Arama

Mensur Şiir - Tek Mesaj #4

Theni's - avatarı
Theni's
Ziyaretçi
9 Mart 2011       Mesaj #4
Theni's - avatarı
Ziyaretçi

Mensur Şiir

Ad:  Mensur Şiir.JPG
Gösterim: 5537
Boyut:  33.2 KB

Mensur şiir, duygu ve hayal dünyamızı etkileyebilecek bir konuyu, kısa ve çarpıcı bir şekilde, şiirin cümle yapısını ve ahengini koruyarak, şairane bir hava ile, ölçü ve uyağa bağlı kalmadan anlatan edebî türdür. Bu türe “artistik nesir” de denir. Türk edebiyatında mensur şiire “mensure” adı verilmiştir.

Mensur şiir türl. 19. yüzyılda Fransız edebiyatında ortaya çıkmıştır. Bu tür karakteristik özelliklerini Charles Baudelaire, İsidore Duacasse ve Arthur Rimbaud gibi şairler sayesinde kazanmıştır. Bu şiir türü Fransız edebiyatında Baudelaire’le yaygınlaşmıştır. Dünya edebiyatında Amerikan şairi Edgar Allan Poe da bu türde eser vermiştir.

Mensur şiir, Türk edebiyatına Tanzimat’tan sonra Fransız edebiyatından yapılan şiir çevirileriyle girmiştir, Servet-i Fünûn edebiyatına değin şiirdeki arayışların sonucunda ortaya çıkmıştır. Paul et Virginie ve Atala gibi eserler, Fransız romantizmini hazırlasa da Türk edebiyatında da mensur şiirin oluşumuna katkı yapmıştır. Süreç, Şinasi’nin şiir çevirileriyle başlamıştır. Bu sürece, Servet-i Fünûn edebiyatının ortaya çıkmasında büyük etkisi olan Recaîzâde Mahmut Ekrem’in de katkısı önemlidir. O, özellikle hatıralarından ve güncel olaylardan söz ettiği mensur parçalar kaleme almıştır. Şiirlerinin arasına da nesir parçaları karıştırmaktan çekinmemiş, bazen de nazma nesirle başlamıştır.

Batılı anlamdaki mensur şiirler Türk edebiyatında 19, yüzyıhn sonlarında denenmiştir. Bu türün Türk Edebiyatında Batılı anlamdaki ilk temsilcisi “Haist Ziya Uşak!ıgil”dir, TürK edebiyatında bu türün isim babası da Hallt Ziya Uşakiıgil olmuştur.

Halit Ziya Uşakiıgil, Servet-i Fünûn döneminde, bu türde iki eser vermiştir (Mensur Şiirler, Mezardan Sesler, 1890). Halit Ziya’nın bu eserleri çevresinde yapılan tartışmalar, bu türün edebiyatımızda kabullenilmesini ve yerleşmesini sağlamıştır. Ona göre mensur şiir; kısa, küçük, hemen zihne doğdukları gibi kâğıt üzerinde rastgele atılıver-miş duygulardan, yol üstünde toplandıkları gibi teklifsiz, tasnifsiz çizilivermiş çizgilerden ibarettir. “Mensur Şiirler”, Halit Ziya Uşaklıgil’in edebiyat dünyasına adım atmasını sağlayan bir eserdir. Sanatçı bu eserinde mensur şiirin ilkelerini tam olarak uygulamıştır. Bu türü, Türk edebiyatına tanıtmıştır. Sanatçı, bu eseriyle eski edebiyat taraftarlarının eleştirilerine uğramış; ancak Re-caîzâde’nin büyük takdirini kazanmıştır. Sanatçının bu kitabındaki 47 mensur şiir; konu, dil ve üslup bakımından Servet-i Fünûn edebiyatının karakteristik özelliklerini taşır. Onların hastalık derecesine varan “aşırı duygusallıklarını, alınganlıklarını, karamsarlıklarını” bu eserde görmek mümkündür. Ancak sanatçının bu eserinin dili ve üslubu, daha sonra yazdığı hikâyeler kadar başarılı değildir. Bunun nedeni, sanatçının bu eserini yazarken duygularından çok, düşüncelerini açıklamayı hedeflemesi, bu yüzden de eserinde kelime oyunlarına ve söz sanatlarına pek yer vermemesidir. Eserde uzun cümleler yer almasına rağmen, düşünceler kısa cümlelerle anlatılmıştır. Bunlar da daha çok, soru ve ünlem cümleleridir. Yazar, bu tür cümleleri kullanarak, eserin anlatımını daha etkileyici kılmak istemiştir. Bu bağlamda sıfatlardan da çokça yararlanmıştır. Sanatçının, bu eserin anlatımında sıfatları bolca kullanması, tasvirlerin etkileyici olmasını sağlamış; eserin ahengini güçlendirmiştir. Sanatçı bu eserde birbirine benzer seslerden oluşan sözcükleri kullanmış, onlar arasındaki ahenkten de yararlanmıştır. Bu eserde tabiatla ilgili kelimelerin çokluğu da göze çarpmaktadır. Diğer kelimeler ise sanatçının içinde bulunduğu ruh hâlini anlatmaya yarayan “sevinç, üzüntü, gözyaşı” gibi kelimelerdir. Halit Ziya Uşakiıgil “Mezardan Sesler” adlı eserini ise annesinin ölümü üzerine yazmıştır. Bu bakımdan eser, Abdülhak Ha-mit’in eşi Fatma Hanım’ın ölümü üzerine kaleme aldığı “Mak-ber”i hatırlatır. “Mezardan Sesler”, adının çağrıştırdığı karamsarlığın ötesinde mikro ve makro kosmostan, insanın dünyadaki yerini ve var oluşun amacını tartışan felsefî metinlerden oluşmaktadır. Bu eserdeki yazılar başlıksızdır. Servet-i Fünûncuların nesir hâlinde yazdıkları şiir parçaları da “mensur şiir” olarak anılmıştır. Bu dönemde Halit Ziya’nın yanında Mehmet Rauf da mensur şiir türünde eser vermiştir. Mensur şiir; Mehmet Rauf’un en başarılı olduğu edebî türlerden biridir. Mehmet Rauf, Servet-i Fünûn dergisinde beş yıl süren bu etkinlikleri arasında yazmış olduğu kırk iki mensureyi, Mektep mecmuasındakilerle birlikte, Eylül romanından sonra en çok anılan eseri olan Siyah İnci-ler’de bir araya getirmiştir. Onun mensur şiirleri, Halit Ziya’nın mensur şiirlerini dahi gölgede bırakmıştır. Mehmet Rauf’un mensur şiirlerinin Baudelaire ile karşılaştırılması göz önüne alınırsa devrindeki etkisi daha iyi anlaşılır.

Mehmet Rauf’un “Siyah İnciler” (1891-1901) adlı eseri, Türk Edebiyatı'nın nın en başarılı mensur şiirler kitabı olarak bilinir. Aşka, güzelliğe, sanata olan tutkusunu içinden geldiği gibi, bir anda | kâğıda döküveren yazar, bu eserde, aslında bir anlamda kendi dramını yazmıştır. “Siyah İnciler”in, türünün en iyi örneği olarak gösterilmesi yanında bir I önemli özelliği de taşıdığı samimiyet duygusudur. “Siyah İnciler”, Mehmet Rauf’un hatıralarında belirttiğine göre beş yüz adet basılmıştır. Beş bölümden oluşan eser, sırasıyla Halit Ziya, Hüseyin Cahit, Celal Sahir, Faik Âli, Sami Paşazade Sezai ile ilgili yazılardan oluşmuştur. Mehmet Rauf’un bazı hikâyelerine “Siyah İnciler”de yer vermesi, onun Paul Bour-get’nin etkisiyle gözleme, insanın iç dünyasına, psikolojik analizlere dayalı hikayeleriyle mensur şiirlerin karıştırılmasına yol açmıştır. Bu karışıklıkta biraz da Mehmet Rauf’un piyes, roman, mensur şiir demeyip, her kitabının sonuna bir iki hikâye eklemiş olmasının payı vardır. Oysa Mehmet Rauf’un mensur şiirleriyle hikâyeleri karşılaştırılacak olunursa hacim bakımından aralarında en azından üç dört sayfalık bir fark olduğu görülür.

Servet-i Fünûn döneminde mensur şiir yazan diğer sanatçılar ise Hüseyin Cahit Yalçın. Ceiai Sahir Erozan ve Saffet Nezihi’dir.

-ÖRNEK-



KIŞ
Yine kış,
Yine şems-i mesâda (akşam güneşi), ah o bakış,
Yine yollarda serseri dolaşan
Âşiyânsız tuyur-ı pür-nâliş( inleyen yuvasız kuşlar)
Tehi kalan ovalar
Sükût eder sanılır mevsimin gumûmuyla
Harab olan sarı yollarda kalmamış ne gelen,
Ne giden,
Şimdi yalnız kavafil-i evrâk (yaprak yığını)
Mütemadî sürüklenir bir uzak
Ufk-ı pür-ıztırab u nermide.Yine kış, yine kış
Bütün emelleri bir ağlayan duman sarmış

Ahmet Hâşim
Son düzenleyen Baturalp; 24 Şubat 2017 03:01