Bir Babanın Babasına Mektubu
Bir çınar olmak gölgesine almak için evlatlarını ve gölge olabilmek için gün boyu kalmak güneş altında,günden güne acılarla çürümek için için uğunmak, bakmak uzaktan uzağa……..
Ve birgün yıkılıp gitmek ve tek hakkı susmak olan bir çınar olmak meğer ne zor şeymiş baba bir dağ olmak evlatlarının sırtını dayayacağı,ve dağı oluşturan bir kaya olmak,oyuk oyuk olmak,ufalanmak,parça parça olmak ne zor şeymiş baba köhne bir duvar gibi yıkılıp gitmek yığılıp kalmak yere,yerle bir olmak hiç yaşamamış gibi hatırlanmamak ne zor şeymiş baba inci bir gerdanlıkken evlatların yanındayken yanıbaşındayken ve onlar henüz uykudayken herbirinin kopup dağılacağını düşünmemek, düşünememek,düşünmek istememek ve bir daha onları bir araya toplayamamak,bir gökyüzü tuvaline yerleştirememek ne zor şeymiş baba gün gelip bulut olup ağlayamamak,dertler okyanusunda bir yelkenli olmak,küçük,küçücük
gömülmek sulara, gömülmek derin uykulara gömülmek kara toprağa ne zor şeymiş baba beklemeleri halka halkaları zincir zincirleri düşlere pranga yapmak meğer ne zor şeymiş baba
geçmişe gömülürken bir anda dışlanmak çekilen bir dişin boşalan bir şişenin yüzünde adresi yitik neşenin çöpe atılışı gibi itilmek boş bir konserve kutusu gibi, çiğnenmek kaldırım taşı gibi ve mürekkebi bitmiş bir kalem gibi atılmak bir kenara...Meğer ne zor şeymiş baba
bir lokma ekmeğin çocuğunun boğazından geçtiğini görmeden açlığını gidermek için de olsa yutkunmak meğer ne zormuş baba gecenin karanlığında yıldız olmak,ışık olup onları karanlıktan kurtarmak, evlat derdiyle dolup için için ağlamak ne zor şeymiş baba………
‘’Bir ceviz kendi içinde kıvrım kıvrımdır; ancak dıştan hiç belli etmez, sen de öyle ol oğlum’’ derdin…Oldum baba…İçim kan ağlarken dışım yemyeşildi sen sezerdin,sen anlardın… yalan söylerdim sana, üzülmeyesin diye...Yine anılarım kondu dallara, mevsim sonbahar mı baba
hep hüzzam makamında. beste yapmak,mızrapsız bir saz olmak,yaysız bir keman olup
bir kenara atılmak.Duygu tünellerindeki suskunluğu satın alıp kör kuyularla sırdaş olmak,dilsizliği meslek edinmek.Susmak, susmak gücüme gidiyor baba…
Seyredememek günün doğuşunu,ve kızıl bir renk olmak gün batımında,yaprakta sarı, ırmakta akış,umutsuz gözlerde bir bakış olmak ve bir anda harabeye dönmek meğer ne zormuş baba…..Meğer baba yüreği ne dayanıklı imiş ne kadar dayanıklı baba. Sana başka zorluklardan söz etmiyorum baba, acıların umutsuzlukların,özlemlerin,dışlanmışlığın adresi benim ve inanır mısın baba kaderimizin aynı olduğu gibi adreslerimiz de aynı,postacıya gerek yok gönül postahanesine binlerce mektup geliyor evlatlardan,bir şeyler yazmalarına gerek yok babalar okuyor, babalar anlıyor, baba yüreği seziyor... Anılarım konuyor dallara mevsim sonbahar mı baba, ıslak toprak kokusu burnumdan gitmiyor ölümüm yakın mı baba? Sen ve ben baba, beyaz saçlarımız yakışır mı beyaz kefenimize ne dersin! ! ! ! ! ! Mezarlarımız yaklaşır mı birbirine yaksa kaybolur gider mi? ? ? Sen mezarın kaybolması iyidir derdin, ne zor şeydir insanın mezarının kaybolması baba! ! ! Bir bayram arefesinde gelirler umudun yıkılışı ne zor şeydir… Başucuna bir servi dikmeyeceklerini bilmek.Nerde kömür gözlü oğlum,nerde ela gözlü karım nerde içimdeki sızım,kızım.Nerde diye yanıtsız sorular sormak
Onları beklemek,beklemek günlerce….Sonra,sonra bu son umudu da alıp koynuna kalmak bir başına toprak altında kalmak ve yalnızlığını mezar bekçisiyle paylaşmak,ne zor şeydir baba……
Ve her şeye rağmen,yararlı olduğunu bilmek,bunu vicdanından dinlemek,ve her şeye rağmen
Baba olmak ne güzel şeymiş BABA………………