Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Ekim 2010       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
aşk ALLAH dostlarına karşı olan aşk ise bu tasavvufi birşeydir. Bu ALLAH a şirk koşmak değil ALLAH a kavuşmak için vesile aramkatır. Bununla ilgili ayet ve hadisler çokça mevcuttur Elbette ki ; Her ne istenirse sadece ALLAH tan istenmeli çünkü herşeyi yaradan odur. Ama ALLAH ın yanında değerli olan ALLAH a hakiki manada kul olan insanlar vardır. ALLAH herkese yakındır fakat her insan ALLAH a yakın değildir.

“Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah’tan bağışlanmayı dileseler, Rasul de onlar için istiğfar etseydi Allah’ı ziyade­siyle affedici, esirgeyici bulurlardı.”(Nisâ, 64)

ALLAH a yaklaşmak için vesile arayın (Mâide, 35)

«Benim için Allah’tan vesile’ye isteyin Zira o, cennetteki bir menzildir»[Müslim, K Salât]

«Dediler ki: Ey Babamız! Bizim için bağışlanma dile. Bizler günahkâr olduk. Dedi ki: Sizler için Rabbimden bağış lanma dileyeceğim. O, Gafur’ dur, Rahim’dir.» (Yusuf, 12/98)

''Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sadık kullarımla beraber olun.'' Tevbe, 119

Ve bununla iligli bazı Alimlerin sözleri

İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki:

Diriyken tevessül olunan, feyz alınan zata, öldükten sonra da tevessül edilerek, bundan feyz alınır. (Mişkat)

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

Resulullah, muhacirlerin [hicret eden Eshab-ı kiramın] fakirleriyle tevessül edip, fetih ve yardım talep etti. (3/93)

Muhammed Hadimi hazretleri buyuruyor ki: Peygamberler ve evliya zatlar öldükten sonra da, bunlar vasıtasıyla Allahü teâlâya yalvararak dua etmeye, tevessül ve istigase etmek denir; çünkü bunlar ölünce, mucizeleri ve kerametleri devam eder. (Berika)

Şihabüddin-i Remli hazretleri buyuruyor ki:

Enbiya ölünce mucizeleri, evliya ölünce de kerametleri kesilmez. Enbiyanın mezarda diri olduklarını, namaz kıldıklarını, haccettikleri, hadis-i şerifler açıkça bildirildi. Şehitlerin de diri oldukları, kâfirlerle savaşırken, yardım ettikleri bildirildi. (Şevâhid-ül-hak)

Seyyid Davud bin Süleyman buyuruyor ki:

Tevessül demek, bizim için dua etmelerini dilemektir; çünkü onlar, Allahü teâlânın dünyada da, ahirette de sevgili kullarıdır. Onların istediklerine kavuşacaklarını, her dilediklerinin verileceğini, Kur’ân-ı kerim bildirmektedir. (Minhat-ül-vehbiyye)

Eğer bu bhsettiğin mesela ALLAH ın diğer kullarını sevme meselesi ise ona da şununla cevap göndereyim.

Üstad Bediüzzaman, alâkadar olduğumuz şeyleri sevebileceğimizi, ancak yaratılan bütün masnuat, Halık-ı Zülcelalin isminin cilveleri olması hesabıyla, onları Cenab-Hakk'ın hesabına ve onun muhabbeti namına sevmemiz gerektiğini işaret ediyor.
Mesela; lezzetli yiyecekleri ve güzel meyveleri Cenab-ı Hakk'ın ihsanı ve Rahman-ı Rahimin verdiği nimet olması hasebiyle sevmek, aynı zamanda manevi bir şükürdür.

Hem anne ve babayı sevmek, bu çeşit muhabbet ve hürmet, şefkatle, sırf Allah( c.c.) rızası için sevmek.

Hem refika-i hayatını, rahmet-i İlahiyenin, munis, latif bir hediyesi olması ve ebedi hayat arkadaşı olması hasebiyle sevmek.

Evlatlarımızı, o zat-ı Rahim-i Kerim'in hediyeleri olduğu için, kemal-i şefkat ve merhamet ile onları sevmek ve muhafaza etmek yine
Hakk'a aittir.

Hem dost ve arkadaşları sevmek ise; eğer onlar iman ve salih amel sahipleri iseler, Cenab- Hakkın dostları iseler, "Allah için sevmek"
sırınca o muhabbet dahi Hakk'a aittir.

Hem evliya ve enbiyayı sevmek; Cenab-ı Hakk'ın makbul kulları olmaları dolayısıyla, Cenab-ı Hakk'ın namına sevmek.

Hem hayatı sevmek; Cenab-ı Hakk'ın insana verdiği en kıymetli baki hayatı kazandıracak bir define olması ve baki mükemmellikleri içinde toplaması hesabiyle sevmek.

Hem gençliğin letafetini, güzelliğini, yüce yaratıcının latif, şirin güzel bir nimeti olduğunu düşünerek, kabul edip sevmek, güzel
kullanmak, bu gençliğin baki bir gençliğin anahtarı olduğunu bilerek sevmek.

Hem baharı, Cenab-ı Hakk'ın nurani isimlerinin en latif , güzel nakışlarının sergilendiği bir sayfa ve yaratıcın antika sanatı
olduğunu bilerek, Halık-ı Rahim adına sevmek.

Hem dünyayı ahiretin bir tarlası ve mezrası ve geçici bir misafirhane olduğu için sevmek, nefsi emmare karışmamak şartıyla Cenab- Hakk'a aittir.

"Dünyayı ve ondaki mahlukatı mana-i harfiyle sev, mana-i ismiyle sevme" "Ne kadar güzel yapılmış" de , "Ne kadar güzelmiş deme"
kalbin batınına başka sevgilerin girmesine meydan verme.

Bediüzzaman'a göre, sıraladığımız bu sevgi ve muhabbetler, eğer Allah adına olsa, hem elemsiz bir lezzet verir, hem de muhabbet-i İâhiyeyi ziyadeleştirir, artırır. Sevgi, Allah'tan kaynaklanırsa dostluklar da, düşmanlıklar da O'nun için olur.

Şüphesiz ki; Allah( c.c) sevgisinden sonra, en büyük sevgi peygamber sevgisidir. Bediüzzaman bakın Peygamber efendimizi (S.A.V.) bakın nasıl tarif ediyor ;

Şu gördüğün büyük aleme bir kitap nazarıyla bakılırsa; Nuru Muhammed-i (A.S.M.) o kitabın katibinim kaleminin mürekkebidir. Eğer,
o alem bir ağaç olarak düşünülse, Nur-u Muhammed-i hem çekirdeği, hem de meyvesi olur.

Eğer, dünya mücessem cisimleşmiş bir canlı farzedilirse, o nur, onun aklı olur. Eğer pek şaşalı bir cennet bahçesi tahayyül edilirse, Nur-u Muhammed-i onun andelibi olur, yani bülbülü olur.

Resul-u Ekrem Efendimizi (S.A.V.) , ancak bu kadar güzel anlatılabilir. Bediüzzaman'ın felsefesinde müsbet hareket ve müsbet düşünce esasdır."Güzel gören güzel düşünür" sözü bu manada gönüllerde yer etmiştir.

ALLAH a emanet olun
Son düzenleyen Safi; 4 Aralık 2018 23:58