Arama

Cezayir ve Cezayir Tarihi - Tek Mesaj #5

ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
27 Nisan 2011       Mesaj #5
ener - avatarı
Ziyaretçi

Fransa'nın Cezayir’e yerleşmesi(1830-1870)


1798, Fransa'ya buğday satan Cezayirli musevi tüccarlardan Susnach ve Bacri'nin bir alacaklarınıntahsili konusunda 1826 yılında başlayan sert tartışmalar, Fransa' nın Cezayir'i kuşatmasına neden oldu. Fransız hükümetiyle, bu tahsilatla kişisel biçimde ilgilenen Cezayir kenti dayısı arasındaki ilişkiler kısa sürede bozuldu; hatta 1827'de dayı, yelpazesiyle transız elçisi Deval'e vurdu. Başka olayların da patlak vermesi üzerine (1829’da transız gemisi Provence’ın Cezayir kenti kalelerinden top ateşine tutulması), İngiltere' nin muhalefet etmesine rağmen, Charles X ile Polignac, ocak 1830'da Cezayir'e karşı askeri bir harekâta girişmeye karar verdiler.

General Bourmont’un, amiral Duperrd komutasındaki gemilerle taşınan 36 000 kişilik kuvveti, 14-16 haziranda Sidi Frec' de karaya çıktı. Bölgeyi osmanlı hükümeti adına işgaledenîürkler'evedayının damadı İbrahim'intopladığı40 000 süvariye karşı savaşan Fransızlar, Cezayir kentini ele geçirdiler. Dayı 5 temmuzda teslim oldu.
Ad:  Cezayir1.jpg
Gösterim: 1882
Boyut:  46.1 KB

Sınırlı işgal.


Louis-Philippe, önce sınırlı bir işgalle yetindi. Beş yıl boyunca, birbiri ardı sıra Cezayir'de görev yapan Clauzel, Savary, Berthezâne, Voirol ve Drouetd' Erlon gibi generaller de olanakların kısıtlı oluşu nedeniyle Cezayir kentini ve çevresindeki Oran, Böne ve Bicaye’yi işgalle yetindiler. Kumandanlık, asker sayısını artırabilmek için yeni birlikler oluşturdu; zuaflar, lejyon, sipahiler, yerli askerler, avcılar, vb. Bu arada arap büroları da halklarla ilişkiyi sağlıyordu.

Bununla birlikte, 1832'de iki arap lideri, Maskara emiri Abdülkadir ve Konstantin beyi hacı Ahmet Fransızlar'a karşı ayaklandılar. Fransızlar önce sorunu görüşmeler yoluyla çözmeyi denediler ve 26 şubat Zenate prenslikleri 1834 antlaşmasıyla Desmichels, Abdülka- dir’in Batı Cezayirûzerindeki otoritesini tanıdı. Ama general Trezel, emirin kendisine bağlı saydığı aşiretleri koruması altına aldı: Abdülkadir yeniden savaşmaya başladı ve Trezel alayını Makta'da yendi (1835). Bu yenilgi üzerine, Fransa yardım kuvvetleri gönderdi; Clauzel ve OrlĞans dükü, Maskara’yı ele geçirdiler, ama Konstantin önünde başarısız kaldılar. Abdülkadir’i etkisiz kılmakla görevlendirilen Buge- aud, Tafna antlaşması'nı yaptı (1837). Bu antlaşmayla arap önderin limanlar ve kıyı kentleri dışında kalan tüm ülkede yetkesi tanındı. Bununla birlikte, Fransızlar doğuda çabalarını Konstantin üzerinde yoğunlaştırdılar. Burası 15 ekim 1837'de Valöe tarafından ele geçirildi. AncakAbdülkadir iki yılda 50 000 kişiyi aşan gerçek bir ordu kurdu ve Fas sultanının desteğini sağladıktan sonra 18 kasım 1839'da Fransa'ya savaş ilan etti.

işgal.


Böylece, Fransa işgale karar verdi. Bunu, 1840'ta Cezayir valiliğine atanan Bugeaud gerçekleştirdi. Elindeki 100 000 kişiyi hareketli savaşın gereklerine uygun biçimde düzenledi ve hareketli kolların sürekli saldırılarıyla Abdülkadir'i çöle doğru geri püskürtmeye girişti. 1841'den başlayarak egemen olduğu yerlerin tümü ele geçirildi ve zamâlâ'sı Tagin'de, Aumale dükü tarafından 1843’te yıkıldı. Cezayir'den kovulan Abdülkadir, Fas'a sığındı ve sultan Abdurrahman'ın desteğini aldı. Sultan, emiri ülkesinden çıkarmayı reddedince ordusu isli’de Bugeaud tarafından yenilgiye uğratıldı (1844). Bu arada, transız donanması da Tanca ve Mogador'u top ateşine tuttu. Sultan bunun üzerine Abdülkadir'i kovdu. Emir, savaşı üç yıl daha sürdürdü, özellikle fransız avcı kuvvetlerini Sidi Brahim' de kılıçtan geçirdi (1845), ama 1847’de Lamoriciöre'e teslim oldu. Böylece işgal tamamlandı.

Fransızlar'ın yerleşmesi, ikinci imparatorluk, askeri çabasını Berberiler’in yaşadığı bölgeler üzerinde yoğunlaştırdı ve onlara boyun eğdirmeye çalıştı. Zaaça’ nın alınmasından (1849) sonra Saint -Arnaud Küçük Kabiliye’ye saldırdı (1849-1852); Fransa, mareşal Randon hükümeti zamanında, 1857'de işeriden'in alınmasından sonra Fort-Empereur'ü (daha sonra Fort-National) kurarak Büyük Kabiliye'ye yetkesini kabul ettirdi.
Önce güney bölgesine
—Laguat ve Tuggurt (1854) vahalarının işgalinden sonra kâşif Duveyrier, Tuaregler bölgesine girdi
— sonra da Güney Oran yöresine girildi. Burada Beni Snesenler'e karşı yapılan birçok seferin ardından, general VVimpffen 1870 savaşı öncesinde Cezayir-Fas sınırlarını egemenliği altına aldı.

Ama Fransa eritme siyasetiyle bir yarı özerklik siyaseti uygulama arasında duraksama geçirdi. Napolöon III, 1852'den 1858’e kadar, II. Cumhuriyetin sivil yönetimi yerine askeri bir yönetim kurdu ve böylece Cezayir’in Parlamento'da temsili ortadan kaldırıldı. Cumhuriyet tarafından kurulan ve güneydeki askeri topraklar dışında valilerce yönetilen üç yönetim bölgesi (Cezayir kenti, Oran, Konstantin) varlığını korudu. Genel vali Randon sömürgeleştirmeyi kolaylaştırmak üzere yerlileri yerleştirdi; ancak kolonların ordu denetimine düşmanlıkları, müslümanların işine çok yaradığından 1858'de genel valilik kaldırıldı ve yerine bir Cezayir ve sömürgeler bakanlığı kuruldu. Paris'ten yönetilen bakanlığın başına getirilen prens Napolöon başarılı olamayınca bu göreve 1859'da Chasseloup-Laubat markisi atandı.

Eylül 1860'ta Cezayir’e yaptığı bir yolculuk sırasında yerlilerin soyluluğuna hayran kalan ve Avrupa ülkelerinin sömürgeleştirme girişimlerinin aşırılıklarından memnun olmayan Napolöon III, sömürgeleştirmekten vazgeçmeye ve "arap krallığı" düşüncesini gerçekleştirmeye karar verdi. Buna göre, arap krallığı sömürülemeyecek ve anavatan Fransa düzeyine yükseltilecekti (Pölissier’ye 1863 tarihli mektup). Napolöon III bu nedenle genel valiliği ve askeri rejimi yeniden kurdu (F'ölissier, 1863-64 ve Mac-Mahon 1864-1870) ve 1863'teki senato kararıyla arap obalarına işgal ettikleri toprakların mülkiyetini verdi.

Bu siyaset Avrupalılaşın küçük yerleşmelerinin (1860-1870 arasında yalnızca 4 500 yeni kolon), kapitalist büyük yerleşmeler (Setif çevresinde Cenevre şirketi, 1853'ten başlayarak 20 000 hektar, vb.) lehine gerilemesi sonucunu doğurdu.
1870-1919 arasında Cezayir.

Zorluklar,


imparatorluktan cumhuriyete geçiş, gizli güçlükleri ortaya çıkardı: kolonların orduya karşı düşrrjanlığı, musevi sorunu, Kabiliye sorunu. Avrupalılar'ı memnun etmek amacıyla yeniden sivil rejim kuruldu; Cezayir musevileri fransız uyruğuna alındı (24 ekim 1870 tarihli Cremieux kararnamesi); museviler yararına alınan önlemlerle ve fransız bozgunuyla çalkalanan Kabiliye, 14 mart 1871'de başağa Mokrani yönetiminde ayaklandı. Mokrani cihat ilan etti ve 150 000 askeriyle Hodna’ya dek girdi. Ancak mayıs ayında öldürüldü ve amiral Gueydon yedi ay sonunda isyanı bastırdı. Kabiliyeliler’in silahsızlandırması, 36 milyonluk para cezası ve 500 000 hektarlık bir alanın zorla alınması Kabiliye’ye darbe vurdu. Fransız egemenliğinin Güney Cezayir'e doğru genişlemesi Mzab'ın işgaliyle (1882) kendini gösterdi ve Fransa’ ya bu doğrultuda hareket özgürlüğü tanıyan 1890 fransız-ingiliz antlaşmasıyla genişleme kolaylaştı. Fas sınırıysa 1903’te saptandı.

Siyasal ve ekonomik düzen.


Eritme siyasetinden yana olan kolonlar bunu kamu hukukuna sokmaya karar verdiler. 1873’ten başlayarak, bir yasayla, kabilelerin ortak toprakları yerine yerlilerin bireysel mülkiyeti esasa bağlandı. Yerliler Avrupalılaşın satın alma önerilerine karşı koyamadılar. Resmi sömürgeleştirme (Alsace-Lorraine'liler) ve serbest sömürgeleştirme bu yasayla kesin bir hız kazandı. 1871 ile 1881 arasında, Cezayir'e 13 000 kolon yerleşti. Ancak toprak mülkiyeti öylesine hızla el değiştirmeye başladı ki, temyiz mahkemesi yerlilerin tümüyle topraksız kalacakları endişesiyle 1888'de, 1873 tarihli yasayı yürürlükten kaldırdı.

Bununla birlikte, kolonların ve seçtikleri Cezayirlilerin sayısal gücü, bunlara cumhurbaşkanının (1879-1881) kardeşi vali AlbertGrövy'ye "bağlanma" siyaseti uygulatma olanağı tanıdı. Yerel işler, Paris'teki dokuz bakanlık arasında bölüştürüldü. Valinin görevi hükümetin kararlarını yürütmekle sınırlandı. Fransız yasaları Cezayir'deki Avrupalılar'a uygulandı (1881 kararnameleri). 1889’da çıkan bir yasayla Cezayir'de doğan yabancıların tümü, doğrudan fransız uyruğuna geçirildi. Yerlilereyse yerlilik rejimi uygulandı (1881). Baskıcı ve baştan savmacı yargılama sistemi, adli yetke tarafından değil, yönetsel yetke tarafından kamu hukuku kapsamı dışında bırakıldı ve bu durum, tutuklama, toplu ceza gibi cezalarla yürürlüğe kondu. Yerlilere karşı uygulanan yarı-ayrımcılığın tamamladığı merkezileştirme ve siyasal eritme rejimi başarısızlığa uğradı. Jules Ferry 1892 tarihli raporunda bu siyasetin geçersizliğini ileri sürdü. Özetçe, Cezayir’in, Fransa'nın uzantısı olmadığı, ancak bir sömürge olduğu görüşünü savundu.

1896-1902 arasında genel valinin yetkileri güçlendirildi ve vali yalnızca içişleri bakanına karşı sorumlu sayıldı. Cezayir özerk bir bütçeye sahip oldu. Yönetim bölgesi çerçevesinde üç çeşit belediye vardı. Fransız yasası uyarınca yönetilen tam yetkili yerleşim bölgesi; yerlilerin de belediye komisyonlarına katılabildikleri karma yerleşim bölgesi; bir yöneticinin ya da bir subayın denetimi altında geleneklerini koruyan yerli yerleşim bölgeleri. 1919 tarihli bir yasayla yerlilerin yerel meclislere daha geniş ölçekte katılımı sağlandı. Yerlilik rejimi 1914 ile 1944 arasında giderek ortadan kalktı.

Askeri örgütlenme.


1870 savaşı ertesinde Cezayir kenti, Oran ve Konstantin’deki üç askeri tümene bağlı birlikler 19. kolorduyu oluşturdular. Bu kolordu 1946'da genel karargâhı Cezayir kentinde bulunan X. askeri bölge haline geldi. Güney Cezayir toprakları 1902'den başlayarak ayrı bir komutanlığa bağlandı. Komutanı doğrudan genel valiye karşı sorumluydu. Ayn Sefra, Gardaya, Vargla ve Tuggurt çevrelerine bölünen güney toprakları, yerli işlerine bağlı subaylar tarafından yönetiliyordu. Bu subayların emrine 1891'den başlayarak, çöl polisliği yapan sahra birlikleri verildi. Cezayir'de asker toplama ilkesi 1912'de kabul edilmekle birlikte, en azından barış zamanında tam anlamıyla uygulanmadı; ancak Cezayirli askerlerin alay sayısı düzenli biçimde arttı. 1872'de üç olan bu sayı 1914'te dokuza yükseldi. Cezayir, gerek Birinci Dünya savaşı sırasında, gerekse Fas ve Suriye harekâtlarında (1920-1930) ve 1939 seferberliğinde Fransa'nın askeri gücüne önemli ölçüde katkıda bulundu.

1919-1945 arasında Cezayir


iktisadi yaşam.


Sömürge döneminde karayolları açıldı, demiryolları yapıldı, yeni topraklar sürüldü. Tahıl tarımında ve özellikle bağcılıkta hızlı bir gelişme yaşandı. Demir ve fosfat çıkarıldı. Cezayir kenti Fransa’nın ikinci limanı oldu. Kolonların sayısı fazlalaştı ve yabancıların oranı (Konstantin yöresinde italyanlar ve özellikle Oran yöresinde ispanyollar) hiç durmaksızın arttı: böylece özgün kişiliği olan önemli bir avrupalı topluluk oluştu. 1933'te kurulan yerli yardım sandıkları sayesinde geleneksel cezayir-müslüman tarımı, özellikle köyleri verimli kılma sektörleri çerçevesinde gelişti

Muhalefetin artışı.


Fransız kültürüne karşı itme duyan müslüman yerliler, hıristiyan kolonlarla kaynaşmadılar. Ayrıca okul açma çok yetersiz kaldı, hıristiyanlığı yayma girişimleriyse etkili olamadı. Ayrıca transız yönetimi, merkeziyetçilik kaygısı ve bürokratik elverişlilik nedeniyle berberi ülkelerinde müslümanlığın yayılmasını destekledi. Bununla birlikte, 1910'dan başlayarak transız okullarından mezun olan genç Cezayirliler kişisel konumlarının korunması koşuluyla transız vatandaşı olmayı kabul ettiler, ama hem 1939'da Blum -Violette yasa tasarısını ("gelişmiş Cezayirlilere" siyasal haklar tanıyordu)
birliklerin gizlice yeniden silahlanma girişimlerini denetim altına aldı.
Kasım 1941 'de Almanlar'ın isteği üzerine Fransa'ya geri çağrıldı ve başkomutanlığa general Juin getirildi. Juin de Weygand gibi birlikleri her tür saldırıya karşı savaşmak üzere hazırladı.

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 4 Temmuz 2016 04:25