Arama


ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
1 Mart 2011       Mesaj #34
ener - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

arkadaşlar 12 saniye içinde rahmet peygamberiyle ilgili 2 tane ayet bulup yazın ne olur acil olun

Henüz daha doğmadan önce babasını ve çocuk denecek yaşta da annesini kaybeden Hz. Peygamber’i bizzat Allah terbiye edip yetiştirmiştir. Allah-u Teala bir ayetinde onun büyük bir ahlaka sahip olduğunu belirtmektedir [1]. O, yiğitlik, insanlarla iyi geçinmek, emanete riayet etmek, sözünde durmak, kötülük yapmamak, her şeye sevgi ve merhamet duygularıyla yaklaşmak, güvenilir olmak gibi birçok üstün ahlaki özelliklere sahip mükemmel bir insandı. Toplumun huzuru ve mutluluğu, toplumu oluşturan insanların birbirlerine sevgi, saygı ve hoşgörüyle bakmaları ile ancak mümkün olur. İşte hem bu nedenden, hem de, ‘insan insanın kurdudur’ mantığının hâkim olduğu maddeyi ön plana çıkaran yaşadığımız bu dünyanın bugün belki her şeyden daha fazla sevgi ve merhamete ihtiyacı olmasından dolayı bu yazıda Hz. Peygamber’in sevgi yönüne vurgu yapacağım.
İslam düşüncesine göre her şey sevgiden doğmuş, sevgi ile var olmuş ve sevgi ile varlığını devam ettirmektedir. Bütün varlıkların içinde biri vardır ki O, sevgililerin en sevimlisi, merhametlilerin en merhametlisidir. Elbette bu özelliklere sahip olan kişi son peygamber Hz. Muhammed (sav)’den başkası değildir. Bu durumu Allah-u Teala bir ayetinde “(Ey Muhammed) biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” [2]buyurarak ortaya koymaktadır. Ayrıca peygamberimiz de bir hadislerinde “ben âlemlere rahmet olarak gönderildim, lanet isteyici olarak değil” [3] diyerek aynı noktaya işaret etmektedir.
Bu ve başka ayet ve hadislerde belirtildiği üzere âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olan Hz. Muhammed (sav), müminler için rahmet olduğu gibi münafıklar için de rahmetti. Münafıklar onun engin hoşgörüsü yüzünden dünyada ceza görmemişlerdir. Peygamberimiz kimlerin münafık olduğunu bildiği halde onları açığa çıkarmamıştır. Onlara herhangi bir baskı ve olumsuz anlamda bir ayrıcılık uygulanmadığı gibi, Müslümanların yararlandığı haklardan da yararlanmışlardır.
Ayrıca kâfirler de sevgi ve rahmet peygamberi Hz. Muhammed (sav)’in rahmetinden yararlanmışlardır. Allah-u Teâlâ daha önceki milletleri, küfür ve isyanları dolayısıyla toptan cezalandırdığı halde, Allah Resulü gönderildikten sonraki dönemde herhangi bir milleti veya topluluğu bu şekilde bir cezayla cezalandırmamıştır, helak etmemiştir. Böylece kâfirler, Hz. Peygamber dolayısıyla, toptan helak olma azabından kurtulmuşlardır. Bu da onlar için dünyada büyük bir rahmettir.
Peygamberimiz Allah’ın en çok sevdiğiydi ve Allah’ı en çok sevendi. İşte bu özellik peygamberimizin belki en önemli ama en çok görmezlikten gelinen ahlaki yönüdür. O bir sevgi pınarıdır, sevgi kaynağıdır. Söz ve davranışlarında sevgi konusuna oldukça fazla önem vermiştir. İnsanların birbirlerini sevmelerinin gerçek mümin olmalarının ve Cennet’e girmelerinin şartı olduğunu belirtmek suretiyle sevginin ne kadar önemli bir özellik olduğunu ortaya koymuştur.
Bu noktada Hz. Peygamberin sevgisine yön verenin, bu sevginin çokluğuna ve azlığına etki edenin Allah rızası olduğu da unutulmamalıdır. Yoksa O insanları sahip olduğu makam, mevki ve servete göre sevmezdi. Dolayısıyla O’nun için insanın zengin, fakir, siyah, beyaz, köle veya kabile reisi olmasının hiçbir önemi yoktu. Ayrıca O’nda, sahibinin iradesini elinden alan, insanı kontrolsüz hale getiren, boş boş dolaştıran, ölçüsüz sözler söyleten bir sevgiyi göremediğimiz gibi, adalet ölçülerini çiğnettiren bir nefreti de göremeyiz.
Ancak biz Hz. Peygamberin sevgisini tam anlamıyla kavrayamayız. Çünkü O, Taif’de uğradığı ağır hakaretlerden sonra yanına gelerek eğer isterse, o insanların üzerlerine dağları yıkabileceğini söyleyen Cebrail (as)’a yaşlı gözlerle: “Hayır. Ben bunu istemem. Bunun yerine, Allah onların soyundan sadece Allah’a ibadet eden ve O’na hiçbir şey ortak koşmayan bir nesil çıkarabilir. Ben onu isterim Rabbimden” demişti. Yine Hz. Peygamber, Uhut savaşında birçok saldırıya uğraması, dişi kırılması, yüzünün kanlar içinde kalması üzerine kendisine müşriklere beddua etmesi hatırlatılınca: “Ben lanetçi olarak gönderilmedim. Davetçi ve rahmet müjdecisi olarak gönderildim” cevabını vermiş ve: “Ya Rabbi! Bu insanları affet, çünkü onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar” diye dua etmişti.
Rasulullah Efendimiz sevgi konusunda Müslümanlara emrettiklerini bizzat kendi hayatında ortaya koymuştur. O müminlere; “Sizden biri kendisi için sevdiği ve arzu ettiğini mümin kardeşi için de sevip arzu etmedikçe gerçek mümin olamaz” [4] buyurmuştur. Hayatın her anında, her meslek ve mevkideki insan için vazgeçilmesi doğru olmayan, ama en çok ihmal edilen bu ahlaki prensip, birlik ve beraberlik içerisinde kardeşçe yaşamanın, karşılıklı sevgi ve merhamete dayalı mutlu ve huzurlu bir toplum oluşturmanın yolunu göstermektedir.
Sonuç olarak söylemek gerekirse rahmet ve sevgi peygamberi Hz. Muhammed (sav), insanlar kendisine zulmettiği, üzerine pislikler attığı, yollarına dikenler döktüğü, alay edip dalga geçtiği, öz yurdundan çıkardığı, dişini kırdığı ve o mübarek kanını akıttığı halde bile hiçbir insanın kötülüğünü istememiştir. Acaba bu gün hangi insan aynı davranışı gösterebilir? Bırakın aynısını, çok azına tahammül gösterebilir? Dolayısıyla her türlü zulüm, hakaret ve işkencelere rağmen insanlara olan merhameti, şefkati ve sevgisi eksilmeyen Hz. Muhammed (sav) bir sevgi peygamberidir. Bizim bu gün O’ndan almamız gereken en önemli ahlaki özelliklerden birisi peygamberimizin bu yönü olmaktadır.
Sevgi peygamberdir ve sevgi onunla sevmek ve onu sevgi muallimi bilmektir. Her kapı kapanabilir, ama sevgi kapısı kapanmamalıdır. Her gün onun sevgisiyle başlamalı ve onun sevgisiyle bitmelidir. Onu seven neyi sevmez ki! Dinimiz sevgi, imanımız sevgi, korkumuz sevgidir. Kısacası her şeyimiz sevgi olmalıdır. Çünkü o yüce peygamber şöyle söylemektedir: “İman etmedikçe Cennet’e giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz şeyi size söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayın.” [5] Dolayısıyla selam sevgi sarayının anahtarıdır. Selam sevginin tohumudur. Selam, cennetin ilk adımıdır.
Selam olsun sevene, sevmeyi bilene, sevgiyi üretene ve sevgi peygamberine.