Arama

Muhsin Ertuğrul - Tek Mesaj #6

asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
9 Kasım 2010       Mesaj #6
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Muhsin Ertuğrul (1892–1979) daha 17 yaşındayken tiyatro oyunculuğuyla sahnelere adım attı. Fransa ve Almanya’da bulundu. Alman filmlerinde sahne işçilerinden figüranlığa kadar değişik rollerde oynadı, yönetmenlik yaptı. İstanbul’a dönüşünde Kemal ve Şakir Seden Kardeşler’i film yapımcılığına özendirdi. Eyüp’te bir mensucat fabrikasında Kemal FilmStüdyosu kuruldu. Bu stüdyoda iki yılda (1922–1924 arası) 6 film üretildi: İstanbul’da Bir Facia-i Aşk, Boğaziçi Esrarı,Ateşten Gömlek, Leblebici Horhor, Kızkulesi’nde BirFacia, Sözde Kızlar. Bu filmlerinin yönetmenliğini Muhsin Ertuğrul yaptı. Başrollerini Anna Mariyeviç ile Vahram Papazyan’ın oynadığı İstanbul’da Bir Facia-i Aşk, fettan bir kadının âşıklarından biri tarafından öldürülmesini konu alıyordu. Muhsin Ertuğrul bu filmiyle Türk sinemasında kendi adıyla anılacak bir dönemi de başlatmış oldu. Bir Bektaşi şeyhinin etrafında geçen ve Yakup Kadri’nin Nur Baba adlı romanından uyarladığı “Boğaziçi Esrarı” filminin setini Bektaşiler basıp dekorları parçalayınca filmin gösterimi bir yıl sonrasına sarktı.
Halide Edip’in aynı adlı romanından uyarlanan ve bir kadının gözünden Kurtuluş Savaşı’nı anlatan “Ateşten Gömlek”in oyuncu seçimi için Muhsin Ertuğrul değişik bir yol izleyerek gazete ilanı verdi. Başvuranlar arasından Münire Eyüp (Neyyire Neyir) ve Bedia Şekip (Bedia Muvahhit) film için seçildi. Böylece 1920 yılında bir Türk kadınının tiyatroda oynamasından sonra (Afife Jale) sinemada da azınlık mensupları dışında Türk kadınlarının oynamasının yolu açıldı. Kurtuluş savaşını izleyerek 1923’te çevrilen “Ateşten Gömlek” sadece milli duyguları çcoşturan konusu ile değil akıcı üslubu ve kudretli oyuncularıyla da Türk Sinema tarihinde ilk önemli film olarak yerini aldı. Cumhuriyetin ilanından 6 ay önceişgal altındaki İstanbul’da oynatılan film büyük ilgi gördü. Bir operetten uyarlanan “LeblebiciHorhor” ise salonda müzik çalınmasına rağmen sessiz sinemada başarılı olamadı. Peyami Safa’nın romanından uyarladığı “Sözde Kızlar”ı tamamladıktan sonra Rusya’ya giden ve burada da filmler çeken Ertuğrul, Türkiye’ye döndü.Diğer bir film de “Sözde Kızlar”dır. Peyami Safa'nın mütareke yıllarındaki İstanbul'u anlatan aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan bir eserdir.Muhsin Ertuğrul daha sonra evleneceği Neyyire Neyir ile beraber filmlerde oyunculuk da yaptı. 1932’de ilk Türk sesli filmi ve ilk Türk ortak yapımı (Türk, Mısır, Yunan) “İstanbulSokaklarında”yı çekti. Aynı kızı seven biri kör iki kardeşin çekişmesi ele alan ve tam bir melodram olan bu film seyircinin büyük ilgisini çekti. Dilencilik yapan kör kardeşin ve söylediği şarkının dizelerinin (Karanlık yollarda yorgun yürürüm/Dilenir gezerim, hastayım,körüm/Ne kadar uzadı, Yarab ne kadar/Mezarıma giden karanlık yollar) Türk sinemasının melodram geleneğinin tohumlarını içerdiğini söylemek yanlış olmaz. 1932’de çevirdiği “Bir Millet Uyanıyor” filmi milli duyguları cçoşturan, halkın beğenisini kazanan bir filmdi. Bunun dışında “Karım Beni Aldatırsa”, “Söz Bir Allah Bir”, “Milyon Avcıları”, “Cici Berber”ve “Leblebici Horhor Ağa” gibi müzikli filmler çevirdi Ertuğrul ilk Türk kadın film yıldızını da sinemaya kazandırdı.Ertuğrul’un “Aysel Bataklı Damın Kızı”, “Şehvet Kurbanı” ve“Tendeki Şeytan” filmlerinde rol verdiği Cahide Sonku, seyircinin yüzüne aşina olduğu ilk kadın yıldızımız oldu. Ertuğrul’un çoğu oyuncusu gibi tiyatro kökenli olan Sonku, adıyla filme seyirci çeken, taklit edilen bir yıldız haline geldi. Sonraları film şirketi de kuran Cahide Sonku’nun hayatı sefalet ve yalnızlık içinde sona erdi.
İlk renkli Türk filmi Muhsin Ertuğrul’un 1953 yılında yönettiği "Halıcı Kız" filmidir.Muhsin Ertuğrul, doğuşundan 1940’lara kadar Türk sinemasındaki tek adamdır. Yurtdışında da bulunup filmler çevirdiği için Ertuğrul, Türkiye’de zenginleri filmlerine yapımcı olmaya ikna etmekte zorlanmamıştır. Sinemamızda ilklerin adamı olan bu yönetmen birçok yönden eleştiriye uğramıştır. Bu eleştirilerden
bazıları şöyle sıralanabilir:

1. Kendisi de tiyatro kökenli olduğu için filmlerinde tiyatrocuları oynatmak,filmleri tiyatrovari oyunculuk ve yönetmenlik anlayışla çekmek. Sinemaya hep tiyatro açısından bakmak.
2. Uyarlama salgınını başlatmak. (Ertuğrul’un çektiği 30’u aşkın filmden 8’i yabancı filmlerden, 11’i tiyatro eserlerinden uyarlamadır.)
3. Filmlerinde klişelere çok yer vermek, sinemamıza ağdalı melodram geleneğini yerleştirmek.
4. Kendi kusurlarını tekrarlayan bir yönetmen kuşağı yetiştirmek.

Megep & MsxLabs
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....