Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Ocak 2011       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Özdemir Asaf 1950'lerde kişiliğini bulduğu, şiirinin özelliklerini belirgenleştirdiği zaman, bütün akımların dışında bir şairdi. Düşünceleri, duyguları yoğunlaştırıp kısacık şiirler yazışıyla Uzak Doğu ülkelerinin bilge şairlerine benziyordu. Bu özelliğiyle Garip akımının ilk günlerine de bağlanabilirdi, ama o akım içinde fazla bir yer tutmayan bu anlayış, Özdemir Asaf'da düşünceye iyice ağırlık verilerek benimsenmiş, özenle işlenmiş, geliştirilmişti. Şiir düşüncelerin, duyguların yoğunlaştırılmasında aranıyordu. Uzun şirlerde bile parçaların bu anlayışla ele alındığı açıktı." (Memet Fuat, Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi, İst., 1996, s. 38-39).

Ö. Asaf'ın şiirlerinin hem öz hem söyleyiş bakımlarından A.H. Çelebi'nin şiirleriyle yakınlığı var. İlk kitabındaki şiirlerde de düşünceye ve sözcük oyunlarına eğilimi görülüyor. Dağlarca, O.Veli, Necatigil etkileri gözlemleniyor. İkinci kitabında (ilk kitabında da bazı şiirlerde duyumsanan) lirizm öne geçiyor. Fakat, gerek temaları, gerek sözcük dağarcığı ile fazlaca daralan bir şiir dünyası... Üçüncü kitabında bilgelik, özlülük, duygululuk ve ironinin üstün bir sentezi var." (Ataol Behramoğlu, Büyük Türk Şiiri Antolojisi, c. 2, İst., 1997, s. 1137).

Sanki asılacakmışım.. Ölecekmişim.. Son sözünü söyle demişler gibicesine.. / Ben hep böyle yazmaya çalıştım, irili ufaklı, ne yazdımsa." (Özdemir Asaf'ça -Otokopi, Deneme-, İst., 1993, s.12).
Son düzenleyen Baturalp; 6 Nisan 2017 16:02