Malikî Mezhebi
MsXLabs.org & İslam Ansiklopedisi
Dört büyük Sünni fıkıh mezhebinden biridir.
Maliki mezhebinin metodunu ve prensiplerini düzenleyip ortaya koyan imam Mâliktir. Hem fakih hem de muhaddis olan Malik, görüşlerinde ve fetvalarında hem nass hem de re'ye önem vermiş; rivayetle re'yi birleştirmeye çalışmıştır. Ancak, onun öteki üç mezhep imamından ayrıldığı en önemli husus, ancak Hz. Peygamber'den nakledildiği düşünülebilen Medine halkının amelini delil kabul etmesidir. İmam Mâlik, Medine halkının asayişini, asr-ı saadet devri Müslümanlarının halefleri olmaları ve seleflerini taklit edegelmiş bulunmaları sebebiyle bir amelde ittifak etmeleri halinde, ayrı bir delil olarak alıyor ve değerlendiriyor. O, Medinelilerin amelinden sonra kıyas ile amel ediyor.
İmam Malik, Kur'an-ı bütün delillerin üstüne geçirir. Çünkü Kur'an, şeriatın aslı ve anayasasıdır. İçine aldığı hükümler de kıyamete kadar bakidir. Dolayısıyla hükümlerde esas olan Kur'an âyetlerinin zahiri manalarıdır, öyle ki, İmam Malik, ister açık bir nass olsun, ister işaret ve tenbih olsun, isterse mefhum olsun, kitaptan anlaşılan şeylerin hepsini delil olarak alır.
Kitaptan sonra Sünnet gelir ve ikinci mertebede yer alır. İmam Malik dilden dile gelen sünneti delil olarak kabul eder. Mutevatir sünnet, yalan üzerinde birleşmesi imkânsız olan bir topluluğun ittifakla rivayet ettiği ve dayancası Hz. Peygamber'e kadar ulaşan hadistir. İmam Malik, tabiin ve teba-i tabiin devirlerinde mutevatir veya meşhur olmayan "ahad haberleri"de kabul eder. Ancak o, Medinelilerin amelini kıyasi haberlere tercih eder.
Öte yandan İmam Malik, sahabelerin fetvasını amel edilmesi vacib olan bir hadis olarak kabul eder. Nitekim o, kıyasın yanısıra, cüzi maslahatın hükmünü kıyasın hükmüne tercih etmek olan "istihsan"ı da delil olarak kullanır, istihsan, ona göre nass bulunmayan yerde maslahatın hükmüne uymaktır.
Masalih-i Mürsele ise, hakkında müsbet veya menfi özel bir delil bulunmayan maslahatlardır. Dolayısıyla herhangi bir naaş bulunmazsa, bu maslahatlara göre amel edilir.
İşte İmam Malik, bu metod ve prensipleriyle, İslâmi hükümler için geniş bir kapı açmış ve buna göre pek çok mesele çözmüştür. Bu yüzden onun kurduğu Malikilik mezhebi çok verimli ve faydalı olmuştur.
İmam Malik'in itikadi ve ameli konularda kendine has görüşleri fetvaları ve açıklamaları vardır. Ona göre iman, söz ve kalp ile tasdik ve organlarla ameldir. İmanın salih amellerle arttığını söyler, fakat eksildiğine dair bir şey demez. Çünkü Kur'an-ı Kerim, imanın artacağım bildirmekte, fakat azalacağına dair bir açıklamada bulunmamaktadır.
İmam Malik, itikadi ve ameli görüşleri itibariyle tamamen geleneksel İslam anlayışı içerisindedir ve Ehli Sünnet'in fikirlerine bağlıdır. Hayır ve şerri ile birlikte kadere inanır, insanın hürriyet ve ihtiyar sahibi olduğunu kabul eder. Büyük günah işleyen imanlıların işledikleri günah kadar azap göreceklerini, ancak dilerse Allah'ın onları affedeceğini söyler. Kur'an-ı Kerim'in yaratılmamış olduğunu ve Allah'ın kıyamet günü müminler tarafından görüleceğini kabul eder.
Maliki mezhebi birçok Müslüman ülkede yayılmıştır. İctihad sebeplerinin bolluğu, yöntem ve ilkelerinin zenginliği bu mezhebin yayılmasına ve görüşlerinin artmasına sebep olmuştur.
Maliki mezhebi, Medine'de ortaya çıkmış; Magrib'te ve Endülüs'te yayılmıştır. Maliklilik, İmam Malik'in sağlığında Mısır'a girmiştir. Günümüzde Libya, Tunus, Cezayir ve Fas gibi Kuzey Afrika ülkelerinde hâkim mezhep, Malikiliktir.