Arama


The Unique - avatarı
The Unique
Kayıtlı Üye
25 Kasım 2010       Mesaj #38
The Unique - avatarı
Kayıtlı Üye
ALLAH

Müslümanlıkta yaratıcı varlığın özel adı. Allah, yalnızca Müslüman­lar tarafından kullanılan yaratıcı var­lığın orijinal adı. "Allah" kelimesi­nin çeşitli dillere ait köklerden geldi­ğini öne sürenler olmuşsa da Müslü­man âlimler bu görüşe katılmaz ve "Allah" kelimesinin İslamiyet'te Tanrı'yı ifade eden orijinal bir isim olduğunu kabul ederler. Allanın es-maül hüsna denen birçok güzel ismi vardır. (Hak, Alîm, Kadîr... gibi). Bunlar içinde en çok kullanılanı Al­lah'tır.

ALLAH'A İMAN
Allah'a iman demek, O'nun var­lığının ve birliğinin, her şeyi yoktan varettiğinin (yaratıcılığının) şüphesiz ve tereddütsüz kabul edilmesi demektir.
Allah (C.C.) Kur'an-ı Kerim'in thlas sûresinde kendi zâtına ait husu­siyetleri açıklamıştır: "De ki: O Al­ton mutlak bir kesinlikle tektir. Her şey O'na muhtaçtır. O bir şeye muh­taç değildir. Doğmadı ve doğurmadı (bir şeyden oluşmadı, varlıkları da parçası halinde kendinden eksilterek yaratmadı). O'na bir eş ve benzer ol­madığı gibi, O'nun bir zıddı da yok­tur." (Kur'an-ı Kerim, 112).
Allah'ın varlığını, birliğini bu esaslara göre benimsemek "Tevhid akidesi"dir. Bu da Kelime-i Tevhid i!e ifad eedilir: Lâ ilahe illallah, Muham-medün Resullûllah" (Allah'tan baş­ka Tanrı yoktur, Muhammed O'nun peygamberidir).
Müslümanlar Allah Teâlâ'yı sıfat­larıyla tanırlar. Bu sıfatlar "zati" ve "subuti" olmak üzere ikiye ayrılır.

Allah'ın zâtı sıfatları şunlardır:
1- Vücud: Var olmak, yok olma­mak demektir. Varlığın zıddı olan yokluk Allah hakkında düşünülemez. O'nun varlığı kendinden ve zarurî (vacibü' 1-vücud)dur.
2- Kıdem: Öncesi olmamak de­mektir. Her varlığın olmadığı bir za­man geçmiştir, ama Allah'ın olmadığı bir zaman geçmemiştir. Allah ezelîdir, varlığının başlangıcı yoktur.
3- Bekâ: Sonu olmamak demek­tir. Her varlığın bir sonu vardır, ama Allah sonsuzdur, ebedîdir. Allah için geçmişte olmadığı bir zaman düşünü­lemeyeceği gibi gelecekte de olmaya­cağı bir zaman düşünülemez.
4- Vahdaniyet: Bir olmak demek­tir. Allah birdir, tektir. Eşi, benzeri, ortağı yoktur.
5- Kıyam binefsihi: Varlığının
kendinden olması, varolmak için bir
başka varlığa muhtaç olmaması de­mektir. Allah'tan başka her varlık, varolmak için bir aracıya muhtaçtır. Ama Allah için böyle bir şey söz ko­nusu değildir.
6- Muhalefettin li'l-havâdis: Yara tılmış, sonradan olmuş hiçbir varlığa benzememek demektir. Allah yaratıl­mışlardan hiçbirine benzemez. O'nun bir benzeri yoktur. Bundan dolayı biz O'nu bildiğimiz, tanıdığımız varlıkla­ra benzeterek kavrayamayız. O bizim tasavvurumuzdan, düşündüğümüz­den farklıdır, başkadır.
Bu sıfatlara Allah'ın zâtı sıfatları denmesi, bunların yalnız Allah'a ait olup, başka varlıklarda bulunmama­sı sebebiyledir.

Cenâb-ı Hak'ın Sübutî Sıfatları.
1- Hayat: Diri ve canlı olmak de­mektir. Allah diridir, canlıdır. Can­lılığı, diriliği ebedidir. Güçsüzlü, can­sızlık anlamına gelen uyku, gaflet, ölüm gibi eksiklerden uzaktır.
2- tlim: Bilmek demektir. Allah herşeyi bilir. Bilinmesi mümkün olup da Allah'ın bilmeyeceği şey yoktur. Allah açıkladığımız şeyleri bildiği gi­bi gizlediğimiz, içimizden geçirdiğimiz şeyleri de bilir. O'nun bilgisi haricin­de hiçbir şey meydana gelmez, tlmî her şeyi kuşatmıştır.
3- Semi: işitme demektir. Allah işitir. İşitmesine sınır yoktur, işitilme­si mümkün olan her şeyi işitir. İnsan kulağı ancak belli bir tını dahilindeki sesleri işitir. Allah ise en küçüğünden en büyüğüne her sesi, işitileek her şe­yi işitir.
4- Basar: Görmek demektir. Al­lah görür ve bu görmesi sınırsızdır. Görülecek hiçbir şey O'nun görmesin­den hariç olmaz. Bizim gözümüz her zaman her şeyi görmez. Biz karanlıkta göremeyiz. Mikropları ancak mikros­kop yardımıyla görebiliriz. Allah ise zifiri karardıkta, siyah taşın üstündeki siyah karıncayı görür. Her şeyi hiçbir alete, vasıtaya muhtaç olmadan görür.
5- trade: Dilemek, istemek de­mektir. Allah'ın dilemesi ve istemesi hiçbir kayda tâbi değildir. Hür ve ser­best olarak dilediği gibi hükmeder, di­lediğini yapar, dilediğini yapmaz.
6- Kudret: Güç ve kuvvet sahibi olmak demektir. Allah sonsuz bir güç ve kuvvet sahibidir. Gücünün yetme­yeceği hiçbir şey yoktur. O her şeye kadirdir.
7- Kelam: Konuşmak demektir. Allah konuşur. Fakat konuşmak için bizim gibi harflere, kelimelere ihtiyacı yoktur. Bu sıfatı ile peygamberlere ki­taplar indirmiş, bazı peygamberlerle de konuşmuştur.
8- Tekvin: Yaratmak demektir. Allah yoktan vareden, yaşatan, diril­ten ve öldürendir. Her şeyi O yarat­mıştır. Her şey O'nun yar atmasıyla varolmuş, vücud bulmuştur.
Görüldüğü gkibi Cenab-ı Hakkın sübuti sıfatlarından bazıları insanlar­da da vardır. Fakat insanlarınki ala­bildiğine sınırlı ve devamsızdır. Allah Teâlâ'nın bu sıfatları ise sınırsız, ezelî ve ebedîdir.
Bir Müslüman anlatmaya çalıştı­ğımız bu esaslar çerçevesinde Allah'a inanacaktır. Anlaşılması en kolay Tanrı inancı budur. Akıl için bunun ötesinde Tanrı varlığını kavramak mümkün değildir. Aklın, kişiyi ima­na ulaştırma gücü vardır ve bu onun görevidir. Fakat akıl bu konuyu faz­la kurcaladı mı bocalıyor, çıkmaza gi­riyor. Çünkü akıl iman edilen Yüce Varlığı açıklayacak, nasıl ve nice ol­duğunu kavrayacak güç ve kapasite­de değildir. Ünlü filozof Pascal (1623-1662), "Aklın, mutlak varlığa gidiş yolunda yapacağı en namuslu jest kendini yakmaktır" derken her­halde bu gerçekten başkasını ifade ediyor olamazdı.
Müslüman din büyükleri Allah'­ın büyüklüğünü anlamak, kavramak için yarattığı harika şeylere dikkat et­memizi, eserlerini incelememizi istemişlerdir. Büyük âlim İmam Şafiî (767-821)'ye sordular:

—Allah'ın varlığına delilin nedir?
Cevap verdi:
—Dut yaprağıdır. Onu inek yer, süt olur, arı yer, bal olur; ipek böce­ği yer, koza olur.
Ünlü bilgin Edison (1848-1931) şöyle diyor: "Hiçbir keşif otun top­rağı yanp çıkması kadar harika ola­maz. Çünkü otu Allah yaratmıştır."
Allah'a inanmanın önemi:
Allah'a inanan insan manen tat­min ve müsterih olur. Kafasını kur­calayan birçok "neden?", "nasıl?", "niçin?"lerin baskı ve hücumundan kurtulur. Zira Allah'a inanmak de­mek, bir anda her sırrın, her sorunun açıklığa ve cevaba kavuşması demek­tir. Allah'ın varlığını, yoktan var edi­ciliğini kabul etmedikçe; insan, dün­ya ve tüm evrenle ilgili bilinmezler, problemler muallakta kalmaktadır. Şüphe ve tereddütler beyinleri kurca­lamaktadır. İnanmak bir anda bun­lardan kutulmaktır. Allah'ın varlığı­nı kabul etmedikçe akıl ve bilim şim­di var olan ilerde de artacağı şüphe­siz bulunan problemleri ebedi çöze­meyecektir. Ama yaratma olayının kabulüyle birlikte birçok problem kendiliğinden çözülmekte ve aydınlı­ğa kavuşmaktadır.
Allah'a inanmak, dürüst ve na­muslu bir toplum ortaya çıkarmanın da en sağlam güvencesi ve garantisi­dir. Ortaya konan hukuk kuralları ne kadar tatminkâr, onların uygulayıcı­ları ne ölçüde dikkatli ve müsamaha-sız olursa olsun, kişi kendini ilahi bir kontrol altında hissetmedikçe kötülüklere tümüyle engel olunamayacak­tır. Maddi refahın en üst sınırlarında bulunan ABD'de birkaç sene önce bir gün elektrikler kesiliyor, bütün alış­veriş yerlerinde, mağaza ve market­lerde karanlıktan istifade ile müthiş bir yağma başlıyor. Çünkü böyle bir ortamda kanun korkusunun, inzibat korkusunun rolü olmuyor. Bu durum her yerde görülebilir. Allah korkusu hâkim olmadıkça yüzdryüz özlenme-si mümkün de değildir. Mehmet Akif'in dediği gibi, ahlaka gerçek de­ğer ve yüksekliğini kazandıran ancak Allah korkusudur.
Bir bildiğim varsa hiç bir şey bilmediğimdir. (: