâbdan içerde
Orda mevcut etmiş cevherde dürde
Arş-ı muallâda bir melek perde
Bir bakışta gözler görebülür mi?
Öyle bir mekâna eyledim nazar
Cennet Cehennemi eyledi karar
Cümlesi mevcuttur dört yanı hisar
Kimse bu bahçeye girebülür mi?
´Eiestü´ bezminden bizlere geldi
O ne evrak idi kimlere verdi
O nedir ki o bahçede gizlendi
Her âşık bu sırra erebülür mi?
Yüz on dört kapıdır birdir miftâhı
Hangi melektedür gönül penâhı
Kim ne bülür nedir Hicran günâhı
Amel defterini görebülür mi?
Arş-ı muallâ: Göğün en yüksek katı.
Mifteh: Açan âlet. Anahtar.
Dür: İnci, inci tanesi.
Elestû bezmi: Cenabı Hak. ruhları yarattığında; ´Ben sizin Rabbinız değil miyim?´ mealinde: ´Eiestü bi-Rabbiküm´ diye sorar. Ruhlar da; ´Belâ´ (Evet sen bizim Rabbimizsin) diye cevap vermeleri ânına ´Elest bezmi (meclisi)´ veya ´Bezm-i elesî´ tâbir edilir.
Penâh: Sığınma, sığınacak yer, mefce.
Birinci Kolordu Yedinci Alay
İkinci taburun neferiyem ben.
´İnnâ fetahnâ´yı yazmış imlâya
´Ve´z-zuhâ´ hücceti abdalıyım ben.
Çok yanar oldum aşk sevdasında
Dilber içinde yâr iddiasında
Pirler serdarının pâyendesinde
Yelkensiz geminin kaptanıyam ben.
Hicrânî ´Hû!´ dedi aşk ocağında
İbrişim halının hamur çağında
İrşadsız bir kalbin kem bucağında
Bir yanmış vücûdun damanyam ben.
Kem: Kötü Ayan bozuk.
İnna fetahna: Fetih süresinin girşinden.Kur´ân´f Kerîm´in 48. süresidir. 29 âyettir. ‘Biz açtık’ anlamına gelir.
Ve’z-zuha: “ed Duha” suresi. 93, sûre, 11 âyettir. ´Kuşluk vaktine {yemin olsun) manâsna´;
Hüccet: Senet, vesika delil, ispat.
Kem: Kötü. Ayarı bozuk
Payende: Destek
7-HİCRÂNİ’NİN ŞİİRLERİ Hicrâni’nin ilk eşi Safiye öldükten sonra ,baldızı ile evlenir,bu eşiyle sık ,sık tartışırlar ölen eşinin yerini dolduramayan ,Onun özelliklerini taşımayan bu eşine;şöyle söylemiştir.. -1-
Acep sual etsem gören oldu mu? Bir bülbüle benzer kuş gaip ettim. Yoksa bilmem yad avcılar vurdu mu Ördek gibi yeşil baş gaip ettim. Baykuş gibi dahi bağa konmayam Her dilberin kadehinden kanmayam Nasıl ağlamayam nasıl yanmayam Ecel dağlarında eş gaip ettim. Nuh Tufanı koptu Hicrân gönlünde Vücut ikliminde ruh bülbülünde Şimdi kaldık bir cahilin elinde Edep erkân değil iş gaip ettik. *** *** *** Gönülden çıkan gönüle girer.Gönül yücedir.Gönül deryayı ummandır.Gönül işine akıl ermez.Her babayiğit gönülün yayını çekemez.Gönül Allah yapısıdır.Gönül ü temiz tutmak lazımdır.Gönül hâkiki bir Kâbe dır.Zira Allah buraya tecelli edecektir.Tasavvufçulara göre olgun bir kul bir halde durmaz;halden hale girer.Bazı kere Gönül gözü açık olur,gerçeğe ulaştığını zanneder ,ümitlenir,sevinir.Kimi kere kötümserliğe kapılır üzülür,korkar siner.Sonra yine cesaretlenir,coşar ki bu değişmelere Tasavvufçular “TELVİN” derler.Bunun bir üst makamının da “TEMKİN” olduğunu belirtirler.Hicrâni de ki TELVİN halini belirten bir şiiri.; -2- Aciz kaldım bu gönlümün elinden Nerde Hekim görse devâya gider El çekmez tabipten her dem yaralı Kuşanmış kılıcı kavgaya gider. Hâlime giriftar olmadı gönül Asla bir kenarda durmadı gönül Kocaldı,kocaldı kanmadı gönül Bezetmiş kendini havaya gider. Gâhi meyhaneden girer mektebe Gâhi âlim olur bakar kitaba Gâhi ebabildir konar türaba Gâhi Anka gibi semâya gider. Gâhi derbederdir.gâhi derviş an Gâhi gülmektedir.gâhi perişan Gâhi viranede olur baykuşan Gâhi bülbül gibi bahçeye gider Gâhi gevher olur düşer kantara Gâhi tellâl olur çıkar pazara Gâhi kayığını çeker kenara Gâhi kaptan olur deryaya gider. İklimi gönlümün her katmerinden Tefsiri Tibyan’da olan sohbetten Hey gedâ Hicrâni uyan gafletten Bu gecen günlerin hevaya gider. *** *** *** İnsan oğlu gaflet içerisindedir. sonunu hesap etmek gibi bir düşüncesi yoktur.Ölümün kaçınılmaz son olduğunu her nedense tefekkür edemez ...Hicrâni kendi nefsine hitaben,bizlere nasihat etmektedir. -3- Aç gözün gafletten gel olma cahil Demedim mi sana ölüm var gönül Mihneti dünyada dolanma sefil Demedim mi sana ölüm var gönül Bir gün olur ecel câmın içersin Terk eyleyip mal melâlden geçersin Bir uzun menzile varıp göçersin Demedim mi sana ölüm var gönül Hicrâni’yem ehli ayal ağlaşır Kimi ocak yakar kimi su taşır Gemsiz at kapıya gelir yanaşır Demedim mi sana ölüm var gönül. *** *** *** Bayburt Halk evinde yapılacak ’Aşıklar gecesi’’ne Hicrâni’yi davet ederler.Köyden şehre gelen aşığımız “Çikot’un kahvesin” de etrafına toplananlara konuşurken içeriye Malansa(Aydıncık) köyünden şairimizin sır kâtibi “Paşa Balcı” girince şöyle söylemiştir.; -4- Açıldı gönlümün sefâ bülbülü Hamdûllâh Tâbibi kudretin gelmiş Merhaba edelim canım cananım Serseri ömrümün işreti gelmiş. Kelâmı gevherim yazsın fermâna Kaydeylesin bizi ehli imana İçip aşk şarabın olak mestâne Gariptir dilimin şerbeti gelmiş. Aslında kâtip tır zati otağı Hamdûlillâh hûb servinin budağı Kusursuz Hâlk olmuş aynı ortağı Hâlk eden Hâlik’in kudreti gelmiş. Malansa köyünden ey dili penah Kış zamanı nasıl kıldık azm-i rah Bülbül-i şeydanın gülleri billâh Reyhanı âlem’in âleti gelmiş. Güzümün nuru gönlüm mira tı Görgüsü mezunu yüksektir katı Rumeli,Bağdat’tan fazla kıymeti Gedâ Hicrâni’nin vuslatı gelmiş. *** *** *** Âlemde neler yaşanmaktadır.âlem neleri söylemektedir.âlem ne için vardır? Âlem ne için yok olacaktır? Ne hikmetler saklıdır.?Bilmek için elbette Kudret perdesinin açılması gerekmektedir.Hicrâni bu Kudret ve Hikmet perdesi açılanlardan mı dır? Aşağıdaki deyişine bir bakalım. -5- Açıldı kudretin hikmet perdesi Seyreder Âlemi seyrana benzer Yetişti pirlerden hikmet Bâdesi Sanarsın ezberdir fermana benzer. “Üç harf,beş nokta “nın yolu kibarı On sekiz harfte dir. dili ikrarı “Kadir Geylâni"nin geldi mazharı Coş eder bu gönül ummana benzer. “İhlâs”ı yazmışsın ,tırnağına eline “Yâsin”ni gûşmuşsun sevdiğimin beline “Tebareke” yazmışsın sevdiğimin diline Gözleri Âyet-i Kuran’a benzer. Şûle vurup çekti şanı emâne Ol altı kudretten buldun sen ane Yanağı “Hâ-Mim”dir.gözü “Fetahnâ” Kaşları ol “İsmi Âzama”benzer “Feterda” sırrında bul cilâsını Hattı “Elif Lâm”ın ol imlâsını Nasıl verem yârin seren câmını Zannettim “Yusuf’u Kenân’a” benzer Didâr-ı Hâk’tan gülşen ocağın “Dört Hâ-Mim” bar içre açmış budağın “Velleyli Veşşemsi” yazmış tırnağın Kaffe-i rummandır.Bağbana benzer. Konaydım bağına süreydim demim Altmış bin evrak tır.Yedi ahkâmın Beden hapshanesi beni Âdem’in O yüzden Hicrâni divâne benzer. (Şiirin üçüncü kıtasının 1.2.3. bendinde hece fazlalıkları vardır.Defterlere geçirilirken hata yapılmıştır..Bir hatada biz yapmamak için aynı şekilde alıyoruz.) *** *** *** Bahar geldiğinde Bayburt’ta ilk kıra(Pikniğe) çıkışlara ’Çimen basma” denilmektedir.Yine bir bahar günü “Çimen basma”ya giden hanımları gören Hicrâni onlara hitaben şöyle söylemiştir. -6- Açıldı ovanın lâle sümbülü Yine seyrangâha çıkar güzeller Çimenli dağların çiçeği gülü Varıp sürür gâha çıkar güzeller. Gönlüm müptelâ dır. Ördek kazına Dayanmak olur mu sitem nazına Perçem zülüf ile sürme gözüne Tamam kıyamgâha çıkar güzeller. Dilber yığnağına uğradı yolu Çıkarır karayı geyinir alı Sırmalı saçları daşırken dalı Durup nazargâha çıkar güzeller. Gönül hicâp ile bu keşfi hâle Kaşları “Er rahmân” gözleri elâ Derdim bindir amma bir türlü yâre Hicrâni gezerken gördü güzeller. *** *** *** Hicrâni bâdeli aşıklardan dır.Bâdeli aşıklara vuslat yoktur.Firak vardır.Sabır etmek,yanmak kavrulmak vardır. -7- Açıldı yâramız tabibi dostlar Vurdular neşteri nişan dediler. Gece gündüz hasretimden zarımdan Seyyahı bülbülü rüşân dediler. Dil esrar eylemiş kalp sevdasına Düşmüş hissedarı arş âlasına Gâm ile yoğrulduk dem belâsına Yetişti tabipler derman dediler. “Müşerref”makamı zati Kemâl’de Yeniden aradım hüccet-i dalda Hicrâni mest olma dünyada malda “Âhar Uhrâ ”vardır.Kervan dediler. *** *** *** Hicrâni Yine mâna denizlerinde yüzmektedir.Hicrâni yine sır haznesinden sırlar saçmaktadır.Son Peyganber’in Resul-ü Ekrem olduğunu,son kitabın Kur’an’i Kerim olduğunu belirten bir deyişi. -8- Adı küfristan da dem mühtediyi Hâlk eden Hâllâk’û Âleme geldi. Ne hûb gördüm hüsnü şikârın Bezm-i sücudunda ahkâma geldi. Ruhlar meydanında Fehmi Allâh’ta Müptelâ olmuşlar âşk-ı Billâh’ta Ber kenar eylemiş küfrü melâh ta “Nusha’yı Kûbrâ” da kaleme geldi. “Cibril” getirirken ahdi irfanı Dersi İllâ deyip,buldu imânı “Sırat” sual olur İskân cinani Hayatı âb bulup zemzeme geldi. Ruhlar meyil verdi fırsat da safda “Ehed” birliğinde sıfatı zat da Kulle-i Kaf ile hem itikat da Davrân-ı terk edip selâma geldi. Rahmet ücretinde olur mu mahsul Dilerim Mevlâ’dan eylesin makbul Okurken Tevrat’ı, İncil’i ,Zebur Doksan bin imlâlı Kelâma geldi. Hicrâni’ye geldi aşkın kitabı Kudret pervaz edip açar hicâbı Doğru hedeftedir. Hattı hitabı İsa’dan, Resul-ü Ekrem’e geldi. *** *** *** “Adil”isminde bir bey Hicrâni’ye “Sende de biraz benlik kabarmış,kibirli olmuşsun” dediğinde; Benliğin insanlarda kötü haslet olduğunu,Şeytanın oyunu olduğunu,İnsani kâmil olma yolunda büyük engel olduğunu iyi bilen Hicrâni şöyle cevap vermiştir. Kaynak şair hicrani - ORUÇBEYLİ KÖYÜ BAYBURT SİTESİ - Blogcu