Temel, Pariste bir dükkâna girmiş. Bakmış, dükkânın bir köşesinde harika bir papağan... Hayran hayran seyrederken, dükkân sahibi yanına gelip, "Bu harika bir kuştur, karşısına geçene bakar ve ona nasıl birisi olduğunu söyler" demiş. Temel, papağanın karşısına geçer geçmez, kuş "Sen aptalsın" demiş. Temel, papağanı satın almak istemiş, ancak adam satılık olmadığını söylemiş. Bunun üzerine Temel, papağanın yumurtalarından rica etmiş. Adam, "yarın gelin verelim" demiş. Ertesi gün gittiğinde Temele üç tane yumurta vermiş. Temel derhal Trabzona dönmüş, eş-dost, akraba, komşu kim varsa toplamış ve papağanın özelliklerini anlattıktan sonra, gururla yumurtaları göstermiş ve hep birlikte yumurtaları kuluçkaya yatırmışlar. Bir süre sonra, yumurtalardan birisi çatlamış ve içinden normal bir tavuk civcivi çıkmış. Bir anlam verememişler. Fakat, ikincisinden bir bıldırcın, üçüncüden de keklik çıkınca, Temelin tepesi atmış. Uçağa atladığı gibi varmış Parise, dükkânı bulmuş, dalmış içeriye... Papağan, Temeli görür görmez, "Sen salaksın" demiş. Temel daha da kızmış ve "Ula baa bak" demiş, "benum salak olduğumi burda bi sen bileyisun, ama senun orosbi olduğuni Tirabizonda cümle âlem bilıyi".
________________________________________________________________
Moşe ile David, alı al moru mor hahamın odasına dalmışlar.
Daha merhaba bile demeden konuya girmiş Moşe:
- Haham Efendi, siyah, bir renk midir, değil midir?
Haham biraz düşünmüş, karar verememiş. “Gelin benimle” demiş, yandaki odaya geçmişler. Haham iki meslektaşını daha çağırmış, oturup uzun uzun Tevrat’ı incelemişler, sonunda kararlarını tebliğ etmişler :
- Evet, siyaha bir renktir diyebiliriz, çünkü siyah diğer renkleri içermeyen bir renktir.
- Teşekkür ederim Haham Efendi, demiş Moşe, ama bitmedi, peki beyaz bir renk midir?
Haydiii!
Bu sefer şehrin ileri gelen hahamlarını da çağırmışlar, bir odaya kapanmışlar, saatlerce Tevrat’ı inceleyip tartıştıktan sonra, kararlarını açıklamışlar:
- Evet, beyaz da bir renktir, ana renklerin birleşmesinden oluşan bir renktir!
David’e dönmüş Moşe heyecanla:
- Yaaa, gördün müüü! Sana sattığım o televizyon bal gibi de renkli!
________________________________________________________________
Genc cocuk son model Porschesi ile yolda ilerlerken kirmizi isikta durur. Tam o sirada arkadan gelen bir kamyon buyuk gurultu ile
arabaya carpar. Ikisi de inerler bakarlar ki arabanin arkasi hasat. Kamyonun soforu gencin ayaklarina kapanir: "Abicim sen beni affet.
Ben 30 yil calissam bunu odeyemem. Sen su kardesini affet" der.
Cocuk bakar ki adamin hakkaten hali vakti pek yerinde degil. Adami affeder ve arabasina binip yoluna devam eder. Cocuk iki, uc isik
sonra tekrar durur. Derken yine buyuk bir gurultuyle
arabasina arkadan carparlar. Cocuk arabadan iner bir de bakar ki yine ayni kamyon soforu arabasina vurmustur. Ancak bu sefer
sofor kamyondan disari cikmadan sadece kafasini pencereden uzatir ve:
"Abi benim ben. Devam et!"
________________________________________________________________
Noel, Postanede çalisan memurlar yilbasi günü Noel Babaya yazilmis bir mektuba rastlarlar. Tabii Noel Baba diye birisi olmadigi için mektubu kendileri açip okurlar. Mektupta söyle yaziyordur. "Sevgili Noel Baba. Ben 10 yasinda bir çocugum. Hiç kimsem yok. Yetimhanede kaliyorum. Diger arkadaslarima birçok hediye geldi ama bana hiç hediye getiren olmadi. Senden üç sey istiyorum. Bana bir kalem, bir kalemkutusu, bir de ayakkabi gönderirsen çok sevinirim" Memurlar mektubu okuyunca çocuga çok acirlar. Kimsesiz çocugu mutlu etmek ve noel babaya olan inancini sarsmamak için kendi aralarinda para toplayip hediyeleri kendileri almaya karar verirler. Kalem ve ayakkabiyi alirlar, para yetmedigi için kalemkutusunu alamazlar. Aldiklari hediyeleri gönderdikten günler sonra çocuktan tesekkür mektubu gelir. Mektup söyledir: "Sevgili Noel Baba, gönderdigin hediyeleri aldim. Beni çok memnun ettin.Gönderdigin hediyelerden birisi gelmemis. Onu da herhalde postanedeki serefsizler almistir."