Türk olup Bayburt köylerinden Katırcı Ahmed adında birinin oğludur; gençliğinde Celâli Hasan'ın maiyyetinde
levendlik etmiş sonra kaçmış, tehlike geçtikten sonra memleketine dönüp
Mısır valisi Firari Mustafa Paşa'nın hizmetine girip çuhadar ve kethüda olmuştu.
Kara İbrahim daha sonra
Kara Mustafa Paşa'ya intisab ederek onun Silistre valiliği esnasında kethüdası olup o sayede paşası yükseldikçe bu da yükselerek
büyük imrahur iken 1087 H.-1676 M. de üçüncü vezirlikle sadaret kaymakamlığına ve sonra 1088 H.-1677 H. de kaptan paşalığa getirilmiş ve efendisinin Avusturya seferine serdar oluşunda
sadaret kaymakamı olarak velinimeti aleyhinde hareket edip katline sebeb olarak onun yerine ve
Sadrâzam olmuştur (26 Zilhicce 1094 ve 1683 Arahk 16).
IV.Mehmet,
Kara İbrahim Paşa'ya sadaret hatt-ı hümâyununu verilken sadaret mührü henüz Kara Mustafa Paşa'da idi. "İbadullahın hizmetini sana ve seni Allaha ısmarladım gözünü aç sonra sen selefinden beter ederim demiştir".
Kara İbrahim Paşa'nın sadareti üç cephede (Avusturya Lehistan, Venedik) muharebe zamanına rastladığından kendisi Avusturya cephesine gitmeyerek devlet merkezinde oturmuş ve işleri merkezden idare etmek istemiştir; az zaman sonra
İbrahim Paşa'nın hastalığı sebebiyle Lehistan cephesindeki
Boşnak Sarı Süleyman Paşa kendisine vekâlet etmek üaere Edirne'ye getirildi; fakat
Kara İbrahim Paşa, bunun sadrâzam olmasından korkarak kendisini Avusturya cephesine serdar yapmak suretiyle İstanbul'dan uzaklaştırmak istediyse de maksadı anlaşılarak 1097 Muharrem 27 ve 1685 Aralık'ta azlolularak yerine
Fazıl Ahmed Paşa kethüdalığından yetişme olup Lehistan cephesinde hizmeti görülen bu
Boşnak Sarı Süleyman Paşa getirildi.
Kara İbrahim Paşa, azlinden sonra emekli olup hacca gitmek isteyerek evvelâ kendisine müsaade edilmiş ve o da yok muhafazası için asker yazmağa başlamış ise de aleyhdarlarınıı bunu padişaha, isyan edeceği şekline sokmaları üzerine evvelâ hapsolunup üç bin kese parası müsadere edildikten sonra Rodos adasına sürgün edilip orada boğdurulmak suretiyle efendisine yaptığı fenalığın cezasını görmüştür(1098 H.-1687 M.); sadareti iki sene kadar olup vefatında altmış sekiz yaşında idi; Silâhdar tarihi İbrahim Paşa'yı ayyaş, tamahkâr, kendisini ve kendi fikrini beğenmiş, zalim, kibirli, aynı zamanda zengin ve hayırsız bir adam olmak üzere vasıflandırır.
Hadikatü'l-vüzera muktedir fakat haris ve kibirli olduğunu kaydeder.
Kaynak
blogcu.com