Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
19:05, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Cuma, 26 Nisan 2024 - 19:05
Arama
MaviKaranlık Forum
Devlet Yönetim Biçimleri - Mutlakiyet
-
Tek Mesaj #2
ThinkerBeLL
VIP
VIP Üye
15 Mayıs 2010
Mesaj
#2
VIP
VIP Üye
Mutlakiyet
Bir siyasal sistem olarak mutlakıyet, devletin temel güç ve yetkilerinin (yasama, yürütme, yargı) bir tek kişinin elinde toplanmasını ifade eder. Mutlakıyette siyasal iktidarı elinde bulunduran güç, üstün hukuku belirleyen bir anayasa ile sınıflandırılmış değildir. Bu yönüyle iktidarı sınırsız ve mutlaktır. Bununla beraber iktidar sahibinin gücünü oluşturan ahlaki, dinsel ve geleneksel kurallar bulunur.
15. yüzyılda Avrupa’da, feodalitenin siyasal bir güç olmaktan çıkması sonucu, ulusal krallıklar ve merkezi yönetimler kuruldu. 16. ve 17. yüzyıllarda Avrupa’da krallıklar mutlak bir güce ulaştılar ve merkezi örgütlenmeyi gerçekleştirdiler. Coğrafi keşiflerin sonucunda, Akdeniz limanları önemini kaybederken Atlas Okyanusu kıyısındaki limanların önem kazanması, Avrupa’da yeni ekonomik dengelerin ortaya çıkmasına neden oldu.
16. 17. yüzyıllarda ulusal devletler, değerli madenlere sahip olmanın, devletin zenginliğinin göstergesi anlayışını savunan merkantilist ekonomi politikasını benimsemişlerdi. Daha çok değerli madene sahip olma gelişen ticaretten çok gelir elde etme amacı, devletlerin güçlerinin artmasını gerekli kıldı. Bu durum kralların gücünün ve otoritesinin daha da artmasını sağladı. Avrupa’da 16. 17. yüzyıllarda, mutlakıyet yönetimlerinin egemen olduğu dönem, absolitizim dönemi olarak adlandırılır.
Avrupa’nın iki büyük siyasi gücü olan İspanya Krallığı (Habsburg Hanedanı) ve Osmanlı Devleti, 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren eski güçlerini kaybettiler. İspanya Krallığı ve Osmanlı Devleti güç kaybederken onların yerini İngiltere ve Fransa almaya başladı.
İngiltere
,
I. Elizabeth zamanında (1533–1603) büyük bir ekonomik ve siyasal güç durumuna geldi. Merkeziyetçi yönetim sayesinde, dünyada giderek ticari etkinliğini arttırmaya başladı.
17. yüzyılda mutlakıyet yönetiminin en ileri düzeyde uygulandığı ülke Fransa oldu. Otuz yıl savaşları (1618–1648) ‘nda Almanya’yı yenen, 1659’da İspanya’ya üstünlüğünü kabul ettiren Fransa’da krallar tam anlamıyla yönetime egemen oldular. Tüm yetkileri elinde bulunduran Kral XIV. Louis (1643–1715), mutlak krallık yönetimi güçlendirdi. XIV. Lui “Devlet benim.” diyordu. XIV. Lui, Fransa’da ayrı bir kilise kurarak güç ve itibarını Papa’dan üstün bir duruma getirdi. Kendine Güneş Kral unvanını verdi. XIV. Lui’ye göre kendisi, tanrı adına ülkeyi yönetmektedir ve toplumun yararı için dünyaya gelip bu görevi üstlenmiştir. Bir süre sonra, Fransa’daki bu anlayışı, diğer Avrupa hükümdarları da benimsemişlerdir.
Aydınlanma Çağı Mutlakiyeti
Yeni Çağın başlarında ortaya çıkan Rönesans ve Reform hareketleri, Avrupa’da görüş ve düşüncelerin değişmesine neden oldu. Skolâstik düşünce yıkılırken pozitif bilimler gelişmeye başladı. Bu nedenle 18. yüzyıl, Avrupa’da Aydınlanma Çağı olarak adlandırıldı.
Aydınlanma Çağında, insanın kendi aklına ve deneyimine dayanarak geleneksel görüşler, otoriteler ve ön yargılardan kurtulabileceği düşünülüyordu. Böylece yalnızca aklına dayanarak dünyayı ve yaşamını kavrayıp düzenleyebileceğini düşünüyordu. Aydınlanma Çağı, insanın aklının özgür olduğu düşüncesine dayanır ve burada temel olan inanmak değil, bilmektir. Bu dönemin en önemli düşünce adamlarından Kant’a göre; aydınlanma, insanın kendi kusurları sonucu düşmüş olduğu olumsuz durumdan yine kendi aklını kullanarak çıkma çabasıdır. Çünkü insan, içinde bulunduğu olumsuz duruma aklın kendisi yüzünden değil, onu kullanamaması yüzünden düşmüştür ve insan şimdiye kadar aklını kendi başına kullanmamış, hep başkalarını kılavuzluğuna gerek duymuştur. Buradan yola çıkarak Aydınlanma Çağında yerleşmiş inanç, gelenek ve eğitim sistemiyle mücadele başlatıldı. Reformların yapılması gerektiği savunuldu. Özellikle Fransa’da ticaret sayesinde zenginleşen burjuva sınıfı, kültür ve eğitime daha çok önem verip yönetim işleriyle ilgilenmeye başladı. Fransa’da yetişen düşünürler özgürlük, eşitlik ve adalet kavramları üzerinde durdular ve bu konularda eser verdiler. Bunun sonucunda akıl sayesinde, iyi bir toplum ve iyi bir yönetim kurulabileceği düşüncesi yaygınlaştı. Bu gelişmeleri önleyemeyen IV. Lui zamanında (1774–1789) Fransa’da büyük bir ihtilal çıktı.
Aydınlanma Çağının etkisiyle meydana gelen gelişmeler, ülkelerini mutlakıyetle yöneten hükümdarları da etkiledi. Hükümdarlar, yönetim konusunda bazı reformlar yapmaya çalıştılar. Bu hükümdarlar arasında; Prusya Kralı Friedrich (Frederik) Rusya Çariçesi II. Katerina ve Avusturya İmparatoru II. Joseph bulunmaktaydı. Bu hükümdarlarla Avrupa’da Aydınlanma Çağı Mutlakıyeti yaşandı. Bu hükümdarlar, katı mutlakıyetçiliği halk hareketleri sonucu bir ölçüde yumuşatarak insana değer veren bir anlayışla ülkelerini yönetmeye çalıştılar.
Aydınlanma Çağı’nın doğuşunda ve gelişmesinde belirleyici bazı isimler
Claude Adrien Helvétius
Jean le Rond d'Alembert
David Hume
René Descartes
Denis Diderot
Etienne Bonno de Condillac
Francis Bacon
Galileo
Gotthold Ephraim Lessing
Gottfried Leibniz
Immanuel Kant
Jean-Jacques Rousseau
John Locke
Julian Offray de Lamettrie
Kopernik
Laplace
Lois Rene de Caradeux de la Chalotais
Montesquieu
Newton
Spinoza
Thomas Hobbes
Voltaire
Kaynak
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Cevapla
Kapat
Saat: 19:05
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Yükleniyor...