Arama


ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
2 Eylül 2010       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
DNA Veritabanları
Dünyanın çeşitli ülkelerinde DNA veritabanları bulunmaktadır. Bazıları özeldir aittir ama en büyük veritabanları devlet kontrolündedir. ABD, Birleşik DNA İndex Sistemi'ndeki (Combined DNA Index System) 5 milyondan fazla (2007'de) kayıt ile en büyük DNA veritabanına sahiptir.[4] Birleşik Krallık'taki Millî DNA Veritabanı (National DNA Database veya NDNAD) benzer büyüklüktedir. Bu ülkede polisin DNA örnekleri elde etmek ve suçsuz bulunma durumunda dahi onları saklamakta geniş yetkileri vardır. Bu veri tabanının büyüklüğü ve büyüme hızı, kişisel özgürlük savunucusu gruplarca bir sorun olarak görülmektedir. ABD'deki U.S. Patriot Yasası başka ülkelere ait kuruluşlarda çalışan kişilerden DNA örnekleri alma hakkı vermektedir. Bir suç mahalinde elde edilen örnek Millî DNA Veritabanı'ndaki bir kayıtla uyuşursa, bu bulgu ilgili polis kuruluşuna bir ipucu olarak bildirilir. Ancak bu tür bir eşleşmenin mahkemedeki delil değeri düşük sayılır, veritabanından olmayan bir örnekle olan eşleşmeye kıyasla.

DNA delilini değerlendirmedeki faktörler

Adlî delil olarak genetik parmak izlemesinin kullanıldığı ilk yıllarda savunma avukatları, jüriler üzerinde oldukça etkili olan şu tip argümanlar yapardı: 5 milyonda birlik bir tesadüfi eşleşme olasılığı varsa 60 milyon nüfuslu bir ülkede bu DNA profiline uyan 12 kişi vardır; o halde, sanığın suçlu olma olasılığı 12'de birdir. Oysa bu argümanın geçerli olması için sanığın ülkedeki toplumdan rastgele seçilmiş olması gerekir. Jürinin düşünmesi gereken, bu DNA profiline uyan bir kişinin aynı zamanda başka nedenlerden dolayı davada bir şüpheli olma olasılığının ne olduğudur. Bir diğer aldatıcı istatistik argüman, bir kayıtlarla eşleşme için 5 milyonda birlik bir olasılık ile, suçsuz olma olasılığı için 5 milyonda birlik bir olasılığına karşılık geldiği varsayımına dayalıdır, bu argüman savcılık safsatası olarak bilinir.
RFLP kullanıldığında tesadüfi bir eşleşmenin teorik riski 100 milyarda bir, ama pratik risk binde bir olabilir çünkü eşyumurta ikizleri insan toplulukların %0,2'sini oluşturur. Üstelik, laboratuarda teknik hata yapılması olasılığı muhtemelen daha yüksektir ve çoğu zaman laboratuar yöntemleri, tesadüfî eşleşme olasılıklarının hesaplanmasında kullanılan varsayımlara karşılık gelmez. Örneğin, tesadüf olasılıkları hesaplanırken iki örneğin jeldeki bantlarının tam tamına aynı konumda olduğu esasına dayanılır, oysa bir laboratuar teknisyeni benzer -ama tam tamına aynı olmayan- bantların jeldeki bir bozukluk yüzünden aynı olduğu hükmüne varabilir. Oysa bu durumda, teknisyen eşleşme kriterini genişletmiş olduğu için tesadüf riski artmıştır. Yapılan bazı araştırmalar laboratuar hata oranlarının göreli olarak yüksek bulmuştur. Genetik parmak izlemesinde, bir eşleşme olasılığını doğru olarak hesaplamak için gerekli olan topluluk verileri her zaman mevcut değildi. 1992 ile 1996 arasında, RFLP analizinde kullanılan eşleşme olasılıkları için teorik olarak hesaplanmış sınırlar yerine, keyfî olarak belirlenmiş daha düşük sınırların belirlenmesi tartışma yaratmıştır. Günümüzde, daha iyi ayırdedici, hassas ve kolay tekniklerin gelişmesi sonucu artık RFLP yöntemi yaygınlığını kaybetmiştir.
STR'ler bu tür sübjektiflik sorunu yaratmaz ve benzer bir ayırdetme gücü sağlarlar (akraba olamayan kişilerde 10^13'te bir tesadüf olasılığı, eğer tam SGM+ profili kullanılırsa). Ancak, Birleşik Krallık'taki bilim adamları bu mertebede olasılıkların istatistiksel olarak kabul edilemez olduğunu, DNA profili aynen uyuşan akraba olmayan kişilerde tesadüf olasılığını milyarda bir olduğunu savunmuşlardır. 1998'ten beri Birleşik Krallık'taki Millî DNA Veritabanı'nda kullanılan DNA profilleme sistemi SGM+'dır, bu sistem 10 STR bölgesi ve bir cinsiyet belirleyici test içerir. Ancak, hangi DNA tekniği kullanılırsa kullanılsın, tedbirli bir jüri üyesi sanığı suçlu bulmakta sadece genetik parmak izlemesi sonucunu kullanmamalıdır, eğer şüphe doğurucu başka kanıtlar bulunuyorsa. Hatalı DNA profili çıkmasının başlıca nedeni laboratuarda başka delil numuneleri ile kontaminasyondur, bu yüzde favori savunma tekniklerinden biri, numunenin kasıtlı olarak kirletilmiş olabileceği hakkında şüphe yaratmaktır. Daha ender olarak, kimerizm, genetik eşleşme olmaması yüzünden şüpheli bir kişinin haksız olarak dışlanmasına neden olabilir.

1. Genetik ilişki delili olarak DNA

DNA profillemesini genetik ilişki delili olarak kullanmak mümkündür. Ancak, olumsuz sonuçların mutlak anlamda kesin olmayabileceği testlerle gösterilmiştir. Çoğu kişide tek bir gen grubu bulunmakla beraber, "kimera" olarak adlandırılan bazı ender kişilerde iki farklı gen grubu olabilmektedir. DNA profillemesi ile bir annenin çocukları ile akraba olmadığını hatalı şekilde gösteren çeşitli vakalar bilinmektedir.

Sahte DNA delili

Bazı suçluların suç yerine sahte DNA örnekleri yerleştirdiği vakalar, DNA kanıtlarına ne derece değer verilmesi gerektiğini gündeme getirmiştir. Bir vakada, suçlu kendi vücuduna sahte DNA delili yerleştirmiştir: Dr. John Schneeberger 1992'de anestezi altında olan bir hastasının ırzına geçmiş ve onun iç çamaşırında meni bırakmıştır. Polis üç ayrı seferde Schneeberger'in kanını alıp kandaki DNA ile suç yerinde menideki DNA ile kıyaslamış ve DNA profillerinde bir aynılık bulmamıştır. Sonunda ortaya çıkmıştır ki, Schneeberger kolunun içine bir Penrose dreni yerleştirmiş, onun için başkasının kanı ve antikogulanlarla doldurmuştur.
Herhangi bir DNA profili ile çakışacak DNA'yı standart moleküler biyoloji teknikleri kullanarak laboratuvarda sentezlemek mümkündür, bunun için birisinden DNA elde etmek gerekli değildir. Hâlen kullanılan adlî prosedürler suni ve doğal DNA'yı ayırdetmemektedir ama bunu yapacak teknikler üzerinde çalışılmaktadır.

Mahkemelerde kanıt olarak DNA

1. İngiltere ve Galler Bölgesi
DNA numunelerini karşılaştırmış olan uzmanın bu numunelerin kaynağı ve DNA profillerinin nasıl elde edildiğine dair prosedürler hakkında delil de sunması gerekir. Hakim, DNA profillerindeki eşleşme ve eşleşmemenin ne anlama geldiğinin jüri üyelerince anlaşılmasını sağlamalıdır. Jüri üyelerinin "eşleşme olasılığı" (rastgele seçilmiş bir kişinin suç yerinden elde edilmiş DNA ile aynı profile sahip olma olasılığı) ile "olasılık oranı" (DNA'sı uyuşan kişinin suçu işleme olasılığı) kavramlarını birbirine karıştırmadığından da emin olmalıdır hakim. Aşağıda örneği verilen Jüri talimatı, her davanın özelliklerine göre değiştirilmelidir:
"Sayın Jüri üyeleri, Mahkeme tarafından sunulmuş bilimsel kanıtları eğer kabul ederseniz bu demektir ki, bu meni örneğinin gelmiş olabileceği, Birleşik Krallık'ta dört veya beş beyaz ırklı erkek mevcuttur. Sanık bunlardan biridir. Eğer bu bulguyu kabul ediyorsanız, size sunulan tüm delillerin ışığında vermeniz gereken karar, bu meni lekesinin sanık tarafından bırakıldığından emin olduğunuz veya o küçük gruptaki diğer erkeklerden biri tarafından bırakılmasının mümkün olabileceğidir.
Jüriler çelişkili ve destekleyici kanıtları dikkatle tartmalı, Bayes teoremi gibi matematik formüller değil kendi sağduyularını kullanmalıdır ki "karmaşa, yanlış anlama ve yanlış karar" meydana gelmesin."

1.1. Kısmî DNA profillerinin sunumu ve değerlendirmesi
Bozunmuş veya yetersi miktarlı DNA'lardan elde edilmiş DNA profillerinin İngiliz mahkemelerinde kullanılması konusunda Bates şöyle yazmıştır:
"Kısmî DNA kanıtlarının mahkemece kabul edilmemesi için bir neden görmüyoruz, yeter ki jüri bu kanıtların sınırlılığın farkında olsun ve onu değerlendirmek için yeterli açıklamaya sahip olsun. Tesadüfî eşleşme olasılığı o kadar yüksek olabilir ki hâkim kendi takdirini kullanarak bu kanıtların kullanılmaması talimatı verebilir. Ancak, kısmî profilinde "alel kaybı" olması yüzünden sanığın hatalı olarak suçsuz bulunma olasılığı yüzünden hâkimin bu tür kanıtları reddetmesi için yeter neden sayılmamalıdır. Çoğu durumda zanlıya yardımcı olacak ve hatta onu kurtaracak delil bulunma olasılığı vardır, ama kanıtların gerektiği şekilde yorumlanabilmesi için jürilere yeterli bilgi verilmelidir."

2. Ailesel arama

Ailesel arama aile üyelerinin DNA'sını kullanarak onlarla yakın ilişkili bir şüphelinin kimliğini tespit etmektir. Millî DNA veritabanlarında tam bir eşleşme olmayınca bu yöntem kullanılır. Bu yöntemin ilk başarılı kullanımı Birleşik Krallıkta, hareket halinde bir arabaya tuğla atan bir kişinin suçlu bulunmasında olmuştur. Tuğlanın üzerinde atan kişinin kanı vardı ama Millî DNA Veritabanında ona uyan bir profil yoktu, tuğlayı atan kişinin daha önce polisle bir ilişkisi olmamış olduğu için DNA profili veritabanına girilmemişti. Ancak, polis şüphelenilen kişin bir yakın akrabasından DNA alarak tuğlayı atanın o olması gerektiğini kanıtladı.

3. Belli etmeden DNA toplama
Polis şüphelilerin bilgisi olmadan DNA numunesi toplayabilir ve bunu delil olarak kullanabilir. Avustralya'da bunun legalliği sorgulanmıştır.
ABD'de, Anayasa Mahkemesi'ndeki California v. Greenwood (1985) davasında, insanların evlerinin dışına bıraktığı çöpler polis tarafından hâkim kararı olmadan ele geçirilip araştırılmasının, Anayasa'nın dördüncü maddesi tarafından yasaklanmadığı hükmüne varılmıştır. Bu kararı eleştiren bazı gözlemciler, "çoğu kişi örneğin kahve içtikleri bir karton bardağını imha etmeyerek genetik kimliklerini polise teslim ettiklerinin farkında değiller; üstelik farkında olsalar da, topluluk içindeyken kişinin DNA'sını geride bırakmasına engel olmasının yolu yoktur" demiştir.
ABD'de 2004 İnsan Dokuları Yasası özel şahısların gizlice biyolojik numune (saç, tırnak, vb.) toplamasını yasaklamıştır, ama tıbbi ve adli amaçlı numune toplamayı muaf tutmuştur.

Vakalar

1950'lerde Anna Anderson, Rusya Büyük Düşesi Anastasia Nikolaevna olduğunu iddia etmiştir; 1980'lerde, ölümünün ardından, hayattayken tıbbi bir işlem elde edilmiş ve bir hastanede saklı duran doku örnekleri DNA parmak izlemesi ile test edilmiş ve Romanovlarla bir ilişkisi olmadığı gösterilmiştir.
  • 1986'da Richard Buckland, Leicester'da bir adolesan kızın ırzına tecavüzü ve cinayetini kabullenmesine rağmen DNA profillemesi ile suçsuz bulunmuştur. Bir adli vakada DNA parmak izlemesinin ilk kullanılması olmuştur bu.
  • 1987'de Buckland'ın suçsuz bulunduğu aynı araştırmada, Britanyalı fırıncı Colin Pitchfork DNA parmak izlemesi ile yakalanmış ilk suçlu olmuştur.
  • 1987'de Florida'lı tecavüzcü Tommy Lee Andrews DNA delili ile ABD'de suçlu bulunan ilk kişi olmuştur, bir hırsızlık sırasında bir kadının ırzına geçtiği için. 6 Kasım 1987'de suçlu bulunmuş ve 22 yıl hapise çarptırılmıştır.
  • 1988'de Timothy Spencer DNA testi sonucu idam edilen ilk kişi olmuştur. Birkaç ırza tecavüz ve cinayetten dolayı 27 Nisan 1994'te idam edilmiştir. Spencer'in suçlarından biri için önceleri suçlu bulunmuş olan David Vasquez ise ABD'de DNA delili sayesinde suçsuzluğu kanıtlanmış ilk kişi olmuştur.
  • 1991'de Allan Legere DNA delili ile suçlu bulunmuş ilk Kanadalı olmuştur, 1989'da hapishane kaçkınıyken işlemiş olduğu dört cinayet için. Davasında avukatı, bölgedeki geneitk çeşitliliğin azlığının sahte pozitif sonuçlara yol açabileceğini iddia etmiştir.
  • 1992'de DNA delilleri ile Nazi doktoru Jozef Mengele'nin Brezilya'da Wolfgang Gerhard adı ile gömülü olduğu kanıtlanmıştır.
  • 1993'te Kirk Bloodworth cinayetten suçlu bulunup idama mahkûm edildikten sonra suçsuz bulunan ilk kişi olmuştur.
  • 1993'te Seattle'dan bir Punk grubu şarkıcısı Mia Zapata'nın ırzına tecavüzü ve cinayeti, ölümünü takibeden dokuz yıl boyunca çözülememiştir. 2001'de bir veritabanı araması da sonuç vermemiş, ama 2002'de Florida'da bir hırsızlık ve eş dövme olayının ardından tutuklanan kişiden alınan DNA'dan onun aranan katil olduğu anlaşılmıştır.
  • 1994'te iki kişinin cinayetini meşhur bir profesyonel futbolcu ve aktör olan O. J. Simpson ile ilişkilendiren DNA delillerinin mahkemede sunulması sonucu DNA tiplemesinin arkasında yatan bilimsel ilkeler basında ayrıntılı olarak işlendi. Bu vaka ayrıca laboratuardaki teknik zorluklara ve bu tür delillerin doğruluğuna gölge düşürebilecek prosedür hatalarına dikkati çekti.
  • 1994'te Kanada polisi detektifleri bir kedinin kıllarını test ederek bir adamı karısının cinayeti ile ilişkilendirmişlerdir. Bu vaka, adlî tarihte insana ait olmayan bir DNA ile bir suçlunun ilk tespiti olmuştur.
  • 1998'te Dr. Richard J. Schmidt kız arkadaşına HIV enjekte etmekte suçlanmış, enjekte etmiş olduğu virüsün DNA'sı ile kendi hastalarından birinin DNA'sının aynı olduğu gösterilerek ikinci derece cinayetten suçlu bulunmuştur.
  • 1999^da Raymond Easton, hatalı bir DNA eşleşmesi yüzünden, yatalak olmasına rağmen 7 saat tutuklanmıştır. Bu vakayla ilişkisi olmayan başka bir olaydan dolayı DNA'sı daha evvelden alınmış ve depolanmıştı.
  • 2001'de Wayne Butler, Celia Douty'nin cinayetinde suçlu bulunmuştu. Bu vaka, Avustralya'da DNA profillemesi ile çözülen ilk cinayet davası olmuştur.
  • 2003'te, Galler Bölgesinden Jeffrey Gafoor, Lynette White'ın 1988 cinayetinden suçlu bulunuştur. Olay mahalinden 12 yıl önce toplanmış kanıtlar STR teknikleri ile tekrar incelenmiş, yeğeninin DNA'sı ile eşleştirilmiştir. Bu vaka, masum bir akraba aracılığıyla asıl suçlunun tesit edilmesinin ilk örneği olabilir.
  • Robert Pickton'un vakasında, cinayet kurbanlarını tespit etmek ve kurbanların varlığını doğrulamak için DNA delili kullanılmıştır.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!