Arama

Ankara - Tek Mesaj #7

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
11 Eylül 2012       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM

SANAT


Anadolu'nun en eski yerleşim yerlerinden biri olan Ankara ve çevresinde yapılan araştırmalarda, tarih öncesinden bugüne uzanan pek çok kalıntıya rastlanmıştır. Tarihöncesi buluntu yerleri arasında Maltepe, Uzağıl, Etiyokuşu, Dereköy, Gölbaşı, Keçiören, Gâvurkalesi (yontmataş), Macunçay sekileri (ortataş), Ankara kalesi, Çubuklu çayı (yenitaş), Karaoğlan, Etiyokuşu, Ahlatlıbel, Bitik (tunç çağları) sayılabilir.

Anadolu’da birbirini izleyen uygarlıkların önemli merkezlerinden olan kent, çeşitli dönemlerde bayındırlık çalışmalarına tanık olmuştur; ancak yapıların çoğu savaşlarda yıkılmıştır. Bu yüzden günümüze ulaşan örnekler, daha çok yakın dönemlerdendir.
Hitit döneminden yapı kalıntısı yoktur. Bu dönemin buluntu merkezleri Gâvurkalesi, Karaoğlan, Ahlatlıbel ve Bıtik’tir. Yine bu döneme tarihlenen, Etimesgut’ta bulunmuş bir aslan heyketi (1928), Ahiyakup camisi yakınında bulunmuş kanatlı sfenksler (1932) Anadolu medeniyetleri müzesi’nde sergilenmektedir.

Phrygialılar döneminde önemli bir merkez olan kentte, kale dışında, tepe yamaçlarında ve düzlüklerde yerleşilmişti. Roma döneminden Augustus tapınağı’nın temellerinde, Çankırıkapı'da, belediye yapısı yanında, duvar kalıntıları ve seramikler; Hacıbayram camisi yakınında küçük ev kalıntıları ortaya çıkarıldı. Anıtkabir ile Atatürk orman çiftliği arasında, dönemin nekropolü olduğu anlaşılan, yaklaşık 20 yığma tepe saptandı. ODTÜ' den Cevat Erder ve Sevim Buluç'un üç yığma tepede yaptığı kazıların buluntuları ODTÜ'nün müzesindedir. Bir yapının parçaları olduğu sanılan ve Ankara taşından yapılmış "Ankara kabartmaları" diye bilinen 8 parça kabartma da, dönemin önemli kalıntılarıdır. Bunlarda çeşitli hayvanlar betimlenmiştir.
Galatlar döneminden buluntu yoktur. Yalnızca Karalar yöresinde, Galatia beylerinden Deiotaros'un (öl. İ.Ö. 40) tonoz örtülü mezarı bulundu.

Ad:  ANKARA TARİH.jpg
Gösterim: 1544
Boyut:  38.9 KB
Kentteki Roma dönemi anıtlarının en önemlileri Augustus tapınağı, Roma hamamı, Julianus sütunu, sütunlu yol, su yolları ve kimi yazıtlardır. Belkıs minaresi diye de bilinen Julianus sütunu, Roma imparatoru Julianus’un Ankara'ya gelişi onuruna dikilmiştir (İ.S.362). Üzerleri yivli on beş taştan oluşan anıtın başlığı, kenger yaprakları biçimindedir. Çankırıkapı’ daki Roma hamamı ’nda, 1937-1943 arasında Türk Tarih kurumu’nca kazı yapılmış; yapının soyunma, yıkanma, külhan ve servis bölümleri açığa çıkarılmıştır. Burada bulunan yılan tutan bir el kabartması, hamamın Asklepios adına Roma imparatoru Caracalla döneminde yapıldığını kesinleştirmiştir (i.S, 211-217). VIII. yy.’a değin onarım ve eklemelerle kullanılan yapı merkezi, ısıtmalı odalar ve palaestra bölümlerinden oluşur, Ulus meydanından Ziraat fakültesi'ne giden caddenin açılışı sırasında Hadrianus döneminde yapıldığı sanılan sütunlu yol ortaya çıkarılmıştır. Bunların dışında, antik kaynaklarda kentte bulevterion. hipodrom, agora, tiyatro, tapınaklar bulunduğu bildirilmektedir.

Bizans dönemi kalıntıları arasında Adıye sarayı'nın arkasındaki Klemens kilisesi (V. yy.) ve Ulaştırma bakanlığı yapılırken ortaya çıkarılan, biri kuş motifli fresklerle bezeli mezarlar sayılabilir.

Türk döneminde Ankara, başta cami ve mescit olmak üzere pek çok yapıyla donatılmış, ancak bunların önemli bir bölümü bugüne ulaşmamıştır. Anadolu Selçukluları döneminde daha çok Ankara kalesi'nın ve surların onarımına önem verilmiştir. iç kalede Kılıç Arslan H'nin oğlu Muhittin Mesut Şah’ın yaptırdığı Alaettin camisi türk döneminin en eski yapısıdır (1198); uzunlamasına diktörtgen planlı ana mekân ile önündeki son cemaat yerinden oluşur. Birkaç kez onarılan yapının tavanı ve İbrahim bin Ebubekir’in ürünü olan beş köşeli yıldızlarla bezeli ahşap minberi ağaç işçiliğinin seçkin örnekleridir. Yapım tarihi kesin olmayan, ancak XIII. yy.’a tarihlendirilen Ahişerafettin camisi de denilen Aslanhane camisi ulu camiler planındadır. Caminin yanında Aslanhane tekkesi, Ahişerafettin türbesi (1330), mezarlar ve Kesikbaş türbesi (XIV. yy.) vardır. Yürüyendede (Yörükdede) türbesi de (XIV. yy.) Selçuklu üslubunda bir yapıdır. Atpazarı'ndaki Saraçsinan mescidi (1288); Alaettin Keykubat zamanında yaptırılmış, Ankara çayı üzerindeki Akköpru (1222) dönemin anılması gereken örnekleridir.

Ahiliğin önemli merkezlerinden olan kentte, XIV.-XV. yy.'larda özel kişilerce yaptırılmış pek çok cami ve mescit vardır. Tasarımlarıyla Selçuklu üslubuna bağlı olan bu yapılar, bezeme açısından yalındır. Camilerin yakınında tekke, medrese, imarethane ve hanlar vardır. Özgünlüğünü büyük ölçüde koruyan Ahi Elvan Mehmet'in yaptırdığı Ahielvan camisi (1382). mermer başlıklı 12 ahşap direkle mihraba dik dört şahına ayrılmış bir yapıdır. Harputlu Mehmet bin Bayezit’in yapıtı olan ahşap minberi ve İstanbul Türk-İslam eserleri müzesi’nde bulunan dolap kapaklan, ağaç işçiliğinin önemli örnekleridir. Dönemin en özgün yapılarından biri Hacıbayram camisi'dir (1427).

Mimar Ahmet bin Ebubekir in yapıtı olan Karacabey (imaret) camisi (1427), türbesi, hamamı, çeşmesiyle bir külliye oluşturur. Yapı, erken osmanlı Bursa üslubunun ters T planlı yapılar grubuna giren ilginç bir örnektir. Planı yanında, geometrik motiflerle bezeli giriş kapısı, ahşap ve mermer işçiliği, çini bezemeli minaresiyle dikkati çeker. Avlusundaki sekizgen planlı Karacabey türbesi osmanlı mimarlığının ilk kubbeli anıtlarındandır. Hamamı (1440) çifte hamam planındadır. Anadolu beylerbeyi Cenabi Ahmet Paşa'nın yaptırdığı yeni (Cenabiahmetpaşa) cami (1566), kubbeyle örtülü ana mekân ile önünde, üç küçük kubbeyle örtülü son rinden oluşur. Kimi tezkirelerde Mimar Sinan'ın yapıtı olarak gösterilir. Taş işçiliği ve yay kemerli somaki mermer girişiyle dikkati çeker. Avluda Cenabi Ahrog] Paşa'nın sekizgen planlı, kubbeli türbesi bulunur. Klasik osmanlı türbeleri planında, bir başka örnek de Karyağdı türbesi'dir (1577).

Yine XVI. yy.’dan Kurşunlu cami, klasik osmanlı üslubunda, merkezi kubbeli bir yapıdır. Geometrik bezemeli alçı mihrabı, alçı sanatının önemli örneklerindendir. XVII. ve XVIII. yy.'larda yapılan cami ve mescitler, uzunlamasına diktörtgen planlı, önlerinde son cemaat yeri bulunan yalın örneklerdir (Ağaçayak camisi [1705], Çiçekçioğlu camisi [XVII. yy.], ibadullah camisi [XVII. yy.], iki Şerefeli cami [1674]). Şeyhülislam Mehmet Emin Efendi'nin yaptırdığı Zincirli cami (1687), Nakkaş Mustafa'nın yapıtı olan ahşap bezemeleriyle tanınır.

Yazılı kaynaklardan bilinen medreselerden bugüne ulaşan örnek yoktur. Ticaret yapıları arasında, Fatih Sultan Mehmet' in sadrazamlarından Mahmut Paşa'nın yaptırdığı Mahmutpaşa bedesteni (1464 -1471), klasik şemada önemli bir yapıdır. Ortada 10 kubbeli, 18 X 49 m boyutlarında büyük bir orta mekân, çevresinde karşılıklı dükkânlar yer alır. Yapı onarıldıktan sonra (1933-1946) Ankara Arkeoloji müzesi; 1967'de yeniden düzenlenerek Anadolu medeniyetleri müzesi olmuştur. Bedestenin bitişiğindeki Kurşunlu han da Mahmut Paşa tarafından yaptırılmıştır (XV. yy ). Klasik hanlar planındaki iki katlı yapı, ortada revaklı büyük bir avlu çevresinde odalardan oluşur. Çengel han (1522), Sulu han (1685), Nasuhpaşa hanı (1613) klasik şemada yapılardır.

Kentin Cumhuriyet dönemi anıtları arasında, P. Canonica’nın yapıtı olan Atatürk anıtı (1927) ve Zafer anıtı (1927), Krippel' in ürünü olan Cumhuriyet’ anıtı (1927), H. Holzmeister’in yapıtı olan Güven’ anıtı (1935), Hüseyin Özkan'ın (Anka) yapıtları olan Mithat Paşa anıtı (1966) ve Mimar Sinan anıtı (1956) sayılabilir.

EDEBİYAT


Kurtuluş savaşı'ndan önceki dönemde Ankara’yı konu edinmiş edebiyat yapıtları sınırlıdır. İslamlıktan önceki dönemin ünlü arap şairi imrülkays’ın bu kentte öldüğü (540) ve son şiirlerinde bu çevreyle ilgili izlenimlerini dile getirdiği ileri sürülmüştür. 1648’de kente gelen Evliya Çelebi burada gördüklerini konu edinirken düşüne giren Er Dede Sultan adlı ermişin Kalealtı’nda, Odunpazarı semtindeki mezarını nasıl bulduğunu da hoş bir biçimde anlatır (Seyahatname, II). Ahmet Şerif, Anadolu’da Tanin başlıklı röportaj dizisinde kentin ikinci meşrutiyet sonrasındaki durumunu betimler.

Kurtuluş savaşı yıllarından başlayarak Ankara'da yaşayan yazarlar, kenti ve buradaki yaşamı ayrıntılarıyla canlandırdılar. Yakup Kadri Karaosmanoğlu Ankara (1934) romanında, Kurtuluş savaşı Ankarası'nın gerçekçi bir görünümünü sunar. Güç koşullar içinde, yoksunluklara katlanarak yeni devletin kurulmasına katkısı olan aydınların zamana kendi çıkarlarını gözetmeye koyulduklarına dikkati çeker. Romanın yazılışından on yıl sonrasına ait bölümde başkent Ankara çalışkan, özverili, halkıyla bütünleşmiş aydınların kenti olarak canlandırılır. Ahmet,Hamdi Tanpınar Beş şehir (1946) kitabının Ankara'ya ayırdığı bölümünde yapılara (Ankara kalesi, Augustus tapınağı, Hacıbayram cali misi vb.), kendi anılarına, gözlemlerine dayanarak kentin yeni Türkiye'nin kültür bileşimi içindeki yerini araştırır. Avlusundaki hitit aslanları ve yılan figürlü mihrabıyla Aslanhane camisi'ni, Augustus tapınağıyla yanı başındaki Hacıbayram camisi’ni tanımlarken farklı kültürlerin benzerlik ve karşıtlıklarını gösterir. Âka Gündüz Dikmen yıldızı (1928) romanında Kurtuluş savaşı yıllarına ait görünümleri canlandırır. Memduh Şevket Esendal hikâyeleriyle Ayaşlı ve kiracıları (1934) romanında, Cumhuriyet’in kuruluşunu izleyen döneme ait kişilikleri betimler ve kentteki yaşamdan hareketli bir kesit verir.

Kültür merkezi İstanbul’un yanında Ankara ikinci bir merkez oluştururken, burada yaşayan, görev yapan yazarlar da kentin türlü yönlerini dile getirmişlerdir, ilhan Tarus memur kesimini, devlet dairelerindeki yaşamı gerçekçi biçimde anlatır. Falih Rıfkı Atay (Çankaya, 1958), Şevket Süreyya Aydemir (Suyu arayan adam, 1961), Ceyhun Atuf Kansu (Cumhuriyet bayrağı altında, 1973), Erhan Bener (Bürokratlar, 1978-1979), Mehmet Kemal (Kalenin eteğinde, Pulsuz tavla, 1984), Adalet Ağaoğlu (Göç temizliği, 1985) vb, anılarını yazarken kentin yaşamını canlandırırlar. Ankara'da dönemlerinin siyasal toplumsal gelişimlerine tanıklık eden Fakir Baykurt (Amerikan sargısı, 1967), Sevgi Soysal (Yenişehir'de bir öğle vakti, 1973), Adalet Ağaoğlu (Bir düğün gecesi, 1979; Üç beş kişi, 1984) vb. bu göz temlerinin çerçevesi olarak kentten görünümler verirler.

Atatürk'ün kentte birleşen kişiliği Cumhuriyet'in ilk dönem şiirini besleyen bir tema oldu (Faruk Nafiz Çamlıbel, "Çankaya”); Ankara'nın semtlerinden, sokaklarından kaynaklanan izlenimler şiirleri besledi (ilhan Berk, "Sakarya sokağı baladı”). Kentin kenar semtlerini, gecekondu mahallelerini konu edinen toplumsal içerikli şiirler de (Ahmet Arif,"Karanfil sokağı”).yazıldı.

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 2 Kasım 2016 15:15