Arama

Yargı Nedir? - Tek Mesaj #2

aberk - avatarı
aberk
Ziyaretçi
27 Nisan 2011       Mesaj #2
aberk - avatarı
Ziyaretçi
— ANSİKL. Fels.
Aristoteles yargıyı, birçok kavramı birbirine bağlamayı ve bir önermede ifade etmeyi sağlayan düşünsel bir süreç olarak tanımlar: “Ornerme, bir şeyin bir başka şeyle bağıntısını olumlayan ya da olumsuzlayan bir bildirimdir” (Analitikler [Analytika], 1, 1,4). Gerçekten de Aristoteles yargıyı (logos), kavram ve kavramı meydana getiren yapılar ile, yargıyı düzenleyen akılyürütme arasında geçişi sağlayan bir "olumlayıcı söylem" (logos apophantikos) olarak görür Böylece yargı, yüklem durumundaki terim ile özne durumundaki terim arasındaki bir bağıntıdır ve olumlamayı ya da olumsuzlamayı içeren bu bağıntı, "...dir" koşacıyla sağlanır: ”... yani, yüklem ve bu yüklemin verildiği özne, bunların birbirine bağlanmasına ya da birbirinden ayrılmasına göre, var olma ya da var olmama fikrini içerir" (ay. ypt., 1, 7). Demek ki yargı, öznenin varlığını cins, nitelik vb. kategorilere göre ortaya koyar ve bu varlıkta içerilmiş olanları, koşaç yardımıyla belirtik hale getirir.

Descartes’a göre, yargı, gözlemlenen birtakım verilerden hareketle, bu veriler arasında belirli bağıntılar kuran bir düşünme işlemidir. Ancak, descartesçı anlayışta yargı, gözlemlenen durum ne olursa olsun, doğru olarak yargılama olanağı sağlayan belli bir özerkliğe sahiptir. Nitekim Descartes, şeylerin varlığından kuşku duyar ve her tür yargıyı askıya alır. Çünkü, sözgelimi bir pencereden bakıp sokaktan geçen insanları gördüğümde, tıpkı balmumunu gördüğümde söylediğim gibi, insanları gördüğümü söylüyorum; oysa, hayaletlerin ya da ancak birtakım yaylarla hareket eden yapma insanların giymiş olabileceği şapkalar ve paltolardan başka ne görüyorum? Oysa bunların gerçek insanlar olduğu konusunda yargıya varıyorum ve böylece yalnızca zihnimden kaynaklanan yargı gücüm sayesinde; gözlerimle gördüğüme inandığım şeyi kavrıyorum” (Meta/izik düşünceler [Möditations mötaphysiques], 2).

Ne var ki, Kant'tan başlayarak, düşünen özneye daha çok önem verilmesi, yargıya (alm. Urteil, somut uygulamaları göz önüne alındığında Beurteilung), tanınan özerkliğin kuşkuyla karşılanmasına neden oldu ve yargı, bir altakoyma işlemine dönüştü ve bu altakoyma işlemiyle, duyusal ya da sezgisel nesneler, aklın denetimi altına girmiş oldu. Bununla birlikte, bütün bilgilerimizin aynı değere sahip olduğu da söylenemiyordu. Aralarındaki çıkmam gerekmiyor” (ay ypt) Buna karşıt olarak Kant, yüklemi öznesinin kavramına bir şey ekleyen yargıları, sentetik diye adlandırır: "Bütün cisimlerin bir ağırlığı vardır dediğimde yüklem, cisim kavramının genel olarak aklıma getirdiklerinden bütünüyle farklı bir şeydir.

Dolayısıyla bu yüklemin eklenmesiyle sentetik bir yargıya ulaşırız" (ay ypt.) Böylece Kant, sentetik yargının bilgilerimizi daha da çoğalt tığını, çünkü analitik yargıdan farklı olarak kavramlarımıza birtakım ayırtedıci özellik ler kattığını gösterir Bununla birlikte analitik yargı, deneye başvurmayı gerektirmeksizin a prıorı dır ve dolayısıyla tam ola rak akılsaldır. Kant bu noktada, sentetik yargıyı, "deney yargısı" ve "a priorı sentetik yargı " olarak ikiye ayırır. "A prıorı sentetik yargı" analitik yargıyla aynı yapıda olmakla birlikte, bilgilerimizi geliştirmemi ze olanak da tanır.

Ancak bu aşamada Kant, belirleyici yargıları yanı anlıkça konmuş genel bir kurala göre tikel durumları belirleme işlemini tanımlamakla yetinir Yargı gücünün eleştirisi (Kritik der Urteılskraft) [1790] adlı yapıtıyla Kant, sistemim tamamlayacak ve yargı gücünü (Urteıls kratt). genelde içerilmiş tikeli düşünme ye tısı olarak görecektir. "Genel olan (...) verilmişse, tikeli onun altına koyan yargı [ . ] belirleyicidir. Ama tikel olan (...) belırleyıcıyse, yalnızca tikel olan verilmişse ve yar gı genel olana ulaşmak zorundaysa, o za man yargı ancak yansıtandır” (Yargı gücünün eleştirisi (Kritik der Urteılskraft). 1 baskıya önsöz).

Hegel yargıyı (Urteil) yalnızca, anlık tarafından harekete geçirilen kavramın hem "bir ilk bölünme'sıni hem de bu ıŞlemın ifade edildiği önermeyi özne, koşaç, yüklem gerçekleştirmesini sağlayan bir edim olarak niteler. "Yargı, kavramın ken dişine kabul ettirdiği belırlenmışlıktır ("..]. Yargı, kavramın kendisi tarafından belir lenmış kavramları ortaya koyma işidir" (Wıssenschalt der Logık [Mantık bilimi). "Kavram", 1, 1 ve 2) Husserl son yapıtı Ertahrung und Ur teıl'a (Deney ve yargı) kadar, yargının bilinçle olan bağıntısını belirginleştirmeye çalışır ve şöyle der: "Bilincin, yüklem -öncesi düzeyde de olsa, dikkatim bir var olana ve nesnel olana yönelttiği her du rumda, bir yargı sözkonusudur"

—Huk Yargı devletin üç temel işlevinden biridir (ötekiler yürütme ve yasama) Yargı işlevi bağımsız mahkemeler aracılığıyla yerine getirilir. Mahkemelerin kuruluş, görev ve yetkileri yasayla belirlenir. Hiçbir organ yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve yargıçlara emir ve talimat veremez. Görülmekte olan bir dava hakkında yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz ya da herhangi bir açıklama yapılamaz (Anayasa md. 138).

Hâkimler ve savcılar görevlerinden alınamaz, kendileri istemedikçe Anayasada belirtilen yaştan önce emekliye ayrılamazlar. Hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik güvencesi ilkelerine göre görev yaparlar. Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların gizli yapılmasına ancak genel ahlakın ya da kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı durumlarda karar verilebilir.

—ikonogr. Son yargı. Bizans (Ravenna' daki VI. yy. ve Torcellodaki XII. yy. mozaikleri; Vladimir ya da Aynaroz dağı'ndakf freskler) ve Batı sanatında Son yargı'yı canlandıran kompozisyonlar üst üste yerleştirilmiş çeşitli sahnelerden oluşur: alt bölümde ölülerin dirilişi, ardından, aziz Mikâil'in cennet ve cehennem kapıları arasında ruhları tartması, son olarak da, genellikle dört hayvan figürüyle çevrelenmiş yargıç İsa.

Bu yerleştirme biçimi kiliselerin alınlık tablalarına uygun düşer ve oymacılar, özelikle de transız oymacılar (Autun katedrali’nde Gislebert) bu türde birçok başyapıt vermişlerdir. Bunlar arasında, Beaulien, Conques, Basel kiliseleri ile Parma vaftizhanesinin (Antelami) roman üslubundaki alınlık tablaları, Laon, Paris, Bourges, Amiens, Chartres (güney taçkapı), Reims (kuzey taçkapı), Troyes (St-Urbain kilisesi), Rampillon, Charroux, Bordeaux, Leön, Bamberg, Freiburg Ihı Breisgau’daki gotik alınlık tablaları sayılabilir. Nicola Pisano'nun gerçekleştirdiği iki vaaz kürsüsü, Orvieto katedrali cephesi (Mitani’nin yapıtı), inâs de Castro'nun mezar anıtı (Alcobaça) ve Strasbourg'daki ünlü Melekler ayağı 'nda da bu tema görülür. Resim sanatında, Cavallini (Roma1 daki S. Cecilia kilisesi), Orcagna (museo deH'Opera, S. Croce, Floransa), Schongauer (Vıeux-Brisach), Signorelli (Orvieto katedrali) ve adı bilinmeyen transız ressamları (Ennezat ve Albi katedrali)

Son yargı sahnesini büyük boy fresklerde işlemişlerdir. Fra Angelico (Floransa), J. Bellegambe (Berlin), Van Eyck (?) [New York], Lochner (Bologna), Memling (Gdartsk), Van Orley (Anvers), Leidenli Lucas (üeiden) ve özellikle ünlü Beaune çokkanatlısını yapan Van der Weyden de bu konuyu ele almışlardır. Sistina capellası'ndaki dev freskinde Michelangelo, cennetliklerin yükseliş hareketiyle cehennemliklerin kasırgalı düşüşünü bir araya getirerek sahneyi tümüyle yenilemiştir. J. Cousin (Louvre), Frâminet (Fontainebleau) ve özellikle Rubens'in (Münih) yapıtlarında aynı anlayış egemendir.

— Psik. Yargı bozukluğu, zihin kanıklığında, uykuda olduğu gibi bazı bilinç gevşemelerinde ya da sara belirtilerinde olduğu gibi bazı marazi durumlarda ortaya çıkabilir. Ama düşünsel yetersizlik, zihinsel yıpranma ve bunama durumlarında da görülür. Şizofrenide ise, yargı bozukluğu, ancak, tüm düşünsel işlevlerin güçten düşmesi durumunda ve çoğunlukla çok geç ortaya çıkar.
Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 8 Aralık 2018 02:13