Arama

Ankara - Tek Mesaj #6

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
11 Eylül 2012       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM
ANKARA
Türkiye Cumhuriyeti devletinin başkenti; Ankara ilinin merkezi; alan, nüfus, öğretim ve kültür etkinlikleri bakımından Türkiye'nin ikinci büyük kenti. Büyük kent belediye sınırları içinde 2 235 035 nüf. (1985). İstanbul'a 440, Zonguldak’a 270, Konya’ya 263, Adana'ya 458, İzmir'e 578 km uzaklıktadır.

COĞRAFYA.


Hatip, Çubuk ve İncesu çaylarının kavşağı yakınında, bir ovanın doğu kenarındaki heybetli kalenin çevresinde yayılır. Geçmişi tarihöncesi dönemlere inen, bugünkü adı pek az değişiklikle yüzyıllar boyunca izlenebilen Ankara, elde edilmesi için çok savaşılmış eski ve önemli bir yerleşmedir, iç Anadolu bozkırının kenarını izleyen tarihi yol şebekesi üzerinde bir kavşak olması nedeniyle, çağlar boyunca stratejik ve ekonomik bakımdan önemini korumuştur.
Ad:  ankara-manzarasi.jpg
Gösterim: 1585
Boyut:  104.6 KB
Ankara, iç ve K. Anadolu bölgeleri arasındaki geçiş alanında, platolarla çevrili, suları Ankara çayı ile Sakarya'ya boşaltılan Ankara ovasının D. kenarında yükselen bir volkanik kütlenin çevresinde kurulmuştur. Platolardan vadilerle yarılarak ayrılmış, ova tabanından (850 m) yaklaşık. 150 m daha yüksek olan bu kütle, Hatip çayının (Bent deresi) açtığı çok dik yamaçlı, dar, derin ve kayalık bir boğazla iki tepeye ayrılır. Kentin tarihsel çekirdeğini oluşturan Ankara kalesi, güneydeki Kaletepe üzerinde; eski Ankara da onun eteklerinde yer alır. 1925’e dek boş olan K.'deki kayalık Timurlenk tepe ise günümüzde gecekondu bölgesidir.Ankara'nın alansal gelişiminde, başkent oluşuna dek geçen uzun süre, eski dönem olarak nitelenebilir. Bu dönemden birçok yapı ve kalıntı, kaleden B.’ya, G.'e ve D.'ya doğru, kalenin bulunduğu tepenin eteklerini izleyen ve dış surlara kadar uzanan eski kentte yer alır. XIX. yy. sonlarında dış surların ötesinde bataklıklar, çayırlar, sebze bahçeleri, ovayı çevreleyen platoların yamaçlarında da meyvelikler ve bağ evleri vardı. Bu mekân düzenlemesi ve yaklaşık 30 000 nüfusu ile Ankara, tipik bir Anadolu kenti görünümündeydi. Eski kent günümüzde de karakteristik özellikleri ile kent planında kolaylıkla seçilir. Eski tip evlerden oluşan mahalleler, dar ve dönemeçli sokaklar, tarihsel yapılar ve anıtlar, Çankırı ve İstanbul kapıları gibi dış surlar üzerindeki kapıların yerlerini belirten semt adları, eski kentin tanıtıcı özelliklerini oluşturur. Kalenin batı yamaçları eteğindeki, önceki adı Taşhan olan Ulus meydanı ve çevresi de, eski kentin sonradan düzenlenmiş bir parçasıdır. Ankara başkent olduktan sonra bile,1930’a değin nüfusun büyük bölümünü barındıran, ilk bayındırlık çalışmalarının (ilk Büyük millet meclisi, bakanlıklar, dönemin başlıca otelleri, ticarethaneler) başlatıldığı eski kent, günümüzde de etkinliğini sürdüren bir iş merkezi niteliğindedir Eski kentten daha geniş yer kaplayan yeni Ankara, daha çok 1930’dan sonra, kentin alansal yayılışında başlayan planlı ve plansız gelişmelerin ürünüdür.

Bu gelişmeler, çeşitli yerlerde kurulan yerleşme çekirdeklerinin büyüyerek birbirine kaymasıyla olmuştur. Gelişmenin başlıca çekirdeklerini, ilk aşamada Yenişehir, Cebeci, Maltepe: 1950'den sonra Bahçelievler, Yenişehir'in güneyindeki yeni semtler (Kavaklıdere, Çankaya) ve Yenimahalle gibi belli bir plana bağlı olarak kurulan semtler oluşturur. Bunlardan eski kentin güneyindeki birtaraça üzerinde, H. Jansen'in hazırladığı plana göre kurulan Yenişehir ve onun daha yakın tarihlerde gelişen güney uzantısı, günümüzde başkentin birçok önemli yapısının bulunduğu yönetim, iş ve ticaret merkezidir. Ulus'tan güneye doğru kenti kesen Atatürk bulvarı üzerinde ve yakınlarında Opera, Dil ve tarih-coğrafya fakültesi, Hacettepe üniversitesi, Anıtkabir, bakanlıklar, Türkiye Büyük millet meclisi, başlıca kamu kuruluşlarının genel müdürlükleri, bankalar, işyerleri, mağazalar, kitapçılar, oteller, seyahat şirketi büroları; Kavaklıdere boyunca yabancı ülke temsilcilikleri, Çankaya' da Cumhurbaşkanlığı köşkü gibi yapılar yer alır.

Ankara'nın büyümesi, 1956’dan sonra kente eklenen bazı planlı ve küçük yerleşme alanlarının (Aydınlıkevler, Subayevleri, Gazi mahallesi, Anıttepe gibi) ve özellikle tepeler ve sırtlar üzerinde hızla beliren ve kenti kuşatan plansız gecekondu semtlerinin katılmasıyla günümüzde de sürmektedir. Kent, özellikle batıya doğru Eskişehir yolu boyunca büyümektedir. (MTA, Orta Doğu teknik üniversitesi, Hacettepe üniversitesi Beytepe kampüsü, YOK tesisleri ve bazı kamu kuruluşları.) Türkiye’nin kentleşme hızı en yüksek kentlerinden Ankara’nın, başkent olduğunda 35-40 bin dolayında olan nüfusu 1935'te 122 720'ye, 1980'de de 1 877 757’ye çıktı; 1985 nüfus sayımında ise 2,5 milyona yaklaştı. Ankara’da hızlı ve kısmen plansız gelişmeye karşın yönetim, iş, ticaret, endüstri, kültür, eğitim ve ulaşım merkezleri az çok bellidir, Yönetim, ış ve ticaret işlerinin yürütüldüğü ve çeşitli kamu ve öğretim kurumlannın yer aldığı semtler, K.'de Dışkapı'dan S başlayarak Ulus, Sıhhiye, Kızılay, Bakanlıklar ve Çankaya'ya dek uzanır. Küçük imalat sanayisi ve bazı endüstri kolları daha çok Ulus’un B. ve K.B.'sında toplanmıştır. Konut alanları bu merkezleri kuşatır. Başlıca açıklıklar, Atatürk bulvarı’nın hemen batısındaki Gençlik parkı ve daha küçük öbür yeşil alanlar dışında, B.’da (Atatürk orman çiftliği ve Hayvanat bahçesi, Hipodrom), K.’de (Çubuk barajı) ve G.'dedir (Gölbaşı). istasyon çevresinde ulaşımla ilgili kuruluşlar vardır (demiryolu, hava ve karayolu terminalleri).

Antik dönemden beri önemli bir ulaşım ve ticaret merkezi olma özelliğini koruyan Ankara'nın bu geleneksel işlevi, başkent olduktan sonraki gelişmesine koşut olarak büyük ölçüde artmış, ekonomik etki alanı çok genişlemiş ve kent aynı zamanda Türkiye’nin başlıca sermaye merkezlerinden biri olmuştur. Geçmişte, kervan yollarını denetleyen ve 1892'de demiıyolu ile İstanbul'a bağlanan Ankara, Cumhuriyet döneminde kuzeye, güneye, doğuya ve batıya giden demiryolları ve karayollarının, dış seferlerle de bağlantılı iç havayollarının en önemli kavşak noktası durumuna geldi. Merkezden yaklş. 35 km kuzeydeki Esenboğa, trafik bakımından Türkiye’nin ikinci büyük havalimanıdır. Kent çevresinde ayrıca birkaç askeri havaalanı da vardır (Etimesgut, Güvercinlik, Mürted).

Ankara'nın günümüzdeki en belirgin işlevsel özelliklerinden biri de, Türkiye’nin en büyük kültür (Devlet tiyatro ve operası, özel tiyatrolar, Milli kütüphane, Anadolu medeniyetleri, Etnografya ve Atatürk müzeleri ile radyo-televizyon yayın kuruluşu merkezi: TRT) ve eğitim (Ankara Üniversitesi, Hacettepe üniversitesi, Orta Doğu teknik üniversitesi, Gazi üniversitesi) merkezlerinden biri olmasıdır.

TARİH


Ankara kalesi eteklerinde, Çubuk çayı kıyısında ve kente yakın birçok yerde bulunan yontmataş döneminden araç ve gereçler, Ankara ve çevresinin Anadolu’nun en eski yerleşmelerinden biri olduğunu göstermektedir. Kent, ilkçağ’ dan bu yana değişik, ama birbirine çok benzeyen adlarla anıldı. Dönem dönem kullanılan Ankyra, Ancyra, Engürü, Angora yazılış ve söylenişleri, giderek bugünkü Ankara’yı oluşturdu. Bizanslı tarihçi Stephanos'un İ.Ö. II. yy.'da yaşamış matematikçi ve astronom Apollonios’a dayanarak verdiği bilgiye göre, İ.Ö. 278'de Anadolu'ya gelen Galatlar, Pontos kralıyla birlikte Mısırlılar'a karşı savaşıp onları denize sürdüler. Bu nedenle Galatlar'a Ankara ve yöresi verildi. Galatlar, Mısır gemilerinden savaş ganimeti ve zafer nişanesi olarak aldıkları çapaların adından esinlenerek, yeni topraklara Ankyra (çapa) adını verdiler. Ünlü tarihçi Pausani- as’a göre Ankara, Phrygia kralı Midas tarafından bir gemi çapası bulduğu yerde kuruldu. Ne var ki Galatlar’ın Ankara’yı kurmaları sözkonusu olamaz; çünkü Galatlardan önce de burası bir yerleşim merkeziydi. Ankara yakınlarında ortaya çıkartılan yapı kalıntıları ve buluntular. Phrygia döneminde kente yerleşildiğini göstermektedir.

Atatürk orman çiftliği ile Anıtkabir arasındaki 20 dolayındaki yığma tepe, Phrygia dönemi nekropolüdür. Bunun dışında, kent yakınlarındaki Gâvurkale, Sincanköy, Etimesgut ve Bitik'te yapılan kazılarda birçok Phrygia yapıtı ortaya çıkarılmış, Augustus tapınağı’nın temellerinde Phrygia döneminden duvar kalıntılarına rastlanmıştır. Çankırıkapı'daki kazılarda da aynı dönemden kalma birçok yapıt ve seramik ele geçmiştir. Phrygialılar'ın yıkılışından sonra Ankara ve yöresi sırasıyla Lydialılar’ın, Medler’in ve Persler’in egemenliğine girdi. Doğu seferi sırasında Büyük İskender, Gordıon’dan sonra İ.Ö. 333 baharının başlarında, Ankara'ya uğradı ve kendisine bağlılığını bildirmeye gelen Paphlagonia elçilerini kabul etti, İskender'in ölümünden (I.Û. 323) sonra Phrygia satraplığı, dolayısıyla Ankara, önce Antigonos'un, ipsos savaşı'ndan (I.O. 301) sonrada Lysimakhos'un egemenliğine girdi. Ancak Selefkiler Lysimakhos’u yenerek Phrygia ye Ankara'yı ele geçirdiler (İ.Ö. 281).

İ.Ö. 278’de Phrygia yöresine gelen Galatlar'ın Tektosag boyu Ankara çevresine yerleşti. Tegtosaglar başkent yaptıkları Ankara’yı geliştirdiler. Roma konsülü Manlius Vulso, Anadolu’ya düzenlediği sefer sırasında Galatlar’ı yendikten sonra Ankara’ya girdi (İ.Ö. 189), Yağmacılığı bırakmaları koşuluyla, yönetimi yine onlara verdi. Ankara İ.Ö. 25’te Roma’ya bağlandı, İ.Ö. 21’de Galatia eyaletinin başkenti oldu ve metropolis (anakent) sanını aldı. Bir ordu ve ticaret yolu üzerinde bulunması, kentin büyüyüp gelişmesine yol açtı. i.S. II.-III. yy.’lar arasında günümüzdeki Hacettepe, Gençlik parkı, Bentderesi’ne kadar yayılan Ankara, i.S. 270’te surla çevrildi. Roma imparatorluğu ikiye ayrılınca (395), Ankara, Doğu Roma’nın (Bizans) payına düştü. Kent, bu tarihten VI. yy.’ın
Ad:  hacı bayram camii.jpg
Gösterim: 1601
Boyut:  61.4 KB
sonlarına kadar imparatorluğun bir eyalet merkezi olarak önemini korudu. VII. yy.'ın başlarında Sasaniler tarafından bir o kaç kez yağmalandı. 654'te çok kısa bir süre için arap-islam ordularının elinde kat dı. Sürekli akınlar karşısında yıkıma uğrayan kentin surlarını imparator Leon III onarttıysa da, Abbasi halifesi Harunurreşıt'in Ankara'yı almaşı pnlenemedi (806), Daha sonra halife Mytasım kenti bir kez daha yağmaladı,yakıp yıktı (838) Ankara’da bulunan bir Dins yazıtında bu yıkım ve yağma anlatılarak kenti imparator Mikhael onarttığı belirtilmiştir. X.yy. ve XI. yy.’ın başlarına kadar, Bizans güçlü durumda olduğundan, Ankaraya başka saldırı olmadı.

Bu döhemde kent, Bukellarion theması'nın merkeziydi. Selçuklu sultanı Alparslan’ın Bizans imparatoru Romanos Diogenes'i Malazgirt'te kesin bir yenilgiye uğratması (1071), Anadolu’yu Türkler’e açtı.Malazgirt zaferinden iki yıl kadar sonra Ankara, Türkler'in eline geçti. Birinci haçlı seferi sırasında Raimond de Toulouse, ele geçirdiği Ankara’yı Bizans'a geri verdi. Ankara, daha sonraki yıllarda Danişmentli Emir Gazi'nin (1127), oğlu Mehmet Gazi’nin ve Selçuklu sultanı Mesut'un eline geçti (1143). Mesut I ölünce (1155) Ankara’ya Çankırı ile birlikte, oğlu Şehinşah egemen oldu. Şehinşah, bütün direnmesine karşın, her iki kenti de sonunda tahtın gerçek sahibi kardeşi Kılıç Arslan H’ye bırakmak zorunda kaldı (1169). Kılıç Arslan II, ülkesini oğulları arasında paylaştırdığında Ankara, Muhittin Mesut'un payına düştü; daha sonra kenti ele geçiren kardeşi Rüknettin Süleyman, Muhittin’i iki oğluyla birlikte idam ettirdi, izzettin Keykavus I, taht kavgasına girişen kardeşi Alaettin Keykubat'ı Ankara kalesinde kuşattı ve teslim aldı.

Selçuklu dönemınae, kent askerlik Sıhhiye parkı bakımından önemini koruduğu gibi ekonomik yönden de önemli merkezlerden biri durumuna geldi. Kösedağ savaşı’ndan (1243) sonra Moğollar’ın egemenliğine giren Ankara daha sonra Eretna devletine bağlandı. Bu dönemde Ankara’da ahilik örgütü etkin rol oynadı; örgütün zaman zaman kentin yönetimini ele geçirdiği de oldu. 1354’te Orhan Gazi'nin oğlu Süleyman Paşa, Ankara'yı osmanlı topraklarına kattı. Daha sonra yeniden ahilerin yönetimine geçen kenti Murat I savaşsız geri aldı (1361). Yıldırım Bayezit ile Timur arasındaki Ankara savaşı, kentin kuzeyindeki Çubuk ovasında yapıldı (1402). Savaşta yenilen Yıldırım Bayezit, bir süre Ankara kalesinde hapsedildi. Timur’un Anadolu'dan ayrılmasından sonra, kent şehzadeler arasında birkaç kez el değiştirdi. OsmanlI yönetiminde Ankara, uzun süre olaysız, sakin bir kent görünümünde kaldı. Kalenderoğlu Mehmet Paşa, Celali ayaklanmaları sırasında Ankara'yı kısa bir süre elinde tuttu (1607).

Mısır valisi Mehmet Ali Paşa’nın ayaklanmasında da, yine kısa bir süre işgale uğradı (1832). Ankara, Osmanlılar döneminde Anadolu eyaletinin merkeziydi; eyalet merkezi Kütahya'ya taşınınca sancak merkezi, daha sonra yeniden eyalet merkezi oldu.
Ankara, Türk Kurtuluş savaşı'nda özel bir yere sahiptir. Ulusal hareketin önderi Mustafa Kemal Paşa ile Anadolu ve Rumeli Müdafaai hukuk cemiyeti heyeti temsiliyesi, 27 aralık 1919'da Ankara’ya geldiler. Bu tarihten sonra milli mücadele Ankara’dan yönetildi; 23 nisan 1920’de TBMM Ankara'da toplandı. Kurtuluş savaşı'ndan sonra, bir yasayla yeni Türkiye'nin başkenti oldu (13 ekim 1923).

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 3 Kasım 2016 20:17