Arama

Tüberküloz (Verem) - Tek Mesaj #2

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
11 Eylül 2006       Mesaj #2
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  verem2.jpg
Gösterim: 3073
Boyut:  54.5 KB

VEREM


1. insan ve hayvanlarda Koch basilinden ileri gelen bulaşıcı hastalık. (Eşanl. TÜBERKÜLOZ.)
2. Verem etmek, bir kimseyi aşırı ölçüde üzmek. || Verem olmak, çok üzülmek, sıkılmak.

—sıf. Yüklem olarak kullanıldığında vereme tutulmuş; veremli: Bu çocuk verem.

—Patol. Verem menenjiti, Koch basilinden ileri gelen, duru sıvılı menenjit tipi.

—'Yet. Tavşan ya da kemirgen yalancı veremi, vereme benzeyen ve düğümlü lezyonlara neden olan hastalık. (Çok fazla hayvan besleyen çiftliklerde görülür. Başlıca belirtileri zayıflama ve kansızlıktır. Hastalık Malassez ve Vignal besilinden [Pasteurella pseudotuberculosis] ileri gelir Dişi hindide görülen yalancı bir tüberküloz çeşidi de vardır.) || Yalana koyun-keçi veremi, küçükbaş hayvanlarda Corynaebacterium ovrs’in neden olduğu bulaşıcı hastalık. (Savaşılması ve ortadan kaldırılması çok çetin olan bir hastalıktır)

—ANSİKL. Veremin başlıca özellikleri şunlardır: mikrobiyolojik açıdan, lezyon ve sızıntılarda (irin, balgam) Koch basili bulunması; anatomik açıdan, her zaman olmasa bile genellikle, "tüberkül" adı verilen özgün lezyonların oluşumu; klinik açıdan yerel kalmaya (en sık rastlanan biçim: akciğer, kemik, bağırsak, böbrek, vb. veremi) ya da hızla yayılmaya (granüli) eğilim.
Verem 1819'da Laennec tarafından diğer akciğer hastalıklanndan ayrılmış ve ayrıntılarıyla açıklanmıştır. Bulaşıcılığı 1865'te Villemin tarafından kanıtlanmış ve etkeni 1882'de Koch tarafından keşfedilmiştir. Verem genellikle öksüren bir kişinin tükürük damlalarıyla insandan insana doğrudan bulaşır.

Verem enfeksiyonu. İlk enfeksiyon sırasında vücuda giren basiller lenf damarlarıyla ilerleyerek, hastalanan bölgenin lenf gangliyonlarına gidip yerleşir (mikrobun bronş-akciğer ya da sindirim sistemine girmesine göre soluk borusu-bronş ya da karın zarı lenf bezleri). Basil çoğu zaman lenf bezlerindeki iltihap tepkimesiyle durdurulur, ama yok edilemez ve yerel organik lezyonlu verem, daha sonra, yaşa göre değişik bir zamanda, organizmanın direnci azalıp Koch basili etkinlik ve hastalık yapma gücünü yeniden kazanınca ortaya çıkar. Önceden B.C.G. aşısı ya pılmamışsa, ilk enfeksiyonun biyolojik belirtisi, tüberkülinle yapılan deri testlerinin pozitif olmasıdır.

Verem yalnız Türkiye'de değil, bütün dünyada insanlığı kemiren en önemli hastalıklardan biridir. Türkiye'de Cumhuriyet' ten önce ve Cumhuriyet döneminin ilk yarısında çok yaygındı. Özellikle ikinci Dünya savaşı yıllarında ve sonrasında dünyanın her tarafında olduğu gibi Türkiye'de de bu hastalığa tutulanlar çok artmış ve veremden ölümler çoğalmıştı. Sağlık bakanlığınca 1943-1947 yılları arasında beş büyük şehirde yapılan ölüm tespitlerinde ölüm sebebi olarak veremin daima ilk üç sırayı alan hastalıklar arasında bulunduğu ve veremden ölüm oranının yüzde 13,5'i bulduğu görüldü.

ikinci Dünya savaşı'ndan sonra verem milli bir sorun olarak ele alındı (1945). Gönüllü kuruluşların sayısı üç yıl içinde 48'i buldu (1948). İstanbul'da bir verem konferansı toplandı. Veremle ilgili kuruluşların ve kişiierin katıldığı bu önemli toplantıda veremin önemli bir halk sağlığı sorunu olduğu ortaya konarak kamuoyuna yansıtıldı. Türkiye Ulusal verem savaş derneği de bu toplantı sonunda kuruldu (1948). Derneğin başkanlığına Prof. Dr. Tevfik Sağlam seçildi. 15 yıl bu görevde kalan Sağlam azmi, geniş bilgisi, pratik zekâsı ve buluşlarıyla verem savaşına önderlik etti, verem savaşının başarıya ulaşmasında büyük rol oynadı. 1948’de 5237 sayılı kanun’la eğlence yerlerinden belediyelerce alınan verginin yüzde 10'unun verem savaş derneklerine verilmesi kabul edildi. Bundan başka Sağlık bakanlığı'nca bu derneklere para, malzeme ve personel yardımı yapılması 5368 sayılı kanunla öngörüldü (1949). Böylece resmi ve gönüllü verem savaş kuruluşlarının tam bir işbirliği içinde çalışmaları sağlandı.

1953'te yurt çapında tüberkülin testi ve verem aşısı (B.C.G.) kampanyasına girişildi. 1960’ta köyler için gezici röntgen verem tarama ekipleri kuruldu. Şehirlerde dispanser sayısı artırıldı.

Verem hastalığı, ilk enfeksiyon, klinik belirtilerin (lenf bezi-akciğer lezyonu, düğümlü eritem, tifobasilloz) görünür olduğu haller dışında süresi çok değişken sessiz bir dönemden sonra, şu ya da bu organı tutabilir ve en sık akciğerde olmak üzere; yerel veremlere neden olabilir.

Akciğer veremi. Anatomik görünümleri çok çeşitlidir: yaygın düğümsü (ya da mi- lier); yerel düğümsü, ülserli (boşluklu); ülserli-düğümsü (en sık gözlenen biçim), basit konjestif (sınırlı alveol iltihapları ya da filtralar, yaygın pnömonik ya da bronko- pnömonik alveolitler), plevra-akciğer tipi (bir plörezi ile birlikte).
Klinik belirti olarak göğüs ağrılan, öksürük, balgam çıkarma, kanlı balgam, soluk alma zorluğu, ateş, terleme, iştahsızlık, zayıflama, kavern raileri olabilir. Tarama ya da kontrol amacıyla çekilen radyolojik filmler hastalığın erken teşhis edilebilmesini sağlar.

Teşhis, balgamda ya da mideden tubajla alınan sıvıda (doğrudan inceleme, kültür ya da deney hayvanına şırıngadan sonra) Koch basili görülmesiyle konur. Ancak günümüzde iyi bilinen özel radyolojik görünümler herhangi bir balgam çıkarma olmadan da teşhis konmasını sağlamaktadır.
Eskiden ölümcül olan verem, özgül ilaçların bulunmasından bu yana çok iyi sonuçlanmakta ve çoğunlukla tamamen iyileşmektedir.
Tedavide yine klasik olarak dinlenme, beslenme ve vücut bakımı önlemlerine yer verilmekle birlikte, sanatoryumda kalma her zaman gerekli değildir. Uzun süre verilen özgül antibiyotikler hastalığın gidişini çok değiştirmiştir; bu antibiyotikler şunlardır: izoniyazit, rifampisin, streptomisin etambutol, etiyonamit vb.

—'Yet. Sığırlarda tüberküloz genellikle süreğendir. Sıklıkla akciğer ya da sindirim sistemi veremi şeklinde görülür. Memeleri ve cinsel organları da tutar. Koyun ve Verdun savaşı keçide ender görülür ve genellikle akci- nisan 1916’da ğerlere yerleşir. Domuzlarda gangliyon tü- Souville kalesi mevzileri berkülozu görülür. Kümes hayvanlarında verem, karaciğer ve dalak üzerinde birçok beyaz rıodüllerin oluşmasına ve bu iki organın büyümesine yol açar Kedi ve köpekte verem ender görülür ve genellikle insanlardan geçer.

B.C.G.

,
vereme karşı aşı olarak, canlı mikroplar süspansiyon halinde deri içine ya da hacamat yoluyla verilerek kullanılır. Aynı zamanda, günümüzde, kansere karşı özgül olmayan bağışıklılık tedavisi biçiminde de kullanılmaktadır. Aşı alerjisinin kontrolü çok önemlidir; üç ay sonra deri içine 10 ünite İP 48 verilerek tüberkülin tepkimesi ölçülür, sonra alerjinin süresini saptamak amacıyla bu kontrol her sene ya da iki senede bir yinelenir.
Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 26 Haziran 2016 00:28