Müslümanlıkta yaratıcı varlığın özel adı. Allah, yalnızca Müslümanlar tarafından kullanılan yaratıcı varlığın orijinal adı. "Allah" kelimesinin çeşitli dillere ait köklerden geldiğini öne sürenler olmuşsa da Müslüman âlimler bu görüşe katılmaz ve "Allah" kelimesinin İslamiyet'te Tanrı'yı ifade eden orijinal bir isim olduğunu kabul ederler. Allanın es-maül hüsna denen birçok güzel ismi vardır. (Hak, Alîm, Kadîr... gibi). Bunlar içinde en çok kullanılanı Allah'tır.
Allah'a iman demek, O'nun varlığının ve birliğinin, her şeyi yoktan varettiğinin (yaratıcılığının) şüphesiz ve tereddütsüz kabul edilmesi demektir.
Allah (C.C.) Kur'an-ı Kerim'in thlas sûresinde kendi zâtına ait hususiyetleri açıklamıştır: "De ki: O Alton mutlak bir kesinlikle tektir. Her şey O'na muhtaçtır. O bir şeye muhtaç değildir. Doğmadı ve doğurmadı (bir şeyden oluşmadı, varlıkları da parçası halinde kendinden eksilterek yaratmadı). O'na bir eş ve benzer olmadığı gibi, O'nun bir zıddı da yoktur." (Kur'an-ı Kerim, 112).
Allah'ın varlığını, birliğini bu esaslara göre benimsemek "Tevhid akidesi"dir. Bu da Kelime-i Tevhid i!e ifad eedilir: Lâ ilahe illallah, Muham-medün Resullûllah" (Allah'tan başka Tanrı yoktur, Muhammed O'nun peygamberidir).
Müslümanlar Allah Teâlâ'yı sıfatlarıyla tanırlar. Bu sıfatlar "zati" ve "subuti" olmak üzere ikiye ayrılır.
Allah'ın zâtı sıfatları şunlardır:
1- Vücud: Var olmak, yok olmamak demektir. Varlığın zıddı olan yokluk Allah hakkında düşünülemez. O'nun varlığı kendinden ve zarurî (vacibü' 1-vücud)dur.
2- Kıdem: Öncesi olmamak demektir. Her varlığın olmadığı bir zaman geçmiştir, ama Allah'ın olmadığı bir zaman geçmemiştir. Allah ezelîdir, varlığının başlangıcı yoktur.
3- Bekâ: Sonu olmamak demektir. Her varlığın bir sonu vardır, ama Allah sonsuzdur, ebedîdir. Allah için geçmişte olmadığı bir zaman düşünülemeyeceği gibi gelecekte de olmayacağı bir zaman düşünülemez.
4- Vahdaniyet: Bir olmak demektir. Allah birdir, tektir. Eşi, benzeri, ortağı yoktur.
5- Kıyam binefsihi: Varlığının
kendinden olması, varolmak için bir
başka varlığa muhtaç olmaması demektir. Allah'tan başka her varlık, varolmak için bir aracıya muhtaçtır. Ama Allah için böyle bir şey söz konusu değildir.
6- Muhalefettin li'l-havâdis: Yara tılmış, sonradan olmuş hiçbir varlığa benzememek demektir. Allah yaratılmışlardan hiçbirine benzemez. O'nun bir benzeri yoktur. Bundan dolayı biz O'nu bildiğimiz, tanıdığımız varlıklara benzeterek kavrayamayız. O bizim tasavvurumuzdan, düşündüğümüzden farklıdır, başkadır.
Bu sıfatlara Allah'ın zâtı sıfatları denmesi, bunların yalnız Allah'a ait olup, başka varlıklarda bulunmaması sebebiyledir.
Cenâb-ı Hak'ın Sübutî Sıfatları.
1- Hayat: Diri ve canlı olmak demektir. Allah diridir, canlıdır. Canlılığı, diriliği ebedidir. Güçsüzlü, cansızlık anlamına gelen uyku, gaflet, ölüm gibi eksiklerden uzaktır.
2- tlim: Bilmek demektir. Allah herşeyi bilir. Bilinmesi mümkün olup da Allah'ın bilmeyeceği şey yoktur. Allah açıkladığımız şeyleri bildiği gibi gizlediğimiz, içimizden geçirdiğimiz şeyleri de bilir. O'nun bilgisi haricinde hiçbir şey meydana gelmez, tlmî her şeyi kuşatmıştır.
3- Semi: işitme demektir. Allah işitir. İşitmesine sınır yoktur, işitilmesi mümkün olan her şeyi işitir. İnsan kulağı ancak belli bir tını dahilindeki sesleri işitir. Allah ise en küçüğünden en büyüğüne her sesi, işitileek her şeyi işitir.
4- Basar: Görmek demektir. Allah görür ve bu görmesi sınırsızdır. Görülecek hiçbir şey O'nun görmesinden hariç olmaz. Bizim gözümüz her zaman her şeyi görmez. Biz karanlıkta göremeyiz. Mikropları ancak mikroskop yardımıyla görebiliriz. Allah ise zifiri karardıkta, siyah taşın üstündeki siyah karıncayı görür. Her şeyi hiçbir alete, vasıtaya muhtaç olmadan görür.
5- trade: Dilemek, istemek demektir. Allah'ın dilemesi ve istemesi hiçbir kayda tâbi değildir. Hür ve serbest olarak dilediği gibi hükmeder, dilediğini yapar, dilediğini yapmaz.
6- Kudret: Güç ve kuvvet sahibi olmak demektir. Allah sonsuz bir güç ve kuvvet sahibidir. Gücünün yetmeyeceği hiçbir şey yoktur. O her şeye kadirdir.
7- Kelam: Konuşmak demektir. Allah konuşur. Fakat konuşmak için bizim gibi harflere, kelimelere ihtiyacı yoktur. Bu sıfatı ile peygamberlere kitaplar indirmiş, bazı peygamberlerle de konuşmuştur.
8- Tekvin: Yaratmak demektir. Allah yoktan vareden, yaşatan, dirilten ve öldürendir. Her şeyi O yaratmıştır. Her şey O'nun yar atmasıyla varolmuş, vücud bulmuştur.
Görüldüğü gkibi Cenab-ı Hakkın sübuti sıfatlarından bazıları insanlarda da vardır. Fakat insanlarınki alabildiğine sınırlı ve devamsızdır. Allah Teâlâ'nın bu sıfatları ise sınırsız, ezelî ve ebedîdir.
Bir Müslüman anlatmaya çalıştığımız bu esaslar çerçevesinde Allah'a inanacaktır. Anlaşılması en kolay Tanrı inancı budur. Akıl için bunun ötesinde Tanrı varlığını kavramak mümkün değildir. Aklın, kişiyi imana ulaştırma gücü vardır ve bu onun görevidir. Fakat akıl bu konuyu fazla kurcaladı mı bocalıyor, çıkmaza giriyor. Çünkü akıl iman edilen Yüce Varlığı açıklayacak, nasıl ve nice olduğunu kavrayacak güç ve kapasitede değildir. Ünlü filozof Pascal (1623-1662), "Aklın, mutlak varlığa gidiş yolunda yapacağı en namuslu jest kendini yakmaktır" derken herhalde bu gerçekten başkasını ifade ediyor olamazdı.
Müslüman din büyükleri Allah'ın büyüklüğünü anlamak, kavramak için yarattığı harika şeylere dikkat etmemizi, eserlerini incelememizi istemişlerdir. Büyük âlim İmam Şafiî (767-821)'ye sordular:
—Allah'ın varlığına delilin nedir?
—Dut yaprağıdır. Onu inek yer, süt olur, arı yer, bal olur; ipek böceği yer, koza olur.
Ünlü bilgin Edison (1848-1931) şöyle diyor: "Hiçbir keşif otun toprağı yanp çıkması kadar harika olamaz. Çünkü otu Allah yaratmıştır."
Allah'a inanmanın önemi:
Allah'a inanan insan manen tatmin ve müsterih olur. Kafasını kurcalayan birçok "neden?", "nasıl?", "niçin?"lerin baskı ve hücumundan kurtulur. Zira Allah'a inanmak demek, bir anda her sırrın, her sorunun açıklığa ve cevaba kavuşması demektir. Allah'ın varlığını, yoktan var ediciliğini kabul etmedikçe; insan, dünya ve tüm evrenle ilgili bilinmezler, problemler muallakta kalmaktadır. Şüphe ve tereddütler beyinleri kurcalamaktadır. İnanmak bir anda bunlardan kutulmaktır. Allah'ın varlığını kabul etmedikçe akıl ve bilim şimdi var olan ilerde de artacağı şüphesiz bulunan problemleri ebedi çözemeyecektir. Ama yaratma olayının kabulüyle birlikte birçok problem kendiliğinden çözülmekte ve aydınlığa kavuşmaktadır.
Allah'a inanmak, dürüst ve namuslu bir toplum ortaya çıkarmanın da en sağlam güvencesi ve garantisidir. Ortaya konan hukuk kuralları ne kadar tatminkâr, onların uygulayıcıları ne ölçüde dikkatli ve müsamaha-sız olursa olsun, kişi kendini ilahi bir kontrol altında hissetmedikçe kötülüklere tümüyle engel olunamayacaktır. Maddi refahın en üst sınırlarında bulunan ABD'de birkaç sene önce bir gün elektrikler kesiliyor, bütün alışveriş yerlerinde, mağaza ve marketlerde karanlıktan istifade ile müthiş bir yağma başlıyor. Çünkü böyle bir ortamda kanun korkusunun, inzibat korkusunun rolü olmuyor. Bu durum her yerde görülebilir. Allah korkusu hâkim olmadıkça yüzdryüz özlenme-si mümkün de değildir. Mehmet Akif'in dediği gibi, ahlaka gerçek değer ve yüksekliğini kazandıran ancak Allah korkusudur.