Arama


Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
12 Mayıs 2010       Mesaj #6
Avatarı yok
Yasaklı
Zamansızlık ve Kader Gerçeği

“Zamanın başlangıcı” kavramını anlamak ilk bakışta zor olabilir. Çünkü düşündüğümüz her şey zamana bağımlıdır. Gözümüzün önüne getirdiğimiz her maddesel olay, zamanın akışı içinde gerçekleşir. Ama zaten önemli olan da budur. Big Bang’den önce hiçbir madde olmadığı için, tam bir “yokluk” vardır. Big Bang’deki patlama ile evrene dağılan “kozmik yumurta”, uzunca bir süre beklemiş ve sonra da patlamaya karar vermiş değildir. Big Bang anından önce o kozmik yumurta da, o kozmik yumurtanın dağılacağı bir “uzay boşluğu” da yoktur. Hiçbir madde olmadığına göre, maddenin etkileşimlerine göre işleyen zaman da olmaz.

Big Bang’in yalnızca maddenin değil, zamanın da başlangıcı olduğu, üç İngiliz astrofizikçi (Hawking, Ellis ve Penrose) tarafından geliştirilen uzay-zaman teoremi ile açıklandı. Ortaya çıkan “zamansızlık” kavramı, yalnızca maddenin değil, zamanın da yaratılmış olduğunu göstererek önemli bir gerçeği ortaya koyuyordu. Evreni vareden Yaratıcı, hem maddeyi hem de zamanı yaratmış olduğuna göre, her ikisinden de bağımsız bir varlık olmalıydı. Ünlü Amerikalı astrofizikçi Hugh Ross evrenin Yaratıcı’sının tüm boyutların üzerinde olduğunu şöyle açıklar:

“Zaman, olayların meydana geldiği boyuttur. Eğer zaman, patlamayla birlikte ortaya çıkmışsa, o zaman evreni meydana getiren nedenin evrendeki zaman ve mekandan tamamen bağımsız olması gerekir. Bu bize Yaratıcı’nın evrendeki tüm boyutların üzerinde olduğunu gösterir. Aynı zamanda Yaratıcı’nın bazılarının savunduğu gibi evrenin kendisi olmadığını ve evreni kapladığını, sadece evrenin içindeki bir güç olmadığını kanıtlar.”


Kaderi Anlamak

Zaman, sadece biz yaratılmışlar için geçerli olan bir kavramdır. Bu kavramı yaratan Allah, zamana bağımlı olmadığı için, zamanın her yönünü, her anını bilir. Beklemek, bir olayın sonucunu görmek, olayları sebep-sonuç ilişkileri içinde düşünmek, bize ait kavramlardır. Allah ise, bizim için en uzak geçmiş ve en uzak gelecek olan kavramları birarada bilir. Bu, bir film seyrederken bizim o filmin sonunu bilemeyişimiz, fakat filmin senaryosunu yazan kişinin bizim henüz görmediğimiz sonucu çok iyi bilmesine benzetilerek açıklanabilir.

Modern bilimin ortaya koyduğu bu zamansızlık gerçeği, çoğu insanın anlamakta güçlük çektiği “kader” konusunu da anlamanın anahtarıdır. Kader, yaşanmış ve yaşanacak tüm olayların Allah tarafından bilinmesidir. Bu gerçek karşısında bazı insanlar, “Allah gelecekte yaşanacak olayları şimdiden nasıl biliyor” gibi düşünürler. Oysa “gelecek” bizim için gelecektir. Zamandan münezzeh olan Allah için ise, geçmiş ve gelecek, hepsi birdir; O’nun tarafından yaratılmışlardır


Kuran'da Kader Gerçeği

Zamanın göreceli oluşu, kaderin kavranmasını sağlayacak çok önemli bir gerçeği göstermektedir: Bu görecelik o kadar değişkendir ki, bizim için milyarlarca yıl süren bir zaman dilimi, bir başka boyutta sadece tek bir saniye bile sürebilir. Hatta, evrenin başından sonuna kadar geçen çok büyük zaman dilimi, bir başka boyutta, bir saniye bile değil, ancak bir “an” sürüyor olabilir.

Başta da belirttiğimiz gibi, bizler dört boyutlu bir evrende sınırlandırılmış zamana ve mekana tabi olsak da, bizi yaratan Allah, bu tür sınırlandırmalardan münezzehtir. Bizim bir cetvelin başını, ortasını, sonunu ve aralarındaki tüm birimleri bir bütün olarak tek bir anda kolayca görebilmemiz gibi... Allah da bizim bağlı olduğumuz zamanı başından sonuna kadar tek bir “an” olarak bilir. İnsanlar ise sadece zamanı gelince bu olayları yaşayıp, Allah’ın onlar için yarattığı kadere tanık olurlar.

Allah için zamanın tek olduğunu Kuran’da kullanılan üsluptan da anlarız; bizim için geçmiş zamanda olan bir olay Kuran’da şimdiki zaman gibi anlatılabilir. Dahası bizim için gelecek zamanda olacak bir olay da, Kuran’da çoktan olup bitmiş bir olay gibi anlatılabilir. Örneğin, ahirette insanların Allah’a verecekleri hesabı anlatan ayetler, bunu çoktan olup bitmiş bir olay gibi anlatmaktadır:



“Sur’a üfürüldü; böylece Allah’ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetliyorlar. Yer, Rabbi’nin nuruyla parıldadı; (orta yere) kitap kondu; peygamberler ve şahidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar. Her bir nefse yaptığının tam karşılığı verildi. O, onların işlediklerini daha iyi bilendir. İnkar edenler, cehenneme bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: “Size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyaran elçiler gelmedi mi?” Onlar: “Evet.” dediler. Ancak azab kelimesi kafirlerin üzerine hak oldu. Dediler ki: “İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından (içeri) girin. Büyüklüğe kapılanların konaklama yeri ne kötüdür.” Rablerinden korkup-sakınanlar da, cennete bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cennetin) bekçileri dedi ki: “Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin.” (Onlar da) Dediler ki: “Bize olan va’dinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı kılan Allah’a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde konaklayabiliriz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir.” (Zümer Suresi, 68-74)


Görüldüğü gibi, bizim için ölümümüzden sonra yaşanacak olan bu olaylar, Kuran’da yaşanmış ve bitmiş olaylar gibi anlatılmaktadır. Çünkü Allah, bizim bağlı olduğumuz göreceli zaman boyutundan münezzehtir. Allah tüm olayları ezelde dilemiş, insanlar bunları yapmış ve tüm bu olaylar yaşanmıştır.

İnsanlar bazen bunu yanlış anlar ve yanlış yorumlar yaparlar. Bir insan günlerce komada kalabilir, yeniden yaşama dönmesi imkansız gibi gözükebilir. Fakat aynı insanın beklenenin aksine tekrar eski sağlığına kavuşması, onun “kaderi yendiği” ya da doktorların onun “kaderini değiştirdiği” anlamına gelmez. Yalnızca o kişinin kaderinde kendisi için belirlenmiş süreyi doldurmadığını gösterir. Bu da aynı kaderin bir parçasından başka bir şey değildir. Herşey gibi Allah katında yazılıp tespit edilmiştir.

Nitekim küçük büyük her türlü olayın Allah’ın bilgisi dahilinde olduğu ve bir kitapta kayıtlı bulunduğu gerçeği aşağıdaki ayette de açıklanmıştır:


“Senin içinde olduğun herhangi bir durum, onun hakkında Kur’an’dan okuduğun herhangi bir şey ve sizin işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki, ona (iyice) daldığınızda, biz sizin üzerinizde şahidler durmuş olmayalım. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir kitapta (kayıtlı) olmasın.” (Yunus Suresi, 61)




Kaynak:Bilim Araştırma Vakfı