Bir mimar olarak Mimarlığı seçmeyi düşünen arkadaşlara ben de görüş bildirmek isterim.

Mimarlıktan mezun olduktan sonra önemli olan sizden proje çizimi isteyecek müteahit ve mal sahipleri ile yakın ilişki içinde olmanızdır. Yoksa bir mimarlık ofisine girer, bir başkasının (genelde patron mimar) tasarladığı kroki projeyi dantel işler gibi bilgisayarda çizer, adeta teknik ressamlık yaparsınız. Ofise gitmeyip şantiyeye girerseniz de yine bir başkası tarafından tasarlanmış bir projenin inşaa edilmesi için ustalarla, amelelerle uğraşır, oldukça çok yorulursunuz. Her iki durumda da sosyal hayatınız kalmaz.

Ofiste sürekli değişen çizimleri yetiştirmek için her akşam fazla mesai yapılır. 18:00-19:00 gibi saatlerde işten çıkıp arkadaşlarla buluşmayı, önceden program yapmayı unutun derim. Sizin hayatınız artık ofistir ve daha önemli bir şey olamaz. Aynı durum şantiye için de geçerlidir. Gecenin 24:00'ünde beton mikseri gelir, kalıplara beton dökülür. İşçilerin başında durmak gerekir her daim. Ya da asma tavan döşemesi yapılıyordur veyahut yerlere karo veya yükseltilmiş döşeme kaplanıyordur ve derzlerin düzgün gitmesine dikkat etmek gerekmektedir. Yine geç saatlere kadar işçilerin başında durulmaktadır. Buna benzer daha pek çok konu yüzünden şantiyeden de çıkamazsınız. Çünkü işin yani yapının önceden belirlenmiş tarihte bitmesi gerekmektedir. Her iki durumda da maaşlar mühendis, avukat ve doktor maaşlarından düşüktür. Daha çok çalışıp daha az kazanılan bir meslektir mimarlık, tabii işveren olmadığınız sürece...

Mimar olmak isteyen arkadaşlara tavsiye: Mimarlığın anahtarı çevreden geçer, sizden yapı tasarımını ve yapımını isteyecek zengin çevreden. Yoksa sokakta yürüyen Ayşe Teyze ile bakkal Hasan Amca "Bana bir ev tasarlar mısın?" diye size gelmez. Ancak hastalanırlar doktora giderler, doktorlar kazanır; ev sahibi ya da banka ile başları derde girer, avukata giderler, avukat kazanır. Ama mimara hiç ihtiyaç duymazlar. Mimarlık zenginler için yapılacak bir meslektir. Aklınızda bulunsun. Ona göre karar verin...