Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Şubat 2011       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kuran veya Kuran-ı Kerîm, İslam aleminde İslam peygamberi Muhammed'e, yine İslam Tanrı'sı olan Allah tarafından İslam'ın 4 büyük meleğinden Cebrail aracılığıyla vahiyler şeklinde gönderildiği kabul edilen kutsal kitap. İlk kez 7. yüzyılda kitap haline getirilmiştir. Kuran ayrıca Furkan, Kelamullah, Kitabullah, Beyza gibi isimlerle de anılır. Fatiha Sûresi ile başlayıp, Nas Sûresi ile sona erer. Okunuşunun kutsal olduğuna inanılarak, ilave işaretlemeler ve özel okunuşu tecvid ile birlikte nesilden nesile aktarılmıştır.

1 Adı
1.1 Kökenbilim
1.2 "Kuran" kelimesinin Kuran'da kullanılması
2 Tarihi
2.1 Mekke dönemi
2.2 Medine dönemi
2.3 Kuran'ın toplanması
2.4 Ebubekir dönemi ve İmam Mushaf
2.5 Ömer ve Osman dönemleri
3 Kuran'ın düzeni
3.1 Cüz, sûre, âyet, vahiy
3.2 Surelerin kronolojik sırası
4 Okunması
4.1 Hafız
4.2 Nakledilmesi
4.3 Kuran'ın abdestli okunması meselesi
4.3.1 Elmalılı Hamdi Yazır çevirisinde
4.3.2 Edip Yüksel çevirisinde
5 Üzerine tartışmalar
5.1 Kuran'ın bir insan tarafından yazılmış veya alıntılanmış olabileceği iddiaları
5.2 Mukattaa
5.3 Farklı Kuran versiyonları iddiası
5.4 Ebced hesabıyla getirilen nümerolojik iddialar
5.4.1 Örnekler
5.4.2 Simetrik kilit
6 Kaynakça
6.1 Dipnotlar
7 Dış bağlantılar

Adı Kökenbilim
Abbasiler Dönemi'nden kalma bir Kuran sayfası. Sayfada Hac suresinden bazı ayetler yer almaktadır; 9 ila 10. yüzyıl civarları.Kuran sözcüğü Arapça'da QRE (qare'e/kare'e) (okudu) sözcüğünün sülasi (üç harfli kelime kökü sistemine göre) mastarıdır. "Okumak", "okunan" "okuyuş" "okuma" anlamlarını ifade eder. Kerîm, "soylu, asil" ve "eli açık, cömert" anlamlarına gelen Arapça kökenli bir kelimedir .

İslam'a göre Allah Kuran'ı ikinci bir isim olarak “Kitap”, olarak adlandırmak suretiyle, daha en baştan itibaren, bu metnin yazılı hale getirilmesinin önemine işaret etmiştir

"Kuran" kelimesinin Kuran'da kullanılmasıİslâm'ın kutsal kitabının özel adı olan Kuran kelimesi, 58 âyette geçer. Ayrıca "kur'an" "okunan,okuyuş, okuma" "ekli, katlı,derli" anlamında özel ad olmayarak 12 ayette ( Yusuf Suresi 12/2, Rad Suresi 13/31, İsra Suresi 17/106, Taha Suresi 20/113, Zümer Suresi 39/28, Fussilet Suresi 41/3,44; Şura Suresi 42/7, Zuhruf Suresi 43/3, Cin Suresi 72/1, Kıyame Suresi 75/17,18) geçer.

"Biz onu okuyup akletmeniz için anlaşılır-sade-arı bir okuyuşla/okunuşla indirdik" (Yusuf Suresi, 12/2).

"Kuranı okuyacağında/okuduğunda kovulmuş şeytanın şerrinden Allah'a sığın (Euzü billahi mineşşeytan ir racim) de" (Nahl Suresi, 16/98).

"Kuran okunduğunda/okununca onu işitin de durup düşünün ki merhamet olunasınız" (A'râf Suresi, 7/204).

"Bu Kuran, insanlara yolu gösterir, o değişmez yoldur, unat-düzgün çalışan-iş yapan inananları onlar için olan kerim bir ecir ile müjdeler." (İsrâ Suresi, 17/9).

"Kuran'dan indirir/indiriyor/indirecek olduklarımız, inananlara şifa ve rahmettir..." (İsrâ Suresi, 17/82).

Birçok âyette "el-Kitâb" kelimesinin Kuran-ı Kerîm anlamında kullanıldığı görülür:

"Elif. Lâm. Mîm. İşbu içinde kuşku olmayan Kitap'tır müttakiler (Allah'tan korkan başkasından korkmayanlar) için bir yol göstericidir" (Bakara, 2/1,2).

Bundan başka çeşitli âyetlerde Kuran için başka isimler de kullanılmıştır: el-Furkân (Furkân Suresi, 25/1), ez-Zikr (Hicr Suresi, 15/9), en-Nûr (Nisâ Suresi, 4/174), er-Rûh (Şûrâ Suresi, 42/52) vb. gibi.

Tarihi Mekke dönemiKuran yaklaşık 23 yılda parça parça tamamlanmıştır. 13 yıl kadar süren Mekke döneminde indiğine inanılan âyet ve sûreler daha çok İslâm inanç ve ahlâkı ile ilgili konuları kapsar; Allah'ın birliğine, meleklere, peygambere, kitaplara ve 'Ahiret günü'ne iman gibi. Müslümanlar tarafından Âdem'den beri geldiğine inanılan tevhid inancı işlenir. Allah ile eşit güçte bir varlığın olduğu görüşü bu bölümde reddedilir.

Mekke döneminde Kuran'ın, Âdem'den itibaren devam eden vahiy zincirinin aynısı olduğu yer alır: "(Allah) dînde, onunla Nuh'a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye İbrâhîm'e, Musa'ya ve İsa'ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı." (Şura, 42/13)

Medine dönemiMedine'de inen âyet ve sûrelerde daha çok hukuk kuralları yer almıştır. Aile ve devletin tanzimi, insanların birbiriyle veya devletle olan ilişkileri, anlaşmalar, barış ve savaş durumları bu âyetlerde açıklanır. M.S. 622 tarihinden itibaren bu hükümleri uygulamak için yeterli güce sahip bir İslâm Devleti, Muhammed yönetiminde, Medine'de oluşmuştu.

İslam inanışına göre Allah hafiften ağıra doğru hükümler göndermiş, Muhammed ve ashabı bunları geciktirmeksizin uygulamaya geçirmiştir. Kuran dilini bilmeleri, namazlarda, mescid içinde ve dışında okunan sûre ve ayetleri anlamalarını kolaylaştırmıştır. İslam inanışında bu devrin özelliği; iyi ve yararlı olanın alınması, kötü ve zararlı olanın kaldırılmasıdır. Yükümlülükler birden ayrıntılarıyla gelmemiş, zamanla tamamlanmıştır.

Kuran ayetleri Müslüman toplumunda yaşanan olaylar üzerine gelmiştir. Ayetlerin ihtiyaç sırasında geldiğine ve toplumda gerekli etkiyi gösterdiğine inanılır. Bu yüzden, ayetlerin iniş sebepleri Kuran tefsirlerinde önemli bir yer tutar.

Kuran'ın toplanması
12. yüzyıldan kalma bir Endülüs Kuran'ıMuhammed'in vahiy katipleri vardı.Bunların görevi Kuranı yazarak kayıt altına alınmasını sağlamaktı. Muhammed Kuranın bölümlerini okuyarak yazdırır, sonrada okutarak doğruluğunu kontrol ederdi.

İslam'a göre Kuran, Muhammed'in devrinde bizzat vahiy meleği ve nebinin birbirlerine karşılıklı okumaları ve sahabilerin ezberlemesiyle korunmuştur. Ancak Muhammed'in sağlığı müddetince devam eden vahyin bütün bir kitapta toplanmasına imkân yoktu. [kaynak belirtilmeli] Çünkü vahyin Muhammed'in ölümüne kadar devam ettiği bilinmektedir. Muhammed'in ölümünden iki gün öncesine kadar devam eden vahiy onun ölümüyle son buldu. Böylece Kuran inen son âyetle tamamlanmış oldu.

Kuran sureleri bazen bir bütün olarak bazen de bölümler halinde geldi. Bazı sûreleri Mekke'de gelmesi dolayısıyla "Mekkî", bazıları Medine'de indirildiklerinden "Medenî" diye nitelendirilmiştir.

Ebubekir dönemi ve İmam MushafMuhammed'in ölümünü takip eden Yemâme savaşlarında 70 kadar hafızın ölmesi müslümanları telâşa düşürmüştü. Ashabdan Ömer de hafızların toplanması için dönemin halifesi Ebu Bekir'e başvurarak konunun görüşülmesini istemişti. Bunun üzerine Ebu Bekir, Zeyd bin Sâbit başkanlığında toplanan Abdullah bin Zübeyr, Sa'd bin Ebi Vakkas, Abdurrahman bin Haris bin Hişam'ın da bulunduğu büyük bir komisyon tarafından Kuran sahifeleri bir araya getirildiği iddia edilir.

Birinci halife Ebubekir zamanında hafız ve vahiy başkatibi olan Zeyd bin Sâbit, elinde yazılı Kuran metni olan herkesin bu metinleri getirmesini ve getirirken de ellerindeki metinlerin bizzat Muhammed'den duyduklarına dair iki güvenilir şahid gösterilmesi istendi. Osman toplanan bu kurula "Zeyd ile imlada anlaşamazsanız, Kureyş'e göre yazın" emrini verdi. Zeyd bin Sâbitin katkılarıyla ortaya koyduğu bu aslî nüshaya "İmam Mushaf" adı verilmiştir. Abdullah bin Mesûd'un teklifiyle iki kapak arasında "İmam Mushaf" üzerinde yapılan danışma ve görüşmeler sonucunda bunun üzerinde her hangi bir noksanlık görülmemiş ve güvenirliği konusunda ittifak sağlanmıştır. Böylece Kuran her hangi bir tahrifata uğramadan "Mushaf" haline getirilerek aynı mushaftan çoğaltılan mushafların ana kaynağını teşkil etmiştir.

Mushaf

Kuran'ın bugünkü haliyle kitap halinde toplanılmış şekline "Mushaf" denir. Mushaf, "sayfalar haline getirilmiş" ya da "iki kapak arasındaki sayfalar" anlamına gelir[6] ve S-H-F (sahife) kökünden gelir.

Kuran Peygamberinin ölümü ile tamamlandığından kendisi hayatta iken toplanmamış, mushaflaştırılıncaya kadar tevatür yolu ile özellikle ezberlenerek muhafaza edilmiştir. Kuran ayetleri ilk zamanlar vahiy kâtipleri tarafından papirüs, deri ve kemik üzerine yazılarak saklanırdı. Kurra denen ezbere Kuran bilenlerden 70'e yakın kişi bir savaşta kaybedilince Osman tarafından toplanan Kuran Heyeti, şahitli olarak sureleri peygamberin sağlığında dizdiği sırada toplamış, Kuran'dan olmayan dipnot ve tefsir notları imha etmiştir. Bu dizilişe göre Kuran 114 adet bölümden (sure) oluşur. Sureler genellikle surenin içerdiği ayetlerin konulardan birine göre verilen Arapça isimlerle anılırlar. Sureler kronolojik bir sırada (söyleniş sırasına göre) düzenlenmemiştirler. Müslümanlar Kuran'ın sıralanışının da mucizevi olduğuna inanırlar. Sıralamanın da Kuran'ın bütününden olduğu ve Allah tarafından bildirildiği müslümanlarca kabul edilir.


Bilinen en eski Kuran mushafı, Taşkent, Özbekistan
Kuran'ın bugünkü dizilişi ile mushaflaşması ise Halife Osman zamanında gerçekleşmiştir. Bilinen en eski Kuran Mushafı (M.S. 591) Özbekistan'ın Taşkent şehrindeki bir müzede sergilenen üçüncü Halife Osman Mushafı olarak anılmakta. Beş kopya halinde çoğaltılıp çeşitli İslam şehirlerine gönderilen orijinallerden biri de Topkapı Müzesi'nde sergilenmektedir.[10] Komünizm döneminde Semerkant'tan zorla alınarak St. Petersburg'da sergilenmiş, sergilenmesi için Başkortostan'a gönderilmiş, 1924 yılında geri verilmiştir. Bazı sayfaları 2000 ve 2003 yılında Christie's Londra ve Sam Fogg koleksiyonunda satılmıştır.

Ömer ve Osman dönemleriÖmer devrinde Kuran öğretimine hız verildi. Gerek Medine'de gerekse sınırları günden güne genişleyen İslam Devleti'nin diğer merkezlerinde en sıhhatli kaynak olan hâfiz sahabelerin öğretmen ve gözetmenliğinde pek çok hâfız yetiştirilmiştir.

Zamanla fetihlerin hız kazanması ve yeni fethedilen yerlerde ortaya çıkan kavim ve kabilelerin müslüman oluşu farklı şive ve lehçelere göre okuyuş ayrılıklarını ortaya çıkarmıştır. Bu durum M.648'de Ermenistan ve Azerbaycan fethinde Şamlı ve Iraklı askerlerin yan yana gelmesi ile farklı okuyuşların su yüzüne çıkmasını sağladı. Bu tartışma ortamının daha fazla büyümesine engel olmak için Huzeyfe bin Yemân, Halife Osman'a başvurarak bu durumun düzeltilmesini, ihtilafın ortadan kaldırılmasını istedi. Bunun üzerine Halife Osman, Muhammed'in diğer ashabı ile de istişare ederek, İslâm dünyasında yalnızca Ebu Bekr'in emriyle derlenmiş olan onaylı Kuran mushaflarının kullanılmasını ve bir başka lehçe yahut ağız ile yazılmış tüm diğer nüshaların kullanılmasının yasaklanmasını kararlaştırdı. Osman, bir önlem olarak da gelecekte herhangi bir kargaşa yahut yanlış anlamaya meydan vermemek için başka tüm yazılı nesneleri yaktırarak ortadan kaldırma yoluna gitti. Ebû Bekir zamanında yazılan İmam Mushaf, Ömer'in ölümünden sonra kızı ve Muhammed'in hanımlarından olan Hafsa'ya geçmişti. Osman zamanında çoğaltılan mushafların yedi nüsha olduğu söylenir . Bunlar Medine, Mekke, Şam, Kûfe ve Basra'ya gönderilerek müslümanlar arasında çıkabilecek farklı okuyuşlar önlenmiş oldu. Hatta Ali'nin Osman için "Eğer Osman Kuran'ın tek kitap halinde toplatılarak çoğaltılması işini yapmasaydı ben yapardım" dediği ileri sürülür.

Osman tarafından değişik vilâyet merkezlerine gönderilen nüshalar asırların geçmesiyle kayboldu. Günümüzde halen onlardan bir tanesi İstanbul Topkapı Müzesi'nde; bir diğer tam olmayan nüshası Taşkent'te bulunmaktadır. Çarlık Rus hükümeti onun faksimile ile reprodüksiyonunu (fotoğraf veya fotokopi ile tam kopyasını) yayınlamıştır.

Kuran'ın düzeni Cüz, sûre, âyet, vahiy
KuranKuran-ı Kerim'ın bölünmüş olduğu 30 parçadan (fasikül) her birine cüz denir.

Kuran-ı Kerim "sûre" adı verilen bazı ana bölümden oluşur. Kuranı Kerim 114 sûreden müteşekkildir. Bu surelerin 86'sı Mekke'de, 28'i Medine'de gelmiştir. Medine'de gelen sureler Bakara, Ali İmran, Enfal, Ahzab, Maide, Mümtahine, Nisa, Zilzal, Hadid, Muhammed, Rad, Rahman, Dehr, Talak, Beyyine, Haşr, Nasr, Nur, Hac, Münafikun, Mücadele, Hucurat, Tahrim, Cuma, Tegabun, Saf, Feth ve Berae'dir.

Her bir sure de “ayet” adı verilen bölümlerden müteşekkildir. Ayetler bir kelime ila bir sayfa arasında değişir.

Allah tarafından peygamberlerine bildirilen buyruklara vahiy denir.[13] Vahiylerin peygamberlere doğrudan veya melekler gibi aracılar vasıtasıyla bildirildiğine inanılır.

İslam'da vahiylerin Muhammed'e Cebrail meleği aracılığıyla gönderildiğine inanılır. Kuran-ı Kerim'in metninin tamamlanması, 610 - 632 yılları arasında, yaklaşık 23 yılda gerçekleşmiştir. Kuranı Kerim, Muhammed hayatta iken, zamanın çeşitli yazım araçlarına yazılı olmasına rağmen, bunlar mushaf haline getirilmemişti. Mushaf haline getirme çalışmaları ilk olarak Halife Ebu Bekir döneminde, sonra halife Osman döneminde gerçekleşti. Halife Osman döneminde, zamanın Arap lehçelerinden yedi lehçe üzerinden okunabilen Kuran, Tek lehçe (Kureyş lehçesi) üzerinden çoğaltılarak İslam bölgelerine dağıtıldı.

Kuranı Kerim'i yazan Vahiy katipleri: Zeyd ibn Sabit başkanlığında Ömer, Osman, Ali, Talha bin Ubeydullah, Sa'd bin Ebi Vakkas, Ebu Derda, Mikdad, Übey ibn Kab, Ebu Musa el-Eşari ve Abdullah ibni Mesut'dur.

Vahiy; görünüşte, surelerin mevcut sırasını izlemeksizin, genellikle Müslümanların belirli bir konuda bilgi, görüş veya cevap gibi ihtiyaçları, ya da önemli bir olayla ilgili olarak gerçekleştiği için, Kuranı Kerim’in nihai şekli vahiylerin tamamlanmasından sonra ortaya çıkmıştır. Buna göre, Kuranı Kerim, 114 sure ve (Surelerin başındaki besmeleleri ayrı bir ayet saymama kaydı ile) 6236 ayetten oluşur. (İbn-i Abbas: 6616, Nafi: 6217, Şeybe: 6214, Mısır âlimleri: 6226, Arap dili ve edebiyatında dâhi olan belâgat âlimlerinden Zemahşeri ise; Kur'ân’ın 6666 ayeti olduğunu söylerler. 13. yüzyılın müceddidi kabul edilen Bediüzzaman Said Nursi de 6666 görüşündedir. Fakat günümüzde Kûfelilerin görüşünün kabul görülmesiyle tüm Kuran-ı Kerimler 6236 ayettir.) Kuran-ı Kerim'de kaç ayet olduğu hususunda âlimler arasında ihtilaf vardır. Fakat bu ihtilaf sadece numaralandırma hususunda olup Kurân’ın tümü için her hangi bir ihtilaf söz konusu değildir. Çünkü âlimlerin hepsi Kuran-ı Kerim'in bütünü için ittifaktadırlar.

Bazı âlimler, bir kısım uzun cümleleri iki-üç ayet saymışken, bazısı tek ayet kabul etmiştir. Yine Şafiî âlimleri besmele-i şerifi, başında zikredilen sure ile bir bütün olarak saydıkları halde Hanefi âlimleri besmeleyi ayrı bir ayet olarak saymışlardır. Sure başlarındaki “Yasin, Ha mim” gibi huruf-u mukattaa için de benzer durum geçerlidir.
Son düzenleyen Safi; 15 Nisan 2016 21:59