Arama


ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
11 Nisan 2011       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Malikî Mezhebi
MsXLabs.org & İslam Ansiklopedisi

Dört büyük Sünni fıkıh mezhebin­den biridir.
Maliki mezhebinin metodunu ve prensiplerini düzenleyip ortaya koyan imam Mâliktir. Hem fakih hem de muhaddis olan Malik, görüşlerinde ve fetvalarında hem nass hem de re'ye önem vermiş; rivayetle re'yi birleştir­meye çalışmıştır. Ancak, onun öteki üç mezhep imamından ayrıldığı en önemli husus, ancak Hz. Peygamber'den nakledildiği düşünülebilen Medi­ne halkının amelini delil kabul etme­sidir. İmam Mâlik, Medine halkının asayişini, asr-ı saadet devri Müslümanlarının halefleri olmaları ve selef­lerini taklit edegelmiş bulunmaları sebebiyle bir amelde ittifak etmeleri ha­linde, ayrı bir delil olarak alıyor ve değerlendiriyor. O, Medinelilerin ame­linden sonra kıyas ile amel ediyor.
İmam Malik, Kur'an-ı bütün de­lillerin üstüne geçirir. Çünkü Kur'an, şeriatın aslı ve anayasasıdır. İçine al­dığı hükümler de kıyamete kadar ba­kidir. Dolayısıyla hükümlerde esas olan Kur'an âyetlerinin zahiri mana­larıdır, öyle ki, İmam Malik, ister açık bir nass olsun, ister işaret ve tenbih olsun, isterse mefhum olsun, kitaptan anlaşılan şeylerin hepsini delil olarak alır.
Kitaptan sonra Sünnet gelir ve ikinci mertebede yer alır. İmam Ma­lik dilden dile gelen sünneti delil ola­rak kabul eder. Mutevatir sünnet, ya­lan üzerinde birleşmesi imkânsız olan bir topluluğun ittifakla rivayet ettiği ve dayancası Hz. Peygamber'e kadar ulaşan hadistir. İmam Malik, tabiin ve teba-i tabiin devirlerinde muteva­tir veya meşhur olmayan "ahad haberleri"de kabul eder. Ancak o, Medinelilerin amelini kıyasi haberlere tercih eder.
Öte yandan İmam Malik, sahabe­lerin fetvasını amel edilmesi vacib olan bir hadis olarak kabul eder. Ni­tekim o, kıyasın yanısıra, cüzi mas­lahatın hükmünü kıyasın hükmüne tercih etmek olan "istihsan"ı da de­lil olarak kullanır, istihsan, ona göre nass bulunmayan yerde maslahatın hükmüne uymaktır.
Masalih-i Mürsele ise, hakkında müsbet veya menfi özel bir delil bu­lunmayan maslahatlardır. Dolayısıyla herhangi bir naaş bulunmazsa, bu maslahatlara göre amel edilir.
İşte İmam Malik, bu metod ve prensipleriyle, İslâmi hükümler için geniş bir kapı açmış ve buna göre pek çok mesele çözmüştür. Bu yüzden onun kurduğu Malikilik mezhebi çok verimli ve faydalı olmuştur.
İmam Malik'in itikadi ve ameli konularda kendine has görüşleri fet­vaları ve açıklamaları vardır. Ona gö­re iman, söz ve kalp ile tasdik ve or­ganlarla ameldir. İmanın salih amel­lerle arttığını söyler, fakat eksildiğine dair bir şey demez. Çünkü Kur'an-ı Kerim, imanın artacağım bildirmekte, fakat azalacağına dair bir açıkla­mada bulunmamaktadır.
İmam Malik, itikadi ve ameli gö­rüşleri itibariyle tamamen geleneksel İslam anlayışı içerisindedir ve Ehli Sünnet'in fikirlerine bağlıdır. Hayır ve şerri ile birlikte kadere inanır, insanın hürriyet ve ihtiyar sahibi oldu­ğunu kabul eder. Büyük günah işle­yen imanlıların işledikleri günah ka­dar azap göreceklerini, ancak dilerse Allah'ın onları affedeceğini söyler. Kur'an-ı Kerim'in yaratılmamış oldu­ğunu ve Allah'ın kıyamet günü mü­minler tarafından görüleceğini kabul eder.
Maliki mezhebi birçok Müslüman ülkede yayılmıştır. İctihad sebepleri­nin bolluğu, yöntem ve ilkelerinin zenginliği bu mezhebin yayılmasına ve görüşlerinin artmasına sebep ol­muştur.
Maliki mezhebi, Medine'de orta­ya çıkmış; Magrib'te ve Endülüs'te yayılmıştır. Maliklilik, İmam Malik'­in sağlığında Mısır'a girmiştir. Günü­müzde Libya, Tunus, Cezayir ve Fas gibi Kuzey Afrika ülkelerinde hâkim mezhep, Malikiliktir.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!