EBRU
Ebru sanatı, kağıt süsleme sanatlarının en eskilerinden kabul edilen bir geleneksel sanat dalıdır. Farsça’da bulut anlamına gelen “ebr” kelimesinden kök almaktadır. Kısaca özetlenecek olursa, sudan daha hafif ancak daha kıvamlı olan bazı zamk benzeri maddeler kullanılarak (kitre gibi) su üzerinde çeşitli boyalarla oluşturulan desenlerin üzerine kağıt kapatılıp, desenin kağıda aktarılması yoluyla yapılır.
Ebrunun ilk örneklerinin ne zaman üretildiği, sanatın başlangıç tarihi hakkında somut bilgi yoktur. Ancak, bazı arşıvlerde bulunan en eski ebru örneklerinin tarihlerine dayanarak bir şeyler söylenebilir. Örneğin, İstanbul Topkapı Sarayı arşivinde bulunan Arifî’nin “Guy-i Çevgan” adlı eserindeki ebrular, üzerinde yazılı bulunan 1539 tarihi ile, tarihlendirilebilin en eski ebrulardır. Sayın Uğur Derman koleksiyonundan Maliki Deylemi’ye ait bir kıtanın yazılı bulunduğu ebrunun tarihi olan 1554 de, söz konusu ebruyu en eskiler arasına almaktadır.
Fuzulî’nin “Hadîkat-üs Süedâ” (Mutluluklar Bahçesi) isimli eserinin bir kopyasının baş sayfasında, kırmızı mürekkep kullanılarak “Ma Şebek Mehmet Ebrîsi” ibaresine rastlanmaktadır. Kitap içinde üç ayrı sayfada hafif ebru kullanılmıştır. Son sayfada ise “...kâtib-ül Harf Ahmed bin Hasan Yeniçeri-i Korucuyan-ı Dergâh-ı Âli fî Beldet (ül) Trablusşam fî Zeman Defterdâr Mehmed Efendi. Sene 1004” ibaresi okunmaktadır.
Bu anlatımdan anlaşıldığı üzere, eserde yer alan ebrular (Şebek) Mehmet Efendi tarafından Hicri 1004 – miladi 1595 yılında yapılmışlardır.
Türk ebru sanatında kayda geçmemiş olan uzun bir dönemin ardından, 1700’lü yıllarda Şebek Mehmed Efendi’nin talebesi olduğu rivayet edilen Hatip Mehmet Efendi ile yeni bir dönem başlamıştır.
Figüratif ebru yapma tekniğini geliştirip, ilk uygulayan odur. Yaşamı hakkında ayrıntılı bilgiye sahip değiliz. Hatip Mehmet Efendi, Ayasofya Camii’nin hatibidir. Ünü, din görevlisi oluşundan değil, ebrucu oluşundandır. Gelenekçi değil, yenilikçidir. Yaratıcı ve araştırıcılığı onu, ebru araçlarını ustasından farklı kullanmaya götürür. Boyaları fırçayla atmak yerine, iğne ucuyla su yüzüne indirir. İç içe halkalar şeklinde açılan bu boyalara aynı iğne ucuyla müdahale eder. Bu şekilde elde ettiği soyut biçimlerle dönemin ötesine geçerek yeni bir tarz oluşturmuştur.
1773 yılında evinde çıkan yangında ebrularını kurtarmak amacıyla yanan eve girerek, ebrularıyla birlikte yanarak ölmüştür. Günümüze bir kaç eseri kalabilmiştir. Ancak tekniği ve adı “Hatip Ebrusu” olarak eksiksiz yaşamaktadır. Gelmiş geçmiş en büyük ebru sanatçısı olduğu konusunda yaygın kabul vardır.
19 yüzyıla gelindiğinde ebru sanatının en bilindik isimleri Şeyh Sadık Efendi ve oğullarıdır. Ebru sanatını Buhara’da öğrenen ve oğulları İbrahim Edhem ve Nâfiz Efendi’ye aktarmıştır. Hattat Sami Efendi ve Hattat Aziz Efendi ise 20. Yüzyıla erbu sanatının köprüsü olarak kabul edilebilirler.
20. Yüzyılda ise büyük usta Hafız Necmeddin Okyay bayrağı devralır. Okyay, Hatip ebrularındaki soyut figüratif arayışı geliştirmiş, bugünkü çiçekli ebruyu ilk uygulayan sanatçı olarak tarihe geçmiştir. Bu sebeple çiçekli ebrulara “Necmeddin Ebrusu” da denilmektedir. Necmeddin Okyay’dan sonra sayacağımız en önemli isim, Okyay’ın yeğeni Mustafa Esad Düzgünman’dır. Vefat tarihi olan 1990’a kadar sürekli çalışmış, sanat camiasına pek çok öğrenci yetiştirmiş ve Türk ebrusunu teknik ve nitelik anlamında en üst düzeye taşımıştır.
Ebru sanatının ne zaman ve hangi ülkede ortaya çıktığı bilinmemekle beraber bu sanatın doğu ülkelerine özgü bir süsleme sanatı olduğu düşünülmektedir. Bazı İran kaynaklarında Hindistan'da ortaya çıktığı yazılıdır. Bazı kaynaklara göre de Türkistan'daki Buhara kentinde doğmuş ve İran yoluyla Osmanlılar'a geçmiştir. Batıda ebru "Türk Kağıdı" olarak adlandırılmaktadır. Koyulaştırıcı bir madde ile kıvamı arttırılmış suyun üzerine, içine öd katılmış, suda erimeyen boyaların serpilmesi ve su yüzeyinde meydana gelen şekillerin bir kağıda geçirilmesi ile yapılır.
EBRU SANATI NEDİR?
Birbiri içine geçmiş, ancak karışmamış, bakışla ayırt edilebilecek şekilde duran renk ve şekillere "EBRU" denir. Sanat olarak EBRU, su üzerine serpiştirilen sıvı boyanın rasgele bezendiği şekillerin ve bu şekillere müdahale edilmesiyle meydana gelen figürlerin kağıda aktarılarak sergilenmesidir. Ebru sanatının diğer bir özelliği de geleneksel Türk el sanatlarından olmasıdır.
Birçok eski eserde süsleme amacıyla kullanılan ebru, geleneksel el sanatlarımızdan olmasına rağmen yakın zamana kadar unutulma tehlikesi ile karşı karşıyaydı. Dünya çapında çeşitli milletler tarafından sahiplenmeye başlanmış, bazı ülkelerde ebru yapımı sırasında kullanılan malzemeleri üreten firmalar boy göstermişti. Ebru sanatında son devrin piri merhum Mustafa Düzgünman gerek yetiştirdiği öğrencilerle gerek bu sanata kazandırdığı anlayışla manevi hazinelerimizden birinin payidar kalmasında büyük rol oynamıştır.
Ebru yapımına başlamadan önce tekne kitreli su ile doldurulur.
Ebru teknesi basitçe alüminyum bir baklava tepsisi gibidir. Kitre bir bitkinin özü olup baharatçılarda (aktarlarda) satılır. Sinme bir avuç veya tepeleme iki çorba kaşığı kitre iki litre kadar su içinde 2, 3 veya 4 gün bekletilerek kitrenin su içinde iyice şişmesi sağlanır. Şişen kitre su içinde el ile yoğrularak suya karışması sağlanır. Kitreli su boza kıvamında veya az seyreği olmalıdır. Hazırlanan sıvı ince bir tülbent ile süzülerek temizlenir. Son haliyle tekneye yavaşça (köpürtmeden) boşaltılır.
Ebru yapımında toprak boya kullanılır.
Değişik renklerde toprak boyalar ayrı ayrı iki cam yüzey (veya seramik, krom) arasında iyice ezilir. Ezilme esnasında hafif su katılır. Ezilme sonrasında meydana gelen çamur benzeri boyaya sığır ödü katılarak 15 gün veya bir ay kadar bekletilir.Boyanın öd asidiyle pişmesi sağlanır. Beklemeden sonra mamul sulandırılarak kullanılır. Boya açılmıyorsa öd katılır. Rengi açmak için su kullanılır.
Bir ebru bir defa yapılabilir.
Hazırlanan boyalar fırça veya metal çubuk yardımıyla daha önce hazırlanmış olan kitreli suyun üst yüzeyine damlatılır.Boyaların açılmasını ve şekillerin yuvarlaklığını kesin olarak bilemeyiz. Ancak fikir sahibi oluruz. Yaptığımız ebrunun tam olarak nasıl olacağını değil neye benzeyeceğini bilebiliriz. Bu yüzden iki defa aynı ebruyu yapmak imkansızdır.
Kağıt tekneye serilir, iş tamamlanır.
Kağıt düzgünce tekne üzerine bırakılır, görüntünün kağıda işlemesi sağlanır. Kağıt temiz bir ortamda kurumaya bırakılır.
Ebru sanatını öğrenmek...
Piyasada ebru sanatı hakkında birkaç kitap var. Herhangi birini tercih edebilirsiniz. Zira biri diğerine üstün değil.
Pek nadir de olsa gazete ve dergilerde ebru ile ilgili yazılar çıkabiliyor. Bunları takip edin.
Bu sayfada ebru sanatını anlatmaya kalksak 30 sayfa yazı yazsam yine de anlatmak olanaksızdır.. Ebru sanatını öğrenmek usta-çırak ilişkisi ile mümkündür. En iyisi bir ustadan öğrenmektir. İşin püf noktaları kavrandıktan sonra kişi kendi yetenekleriyle eser meydana getirecektir. Öğretenden daha önemlisi kişinin yeteneği ve çalışmasıdı
r.