Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Nisan 2011       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BİR SARHOŞUN RAKIYA TÖVBESİ
(Mazlum Bey'den Bir Taklit)
Sarhoş
- Hoca efendi, mutlaka bana tövbe ettireceksin bu akşam. Çünkü karıynan boyuna çıngar
ediyoruz. Hadi, Hocacım, bana mutlaka rakıya tövbe ettireceksin!
Hoca Efendi
- Evladım, nasıl tövbe ettireyim. (Yüzünü buruşturarak) Hem bak, daha ağzın rakı kokuyor.
İçmişsin gene...
- Yahu, çok içmedik. Allahaşkına bugün tövbe ettir, boyuna kavga ediyoruz karıynan.
- Peki, tövbe ettireyim, ama bu akşam değil. Bu akşam birinci tövbe olsun. Yarın akşam
esas tövbeni yaptırırım. Şimdi sen doğrudan yatsı namazına, camiye, bana yetiş.
- Hoca efendi, ben namaz kılmasını çakmam.
- Aaa! Estağfurullah, estağfurullah! Hiç camiye gitmedin mi?
- Bir defa bayram namazına gittim; ayakkapları çaldırdık, ondan sonra bir daha gitmedim.
- Oğlum, evlâdım, bazen öyle zuhur eder. Neyse, şimdi sen doğrudan doğruya yatsı
namazına gel, namazı kılarsın.
- Ee, çakmam dedim.
- Benim yaptığım gibi yaparsın. Sonra aptes almak için... Onu da bilmiyorsun galiba?
- Onu da çakmam.
- Öyleyse, evvela, şadırvanın başına git, herkes nasıl aptes alıyorsa, elini, yüzünü yıkıyorsa,
öyle yıkarsın. Sonra camiye yetiş! yalnız benim yaptığımı yap, yoksa namazı bozarım.
Hadi oğlum, şimdi yatsı namazına gel, yetiş. Ben de gidiyorum.
- Peki Hoca Efendi.
(Yolda giderken)
Külhanbeyi
- Vaaay! Alicim, anam! Aslan abi! (Arkada saz başlar) Dalga geçmiyelim, gel, bakiim
anam! Bir tane içmiyecek misin? Biz seni bekliyoruz yahu! Nereye savuştun gittin?
- Valla sultanlar, Hocaya yapıştım. Evde karıynan boyuna kavga ediyoruz, onun için,
rakıya tövbe ettirsin, diye. O da bana birinci tövbeyi yaptırdı. Şimdi camiye yetişeceğim.
Anlıyor musun, onun için gidiyorum.
- Öyleyse, bir tane bizden içeceksin. Tövbe sağlam olsun. Hem vekarına yapar.
- Pekalâ, öyleyse bir tane içelim. Sakatlanmaz ya!
- Yok usta!
Yahudi
- Aşkolsun be, bir tane de benden iç, Avram'dan be!
Külhanbey
- Bak abi, gel bakiim Nazım Abinden de bir tane iç!
- Eyvallah sultan, bir tane de senden içelim, ama camiye yetişeceğiz.
Kürt
- Aha, hamşari, benden de bir tane içmezsen, tövbeler olsun, hani tövben sakatlanır.
- Peki, bir tane de senden içelim.
Ermeni
- E ahbar, bir tane de benden iç bakalım.
(Dili dolaşarak)
- Pekalâ, öyleyse ben camiye yetişeyim... yetişip... camiye geç kaldık!
(Sallanarak gider)
- Vay, Hoca Efendi, aman yetişelim, yoksa manzaramız bozulur ha! Hoca efendi, şöyle
gel bakiyim. Yalnız elimde bir emanet var, istakoz aldım: hem de diri diri. Ayağının yanına
koyuyorum. Hoca Efendi, dalga geçmiyelim. Bak senin yaptığın gibi yapıyorum: hem
yatıp hem kalkıyorum. Hoca Efendi, dalga geçmiyelim, ben geldim. Baksana hoca ben arkadayım:
yatıp kalkıyorum valla! Aman emanet kaçmasın!
Hoca
- Eyvaah, ayağımın parmağını bir şey ısırdı! Ne oldu? Acaba bu adam mı vuruyor?
Dur bakıyim, şu selâmı vereyim, bir tokat atayım.
- Vaay, bana tokat ha! Ben de ötekine ha? Yoksa namaz bozulur.
- Ulan bana mı atıyorsun?
- Ne yapiyim? Hoca bana, ben de sana!
- Demek böyle?
- Bilmem, namazı bozacaksın. Sen de ötekine atacaksın... Tamam!
(Nutku, 1976)