Arama


Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
11 Mayıs 2011       Mesaj #4
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Antibiyotikler

Mikropların gelişmesini önleyen madde.

Alexander Fleming tarafından 1928'de Penicillium notatum adındaki bir peynir küfünden ve penisilin adı verilerek üretilen ilk antibiyotikten sonra, 1935'te Dumagk tarafından sulfonamidler ve daha sonraları birçok antibiyotik bulundu. Hastalık yapan mikroplara karşı etkili olan bu biyolojik maddelerin yapılarını inceleyerek formüllerini bulan kimyagerler onları sentetik olarak bol miktarda üretmeyi ve tedavi alanına sokmayı başardılar.

Antibiyotikler, bakterileri çeşitli yollardan hasara uğratıp zayıflattıktan sonra ya üremelerini durdurarak etkisiz kılarlar ya da onları tamamen öldürerek ortadan kaldırırlar. Antibiyotiklerin etkiledikleri mikroorganizmaların az ya da çok çeşitli oluşlarına göre, değişen etki alanları vardır. Bu etki, zamanla mikrobun alışmasıyla azalabilir. Direnç bazen streptomisin ve tüberküloz basilinde olduğu gibi hızlı, bazen de yavaş yavaş gelişir (penisilin ve stafilokok). Antibiyotik sayısı pek çoktur. Yalnız on beş-yirmi tanesi sanayide hazırlanır: Penisilin, streptomisin, klortetrasiklin, tirotrisin, eritromisin vb. Yirmi yıla yakın zamandan beri sentez yoluyla elde edilmiş yeni antibiyotikler bulunmuştur. Bunlardan en önemlileri amfoterisin B, sefalosporinler, kolistin, framisetin, fusidin, gentamisin, linkomisin, rifamisin, ristosetin gibi antibiyotiklerdir. Tüm bu antibiyotikler, hemen hemen tüm mantar ve mikrop etki alanını (virüslerin dışında) kaplamaya yaradığı gibi, mikropların ilk antibiyotiklere karşı kazandıkları direnci de önlerler.

Antibiyotikler ağızdan verilebildiği gibi doğrudan doğruya damara ya da kalça adalesine şırınga edilebilirler. Ayrıca deri hastalıklarında yerel olarak pomat ya da toz hâlinde yararlanılır. Antibiyotik tedavisi, genellikle, hasta vücut, savunmasını kendi olanaklarıyla sağlayamadığı ya da çok güç sağladığı zaman kullanılır. Böylece bu ilâçların sakıncaları ve ilerde hastalığa yol açacak dirençli döllerin ortaya çıkması önlenmiş olur. Antibiyotiklerin en önemli yan etkileri, diğer ilâçlarda olduğu gibi, aşırı duyarlık nedeniyle oluşan alerjidir. Ayrıca, bağırsaklardaki yararlı bakterileri, yani bağırsak florasını öldürdüklerinden buradaki mikroorganizmalar arasındaki dengenin bozulmasına bağlı olarak ishale ve vitamin eksikliğine neden olabilirler. Sürekli ve yüksek dozda kullanılan antibiyotik, azot birikimi ve idrar tutukluğu sonucu böbrek yetmezliğine ve üremiye yol açabilir. Kana geçtikten birkaç saat sonra vücuttan atıldığından ilâçların belli aralıklarla alınması gerekmektedir.

MsXLabs & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi