Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
23:05, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Perşembe, 11 Aralık 2025 - 23:05
Arama
MaviKaranlık Forum
Medya Haber
-
Tek Mesaj #1554
AndThe_BlackSky
Ziyaretçi
26 Şubat 2011
Mesaj
#1554
Ziyaretçi
Tarihe nasıl bakılacağını en az tarihçiler tartışmıştır.
Şüphesiz tarihçiler arasında da bu meseleyi sadece bilen değil, bunu sorunlarıyla beraber tartışanlar, yeni yaklaşımlar geliştirenler de bulunmaktadır. Tarihçilerin büyük bir çoğunluğunun bu meseleyi tartışmaması onların kendilerine "güvenleriyle" ilgilidir. Tarihçiler ellerindeki belgelerden hareket ettiklerinden, tabloyu belgelerden okudukları için kendilerine "güvenmekte" haksız da sayılmazlar.
Peki belgesiz tarih olur mu?
Konu tarih olduğuna göre yani mesele geçmişi araştırmak ise cevap çok açıktır, olamaz. Burada sorun belgesiz tarih yapmakolmayacağına göre tarihçi için belgenin anlamı olmalıdır.
Medyatik tarih
Meseleyi bir tarih araştırması nasıl yapılıra götürecek değilim, lafı uzatmadan söyleyeyim. Bizim televizyonlarımızda ne zaman tarihsel olayları anlatan bir film çekilse, bir dizi yapılsa, tartışmaların ardı arkası kesilmez. Herkes kendi görüşüne göre, inancına, ideolojisine, sağda ya da solda durduğu yere göre tartışmaya katılır.
Bu tartışmalarda birçok sorun bulunmaktadır. Tartışmaya katılanlar bugün sahip oldukları ideolojik veya politik tutumun bir benzerini ya da uzantısını tarihte aramaya girişirler.
4. Murad dönemi TV dizisi olarak yapıldığında, "İstanbul Kanatlarımın Altında" filmi gösterime girdiğinde yapılan yorumları hatırlıyorum. Kimisi 4. Murad'ın devrimci kişiliğinin göstergesi olarak içkiye düşkünlüğünü ön plana çıkarırken, kimisi özel hayatıyla ilgili o filmlerde yer alan sahnelerin çağdaşlığınavurgu yaptığını söylemişlerdir. Hatta hızını alamayanlar 4. Murad'ı diktatörlükle suçlarken neredeysedemokrat olmamakla suçlamışlardır.
Daha sonra benzeri tartışmaların Atatürk'ü anlatan filmler daha ateşli tartışmalara yol açmıştır. Devrimci önderin kişiliğine yakışmayan sahnelerin filmde yer aldığı konuşulmuş, onun asla yalnız, çaresiz bir durumda kalamayacağı ileri sürülerek Atatürk'ün küçük düşürülmeye çalışıldığı iddia edilmiştir.
Şimdi tüm bu tartışmaların benzer kutuplaştırmalarla Kanuni Sultan Süleyman için yapıldığını görüyoruz. Kimisi Kanuni'nin hareminin işleyiş biçimini dizi üzerinden eleştirmeye kalkmakta, kimisi ise dizide anlatılan Kanuni'den kalkarak Osmanlı İmparatorluğu'na yönelik saldırılarını sergilemektedir.
Bu bakış açışlarında sorun olduğu açıktır. Bir TV dizisi veya bir sinema filmi bir belgesel değildir. Böyle bir eserin değerlendirilmesinin kriterlerinin farklı olması gerekir. Bu tür bir eseri değerlendirirken bakılması gereken nokta, onun görsel anlatım gücü, bu anlatım biçimiyle hikâye edilen olaylar arasındaki tutarlılık ve zaman-mekân bütünlüğü içinde ortaya konan hikâyenin sinematografik anlatım tekniğiyle ilgili olmalıdır. Dolayısıyla dizilere bir belgesel beklentisiyle yaklaşılamayacağı gibi, onlarında tarihsel olayları estetik bir anlatım biçiminden uzak tarzda tüketilen bir nesneye dönüştürmeleri yaklaşımı doğru olmayacaktır.
Geçmiş tasavvuru
Tarihsel olayların anlatımının çok sorunlu olduğunu biliyoruz. Sorun geçmişe dönük bilgilerimizin azlığıyla ilgiliymiş gibi görülür. Şüphesiz bu da önemli bir problemdir. Elimizde ne kadar çok belge varsa, bu belgelerin geçmişe dönük bir bütünlük içinde okunması o kadar zor olacaktır. Biz sahip olduğumuz belgeleri esas olarak geçmişe dönük tasavvurlarımızın inşası için kullanma eğiliminden zor kurtuluruz. Beklenilen tavır, tarihçinin elindeki belgelerden bir geçmiş inşa etmesidir. Eğer böyle olsaydı işimiz çok kolay olurdu. Aynı belgelere sahip olan
bütün tarihçiler sadece aynı zaman dilimleri içinde değil farklı zaman kesitleri içinde de aynı geçmişi inşa ederlerdi.
Tarihçiler sadece belge sahibi değillerdir. Aralarında "benim belgem daha doğru" tartışmasını yok saysak bile, bir dünya görüşüne sahiptirler ve o da bir geçmiş tasavvuruyla ilişkilidir. Dolayısıyla sahip oldukları belgeleri bu tasavvurun bir parçası olarak kullanacaklardır. Ayrıca şunu eklemek gerekir ki, tek tek tarihçileri aşan, bir döneme ait olan toplum ve tarih anlayışı da aynı belgelerin farklı zamanlardaki tarihçiler açısından farklı yorumlara ulaşılmasına yol açabilir.
Kısaca tarihi tartışmak her şeyden önce çoğul düşünmeyi gerektirir.
Tarih mutlak bir gerçek değildir, her durumda yeniden üretilmesi gereken, yeniden düşünülmesi gereken değişken yapılı bir gerçektir
KAYNAK
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Cevapla
Kapat
Saat: 23:05
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Yükleniyor...