Arama


asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
27 Eylül 2010       Mesaj #6
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

II. Mahmut Islahatlara Hız Veriyor


Askeri Islahatta Yeniçeri Engeli Ortadan Kalkıyor

Yeniçeri ocağının kaldırılması (Vaka-i Hayriye) ile birlikte yeni bir ordunun kurulması kendiliğinden gündeme geldi. Yeni ordunun yeni bir ismi vardı. Muhammet'in Eğitimli Muzaffer Askerleri. Bu birlik yeniçerilerin yerini alan bir kuruluştur. Diğer ocaklar devam ediyordu. Yeni ordu iki tertip halinde görev yapacak, İstanbul'un asayişi ve itfaiyesiyle meşgul olacaklardı. 1828'de tulumbacı teşkilatı kuruldu. 1845'de Zaptiye Müşirliği kuruldu. Bu gelişmeyle birlikte asayiş işleri askeri örgütten ayrılmış oldu.

Ad:  Sultan İkinci Mahmud6.JPG
Gösterim: 760
Boyut:  16.2 KB
Ordu yapılanmasında değişikliğe gidildi. Bölüm ve rütbe adları değiştirildi. Mahmut sarayı korumakla görevli bostancı ocağını da Muallem Bostaniyan-ı Hassa ocağına dönüştürdü. Bir süvari alayı oluşturuldu. Eğitiminde yabancı subaylar görevlendiril-di. Topçu, top arabacı, lağımcı ve humbaracı ocakları eskisi gibi devam etti. Cebeci ocağı dağıtılıp yerine yeni bir cephane ocağı kuruldu. Görünüşte devam eden ancak amaçlarından uzaklaşmış tımar sistemi, 1831'de kaldırıldı. Hazine dirliklere el koyup, iltizama verdi. İşe yarar sipahilerden dört süvari taburu oluşturuldu. Gerisine emekli maaşı bağlandı. Donanmada maaşlar arttırıldı. Mühendishane-i Bahr-i Hümayun genişletildi. Program çağdaşlaştırıldı. Tersaneye çeki düzen verildi, Rum denizcilerin yerine Karadenizli ve Suriyeli denizcilerin gelmesi için tedbirler alındı.

Askeri Islahat İstenilen Sonuçları Vermiyor Çünkü....
Yeniçeriliğin ortadan kaldırılması ve yeni ordunun kurulmasıyla olumlu sonuçlar hemen alınmadı. Rus savaşındaki ve Mısır harbindeki ağır yenilgilerin en önemli sebebi orduda ve donanmadaki uzman kadronun yani subay kadrosunun yetersizliğiydi. Bir subay kadrosunun oluşması beklenmeden kurulmuş bütün birliklere ister istemez oradan buradan subaylar bulundu. Subay yetiştirmek için Nizam-ı Cedid'den subaylardan sarayda bir Enderun-u Hümayun Ağavatı Ocağı kuruldu fakat istenilen sonuç alınamayınca 1830'da bu uygulamadan vazgeçildi. 1831'de subay yetiştirmek için seçilmiş erlerden sübyan bölükleri oluşturuldu. Bundan sonraki aşamada ise Harbiye kurulacaktı. Oysa ki Mısırdaki M. Ali ordusunu kurmadan önce bir Fransız subay sayesinde yönetiminde 500 subay yetiştirmiş, kendisi de bir er gibi çalışarak askerlik sanatını öğrenmiştir. Sağlam bir yol tutan M. Ali bu nedenle de Osmanlılara karşı başarılı olmuştur.

Nihayet Islahatlar Askeri Alanın Dışına Taşıyor
XIX. yy'a gelinceye kadar kültürlü bir Osmanlı efendisi Arapça ve Farsça öğrenmeye çalışır, batı dillerini küçümserdi ancak batı ile temasların toplum ve devlet haya-tında belirleyici olması nedeniyle Müslümanlar da batı dillerini öğrenmeye başlayacaklardı.

Bugün tıp bayramı olan 14 Mart 1827 gününde tıbhane adlı askeri okul Mısırda açılan tıp okulundan 1 ay sonra açıldı. Tıbhane'de öğretim dili Fransızcaydı dolayısıyla öğretmenler ve kitaplar da Fransız kökenliydi. Mahmut bunun geçici bir durum olmasını istemiş ve bir an önce Türkçe'ye geçilmesi dileğinde bulunmuştur. Ancak Tıbhane'de Türkçe, 1870'de öğretim dili olacaktır.

Yine M. Alinin bir uygulamasına koşut olarak 1826'da ilk kez bir hayli eleştiriye göğüs gerilerek Avrupa'ya 4 öğrenci gönderildi. Sonraki yıllarda tıbhane ve Harbiye'ye öğrenci yetiştirilmek üzere Enderun ağalarından Avrupa'ya gönderilenlerin sayısı 150'yi buldu. M. Ali bu işe 1816'da başladı 1826-1848 yılları arasında 300 civarında öğrenci gönderdi.

Mahmut padişahların yaşam tarzında da esaslı değişiklikler yaptı. Sakalını kısalttı ve Mısır tarzında setre pantolon giymeye, Avrupa hükümdarları gibi doğum günlerini kutlamaya, resimlerini devlet dairelerine astırmaya, elçiliklerde davetlere gitmeye, tebdil-i kıyafet etmeden şehir içi hatta yurt içi inceleme gezilerine çıkmaya başladı. Hükümet toplantılarına katıldı, hükümet adamlarının huzurunda oturmalarına müsaade etti.

1828'de Mansureye Şubara denilen başlık yerine fes giydirilmesi kabul edildi. Eyüp'te feshane kuruldu. Bu arada kıyafet nizamnamesi çıktı. Fes, setre pantolon, ulema dışında siviller için zorunlu hale getirildi (1829). Avrupa tarzında giyim kuşam ve tıraş özellikle padişaha yakın çevrelerde salgın halini aldı. Burada iki noktayı belirtmek gerekir. Birincisi halkın muhtemelen büyük bir bölümü II. Mahmut'u gavur padişah olarak mimledi ama yeniçeriler olmadığı için hoşnutsuzluğunu ortaya çıkaramadı. Diğer nokta ise kıyafetle, sakalla, vs.. ile uğraşmak çok yüzeysel görünse de Rus ve Japon çağdaşlaşma tarihinde de önemli bir yer tutar.

İlk gazete Takvim-i Vekayi çıkmaya başladı (1831). Mısırda 1829'da Vekayi-i Mısırrıye adlı resmi gazete kurulmuştu. Mahmut herhalde bu örneği düşünerek yap-tığı işleri tanıtmak üzere haftalık ve 5000 tirajlı bir gazetenin çıkarılmasını sağladı.

II. Mahmut ıslahatını ıslahatların yoğunluğuna göre dönemlere ayırırsak bu dönemlemede iki olayın etkisini görebiliriz. Birinci dönem yukarıda da anlattığımız gibi, yeniçeri ocağının kaldırılmasıyla hız kazanan ıslahatlar dönemidir. İkinci dönem ise Mısır meselesinin ortaya çıkması ve M. Ali'nin Osmanlı ülkesinden ülkeler koparması sonucu başlar. Mahmut, M. Alinin üstünlüğünü kabul etmek niyetinde değildir. Yapacağı ıslahatların devleti güçlendireceğini ve Mısır meselesinde yardımına muhtaç olduğu Avrupa kamuoyunda Osmanlıyı sevimli göstereceğini bunun da diplomatik ilişkilere yansıyacağını ummaktadır. Şimdi bu amaçlarla başlamış olan ıslahatlar dönemini ele alalım.

Merkezi yönetimdeki yenilikler
Hükümetin örgütlenmesinde çağdaş bir yapılanmaya gidilerek uzmanlaşmış nezaretler (bakanlıklar) kurulmaya başlandı. Sadrazamın durumu da değişti. Padişahın mutlak vekili olmaktan çıktı. Nazırların her biri mühür sahibi oldular. Üstelik bunları padişah atayacaktı. Sadrazamlık başvekillik haline geldi. Nazırlar ve başvekile evkaf nazırı, serasker, kaptan-ı derya ve şeyhülislam katılarak Meclis-i Hass-ı Vükela veya Meclis-i Vükelayı yani bakanlar kurulunu oluşturdular. Bu yapılanma ile sarayın ve padişahın daha güçlü hale geldiğini söyleyebiliriz.

Sarayda toplanacak bir Meclis-i Valay-ı Ahkam-ı Adliye ülkenin temel mevzuatıyla (Tanzimat-ı Hayriye) ve yüksek mahkeme olarak çalışacaktır. Dar-u Şurayı Bab- ı ali, Dar-u Şurayı Askeri askeri mevzuatla uğraşacaktı. Yönetenler yeni bir sisteme bağlandı. Toprağa bağlı gelirler tahsis etmek ya da iş sahiplerinden alınacak paralarla (bahşişle) geçinmelerini beklemek yerine hepsi maaş sahibi kılındılar. Her üç yöneten zümresi için ortak bir rütbe aşama sırası saptandı. Bunlar üzerindeki müsadere baskısı kaldırıldı ve böylece ilmiye dışındaki yönetenlerin de mallarını mirasçılarına devredebilme hakkı doğdu. Yönetenlerin, yöneten statüsünü belgeleyen beratlarının her yıl yenilenmesi usulüne son verilmesi de aynı şekilde kamu görevlilerine güven ve istikrar veren bir tedbir oldu.

Buraya kadar gördüğümüz merkezi yapıdaki ıslahatın genel bir değerlendirmesini yaparsak başlıca şu unsurlara değinebiliriz.

1- Merkezi yapıda çağdaşlaşma amacıyla uzmanlaşmaya önem verilmektedir (Nazırlıkların, meclislerin kurulması).
2- Padişah merkezi yapıda uzmanlaşmayı isterken bir yandan da merkezi daha fazla kendine bağlı kılmaya çalışmakta, otoritesini arttıracak bir değişimi oluşturmaktadır.
3- Merkezde yeniçeri etkisinin ortadan kaldırılması ıslahatların önünü açmış, Mahmut'u o güne değin en ileri giden padişah yapmıştır ancak yeniçeriliğin yerini giderek önemi artan bürokrasi sınıfı almaktadır. Yüzlerce yıldır padişah karşısında boynu kıldan ince olan kalem efendileri kendilerini padişah karşısında daha güçlü kılabilecek haklara kavuşmuşlardır (Maaş sahibi kılınmaları, müsadere usulünün kaldırılması, yöneten statüsünü belgeleyen beratların her yıl yenilenme usulünün kaldırılması).

Taşra yönetimindeki yenilikler
Taşra yönetiminde de özellikle merkezin denetimini gücünü artıracak yenilikler oldu. Arabistan ve Mısır hariç Osmanlı ülkesinde askerlik ve vergilendirme amacına yönelik bir nüfus ve emlak yazımı yapıldı (1831). Mültezimleri aradan çıkarıp vergilerin devletçe doğrudan memurları tarafından toplanması isteniyordu. Pilot bölgelerde uygulamalar yapıldıysa da yaygınlaştırılmadı.Valiler de maaşa bağlanarak vilayetten geçinme usullerine son verildi.

Halkla hükümet arasında aracılık etmek üzere köylerde muhtarlıklar kuruldu. Taşra üzerinde denetimi arttırıcı bir tedbir de posta örgütünün kurulmasıydı. Posta örgütü için posta yolları yapılmaya başlandı. Ülke içindeki seyahatleri denetlemek üzere de yerinden ayrılanların "mürur" tezkeresi adında bir belge almaları şartı getirildi.

Eğitim alanındaki yenilikler
Eğitim alanına gelince gündelik ihtiyaçları ve devletin ihtiyaçlarını karşılayabilecek insana gereksinim vardı. Mahmut İstanbul'a sınırlı olmak üzere ilköğretim zorunluluğu getirdi. Camilerdeki mahalle mekteplerinde Arapça ve Türkçe'yi hiç öğretmeden Kuran okunması öğretilirdi. Bu gündelik ihtiyaçları karşılamak bakımından faydasız bir eğitimdi. Devlet memurlarına Arapça ve Türkçe okutmak üzere Mekteb-i Maarif-i Adliye ve Mekteb-i Ulum-u Edebiye adlı iki okul kuruldu. O güne dek usta-çırak usulü yetişen yani okuma-yazma öğrenen memurlar böylece öğrenimlerinin önemli bir bölümünü bu okullarda yapabileceklerdi.

1833'de Hariciye Nezaretinde bir tercüme odası kuruldu. Zamanla başka devlet dairelerinde de tercüme odaları kuruldu. Bu devletin batıyla yoğunlaşan diplomatik iliş-kilerinin bir sonucuydu ve diplomatik ilişkiler önem kazandıkça, yabancı dil bilmek de önem kazanacak ve Osmanlı daha sonraki yıllarda tercüme odalarından yetişmiş sadrazamlarla tanışacaktır.

Hem ordu hem eğitim açısından önemli bir olay Mekteb-i Ulum-u Harbiye'nin açılmasıdır. Ancak burada Osmanlıdaki yüksek eğitim kurumu sayılan okullarla ilgili bir parantez açmak gerekiyor. Harbiye'den başlamak gerekirse dokuz kısımdan oluşan Harbiye'de sınıf usulü yoktu (medresede olduğu gibi). Bitirilmesi gereken kitaplar vardı yani öğrenim süresi öğrenciye kalmış bir işti. İlk sekiz kısımda Türkçe okuma yazma, din bilgisi, askeri mevzuat biraz Arapça öğretiliyordu. Dokuzuncu kısımda matematik, topografya, harita öğretiliyordu. İlk sekiz kısım ilkokul düzeyinde dokuzuncu kısım ortaokul belki kısmen lise düzeyinde sayılabilirdi. Daha önce açılmış tıbhane içinde de aynı sorunlar vardı. Orada da uzun süre hasır üzerinde diz çöken öğrencilere ilkokul tahsili vermek gerekiyordu. Tıbbiye ve harbiye böyle olduktan sonra 18. YY.' de açılan ve çok süslü isimler taşıyan mühendis hanelerin de esas itibariyle derme çatma bir eğitim verdiğini düşünmek çok zor olmasa gerek. Harbiye ilk mezunlarını açılışından ancak 14 yıl sonra 1848'de verebildi.

II. Mahmut dönemini kısaca değerlendirelim.
Islahatçı olarak II. Mahmut'un o güne kadar en ileri gitmiş padişah olduğu şüphesizdir. Yeniçeriliğin kaldırılması bu yöndeki en büyük engeli ortadan kaldırmıştır. Osmanlı devletinin çağa ayak uydurması yönünde çaba göstermesini mümkün kılmıştır. Pek çok alanda yenilikçi adımlar atılmıştır. Bunlar Mahmut'un ıslahatçılığının olumlu yönleridir. Bir de olumsuzluklara bakalım. Islahat yolunda atılan adımların başlangıç adımları olarak kaldığını görüyoruz. Yine söylemek gerekir ki bu ıslahatçılık M. Ali ıslahatlarının bir kopyasıdır ve ona yetişmek, ondan geri kalmamak arzusunun bir ifadesidir. Gerek Mahmut gerekse M. Ali otoriter bir tavır içinde olmuşlar ancak M. Ali kesin çözümlere ulaşırken Mahmut mücadelesi içinde sürüklenip gitmiş ve devletin başına büyük dertler açılmasını engelleyememiş hatta bazen neden olmuştur.

Mahmut'un teslim aldığı devletle, teslim ettiği devlet arasında önemli bir küçülme söz konusudur. Mısırla mücadele uğrunda önce Rusya uyduluğu kabul edilmiş daha sonra ve belki çok daha tehlikeli olarak ülkenin hayati ekonomik faaliyetleri batıya peşkeş çekilmiştir. 1838 Osmanlı-İngiltere ticaret sözleşmesi Osmanlı ülkesini açık pazar haline dönüştürecektir. Tepedelenli'nin yok edilmesi Yunan bağımsızlığını getirirken Mısıra karşı ordunun ve donanmanın iflası yarı sömürge olma durumuna doğru atılmış büyük adımlardır. Oysa III. Selim'in uzlaşmacı ayan siyaseti ya da Sened-i İttifak yönünde bir kurumlaşmanın devlet için daha hayırlı olabileceği düşünülebilir.

MsXLabs.org & OT
Son düzenleyen Baturalp; 15 Ocak 2017 19:42
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....